KESK, İzmit’ten seslendi

KESK, Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri kapsamında sunulan zam teklifine itiraz etmek için Edirne ve Batman’dan Ankara’ya yürüyüş başlattı. Edirne’den yola çıkan yürüyüş kolu, İzmit’e gelerek basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, “Gerçekleştirdiğimiz bu yürüyüşte sadece memurların değil emeği ile geçim mücadelesi veren tüm kesimlerin sesi olacağız” ifadeleri kullanıldı

KESK, İzmit’ten seslendi

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), milyonlarca memur ve memur emeklisini ilgilendiren Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri kapsamında hükümet kanadı tarafından sunulan zam teklifine itraz etmek için Edirne ve Batman’dan olmak üzere iki koldan Ankara’ya yürüyüş başlattı. Edirne’den tola çıkan yürüyüş kolu bugün İzmit’e gelerek İnsan Hakları Parkı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasına, Eğitim-Sen Kocaeli Şube Başkanı Suphi Yıldırım, KESK Kocaeli Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Etem Kartal, TMMOB İKK Sekreteri Murat Kürekçi, Tüm-Bel-Sen Kocaeli Şube Başkanı Erdal Karakuş, CHP İl Yöneticileri ve CHP İl Kadın Kolları Başkanı Songül Kaya katılım sağladı.

“BÜYÜMEDE REKOR KIRDIK DEDİLER”

KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Ülkenin alın teri ile geçim savaşı veren milyonları olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Ülkeyi yönetenler yıllardır “Büyümede rekor kırdık” dediler. “Dünya bizi kıskanıyor” dediler. Ama büyüdüğünü söyledikleri Türkiye’de bizim payımıza yıllardır çocukların bile inanmadığı TÜİK enflasyonuna bağlanmış düşük maaşlar, sefalet ücretleri düştü. Çalışanların neredeyse yarsının asgari ücrete mahkum edildiği, ucuz emek cennetine çevrilmiş bir ülke düştü. Sofrasındaki ekmeği küçülen, güvencesiz, angarya çalışmaya mahkum edilen hep bizler olduk. Karın tokluğuna, düşük maaşlarla, sefalet ücretleri çalıştırılan hep bizler olduk. Büyüdüğünü söyledikleri Türkiye’den bizim payımıza; Her yıl daha adaletsiz hale getirilen vergiler, kuru ekmek bütçeleri, güvencesiz hale getirilen bir çalışma yaşamı düştü.

“BEDELİNİ HEPİMİZ ÖDEDİK”

Dünyanın kıskandığını iddia ettikleri Türkiye’de 84 milyonluk nüfusun 16 milyonuna açlık sınırı altında, 50 milyonuna yoksulluk sınırı Altında bir yaşam düştü. Dünyanın kıskandığını iddia ettikleri Türkiye’de üretime değil, borçlanmaya, betonlaşmaya dayalı insan ve doğa düşmanı model her gün daha yıkıcı hale geldi. Kamucu anlayışta, sosyal devlette koskoca gedikler açıldı. Bunun bedelini de söndürülemeyen yangınlarla, her gün bir yerde ortaya çıkan sellerle, felaketlerle hepimiz ödedik. Ödemeye de devam ediyoruz.

“VERGİLERİMİZ PATRONLARA AKTARILDI”

Yıllardır hem “büyüme rekorları kırıyoruz, dünya bizi kıskanıyor” dediler. Hem de bu ülkenin üretenleri olarak bizler ne zaman hakkımızı istesek, “Aynı gemideyiz, sizin istediklerinizi verirsek gemi batar ” dediler. Oysa bizim maaşlarımızdan-ücretlerimizden peşin peşin kesilen milyarca vergi; teşvik, yapılandırma ve af olarak sermayeye, patronlara aktarıldı. Yine bizim cebimizden alınanlar köprü, otoyol, hava limanı ve şehir hastanelerinin müteahhitlerine araç, yolcu, hasta garantisi olarak akıtıldı. Bizim maaş-ücret artışlarımızda çay simit hesabı yapıldı. Ama birilerine 3 maaş, 4 maaş verilmesinde hiçbir sakınca görülmedi. Kısacası yıllardır geminin altını delik deşik ettiler. Buna rağmen bize her seferinde geminin kazan dairesini gösterdiler. “Bir avuç mutlu azınlığın geminin lüks kamaralarında keyif çatması için siz kazan dairesinde köle gibi çalışmaya devam etmeniz gerekiyor” dediler.

“EMEK KARŞITI ZİHNİYET”

Sermaye yanlısı, emek karşıtı bu zihniyet 3,5 milyon kamu emekçisini, 2 milyon kamu emeklisini kapsayan toplu sözleşme görüşmelerine de aynen yansımıştır. Siyasal iktidar 12 Ağustos’ta Çalışma Bakanı tarafından yapılan teklifle aileleri ile birlikte 20 milyonluk devasa bir kitleyle açıkça dalga geçilmiştir. Peki, kamu işvereni olan hükümet 12 Ağustos’ta 5,5 kamu emekçisine ve emeklisine ne teklif etmiştir? 3600 ek gösterge ve sözleşmeliler konusundaki içeriği belirsiz, dolayısıyla boş bir vaat sınırını aşmayan cümleleri dışarıda bıraktığımız da hükümetin aslında tek bir teklifi vardır. O da hedeflenen, üstelik hiçbir zaman tutmayan resmi enflasyon rakamlarına göre maaş artışı teklifidir.

“HEPİMİZE BIKKINLIK VERDİ”

Buna rağmen söz konusu teklif her zaman olduğu gibi yine “memuru, memur emeklisini enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyerek cilalanmıştır. Öncelikle siyasal iktidarın “İşçiyi, memuru, asgari ücretliyi, emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” söylemi artık hepimize bıkkınlık vermiştir. Defalarca altını çizdik. Bu ülkenin emekçi sınıflarını, dar gelirli vatandaşlarını ezen TÜİK enflasyonu yani resmi enflasyon değildir. Çünkü bu ülkede resmi enflasyonun yaşanan gerçek hayat pahalılığını yansıtmadığını, Ali Cengiz oyunları ile takla attırılan sanal rakamlardan ibaret olduğunu bilmeyen yoktur. Bizleri yıllardır ezim, ezim ezen, reel gelirimizi eriten sokakta, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız hayatın gerçek enflasyonudur.

“ARTIK YETER”

Edirne ve Batman’dan Ankara’ya düzenlediğimiz, üç günlük yürüyüşte sadece 5,5 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin değil, emeği ile geçim mücadelesi veren tüm kesimlerin, pandemi ile sefalete itilen milyonların da sesi olacağız. Artık yeter demenin vakti çoktan gelmiştir. Aslolan, ekonomik, sosyal, özlük haklarımızda yaşadığımız kayıpların doruk noktasına çıktığı bu kritik dönemde taleplerimiz için birlikte mücadelenin yine tabandan büyütülmesidir. Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu yetkinin asıl sahiplerinin kamu emekçilerinin ve emekliklerinin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, “hak verilmez mücadele ile alınır” ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir.”