EYT’lilerin seçme hakkı ellerinden alınıyor!
İşçinin, emekçinin siyaseti 'Geçim”dir… Siz sanıyor musunuz ki herkes politika ile bu kadar içli dışlı… Açıyor televizyonu, -ki pek çoğu iktidara yakın kanallar- orada izlediklerine kanıyor… 'İstikrar” diyorlar kanıyor,...
İşçinin, emekçinin siyaseti “Geçim”dir…
Siz sanıyor musunuz ki herkes politika ile bu kadar içli dışlı…
Açıyor televizyonu, -ki pek çoğu iktidara yakın kanallar- orada izlediklerine kanıyor…
“İstikrar” diyorlar kanıyor, “Camiler ahıra dönüştürülmüştü” diyorlar, kanıyor…
İnterneti tam anlamıyla bilen, iktidara yakın olmayan kanalları da izleyen, muhalif gazetelerdeki siyaset haberlerini okuyan, yani gündemi sıkı sıkıya takip eden bir kesim var elbet ancak derdi geçim olan vatandaşın “O lider ona bunu demiş, o ona şunu demiş” haberlerini gündeminde tutup, çok da şey ettiği yok!
Oğlunu askere gönderen ya da gönderecek olan bir ana ve babanın derdi “Terör”, evine ekmek götürmek için gecesini gündüzüne katan işçinin derdi ise “Geçim”…
Yok özgürlüklermiş, yok baskıymış, yok ötekileştirmeymiş; bu tür ifadeler sıradan vatandaşa uzak terimler.
***
İnternetin yaygınlaşması ile işler biraz değişti mi, değişti elbet. Çocuklar ve gençliğin ilk evresinde olanlar, eğer politik bir oluşumun içinde değilse ya da aileden gelen bir ideolojiye bağlanmadıysa interneti eğlenmek, sosyalleşmek için kullanıyor. Yaşlı denebilecek emekli kesimin önemli bir kısmının ise siyasetle ilgisi televizyon kanallarında izledikleri haberlerle sınırlı. Günümüz şartlarında olup bitenden çok, geçmişte memnun kalmadıkları partilerin kendilerinde oluşturduğu kötü intibayla ilgilenirler. Dogma olmuştur artık onlarda bazı şeyler…
Televizyon kanallarında kendilerine pompalanan doğru ya da yanlış bilgilere en çok onlar itibar eder.
İnterneti bir bilgi edinme, gazeteleri takip etme, araştırma aracı olarak kullanan kesim ise daha politiktir. Sosyal medyada eğlenceli videolar paylaşmaktan öteye gidip, ülkedeki gidişatı da irdelerler. En azından seçme yetileri vardır. Yani ulaşacakları bilgiyi seçerler, fanatizm yok ise irdelerler, fanatizm var ise kendi siyasi görüşündeki parti ya da partileri över, onlara laf söylettirmez, onları eleştirmez, kirli bilgilere sazanlama atlarlar. Küfürler, hakaretler gırla olabilir bazen. Sosyalleşme mecrasında kutuplaşmalar, ayrışmalar baş göstermiştir. Aile bireyleri, akrabaların sosyal medyada siyaseten restleşmesine dahi şahit olunur. Fanatiklik sadece iktidar partisi AKP’ye has bir şey değil, tüm partilerin tabanları için bu geçerli. Sosyal medya “Birbirlerini bir kaşık suda boğacak” insanlarla doludur anlayacağınız. Bunun nedeni de siyasi fanatizmdir.
Oysa internet, bilinçli kullanılırsa bir velinimettir, elinin altındaki bir bilgi hazinesidir. Hem geçmişe hem yakın tarihe şahittir. Kim dün ne demiş, bugün ne diyor hepsini ortaya koyar. Ya da kim ne söz vermiş, o sözlerini yerine getirmiş mi, getirmemiş mi, tüm bunları dijital hafızamız olan internetten takip etmek mümkündür.
Lakin bilinçsiz kullanımı “Keşke internet icat edilmeseydi” dedirtecek kadar tehlikelidir. Kutuplaşma getirir, öfke getirir… Siyaseten kazanç sağlamak isteyenlerin tabanda çatışma yaratmak adına trollerini kullanarak kirli bilgi yaydığı bir ortamda internet bilinçsiz kullanımda topluma, “Yarar” değil, “Zarar” getirir.
***
Peki bu fanatizmi kıracak olan nedir? Yani toplumun futbol takımı tutar gibi bir partiye bağlanıp, yanlışını dahi savunur hale getirdiği fanatizm hastalığından toplumu kurtarmak mümkün mü? Eğitimle mümkün elbet ancak imkansıza yakın bir şey bu. “Böyle gelmiş böyle gider” denebilecek bir hastalık. Toplum ya siyasete fanatizm ölçüsünde bağlı ya da tamamen uzak. Ortada olanlar azınlıkta. Herkes kendi siyasi çerçevesinden bakıyor meselelere. Destek verdikleri siyasi partiyi benimsiyor, onun da hata ya da hatalar yapabileceği gerçeğini göz ardı ediyor. Oysa siyasi partiler, toplumun tüm kesimlerini kucaklamak, hizmet üretmek, refah seviyesini artırmak için iktidara talip olan oluşumlar. Ancak bu tanımda böyle sadece… Gerçekte olan ise siyasetin kutuplaşmadan beslendiği. Söylemlerin sertleşmesi, hakarete varan sözler hep bundan. Fanatiklerinin dağılmasını önlemek. Kavgadan besleniyorlar ve sosyal medya bu noktada bu tür partilere yarar sağlıyor.
