Doğan: Ünal Köken ısrar etti, kıramadım

İzmit Belediye eski Başkanı Dr. Nevzat Doğan, yıllar önce İzmit Kadın Sosyal Yaşam Merkezi’nin başına getirdiği ancak tepkiler üzerine istifa eden Kandıra Belediye Başkanı Ünal Köken’in eşi Elif Köken olayıyla ilgili ilk kez konuştu. Doğan, “Ünal Bey çok ısrar etti, kıramadım” dedi

Doğan: Ünal Köken ısrar etti, kıramadım

Röportaj: Aysun Özcan Erenkaya

İzmit Belediye eski Başkanı Dr. Nevzat Doğan ile uzun mu uzun bir röportaj gerçekleştirdim.

Konuşulacak konular çok olunca sürenin nasıl geçtiğini anlamadım. Geçenlerde Doğan ile ilgili olarak “Doğan giderayak Haldızlara gol attı” başlıklı yazımda, hem bu meseleyi, hem de Doğan’ın, Fatma Kaplan Hürriyet’e gizli destek verdiği yönündeki rivayetlere bir cümle ile değinmiştim. Bu yazım üzerine Sayın Doğan telefonla aradı. Gazeteciliğime son derece saygı duyduğunu, böyle bir çıkışı benden beklemediğini ifade etti. Konu uzadı da uzadı. Daha sonra bir röportaj yapmanın iyi olacağını ifade etti. Benim de soracak sorularım çoktu, hemen sözleştik. Merak edilen pek çok soruya cevap vermeye çalıştı. Aslında daha fazlasını söylemek istediğini sezdim ama parti etiğine son derece sadık kalmaya özen gösterdiği için bazı konularda temkinli gitti.

Nevzat Doğan, 10 yıl aradan sonra sivil hayata alışmaya çalışıyor. Bana kalırsa çok fazla sivil kalacak gibi durmuyor. Edindiği tecrübeler, kendi açısından uğradığı haksızlıklar onu siyasette diri tutuyor. Doğan, satır arasında sürekli arkasında temiz bir geçmiş bırakmanın hazzından bahsediyor. Ailesinden bir kişinin bile belediyenin olanaklarından faydalanmadığının altını çiziyor. Belli ki bir yerlere gönderme yapıyor.

Partisinin siyaset-ticaret ilişkisinde olanlarla yollarını ayırması gerektiğine vurgu yapıyor.

Giderayak belediyeye aldığı kadrolarla ilgili tepkileri yersiz buluyor.

Nevzat Doğan ile gazetemiz arasında hep bir mesafe olmuştur. İktidar partisinin, muhalif basına bakışı neyse o seviyede kalmaya özen göstermiştir. Ama yine de gerektiğinde diyalog kanallarını açık tutmuştur. Kendisini çok fazla eleştirdiğimizden yakındı bir ara, dedim kimi eleştirmiyoruz ki…? Gazeteci eleştirmezse siz doğru yolu nasıl bulacaksınız? Yandaş medyayla yol almayı seçen iktidar partisinin bugünkü hali ile medyanın içinde bulunduğu durum birbirine koordinelidir. Hem AKP erime sürecine girmiştir hem de yandaş medyaya güven sıfırın altına düşmüştür.

Neyse… Konumuz bu değil demeyeceğim, konu tam da bu ama Nevzat Doğan’ın söylediği çok daha önemli şeyler var. Dikkatle okuduğunuzda çok önemli mesajların verildiğini göreceksiniz. Ben aklıma ilk gelen her şeyi sordum, o da samimiyetle cevap verdi. Nevzat Doğan’a bir İzmitli olarak İzmit’e yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ederken gazetemiz adına yaptığımız sayısız eleştirel haberler için bize gösterdiği sabır ve anlayış için ayrıca teşekkür ediyorum.

Sizleri, röportajımızla baş başa bırakıyorum…

ONU SÖYLEYENLERİN KARAKTERSİZLİĞİ…

***Yerel seçim sürecinde partinizin İzmit adayı Sibel Gönül’e çok fazla destek verdiniz, önde göründünüz. Ama bazıları bunu samimiyetsiz ve yapmacık buldu. ‘Nevzat Bey görüntü yapıyor, kapı arkasında Fatma Hanım’a çalışıyor’ dediler. Bunu sizin kendi partilileriniz söyledi. Hatta Fatma Hamın ile telefon görüşmeleriniz olduğuna dair söylentiler yayıldı. Ben de köşe yazımda bir cümle ile buna yer vermiştim. Tüm bunlara ne diyeceksiniz?

-Öncelikle şunu söyleyeyim, ben Ak Parti kurulmasaydı, Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı siyasette olmazdım. Şu ana kadar yaşadığım 15 seçimde de hep partimin ve liderimin neferi olarak çalıştım. Ben elimde broşürle gidip de pazarda bağıra bağıra limon satar gibi propaganda yapıyorsam sırtımdan ter akıtıyorsam bu benim davama ve liderime bağlılığımı gösterir. Benim düzeyimdeki bir insan için bunun başka hiçbir izahı olamaz. Sorunuza gelince…

İzmit Belediye Başkanı olarak 10 yıl elimden geldiğince hizmet yaptım. Bu hizmet sürecinde de Allah’a hamdolsun benim başladığım düzeyden benim bırakacağım düzeye kadar hep yükselerek devam etti. Anketlerde hep en başarılı belediye başkanı olarak çıktım. Demek ki biz vatandaşımızın gönlüne girecek çalışmalar yaptık. Mutlaka eksiklerim olmuştur. Bazen adaleti sağlarken kendi partimizden olan insanları da kırıyoruz. Bazen başka taraftakileri. Dolayısıyla bize hem partililerimizden hem de partili olmayanlardan tepkiler olacaktır. Yönetici olup da herkesi memnun edeceksiniz diye bir kaide yok. Herkes size gül atmıyor. Çünkü bu şehirde kuralları sevmeyenler var. Bu şehirde rantiyeciler var, bu şehirde hep bana Rabbena diyenler var. Onun için biz mutlaka bunları yaparken bazı tepkiler almışızdır ve aralarında partililerimiz de vardır. Ben bu seçimlerde zaten kendi isteğimle aday olmamış biriyim. Dolayısıyla kim aday olursa olsun bunun taahhüdünü liderime ve partimin yöneticilerine vermiş biriyim. Ben adaymış gibi çalışacağım dedim bana da yakışan budur. ‘Beni SKM’nin bünyesi kabul edin, ne isterseniz onu yapacağım’ dedim.

