İhraç edilmek ölüme mahkum edilmekle eş değer!

CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet, TBMM’de Olağanüstü Hal ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle ilgili konuştu. Hürriyet, KHK’lerle ihraç edilmek, ölüme mahkum edilmekle eş değer” dedi

İhraç edilmek ölüme mahkum edilmekle eş değer!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Olağanüstü Hal ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle ilgili konuştu. Sert bir konuşma yapan Hürriyet şu ifadeleri kullandı: “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararname üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminin ardından Hükûmet, 20 Temmuz 2016 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na dayanarak, yetkilerini kullanarak üç ay süreyle olağanüstü hâl ilan etti ve darbe girişiminin ardından 21 Temmuz 2016'da ilan edilen olağanüstü hâl geçtiğimiz haftalarda 6'ncı kez uzatıldı. Sözde iki ayda bütün işlemler, bütün temizlik bitirilecekti ama ne yazık ki 6'ncı kez, bir kere daha OHAL uzatılmış oldu. OHAL, OHAL olalı hiç bu kadar uzatılmamıştı değerli arkadaşlar. Zaten bu gidişle OHAL'in bir kez daha uzatılması değil, OHAL'in bitmesi daha olağanüstü olacak bize göre.

OLAĞANÜSTÜ HUKUKSUZLUKLAR

Erdal İnönü 1990 yılında ‘Olağanüstü hâl, olağanüstü hukuksuzlukların kanun hükmüne bağlanmasıdır.’ demişti. Aradan yirmi sekiz yıl geçti ve geldiğimiz nokta işte, aynen budur. Olağanüstü hukuksuzluklar ne yazık ki OHAL sopası kullanılarak kanun hükmünde kararnamelere bağlanır hâle geldi.

OHAL döneminde yayınlanan kanun hükmünde kararnameler yoluyla toplam 116.250 kamu görevlisi hakkında bir daha kamu görevinde yer almamak üzere ihraç kararı verildi. İhraç edilenlerin sadece yüzde 1,69'u hakkındaki ihraç kararı kaldırıldı. Bu dönemde bir telefonla yapılan ihbarla veya geçmişteki bir selamlaşmayla insanlar ‘FETÖ'cü’ damgası yiyerek yıllardır görev yaptıkları kamu kurumlarından uzaklaştırıldı ve 50 bini aşkın insan tutuklandı. Sadece bir ihbarla, somut delil olmadan üç beş söze göre insanlara ‘vatan haini’ damgası vuruldu. Telefonunda byLock tespit edilemeyen, Bank Asya'ya para yatırmamış olan, FETÖ okullarında okumayan binlerce insan, ne olduğunu bile anlatamadan, sesini kimselere duyuramadan ne yazık ki kamudan ihraç edildi.

OHAL KHK'leriyle genişletilen terör örgütü üyeliği tanımı yüzünden ihraç edilenlerin isimleri resmî kayıtlarda işaretlendi, KHK'lerle ihraç edilenler özel sektör tarafından da istihdam edilemedi. Kimse iş yerinde, Hükûmetin ‘FETÖ'cü’ olarak damgaladığı birini hâliyle çalıştırmak istemedi elbette.

OHAL süresinde intihar eden mağdur sayısı 50'yi aştı. Kaymakam, savcı, doktor, öğretmen, asker, polis, işçi, öğrenci tüm sevdiklerini geride bırakıp düzene isyan ederek intihar etti.

AİHM’E 12 BİN 600 DOSYA

OHAL'de ihraç edilen binlerce insan, haklarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde aramak istedi. AİHM'ye tam 12.600 dosyayla başvuruldu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuruların yoğunluğu ve hacmi karşısında Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği tarafından bir çözüm sunuldu, mağdur insanların başvurabilecekleri bir OHAL Komisyonu kurulması tavsiye edildi. Hem mağdurların AİHM yolunu kapamak hem de toplumun gazını almak için OHAL İnceleme Komisyonu’nun oluşturulması 23 Ocak 2017 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlanan 685 sayılı KHK'yle hüküm altına alındı. Meslekten ihraç edilenler, bursu kesilen öğrenciler, rütbeleri alınan emekli güvenlik personeli, kapatılan kurum ve kuruluşlara ilişkin başvurulara bakmak üzere 685 sayılı KHK'yle kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna bugüne kadar yüz binlerce insan müracaatta bulundu ama Komisyon başvuruları 17 Temmuz 2017'de yani 15 Temmuz darbe girişiminden bir sene sonra kabul etmeye başladı. Mağduriyetlerin giderilmesi için boşa geçirilen onlarca ay demek bu.