Bu fanatizmi “Geçim derdi…” az çok kırıyor…
Toplumun en küçük yapı taşı olan ailedir.
Çocuklarının geçimini sağlamak, onları okutmak, onlara iyi bir gelecek sunmak ister her ebeveyn… Geçim derdine düştüğü an gözü, parti, siyaset ve benzerini görmez. Ülkemizde de özellikle son yıllarda ekonomi ciddi bir dar boğazda, milyonlarca insan açlık sınırında bir yaşam sürüyor. Marketlerin yanından geçilecek gibi değil. Pazarda sebze fiyatları uçtukça uçuyor. Millet kilo ile ürün tüketmeyi unutacak duruma geldi.
Buna rağmen olayı hortuma, fırtınaya bağlayıp, işi stokçulara indirgeyenler var. Yani iktidarı desteklemek için kendilerine bir çıkış noktası, bir sebep buluyorlar illa ki.
***
Lakin emeklilikte yaşa takılanlarda yani nam-ı değer EYT’de bir çıkış noktası yok. Bir çıkış noktası arayan da yok. Bu çıkış noktasının önünü tıkayan da hükümet çünkü. Cumhurbaşkanı çıkıyor “Türediler” diyor, bir diğeri çıkıyor “Çocuklarımızın geleceği için gündemimizde yok” diyor, bir başkası çıkıyor “Boş işler” diye küçümsüyor. Milyonlarca emeklilikte yaşa takılanın ve ailelerinin sandıkta ne kadar etkili olabileceklerini kestirmemelerine imkan yok. Bu insanlar interneti en aktif kullanan insanlar. Sosyal medyada eşi benzeri görülmemiş bir örgütlenmeye gittiler. Sosyal medyada dahi milyonları aştılar. Sosyal medya aracılığı ile bir araya gelip toplantılar, mitingler yaptılar, yapıyorlar.
Ve bu insanların siyaseti “Geçim”… Bu insanların siyaseti mağduriyetlerinin giderilmesi. Pek çoğu AKP’ye, MHP’ye oy vermiş… Haklarını ararken yanlarında göremediklerine karşı bileniyorlar… Çünkü “HAK”lılar…
Yine de siyaset yapma derdinde değiller. Ellerindeki seçim kozunu kullanarak haklarını daha yüksek sesle arıyorlar sadece. EYT mağduriyetinin çözüleceğine dair vaat istemiyorlar; sorunun çözülüp Resmi Gazete’de yayımlandığını görmeden iktidarın adaylarına oy vermeyeceklerini ve ailelerine, yakınlarına da verdirmeyeceklerini her platformda dillendiriyorlar.
Bakın geçenlerde bir anket gerçekleştirdik, mağduriyetleri giderilmez ise bunun seçimde kararlarını nasıl etkileyeceğini sorduk EYT’lilere. Mini bir anketti. Yerel bir gazetenin yapmış olduğu bir anketti. Sosyal medyada yapılan beğeni ve paylaşımları saymıyorum; sadece anketin gazetemizdeki yorum kısmına 800’ü aşkın yorum geldi. Ve bu yorumların yüzde 99’undan fazlası “EYT çözülmezse oy yok” şeklindeydi. Ankete verilen oylarda da durum buydu, “Cumhur ittifakına yine de oy veririm” diyenleri 24’e katlamıştı çıkan sonuç…
***
EYT içinde daha önce AKP’ye oy vermiş insanlar var değil mi, evet var…
Ve EYT çözülmezse bir daha oy vermeyeceklerini söylüyorlar.
Şimdi düşünün daha önce AKP’ye oy vermiş bir EYT’li, Cumhur ittifakının karşısındaki en güçlü rakibe oy veriyor; bu oyun etkisi bir mi, iki mi? Sizden 1 eksiliyor, rakibinizin 1 artıyor, bu 2 oy demek… 3 milyon civarında EYT’li var, eşleri, dostları ile oy potansiyelleri 10 milyonu aşıyor. Bunlardan 5 milyonu daha önce AKP’ye oy vermiş insanlar ise gerisini siz hesaplayın işte…
***
Tüm gündemleri EYT bu insanların. Tüm gündemleri bu çünkü yaşamlarını olumsuz etkiliyor. Her birinin ayrı ayrı hikayesi var. Pek çoğunun durumu gerçekten çok üzücü. Seçme haklarını ellerinden almayın bu insanların. Çözün sorunlarını, bırakın kendi siyasi çerçevesinden bakarak kullansınlar oylarını. Ülkedeki gidişata baksınlar, adaya baksınlar, beğendiklerine, doğru gördüklerine oylarını versinler, görmediklerine vermesinler. EYT’yi bir seçim kozu olmaktan çıkarın, verin haklarını… Yoksa onlar sizi tamamen çıkaracak seçim gündeminden…
İnanın bu insanların şakası yok!