***Peki söylenenler..?

-Bu söylem kimden geliyorsa son derece çirkin, art niyetli, kendileri gibi görmeye çalışan kişilerin düşüncesi olabilir. Ben onlara cevap vermeyi bile aslında zul görüyorum. Biz onuruyla yaşayan insanlarız. Siyaset bizim için vazgeçilmez değildir. Ben hiçbir zaman zikzak yapmadım. Mert ve doğrucu duruş gösterdik. Bir taraftan CHP’liler niye bu adam bu kadar yükleniyor İzmit’te derken diğer taraftan bu tür laflar söyleniyor. Bunun herhangi bir tutacak yanı yoktur. İddia ediyorum, Türkiye’de aday olmadığı halde benim gibi çalışan yoktur. Yok efendim, çalışıyor-muş gibi yapıyor. Allah Allah, benim meydanlardaki konuşmalarımı bir dinlesinler. Kendim de aday olsam ancak böyle konuşurdum. Bunu söyleyenleri Allah’a havale ediyorum. Efendim, CHP’lilerle görüşmüşüm. Onu söyleyenlerin karaktersizliğidir bu. Seçim sonrası bu tür konuların gündeme getirilmesi maalesef çirkin siyasettir. Çirkin siyaset yapanlarla da mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu sadece bizim değil, basın olarak sizin de göreviniz.

***Fatma Kaplan Hürriyet ile hiç görüşmediniz mi yani?

-Bir kez Fatma Hanım ile görüştüm, yılbaşında beni aradığı için. Belediyeyi gezmek istedi. Buyurun makamımda sizi ağırlayayım ama siz adaysınız belediye personelini gezmeniz doğru olmaz dedim o da zaten izin vermediğimi basında açıkladı. Onun dışında bir kez CHP İl Başkanı beni aradığında görüştük, pankartın inmesiyle ilgili. Pankartı indirmeyi bir gün geciktirmemizi istediler çünkü itiraza cevap gelmemişti. Biz de bunu kendi il başkanımızla görüşüp, ‘peki’ dedik. Bir defa da CHP İzmit İlçe Başkanıyla görüştük. 8 Mart günü belediyeyi gezme olayı. Onda da bir duruş gösterdim. Gezilmesinin etik olmayacağını, bunun benim partim tarafından da farklı yorumlanacağını ifade ettim. Ama ona rağmen çıkıp dolaştılar, siyaset yaptılar, o başka bir konu.

REİS’İMİZ İSTESEYDİ…

***Sayın Erdoğan size deseydi ki; ‘İzmit riskli bir yer o yüzden bir dönem daha oraya aday olman gerekiyor’, bunu geri çevirir miydiniz?

-Ben iki buçuk yıl önce bir daha İzmit’e aday olmayacağımı söylediğim röportajımda, ‘takdir Reis’imizindir’ demiştim. Bana eğer Sayın Cumhurbaşkanı’mız ‘burada sana ihtiyacımız var’ deseydi, ‘başım üzerine’ diyecektim.

***Peki, siz aday olsaydınız Fatma Kaplan Hürriyet kazanabilir miydi? Çünkü Sefa Sirmen demiş ki; ‘Fatma Hanım’ın karşısında Sibel Gönül vardı, benim karşımda ise Nevzat Doğan’ vardı. Yani sizi daha dişli rakip olarak görmüş olmalı?

-Bunu söylemem hem bizim adayımıza hem Fatma Hanım’a karşı şık durmaz, ona kamuoyu karar versin. Bu, bana yakışmaz. Şu konumda hem Sibel Hanım’a, hem Fatma Hanım’a haksızlık etmek istemem, bunu benim söylemem doğru olmaz. Sandık açılmadıkça kimse ‘o olur, bu olur’ diyemez onun için bu konuda bu kadar yorum yapabilirim.

FATMA HANIM İYİ ÇALIŞTI

***O zaman şuna cevap verin; İzmit’i neden kaybettiniz? Herkes bir sebep sıralıyor, herkes bir suçlu arıyor ama en iyi tahlili yapacaklardan biri sizsiniz?

-Başarıyı herkes paylaşır, başarısızlığı hiç kimse paylaşmaz. Bir arkadaşım bana demişti ki; ‘Ya niye bu kadar koşturuyorsun?’ Dedim ‘Bu İzmit seçimi, olur da bir terslik olursa sonra çok üzülürüz’ dedim. ‘Ya ne koşturuyorsun, seçim kazanılsa senden bilmeyecekler, kaybedilince her halükarda senden bilecekler’ dedi. Şimdi tabii onu espriyle söyledi ama biz demokrasiye inanan, halkın iradesini başımızın üstü yapan kişileriz. 15 seçimdir sürekli kazanıyoruz. İki seçimdir İzmit’te kıran kırana seçim yaşıyoruz. Allah için geçen seçim hem CHP teşkilatı hem Sefa Bey gerçekten yüklendiler ama bizler de teşkilatımızla hep birlikte çalıştık ve seçimi aldık. Bu sefer böyle bir sonuç çıktı. Bunun birçok nedeni olabilir. Ama net sebep olarak şunu diyebilirim; karşı tarafın adayı Fatma Hanım iyi çalıştı. Demek ki Fatma Hanım kendini daha çok sevdirdi. Burada halkın verdiği kararı saygıyla karşılamalıyız. Bizler de oturup bu kaybı masaya yatırıp, neden mecliste çoğunluğu alırken belediye başkanlığını kaybettiğimizi tartışacağız. Bunu partimizin il başkanlığı da genel merkezi de yapar. Farklı birçok nedeni olabilir.

