“Felaketlerin sebebi rant politkalarıdır”

TMMOB Kocaeli, 17 Ağustos 1999 depreminin 22. yıldönümünde anma programı gerçekleştirdi. Programda, yaşanan felaketlerin sebebinin rant odaklı politikalar olduğu vurgulandı

“Felaketlerin sebebi rant politkalarıdır”

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Kocaeli, 17 Ağustos depreminin 22. yıldönümünde İzmit Anıtpark’ta bulunan deprem anıtında anma programı gerçekleştirdi. Okunan basın açıklamasının ardından katılımcılar tarafından deprem anıtına karanfil bırakıldı. Düzenlenen programa, Tüm-Bel-Sen Şube Başkanı Erdal Karakuş, Yapı Yol-Sen Şube Başkanı Etem Kartal, Kocaeli Tabip Odası Başkanı Ömer Ardaman, EMEP İl Başkanı Arzu Erkan ve oda üyeleri katıldı.

“BİLİME AYKIRI POLİTİKALAR”

Anma programında konuşan TMMOB Kocaeli İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Murat Kürekçi, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı; “Yıllarca depremlerin bir doğa olayı olduğu, doğal olmayanın ise afet olduğu ve afetlerde insanların canlarını yitirmesine ise uygulanan bilim ve akla aykırı, rant odaklı kamu yönetimi politikalarının neden olduğu söylene geldi. 17 Ağustos 1999 günü de binlerce canımızı deprem öldürmedi, insanı sevmeyen, saygı duymayan politikalar ve uygulamaları öldürdü. Özellikle son dönemde ülkemizde yaşanan seller ve yangınlarda da sebep, yine insan ve doğaya düşman rant odaklı politikalardır. Kamusal önceliği olmayan politikalar ve uygulamalar can almaya devam ediyor.

“YAPI DENETİMİ TİCARİLEŞTİ”

Bir taraftan yaklaşan İstanbul Depremi, diğer taraftan geçen 22 yıllık sürede, afet riski olan yerleşim yerleri taşınmadı; binalarımız depreme dayanıklı hale getirilmedi; kent merkezlerinde göstermelik alanlar dışında gerçek anlamda deprem toplanma alanları oluşturulmadı; afet sonrası kriz yönetim senaryoları hazırlanmadı ya da uygulamaları yapılmadı. Kamusal bir anlayışla yürütülmesi gereken “yapı denetim” sistemi tümüyle ticarileştirildi. Odalarımız, mesleki yeterlilik, eğitim, belgelendirme ve denetleme gerekliliklerde, yapı denetim süreçlerinden dışlandı.

“ÇOK DAHA AĞIR OLACAKTIR”

Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumların devre dışı bırakılması; sorunlu mevzuat düzenlemeleri, kentsel dönüşüm programlarının ranta yönelik olması, tarım alanlarının imara açılması ve sonraki depremlerde de oluşan sosyal yıkım tablosu ile tekrar tekrar görüldü. İmara açılan dolgu alanları, dere yatakları ve kıyılardaki yapılaşmanın, bugün sadece deprem sonucu değil, yangın ve sellerle de ölümlere, yaralanmalara ve ekonomik yıkımlara neden olduğunu görmekteyiz. Yaşanacak İstanbul ya da başka benzer bir depremin sonuçları 17 Ağustos’un sonuçlarından çok daha ağır olacaktır.

“DOĞAYLA BARIŞIK YAPILANMA”

Bulunduğumuz coğrafyanın jeolojik yapısı itibariyle karşı karşıya kaldığımız doğa ve insan kaynaklı afet risklerine karşı “afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu” yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız. Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Ülke genelindeki yapılar incelenerek riskli yapılar tespit edilip güvenli hale getirilmelidir. Uygun olmayan zemin ve arazilerdeki yapılar derhal boşaltılmalıdır. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır.