KARARLAR YAYINLANMIYOR

Komisyonun çalışma süresinin sadece iki yıl olması Komisyonun ne kadar işlevsiz olacağının da işaretiydi. Bu süre zarfında Komisyonun yüz binlerce dosyayı inceleme şansı elbette ki yok. İktidarın kendine bağlı insanlardan oluşturduğu bir Komisyonun iktidarın ihtiyaçlarına uygun bir tutum alarak OHAL rejiminin ihtiyaçlarına uygun kararlar alması da bizce kaçınılmazdır. Ancak ne var ki bu süreçte oluşturulan OHAL Komisyonu maalesef, Venedik Komisyonunun tavsiyelerine uygun olarak kurulmadı, AİHM'in önünü de kapatmış oldu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak OHAL'de Yeter Forumu'nun sonuç bildirgesinde de sözünü etmiştik, demiştik ki: AİHM'in içtihatlarında değerlendirme kriterleri bellidir. Bu kriterlere göre inceleme yapılıp yapılmadığı bildirilmelidir. Verilen kararlar acilen açıklanmalıdır, Komisyonun önünde savunma hakkı tanınmalıdır. Ancak bu OHAL Komisyonunun şu anda Başkanı hukukçu değil, siyasal mezunudur. OHAL Komisyonu karar kriterleri belli değildir. OHAL Komisyonu kararları ne yazık ki gizli tutulmaktadır. Komisyon neden kendine güvenmiyor ve bu kararlarını açıklamıyor? Aynı, Danıştay’ın, Yargıtay’ın kararlarını internet sitesinde yayınladığı gibi bu Komisyonun da kendine güvenerek kararlarını açıklaması gerekiyor ama yapmıyor. OHAL Komisyonu’nun ne yazık ki adresi bile gizli tutuluyor şu anda. Bunlar en sakat durumları bu düzenlemelerin.

41 BAŞVURU KABUL

Bu şartlar altında kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’yla ilgili olarak Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ bugün yaptığı açıklamada komisyona 105 bin 151 kişinin başvurduğunu söyledi. Bu da kurumlardan intikal eden personel dosyaları, mahkeme dosyaları ve eski başvurularla birlikte toplam 240 bin evrak demek oluyor. Komisyon çalışmalarına yardımcı olmak üzere ise 190 personel görevlendirildi; 240 bin evraka sadece ve sadece 190 kişi bakacak demektir bu ve bu komisyonun bir de üzerine çok kısıtlı süresi olduğunu düşündüğümüzde ne yazık ki adaletli sonuçlar çıkmayacağı ortada. Bu kısıtlı süre zarfında Komisyon şimdilik 1.562 kişi hakkında kararını verdi; bunlardan 41'inin başvurusunu kabul etti, diğerlerini reddetti. Yani geride dosyasına bakılması gereken 103.589 insan kaldı. Komisyonun başvuruları kabul etme tarihini ve Komisyonun başvuruları değerlendirme hızını göz önüne alırsak önümüzdeki yirmi altı yılda bütün dosyalar tamamen incelenebilmiş olacak. Yani yirmi altı yol sonra, ancak ve ancak, bu Komisyon eliyle belki adalet sağlanmış olacak. Davalarda en üst zaman aşımı süresini de düşündüğümüzde bir avuç insanın oluşturduğu bu Komisyonda 105 bin dosyaya nasıl bakılacak inanın biz de bilmiyoruz. Ülkemizde ‘adalet’, ‘hak’, ‘hukuk’ kavramları hiç bu kadar, hiç bu kadar yerlerde sürüklenmemişti.

AÇLIĞA TERK EDİLDİLER

Atalarımızın çok güzel bir sözü vardır: ‘Meydanda yapılan kabadayılığın tenhada özrü olmazmış.’ İlk KHK'den bu yana insanlar FETÖ'cü olarak, vatan haini olarak ilan edildi; gazetelerde çarşaf çarşaf, boy boy fotoğrafları koyuldu, terörist damgası vuruldu, toplum tarafından dışlandı, insanların yüzlerine bakamaz oldular. Haklarında ihraçlarını gerektirecek bir kesin hüküm yokken ihraç edilen 100 bini aşkın kamu görevlisi tam anlamıyla açlığa terk edildi. Bu durum sadece kendilerini değil, bakıma muhtaç ailelerini de etkiledi. Tüm bu yapılanlar alenen toplumun gözü önünde yapıldı ancak toplum, bu insanları, sürekli değiştirilen gündem nedeniyle fark edemedi.