BU ÇIKAR ÇEVRELERİ İÇİNDE HEM İŞ ADAMI

HEM MEDYA SAHİBİ OLANLAR VAR

***Devir teslim töreni sırasında Fatma Hanım’a bazı tavsiyelerde bulundunuz, şehirdeki rantçılara karşı uyardınız. Biz sizin bu sözlerinizi REAL AVM arazisi konusunda ters düştüğünüz Haldızlara yorduk. En azından ben öyle algıladım. O dönem bu ranta karşı çıkan hatta olayı ortaya çıkaran basın kuruluşuyduk. Siz de bir duruş gösterdiniz. Söyler misiniz, orada ne yaşandı, sizden tam olarak ne istediler?

-İzmit’te artık başkanımız Fatma Hanım. Doğru kararlar vermesi, şehrin menfaatlerini koruması hepimizin hakkı hukukunu koruması anlamına gelir. Başkanlığımda gördüm ki belediyenin hukukunu korumak aslında insanların hakkını korumaktır. Çünkü öbür dünyaya inanan kişiler olarak, kul hakkını yedirirsek onun hesabını veremeyiz. Ben bilerek asla böyle bir şeye müsaade etmedim. Dışarıdan görünenlerin bir ötesi var içeride. Her şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Biz arka planda her şeyi detaylıca inceleyip hareket ettik. Biz bir kurum ya da bir kişiyle belediye olarak veya şahsım olarak mücadele veriyorsak yüzde yüz kurumun yani insanların hakkını hukukunu korumak içindir. Şimdi Fatma Hanım’a da söylemek istediğimiz şuydu: ‘Bu şehir kolay bir şehir değil. Bu şehirde çok farklı çıkar çevreleri karşınıza çıkacak. Bu çıkar çevrelerinin içerisinde her dönemin adamı insanlar var, bunlar karşınıza çıkacak. Bu çıkar çevreleri içinde bazı işadamları var, bu çıkar çevreleri içinde bazı medya grupları var. Hatta bu çıkar çevrelerinin ikisini birden yürütenleri var. Aman bunlara dikkat edin! Şehrimizin ve insanımızın, belediyemizin menfaatini koruyun. Ben elimden geldiği kadarıyla bazen tek başıma da kalsam yapmaya çalıştım’ dedim söylediğim buydu.

***Üstü kapalı gidiyorsunuz ama tarifinizden biz ne demek istediğinizi anladık. Bu konuda söyleyecekleriniz bu kadar mı?

-Ben bunu REAL olayı da dahil bütün olayları içine alarak söyledim. Çünkü bu şehrin bir menfaati, rantı varsa bunu halkla paylaşmak gerekir.

***Biz MİA konusundaki rant olayına ilk değinen gazeteydik. Bu konu bana Büyükşehir Meclisi’nden üç gün önce gelmişti ve parsel bazında gündeme alındığı için muhalefetin dikkatini çekmemişti ya da bana öyle gelmişti. Ama daha sonra muhalefetle görüştüğümde bunun bir rant olayı olduğunu okudular ve o gün mecliste tartışmaya açtılar. Bilin istedim…

-Bir kere şunu düzeltelim, bu MİA konusu değil, bu REAL konusudur. Hep yanlış söyleniyor çünkü o dönemde bu algıyı oluşturanlar bunu MİA projesi gibi gösterdi. Oysa MİA İzmit Belediyesi’nin bir projesiydi. Ne tesadüf ki biz şuyulandırma yapıp tapu dağıtımına geldiğimiz sürede MİA projesi diye çıkarıyorlar. Halbuki MİA bitmiş. Hatta Büyükşehir gündeminde de yazıyor. MİA alanında bilmem kaç nolu parsel üzerindeki imar değişikliği diyor. REAL alanı, ta ilk planlamadan yani 10-15 yıldan beri MİA alanı içerisinde olan bir yer. Ancak yolun üzerindeki bu alana o dönemde 1 emsal vermişler. Aslında o alanın MİA’nın içine girmesi de garip. Yolun üstünden atlayıp girmiş ve oraya 1 vermişler ama MİA alanı diye göstermişler. O tarihten beri de 1 emsal olarak kalmış. Bundan önceki REAL’in gerçek sahibi bize müracaat ettiği zaman biz ret ettik. Onlar 1 buçuk istemişlerdi. Dedik ki burada şehrin silueti, trafiğe olumsuz etkisi vs. nedeniyle uygun görmüyoruz. Aynı şeyi Büyükşehir de yaptı. Sonra el değiştirdi. El değiştiren kuruluş tam şuyulandırma sırasında askıdayken bize itiraz etti. Hem Büyükşehir hem İzmit meclisinin komisyonlarında görüşüldü ve iki meclisin üyeleri tarafından, istedikleri 2 emsali ret etti. ‘Etrafındakiler 2, bizimki de 2 olsun’ demişlerdi.

BU MİA MESELESİ DEĞİL, REAL AVM MESELESİDİR

***Etraftakiler derken, REAL alanının sırasındakiler 2, bizim de öyle olsun mu dediler yani?

-Evet, o sırada etrafta bazı yerlerin emsali 2 idi. Zamanında büyük ihtimalle Sefa Bey döneminde planlanırken buradaki alışveriş merkezinin oraya getireceği büyük bir kütle olacağı için emsal 1’de tutulmuş. Oraya yeterli görülmüş. Bu o dönemin planlaması için öyle konulmuş yani etrafının 2 olması, 5 olması burayı bağlamaz. Buranın farklı bir ticari yapısı var. Bazen böyle şeyler vardır. Mesela okulla, konuta vereceğiniz emsal aynı değildir. Bir hastaneye izin verirsiniz konutla aynı değildir, burası bir alışveriş merkezi. Buraya siz fazla yoğunluk koyduğunuz zaman trafiğinden tutun şehrin siluetine kadar olumsuz etkiler yaratıyor. Bunu biz değil, o zamanlar koymuşlar dolayısıyla o alan bir AVM olarak planlanırken bu haklarla gelmiş. Alan da bu haklarla almış. Devir alan da bu haklarla almış. Belediye iki komisyonda da değerlendirmiş, hayır artıramayız çünkü böyle böyle demiş ve iki meclis de ret etmiş konu kapanmış. Sonra biz şuyulandırmalar sonunda tapu dağıtacağımız noktadayken tekrar Büyükşehir gündemine hem bu parsel hem de başka birkaç parsel geldi. Konu MİA konusu değildi, konu sadece REAL parselinin konusudur. Ama maalesef taraflı ranta dayalı çalışan bazı medya kesimi bunu MİA’nın kendisi gibi gösterdi. Aslında MİA’nın tartışılacak bir şeyi yok. Biz başından beri MİA için çabalayan savunan bir belediyeyiz.