“DEPREM ŞURASI TOPLANMALIDIR”

Geçtiğimiz yıllar içinde “İmar Barışı” adı altında yasallaştırılan yapılar derhal denetlenmelidir. Ayrıca, kaçak yapılar hiçbir biçimde affedilmemelidir. Odalarımızın kamusal görevi olan mesleki denetim yetkilerini sınırlandırmaya yönelik düzenlemeler kaldırılmalıdır. Deprem Şurası ivedilikle toplanmalı; afetlerin olumsuz etkilerine karşı, "Afet Risk Azatlımı ve Yönetimi Sistemi"nin inşası için gerekli eylemleri, iş programı ve planlamayı da içeren stratejik plan oluşturulmalıdır. Bu planın izleme ve değerlendirmesi, ilgili kamu kurumlarının yanı sıra meslek odalarının da yer aldığı bir grup tarafından gerçekleştirilmeli ve kamuoyuna belirli periyotlar da açıklamalar yapılmalıdır.

“AFET ÖNCESİNE ODAKLANMALIYIZ”

Afet mevzuatı yeniden yapılandırılırken “İmar ve Yapı Üretim ve Denetim Kanunu” da yenilenmelidir. TMMOB’nin de görüşleri alınarak yeniden düzenlenmesi gereken Ulusal Deprem Strateji ve Eylem Planı (UDSEP 2012- 2023) gereklilikleri acil olarak yerine getirilmelidir. Her şeyden önce bir çok kentimizde olmayan deprem master planı oluşturulmalıdır.Vatandaşa hizmet edecek tüm kamu binaları, özellikle hastaneler ve okullar depreme güvenli hale getirilmelidir. Yapı Stok Envanteri çalışmaları yapılarak, risk bölgeleri haritaları çıkartılmalıdır. Acil toplanma alanları uluslararası standartlara uygun hale getirilmeli; olası bir afette İnsani ihtiyaçları karşılayacak şekilde şimdiden hazırlanmalıdır. Deprem sonrasında, çadır ve konteyner konulacak alanların şimdiden alt yapılarının eksiksiz olarak tamamlanması gerekmektedir. Afet anı ve sonrasına odaklanmaktan daha çok afet öncesine odaklanmalı.

“İTİRAZLARIMIZ DİKKATE ALINSIN”

Vatandaşlarımız deprem gerçeği konusunda sürekli bilinçlendirilmelidir. Her yıl çok sayıda mühendislik diploması verilmesinden öte, mühendislik ve mimarlık eğitimi kalitesi yükseltilmelidir. Meslek Odaları ile meslektaşlar arasına örülmeye çalışılan duvarlar kaldırılmalıdır. TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) gibi kurumların, afet yönetimi sisteminden dışlanmasına son verilmeli, öneri ve itirazlarımız dikkate alınmalıdır. İlimizde hala depremde ağır hasar alan binaların çok az kısmının yıkıldığı bilinmektedir. Sadece konutlar değil, sanayinin yoğun olarak kurulu bulunduğu kentimizde, endüstriyel tesisler ve diğer üretim kuruluşlarında alınması gereken deprem önlemleri göz ardı edilmemelidir.

“RİSKLER DEĞERLENDİRİLMELİ”

Depolama tanklarının deprem sonrası oluşturacağı tehditler, afet risk yönetiminin asıl konularından olmalı, yanıcı, parlayıcı-patlayıcı, zehirli ve boğucu ürünlerin depolandığı alanlarda, deprem sonrası olası riskler değerlendirilmeli, patlama ve yangınlara karşı önlemler alınmalıdır. Tesis ekipmanlarının deprem güvenliği kontrol edilmeli, deprem anı güvenlik sistemlerinin etkinlik kontrolleri periyodik olarak yapılmalıdır. Afet sonrası olası kazalara müdahale edebilmek için enerji kesintilerine yönelik tedbirler alınmalıdır. Liman tesislerinde Deprem Risk Değerlendirmesi ve önlemleri alınmalıdır. Ülkemizi, kentlerimizi, yapılarımızı depreme karşı hazırlamanın temel yollarından ilki mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi, onarılması ve güçlendirilmesidir. İkincisi, yeni yapılacak olan yapıları; bilimin, tekniğin ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeleri yapı üretim sürecinin içine sokmaktır. En büyük yıkımı kentimizde yaşadığımız 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi ile bir kez daha farkına varılan, ancak ders almakta halen yetersiz kalınan afet yönetimi, bilime ve tekniğe dayalı olarak oluşturulmalıdır.”