İADE İŞLEMLERİ GİZLİ KAPAKLI

KHK'yle ihraç edilmek, Türkiye gibi demokrasisi çeşitli algılara yenik düşen, insan hakları yerlerde sürünen ülkelerde cehenneme atılmak gibi bir şey ne yazık ki. Yani KHK'yle ihraç edilmek ölüme mahkûm edilmekle eş değer.

Şimdi buradan soruyoruz: KHK'yle ihraç edilmek basit veya önemsiz bir şey mi ki iade işlemleri OHAL Komisyonu tarafından bu kadar gizli kapaklı şekilde yapılıyor, kararları dahi açıklanmıyor ve yayınlanmıyor? Bir de şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Göreve iadesine karar verilen kişi eski görev yerine dönemiyor. Mesela öğretmen, kadrosu Millî Eğitim Bakanlığında, o öğretmen geri döndüğünde aynı kadroyla devam edemeyecek, başka bir kurumda, örneğin nüfus müdürlüğünde istihdamı sağlanacak.

OHAL nedeniyle işten atılan vatandaşın ismi herkese ‘FETÖ'cü’ olarak lanse ediliyor ama iade edilirken eski kurumdakiler o kişinin FETÖ'cü olmadığını dahi bilemeyecek durumda olacak çünkü FETÖ'cü diye işten atılan vatandaş başka yerde çalışıyor olacak. Yani vatandaş eski çalıştığı yerdeki iş arkadaşlarının kafasında ‘hain’ olarak kalmaya devam edecek görevine iade edilmiş olsa bile, FETÖ'cü olmadığı tespit edilmiş olsa bile. Bunun nedenini de anlayabilmek gerçekten çok güç değerli arkadaşlar.

DEMEÇLER GERÇEĞİ YANSITMIYOR

Anlattığım bu şartlar altında OHAL Komisyonunun gerçek adaleti sağlayacağına inanmıyoruz. OHAL Komisyonu daha çok ‘oyalama komisyonu’ olarak akıllarda kalacak bize göre. İnsanların AİHM'e gitme yolunu tıkayan, toplum nezdinde ‘Bakın, adaleti sağlayacağız, kimse mağdur olmayacak.’ algısı yaratmaya çalışılan bir komisyon olarak hafızalarımızda kalacak ve dahası, daha incelenmesi gereken yüz bin dosya varken Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın ‘FETÖ'nün mağdur ettiği vatandaşlarımızdan mağduriyeti devam eden kimse yoktur’ demeçlerinin gerçeği yansıttığını düşünmüyoruz.

AKP İKTİDARINA YARAYAN OHAL

OHAL'le ilgili de şunları söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: OHAL kanunsuzlukların zor kullanılarak resmileştirilmesi yanlıştır. İş dünyasından sivil topluma, emekçilerden iş verenlere, medyadan eğitim kurumlarına, cezaevlerinden yargıya, sağlıktan siyasete hayatın her alanı geniş bir kuşatma altındadır. Ülkemizi adım adım karanlığa sürükleyen bu kuşatma, bugünümüzü ve geleceğimizi tehdit eden, yalnızca AKP iktidarına yarayan OHAL'in bir an önce kaldırılarak eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye'nin yaratılması şarttır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetleme yetkisi tekrar teslim edilmeli, gasbedilen milletvekili hakları iade edilmelidir. Bizler vatandaşı temsil etmek üzere seçildik değerli arkadaşlar, yetkilerimiz olmazsa seçilmemizin de pek bir anlamı kalmıyor. Tam da bu noktada, tabii ki, Meclis Başkanı İsmail Kahraman artık, görevini hatırlamalıdır ve Meclisin onuruna sahip çıkmalıdır.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

OHAL gerekçe gösterilerek valilikler tarafından ilan edilen, başta toplantı ve gösteri özgürlüğünü kısıtlayan tüm kararlar ile sokağa çıkma yasakları olmak üzere özgürlüğü kısıtlayıcı tüm yasaklar derhâl kaldırılmalıdır. Bu yasaklara uyulmaması gerekçesiyle yürütülen tüm soruşturmalar ve verilen cezalar kaldırılmalıdır. İfade, konuşma, basın özgürlüğü üzerindeki baskılar sona erdirilmelidir. Cezaevinde bulunan basın emekçileri özgürlüklerine kavuşturulmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.”