SOLUCANA HAKSIZLIK OLUR

***Öyle diyorsunuz ama REAL yüzünden MİA projesi kitlendi…?

-Şimdi bazı solucanlar diyeceğim ama solucana haksızlık olacak. Çünkü o yaradılıştan öyle. Bazı gazete müsveddeleri bunu böyle yapmayı istedi çünkü onların çıkarları öyleydi.

***Burada REAL alanının sahibi olduğu gazeteyi mi kastediyorsunuz yoksa başka çıkar bekleyen gazeteciler de var mıydı?

-Kim böyle davranıyor ve yazıyorsa onları kastediyorum. Halkımız o kadar güzel izliyor ki olayları, onlar kim olduklarını iyi biliyor. Bir halk var bir de hak var, Allah da izliyor olanları. Haksız işleri, rantçıları, bu tür işlere tevessül edenleri, hepimizi izliyor.

MESELE SADECE RANT MESELESİ DEĞİLDİ

***Az önce MİA konusunda yalnız kaldım dediniz. Sizi yalnız bırakmaması gerekenler kimlerdi mesela?

-Evet çok yalnız kaldım. Bir tek milletvekilimiz Mehmet Akif Yılmaz Bey konuyu gündeme getirdi, karşı durdu. Allah razı olsun. Genel Merkezimiz ve Sayın Cumhurbaşkanı’mızın bu konuda bilgi sahibi olmasıyla bu konudaki talimatı geldi. Belki siyaseten yalnız kaldım gibi görülebilir ama benim arkamda halk vardı, doğrular vardı, hak vardı. Allah da yardım etti.

***REAL alanına yapılmak istenen imar artışı konusunda; ortada büyük bir pasta mı vardı, neden bu kadar girift bu olay?

-E tabii ben şöyle söyleyeyim. Belediyede bir imar değişikliği yapılırken bir malın değeri bilmem kaç katı artıyorsa burada bir rant vardır. Bu dünyanın bütün ülkelerinde var olan bir konudur. Mesela Almanya’da, İngiltere’de bu tür olaylar sırasında kurallar ve kanunlar vardır. Yani bir arsanın imardaki değeri artıyorsa arsanın sahibi bu değerin tamamının yarısını devlete vermek zorundadır. Çünkü açıktan bir para kazanıyor. Efendim, ne olacak, bir iken iki olsun. Birken iki olsun demek kişi açıktan iki lira fazla para kazanıyor demek. Şimdi biz eğer bu imar değişikliğini o kişinin işi olsun diye yapıyorsak, şehre menfaatse yapalım ama buradaki kazancı devletle paylaşsın. Devlete versin, millete versin, milletin yeri.

***Yani onlar buna yanaşmadı, buradaki paylaşımcılar başkaydı, böyle anlıyorum ben…?

-Ben burada olayın İzmit ölçeğine baktım. Olay sadece maddi değerinin artış olayı değil. Vicdanen baktığımda diğer eski mal sahiplerine söylediğimizi söyledim. Bunu kapalı toplantılarda açıkça söyledim. Bir önceki kişiye bunu ret ederken ne söylediysek aynısını söyledik. Ne dedik? Ortaya on katlı koca binalar çıkacaktı. Biz zamanında Sefa Bey bunları getirdi diye eleştirdik. Şimdi biz onun on katı izin verirsek vatandaşın yüzüne nasıl bakacağız? Kendimizle çelişmez miyiz? Hepsinden öteye şehir trafiği kitlenecekti. Pazar yeri kuruldu, şimdi ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı. Yapılmaya başlandığında ben ruhsat vermiş olacaktım. Ben böyle bir şeye imza atamazdım. Ve burada mesele sadece rant meselesi değil. Şehrin menfaatleri ve bir önceki kişiye vermediğimiz şeyi verdiğimizde haksızlık açısından da doğru değildi. Başında burayı alanlar böyle mi aldı, böyle aldı. İkinci sahipleri bunu bilmiyor muydu, biliyordu, e bitti. Ben burayı alayım sonra buradan şu kadar kazanayım yok!

***Bu konuda çok fazla hedef oldunuz?

-Normaldir çünkü bu konu önemli bir maddi getirisi olan bir konuydu.

***Çomak sokmuş oldunuz o halde?

-O tabiri demeyeyim de ben doğru olanı yaptım. Bu konuda sizlerin duruşu önemliydi. Medyanın bir kısmı algılayamadı. Bir kısmı zaten o iş olsun diye uğraşıyordu. Onlara ben rantiyeci medya diyorum. Fatma Hanım’a ben genel anlamda söyledim. Bu bir tane değil ki bunun benzeri birçok olayınız olur. Kapalı toplantılarda konuşulur. Benim kapalı toplantılar dışında basına karşı eleştirisel en ufak bir açıklamam olmamıştır. Ama benim söylemediğim, benim tarzım olmayan sözleri bazı sözde gazeteci müsveddeleri yazdılar. Giderayak bu ağır kelimeleri kullanmak istemezdim. Bakın partim zarar görmesin diye hala dikkatli konuşuyorum.

SİYASET-TİCARET İLİŞKİLERİNE BENİM DURUŞUM NETTİR

***Bana kalırsa konuşulması gereken noktadasınız çünkü fotoğraf daha bir netleşti.

Kimse bunu partinizle bütünleştirmez. Cumhurbaşkanı bile devreye girdiğine göre…!

