CHP’de kaybedenin kaybettirme hırsı!
CHP'de genel başkan sorunu mu var, yoksa hazımsızlık mı? Koltuk sevdası, parti sevdasının, vatan sevdasının önünde mi? Seçimi kaybeden; partisini ve zorda olduğunu düşündüğü vatanını dahi hırslarının, koltuk sevdasının gerisine...
CHP’de genel başkan sorunu mu var, yoksa hazımsızlık mı?
Koltuk sevdası, parti sevdasının, vatan sevdasının önünde mi?
Seçimi kaybeden; partisini ve zorda olduğunu düşündüğü
vatanını dahi hırslarının, koltuk sevdasının gerisine mi itiyor?
Amaç hizmet etmek, kötü gidişe daha gür sesle ‘dur’ demek değil mi?
Nedir amaç; bir yerlere adaylık koyup, kazandığında birlik olmaya
davet edip, kaybettiğinde parçalamaya kalkmak mı?
“Aman beni ne ilgilendirir, CHP’nin iç meselesi…”
“MHP’nin içişlerine neden karışıyoruz ki..?”
Bunları diyecek bir dönemde isek diyelim…
MHP’nin iç meselesinin aslında bir vatan meselesi
olduğu ortaya çıkmadı mı?
Kimisi için “Devlet”in bekasına dönüştü yaşanmayan değişim;
kimisi için ise “Devlet”in yıkımına…
CHP, “Hayır”ın lokomotifidir, o cephede bulunup da
“CHP’nin iç meselesi” deyip geçemeyiz kurultayda, öncesinde ve sonrasında
yaşananlara, yaşanmakta olanlara…
***
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi,
her şeyden önce bir mirastır onun yolunda yürüyenler için…
Mevcut politikalarını beğenip oy da verebilirsiniz, beğenmeyip
tepki de gösterebilirsiniz ancak CHP’nin yok oluşuna, parçalanmasına
sessiz kalamazsınız…
Yanlışları var diye CHP’yi kökten söküp atamazsınız,
yanlışları; yanlış olanları düzeltmek, değiştirmek için çabalarsınız…
Hepsinden de ziyade eğer ki ülkede bir şeylerin kötü gittiğini,
üzerinizde baskı olduğunu düşünenlerdenseniz;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkan olmasına karşıysanız;
“Hayır”ın lokomotifine zarar vermeye, verenlere sessiz kalmaya;
birliği, bütünlüğü bozmaya, bozdurmaya hakkınız yok…
***
Evet, gelelim CHP kurultayına…
Demokrasinin en fazla işlediği parti CHP…
Tam anlamıyla işlediği söylenemese de bu kabul gören,
görünen bir gerçek…
CHP’yi diğer siyasi partilerden ayıran özelliği ise lider odaklı olmaması…
Yıllarca değişmeyen genel başkanları olsa da CHP’nin
partililerin genel başkanlarını eleştirebilme,
onu değiştirmek için açık bir şekilde taraf belli etme gibi
özgürlükleri mevcut… Yani hiçbir genel başkan, “CHP”nin önüne geçemez,
ondan daha büyük değil… Partinin anlayışı bu, ki çok da doğru bir anlayış…
Aksi durumda siyasi parti çöplüğünü boylar pek çok parti gibi…
Sonuçta liderler bedenen ölümlüdür,
ölümsüz olan parti ve partinin ideolojisidir…
***
Kurultay öncesinde “İnce düşünenler Kılıçdaroğlu diyecek!”
başlığı altında bir yazı kaleme almıştım…
Yandaş basının, iktidar mensuplarının; bulunduğu koltuktan
indirilmesini istediği tek lider Kemal Kılıçdaroğlu’ydu…
Öyle ki kurultaya kısa bir süre kala genel merkez önünde
kendini yakmaya kalkan heykel’TRAŞ’ gibi kimi oyun beyanlar da
kendini gösterince delegenin “İnce” düşünüp, yandaşların
kayığına binmemesi gerektiğini savundum…
Öyle de oldu, Kemal Kılıçdaroğlu; Muharrem İnce gibi
güçlü, sesi gür çıkan bir adaya karşı farklı bir galibiyet aldı…
***
Kurultayın divan başkanı, yaptığı hizmetlerle adından söz ettiren
Eskişehir’i bir dünya harikası haline getiren
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’di…
Eskişehir’i yönetmedeki başarısını siyasi arenada sürdüremedi Yılmaz Hoca…
Kılıçdaroğlu’nun haberinin olduğunu düşünmediğim, etrafındaki
kimi isimlerin işgüzarlığı ile yapılmış bir mükerrer oy kurnazlığının önleyicisi
olamadı Büyükerşen…
Beyefendi kişiliği, yaptığı hizmetler bir anda unutuldu,
olmadık hakaretlere uğradı bu yüzden…
Sosyal medyada ağza alınmayacak sözler işitti.
DSP’nin en güçsüz olduğu dönemde bu partiden Başkan seçilen
Büyükerşen, sonrasında CHP’ye geçerek
Eskişehir Büyükşehir Belediyesini CHP’li belediye yaptı.
Yani CHP ile kazanmadı, CHP’ye kazandırdı…
Diğer yandan Adalet Yürüyüşü ile CHP’nin tarihine unutamayacağı bir anı
bırakmış olan, Man Adası çıkışı ile cesaret örneği gösteren,
kimi muhalif görünümlü partilerin genel merkezleri AKP’nin
saflarına yanaşırken dik durmayı başarabilen,
asgari ücrete mantık çerçevesinde nasıl zam yapılabileceğini
vaatlerinde ortaya koyup “Hayal” diyenlerin de bu vaadi alıp
uygulamasına neden olan bir isim Kemal Kılıçdaroğlu…
Arkasından sadece CHP’lileri değil, pek çok kesimden
“Adalet”
arayışında olan kitleleri de yürüttü…
Şimdi hem Kılıçdaroğlu’na hem de Büyükerşen’e
edilmedik laf, küfür kalmadı…
Kurultayda genel başkan yuhalandı,
sosyal medyada AKP’lilerin yaptığından
daha beter hakaretler yağdırıldı Kemal Kılıçdaroğlu için…
Ve Muharrem İnce, televizyon programlarında
boy gösterip, kendisine karşı oyun oynandığını,
bu mücadelenin bitmeyeceğini söylüyor…
Kimi isimler ise CHP’den istifa etmeye başladı…
Kaybedilen her seçimin, kurultayın illaki bahaneleri bulunur…
Haklı haksız gerekçeler olur ancak kurultay bitmiş,
hakaretler dinmemiş durumda…
Sanki ülkede her şey yerli yerindeymiş, bir tek oy dahi
kaybetmeye tahammül varmış gibi; seçim döneminde
CHP’ye karşı kullanacağı çok güzel bir ‘kurultay krizi’
malzemesi veriliyor AKP’ye.
***
Kemal Kılıçdaroğlu’nun her yaptığı doğru mu?
Hataları, yanlışları da var elbet…
Ancak CHP’yi iktidara taşıyamamasını “seçim kaybetti”