-Evet netleşti. O yüzden ben de rahat anlattım. Herkes kimin ne olduğunu gayet iyi anladı. Eğer doğru olsaydı Cumhurbaşkanı’mız durdurmazdı. REAL ve benzeri konularda duruşumun mutlaka bana getirdiği zorluklar olmuştur. Ama Allah’a hamdolsun şimdi alnım açık başım dik dolaşıyorum. Ben görev süremde bu tür konularda her şeyi göze alarak davrandım. Çünkü biliyordum ki bir gün bu koltuktan kalkacağım ve Yürüyüş Yolu’nda yürüdüğüm zaman insanlara izahını yapamayacağım bir şey kalmasın. Eksiğim, hatam olabilir ama yanlışım olmamıştır bilerek. Biz şehrimizi seviyoruz. Tabii ki benim partililerim beni seviyorlar, ben teşkilatçı biriyim. Yok işte ‘teşkilatlar sevmiyor’ diyenler var. Bizim teşkilatın içinde parti etiğine uygun olmayan kişilere, siyaset-ticaret ilişkisine benim duruşum nettir, o kişiler benden pek hoşlanmayabilir. Zaten onların da düzelmesi gerekiyor. Bakın ben milletvekilliği adaylığım sırasında yapılan teşkilat yoklamasında birinci sırada çıktım. Şu anda da ilişkilerimiz son derece iyidir ama partilerin de zaman içerisinde bazı ilkelerine uymayan kişilerin sızması, bulunması partileri yozlaştırabilir. Buna bizlerin dikkat etmesi gerekir.

FATMA HANIM’LA FİNALİ KENDİMİZE YAKIŞTIĞI GİBİ YAPTIK

***Devir teslim töreninde son derece olgun ve pozitif bir tutum sergilediniz. Genellikle AKP’den CHP’ye geçen belediyelerdeki teslim törenlerinde alışık olmadığımız bir tarzdı bu?

-Bir seçim süreci yaşadık, her ne kadar ufak tefek şeyler olsa da biz CHP’nin il ve ilçe başkanıyla ilişkileri sürdürebilecek düzeyde ağabey kardeş olduk. Tabi ki bundan sonra da yarışacağız, herkes kendi partisinin başarısı için uğraşacak ama bu nezaket ve seviyeyi bozmadan. Ben bu anlamda muhalefetteki herkese şükranlarımı sunuyorum. Bana göre centilmence geçen güzel bir seçim oldu. Keşke biz kazansaydık. Devir teslim töreni harikaydı. Ben merdivenlerden inerken daha çok sosyal demokratlardan oluşan kadın sivil toplum örgütleri vardı. İnerken bana büyük sevgi gösterdiler, birden bir alkış koptu. Sarılanlar oldu. Orada ben tüm İzmit’i kucakladığımı gördüm, zaten bunu istiyordum. Sonuç olarak bir demokrasi tecelli etmiş. İçimiz acısa da bu bir seçimdir. Saygı göstereceğiz. Bundan önce de biz kaç defa aynı duyguyu yaşadık. Biz aslında Fatma Hanım ile birlikte bir işin nasıl zarafetle de yapılabileceğini gösterdik. Finali kendimize yakıştığı gibi yaptık.

FATMA HANIM’IN TARZINA SAYGI DUYUYORUM

***Fatma Hanım, sizin ardınızdan ilk iş olarak belediye binasına irişteki turnikeleri kaldırdı, buna yorumunuz nedir?

-Belediye başkanlarının kendi tasarrufları olabilir. Yetkilerini kullanmakta özgürdür, saygı duymak lazım. Herkes kendi tarzını oluşturacak, bunu son derece doğal karşılıyorum. Ama siz neden turnike koydunuz diye soruyorsanız; öncelikle ben geldiğimde yukarısı iki kapılı sistemdeydi. Sefa Bey ve İbrahim Bey döneminden öyle geldi. Biz kapımızı açık tutuyorduk o ayrı konu. Turnike konusu ise biz de sonradan koyduk. Özellikle bu terör olaylarından sonra İçişleri Bakanlığı güvenlik açısından tüm kamu binalarında, AVM’lerde yapılması gerektiğini söyleyince biz oturup böyle bir sistemin yapılmasına karar verdik. Bu bir yasal zorunluluk olmasa da çalışanların güvenliği için olması gerekiyordu. Ama ben Fatma Hanım’ın tarzını oluşturmasına saygı duyuyorum, bu onun en doğal hakkıdır.

FOTOĞRAFIN FATMA HANIM’IN

İNSİYATİFİNDE KALDIRILDIĞINI SANMIYORUM

***Söz, devir teslim töreninden açılmışken; Cumhurbaşkanının portresini duvardan kim indirdi? Bu haberi İzmit’e duyuran bizdik ama işi kimseye ihale etmedik. Ancak merak ediyorum, herkes topu birbirine attı, o fotoğrafı kim kaldırdı?

-Ben yaklaşık bir hafta-on gündür belediyeye gelmiyordum. Çünkü biliyorum ki ben yasal olarak sorumluyum ama 1 Nisan itibariyle seçim sonuçları belliyken etik olarak benim başkanlığım bitmiştir. Bana yakışan budur. Onun için gitmedim ve hiç yetki kullanmadım. Eşyalarımı 15 gün önce topladım. Duvarda Atatürk’ün fotoğrafı, Cumhurbaşkanı’nın ve Binali Bey’in fotoğrafı duruyordu. Çünkü onlar belediyenin parasıyla alınmış mallardı. Bana özel gelen bir hediye değildi. Çok özel çerçevelerdir. Ben eşyalarımı toplarken arkadaşlara da söyledim, ‘Bunlar belediyenin demirbaşıdır, bunlar kalacak’ dedim.

***İçeri girdiğinizde duvarda Cumhurbaşkanı’nın fotoğrafı olmadığını fark ettiniz mi, o an ne geçti aklınızdan?

-Tabii anında fark ettim. Benim ilk aklıma gelen şuydu; kamera kurdular, yeni yeni kişiler, burada yenilikler yapıyorlar. O fotoğrafı görmek istemediler arkalarında ve indirdiler diye düşündüm ilk anda. Yeni düzen geldi dedim. Çünkü son bir haftadır CHP’den gelip gidiyorlarmış belediyeye.

***Yani CHP’liler mi indirdi diyorsunuz?

-Kimin indirdiğini bilmiyorum ama bu konuda Fatma Hanım’ın tasarrufu olduğunu düşünmüyorum. Bazen kraldan çok kralcılar da vardır. İçeriden birileri de indirmiş olabilir.

***İçeriden birileri ona cesaret edebilirler mi?

-Seçimden sonra bunlar olur, bir rahatlık olur, herkes süt liman oldu biraz daha değişti. Dönüşüm oldu yani bu da normal bir şey ama fotoğrafı kimin kaldırdığını ben de tam anlayamadım. Ancak yeni başkanın inisiyatifinde olduğunu sanmıyorum.

50 DEĞİL, 20 KİŞİYİ MEMUR YAPTIM

***Başkanlık döneminizde sizin yönetim tarzınızda bazı eleştirdiğim yanlarınız oldu. Bunlardan en sonuncusu ile başlamak istiyorum. Görevi bırakacağınızı bildiğiniz halde 50 kişiye yakın ismi memur kadrosuna aldınız. Başkan yardımcınız Mehmet Örgev’in oğlunu işe almak da bunlar arasında. Açıkçası sizden beklenen bir tutum değildi. Yaptığınız doğru bir şey mi?

-Ben 10 yıldır bu tür popülistliklere girmedim. Belediyenin menfaatlerini korudum. Bankamatikçilerden bizde bir tane bile olmaz. Kadro meselesine gelince… Sözleşmeli demek, belediye başkanına istediği zaman belli teknik özelliği olan branşlarda sözleşme yapma hakkı verir. Bunu tamamen başkanın inisiyatifine bırakıyor. Bunu devlet veriyor. Diyor ki, belediye başkanı isterse istediği kişiyi kalıcı hale getirsin. Biz bunu yaşadık. Mesela bir teknik adam taşeron üzerinden gelmek istemiyor, ‘beni kadrolu yaparsanız gelirim’ diyor. Mecbur alıyoruz çünkü ihtiyacımız var, o bulunan bir eleman değil. Ya da içeride alışıyor, ‘bu iyi bir eleman bunu elimizde tutalım’ diyoruz. Bunun yıl kriteri falan yok. Ben bu inisiyatifimi yıllarca kullanmadım. Son dönemde ise toplasan 20 kişi civarındadır, 50 dediniz ya, o rakam yanlış. O 20 kişi içerisinde 10 yıldır çalıştığım vefa duyduğum kişiler var. Bu kadarına hakkım olsun. Ben bir yanlışlık yapmıyorum, bana verilen bir hakkı hukuku kullanıyorum.

***Sibel Gönül’ün kazanacağını öngörerek mi yaptınız?

-Hiç onu düşünmedim, zaten fark etmez ki. Ben bana yakın çalışan arkadaşlarımın ricasını yerine getirdim. Başkanım birlikte yakın çalıştık, artık gidiyorsunuz dediler. Çünkü hangi parti olursa olsun, bir başkanın yakın çalışma ekibi aidiyet duygusuyla çalışmış kişilerdir. Bizim onlara vefa duymamız lazım. Bir anlamda ödüllendirilmesi, güvence altına alınması gerekmez mi? Ben bu kişileri kıramazdım. Mehmet Örgev’le 5 yıl omuz omuza çalıştım. Benden tek bir isteği oldu. Bu haksızlık değil bu bir inisiyatiftir. Yıllardır minimize ettim kullanmadım. Burada 10 yılın sonunda bu kadar da olsun.

MEHMET ÖRGEV’İN OĞLU PIRIL PIRIL BİR DELİKANLI

***Mehmet Örgev’in kendi için değil de oğlu için isteği oldu. Seçim üzeri işe aldınız bu da dikkat çektiği için sormak istedim?

-Evet seçime son bir ay kala falandı. Aysun Hanım, hepimiz insanız. Mehmet Örgev’in oğlu pırıl pırıl bir çocuk. Yüksek lisanslı, iki dil bilen liyakatli bir delikanlı. Ben bunları alırken Fatma Hanım’ın geleceğine hiç ihtimal vermiyordum. Ama gizli saklı yapmadık. Bizim belediyemizin gizlisi saklısı olmaz. Zaten hemen ortaya çıkıyor.

ÜNAL KÖKEN ÇOK İSTEDİ, KIRMADIM

***Madem söz, bu kadrolardan açıldı, iki kişiyi daha soralım. Birisi Kandıra Belediyesi eski Başkanı Ünal Köken’in eşi. Onu niçin aldınız ve niçin hemen istifa etti?

-Şöyle söyleyeyim; Ünal Bey çok ısrar etti, istedi. Bir belediye başkanının isteği önemliydi. Bununla ilgili kaygılarımı ben ona anlatmıştım ama isteği oldu. Kadın Sosyal Yaşam Merkezi’ni kurduğumuz dönemdi, nihayetinde orada ihtiyaç da vardı.

***Elif Köken’in böyle bir yeterliliği var mıydı peki?

-O görevi yapabilirdi, becerirdi.

***Becerir başka yeterlilik başka?

-Verdiğimiz görev öyle çok ağır değildi, yapabilirdi. Ben görev verirken hiç kimseye ihtiyaç olmayacak boşu boşuna adama iş ayarlayalım diye bir şey yapmadım. Aldığımız her bir adam o kadar yerinde oldu ki Fatma Hanım da görecek. Belli disiplin dışına çıkmadım.

***Elif Hanım tepkilerden dolayı mı ayrıldı yoksa siz mi istediniz?

-Evet, tepkilerden dolayı ayrıldı. Doğal olarak ben Ünal Köken Başkan’a karşı haklı çıktım.

***Ama siz de zarar gördünüz?

-Ben onu göze aldım. Orada parti dışından çok parti içinde tepkilere yol açtı. Ben bunu biraz ifade etmeye çalışmıştım ama nihayetinde yaptığımız kanunsuz bir şey değildi. Ama zorladık ve ben bu konuda bir belediye başkanının isteğini kırmamış oldum.

KÜÇÜK NÜANSLAR OLMASINDA NE SAKINCA OLABİLİR?

***Yine çok tartışmalı bir isim daha var. O da İsmail Baran’ın özel kalem müdürü olarak görev yapmış bir isim, Emrah Çoban… Soruyu tahmin edersiniz…?

-Onu da yine bir belediye başkanının ricasıyla aldım. Emrah daha önce benim kalemimde çalışmış bir isimdi. İsmail Baran’ın da yeğeni. Kendi de geldi ve dedi ki, ‘başkanım ben sizle çalıştım, şimdi Körfez bitiyor. Evim de İzmit’e taşımak istiyorum’ dedi, o dönem belediye başkanımızın da ısrarı oldu ve işe aldım. Allah’a şükür bazı yerlerde disiplinden taviz vermedik ama bazı yerlerde de olacak o kadar. Bakın, 5 yıl belediye başkanlığı yapmış birisi bir tane şey istiyor. İstediği şey de kanunsuz değil. Emrah’ın eğer hiç çalışmamışlığı olsa bizle bağlantısı olmasa hadi neyse. 10 yılın sonunda eşe dosta rant demiyorum, kanunsuz demiyorum ama küçük nüanslar olmasında ne sakınca olabilir?

ARTISI OLMAYAN BİR ŞEYDİ

***Gelelim seçim sürecinde ortaya çıkan “HATIRLA” adlı korsan gazeteye…

Bence olmasa daha iyiydi. Ben de görünce şaşırdım. O tür siyaset tarzı artık demode oldu. Bana sorsalardı, böyle bir şeyin fayda getirmeyeceğini söylerdim. Artık vatandaş dokunduğu, gördüğünü daha çok önemsiyor. Bana göre artısı olmayan bir şeydi, zararı oldu mu bilemem.

TAHİR HOCA’YLA BENZER YÖNLERİMİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM

***Büyükşehir Belediye Başkanlığı istiyordunuz ama olmadı. Bu görev Tahir Büyükakın’a verildi. Sizden Sayın Büyükakın’ı değerlendirmenizi istiyorum. Kent adına bir şeyler değişir mi, ne dersiniz? Şu sıralar kadrolarla biraz oynuyor. Doğru gidiyor mu, siz olsaydınız aynısını yapar mıydınız?

-Önce birkaç konuyu söylemek istiyorum. Bizim parti olarak çok dikkat etmemiz lazım. Bunu kapalı toplantılarda da söyledim, burada da söyleyebilirim. Bir; adamcılık işine çok dikkat etmemiz lazım, ikincisi; siyaset ticaret ilişkisi ve siyasetin temiz kaynaklardan finansmanı. Yani kamu kaynaklarından siyaset yapmama konusunda çok hassas olmak lazım. Bu benim sürekli savunduğum bir konudur. Azami dikkat edilmeli. Tahir Bey, bu anlamda benim daha önceden de tanıdığım, şehre katkı sağlayacağına inandığım biridir. Bana göre iyi bir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapacaktır. Özellikle söylediğim ilkeler çerçevesinde partimize ve şehrimize hizmet edecektir. Ranta izin vermeyecektir. Geçmişte yaşanan bir takım tartışmalı konuların onun döneminde yaşanmayacağını arzu ediyorum, inanıyorum. Tahir Hoca belki de Ak Parti’de yeni bir soluktur. Onun tarzı ile benim benzer yönlerimiz olduğunu düşünüyorum. Onun için güveniyorum. KBB’nin bütçesini toparlayacağına, bazı ortalıkta konuşulan konuların gündemden kalkacağına inanıyorum. Bu anlamda hem yerel siyasetimiz açısından hem de şehrin belediyecilik çalışmaları açısından bir kazanç olacağını düşünüyorum, kısacası Tahir Hoca’ya güveniyorum. Bu yönden de dua ediyorum, destekliyorum.

TAHİR HOCA’NIN AÇIKLANDIĞI GÜNÜN ERTESİNDE, 2 ADAK KESTİM

***Büyükşehir Belediye Başkanı olamadığınız için içinizde bir burukluk hissediyor musunuz?

-Şunu samimiyetle ifade edeyim. Ben Büyükşehir Belediye Başkanı olmak istediğimden çok olmamayı istedim. Bunu söylediğimde inanmıyorlar. Ama olur mu olur. Bazen insan bir şey istediğinde onu o ölçüde istemez de. Psikiyatride bunun tanımı da vardır. Hem çok istersiniz hem nefret edersiniz. İsteme derecem yüzde 40, istememe derecem ise yüzde 60’tı. Fakat konjonktür öyle bir getirdi ki, başkan adayları içerisinde en potansiyel isim olarak Sayın Cumhurbaşkanı’mızın önünde bir isim oldum. Zaten dikkat ederseniz son hafta deklare ettim, ‘böyle bir görev verilirse ben hazırım’ dedim. Adayım falan dememiştim. Tahir Hoca oldu, tebrik ettim. Tanıtım toplantısına da gittim, başarılar diledim. Söylemlerimde samimi olduğum için içim çok rahat. Bu, görevi Fatma Hanım’a devrederken de böyle, Tahir Hoca’yı tebrik ederken de böyle. Seçim sathında aslanlar gibi mücadele ederiz ama bittikten sonra tebrik eder sarılır öperiz, bize yakışan da budur. Samimiyetle söylüyorum; Tahir Hoca açıklandığı günün ertesinde iki tane adak kestim.

FATMA HANIM’IN DA ALLAH YARDIMCISI OLSUN

***Niçin bir değil de iki adak…?

-Aday olsaydım bir adak kesecektim, iki adak kestim daha çok şükrettim. Allah yardımcısı olsun. Diğer belediye başkanlarımızın da Fatma Hanım’ın da. Eğer layıkı ile bu işi yapmak isteyip ateşten gömleği giyiyorsa birisi, bizim onlara dua etmemiz lazım. Yok, şayet kafasında başka şeyler varsa Allah ıslah etsin.

BELEDİYENİN BORCU KADAR ALACAĞI DA VAR

***Fatma Kaplan Hürriyet’e nasıl bir belediye bıraktınız?

-Şu andaki ortamı biliyorsunuz, bütün belediyeler perişan. Tabii ki bizim belediyemiz de güllük gülistanlık değil ama herhalde en iyilerden biriyiz. Benim bıraktığımda en fazla üç aya kadar ödemelerimiz vardı. Yani fatura giriyor, 90 gün ödeme günü var. Bu önceden bir aydı, sonra onu üç aya uzattık. Ama şu anda bir-iki yıldır ödeme yapamayan belediyeler var. Yanlış söylemeyeyim, 2018’den kalan pek bir borcumuzun olmaması lazım. Vergi borçlarımız vardı, yaklaşık 110 milyonluk kısmını takasla düşürdük, sonra da yapılandırdık. Onlar düzenli ödeniyordu ama son üç-dört aydır ekonomik dalgalanma sebebiyle aksama oldu. Çünkü gelirler düşünce Ankara gelirleri azalttı biz de doğal olarak vergilerden fedakarlık etmeye başladık. Net olarak şunu söyleyebilirim. Beş belediyeyi birleştirdik, bütçeyi beş kat büyüttük, mal varlığımızı üç kat artırdık. Ayrıca yukarıda 50 milyonluk 130 tane konutumuz var. Onlar da iyi gittiler, ayakta kalmaları bu dönemde mucizeydi. Orası belediyemiz için emniyet sibobu. Kısacası İzmit Belediyesinin son üç aya dair ödemeleri vardır ama bir o kadar da alacağı vardır. Bildiğim kadarıyla Büyükşehir’den 5 milyona yakın alacağımız vardır.

BÜYÜKŞEHİR’DEN BİR DELİKLİ KURUŞ ALMADIM

***Bazı belediyeler para için Büyükşehir’in kapısından ayrılmazken sizin tam tersi alacaklı olmanız ilginç olmuş?

Ben on yıl boyunca Büyükşehir’den bir delikli kuruş almadım. Ne asfalt desteği ne parke desteği, hiçbir şey almadım.

***Vermediler mi, siz mi istemediniz?

-Onu söylemeyeyim ben.

***Niçin cevap vermekten kaçınıyorsunuz, bunları sormayalım mı?

-Şöyle oldu; o konularda bazı şeyler oldu ilişkiler arasında. Biz almamanın daha doğru olacağını düşündük. Ayrıca ben partide, belediyede işini iyi yürüten, paranın bir kuruşunu ziyan etmeyen, sinekten yağ çıkaran cimri bir adam olarak görüldüğüm için ‘Onun her zaman parası vardır, o nasılsa bulur, onun ihtiyacı yoktur’ dediler. Olsun, öbür arkadaşlara gitsin, önemli değil.

BİR GÜN BİLE EŞİMİN YANINDAN AYRILMADIM

***İstanbul’da ev tuttuğunuz doğru mu?

-Bunlar nereden çıkıyor bilmiyorum. Fransa’ya kaçtığım bile söylendi. Halbuki sosyal medyada her şeyimi apaçık paylaşıyorum. Fransa’ya görevli gittiğimi bile bilmiyorlar dedikodu yapıyorlar. Ayrıca benim Bağdat Caddesi’nde evim falan yok, kaldı ki olabilir de. Ben yıllardır Bahçecik’teyim. Ablam, eniştem, kızım, eşim, bakıcımız hep birlikte kalıyoruz. Ben 13 yıldır eşimin yanındayım. Bir gün bile yanından ayrılmadım. Biz iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta diye yemin etmişiz. Dolayısıyla eşimle birlikteyim. Onun dışında Gebze’deki hastanede göreve başladım. Genel koordinatörlük yapıyorum.

18 SENEDİR HASTA BAKMADIM, BUNDAN SONRA DA BAKMAM

***Genel koordinatörlük derken…?

-Gebze Hastanesi çok güzel bir hastane, bir takım fiziki değişikliklere girdim. Havaalanına çok yakın bir hastane, sağlık turizmine açmak istiyorum. Çok keyifle gidiyorum. Genel koordinatör olarak oraya bir sistem getirmeye çalışıyorum, yılların tecrübesi var tabii. Devlette başhekimlik yaptım, Sigorta hastanesinde yaptım, özel hastane kurdum, sağlık komisyonunda bulundum, belediye yönettim. Artık bizim yönetimsel bir yönümüz var.

***Peki, çocukları muayene edecek misiniz tekrardan?

-Hayır etmeyeceğim. Ben 2001 Ağustos ayında milletvekili aday adayı oldum, steteskopu bıraktım. 18 senedir hiç hasta bakmadım. Bundan sonra da bakmam. Artık benim misyonum değişti. Tıp ilerledi, benden çok daha ileri hekimlerimiz var. Ben belki ortalama bir tıp doktoru kadar olabilirim, üç-beş ay içinde ilaçları hatırlar, yenileri ezberlerim ama benim misyonum artık onu aştı. Ben daha ülke çapında sağlıkla ilgili modeller yapmak istiyorum. Örneğin tatil turizmi gibi bir sağlık turizmini de aynı değerlere getirebilir Türkiye. Yani büyük bir kalkınma dalgası oluşturabiliriz. Onun için sağlık turizmine kafa yoruyorum. Hastanecilik çok zevkli. Yaklaşık 400 personelim var, Gölcük Konak ve Sakarya Konak bizim şirketimizin. İzmit Konak ile bağım kalmadı. Son derece huzurluyum. Tek burukluğum, İzmit Belediyesini kendi partimden olan arkadaşıma devredememiş olmam. Ama demokrasiye de saygı göstereceğiz kazanı da tebrik edeceğiz.

100’E YAKIN YEĞENİM VAR

***Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

-Ben 55 yıldır İzmit’te yaşıyorum, 7 kardeşiz ve hepsi de burada yaşıyor. 100’e yakın yeğenim ve yeğenimin yeğeni var, kalabalık bir aileyiz. Çok şükür bu süreç içerisinde benim abilerimi, ablalarımı bireysel tanıyanlar dışında hiç kimse ortalıkta görmemiştir. Yeğenlerim hiç yaklaşamamıştır belediyeye. Bu anlamda ben aileme de teşekkür ediyorum. Bizler mütevazı olmaya çalıştık ama tabi bunun bir bedeli oldu. Bazen bana sitem ettiler. Benim için çok fedakarlık yaptılar, onun için aileme buradan teşekkür ediyorum.