Diyanet, şaşırtmadı; Atatürk, cuma hutbesinde yine yok! İşte 8 Kasım 2024 tarihli cuma hutbesi!
Diyanet İşleri Başkanlığı, bu yıl da şaşırtmadı! Tam metni yayınlanan 8 Kasım 2024 Cuma tarihli cuma hutbesinde Atatürk’e yine yer verilmedi. İşte 8 Kasım tarihli cuma hutbesinin konusu ve tam metni…

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu yıl da şaşırtmadı! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 yıl sonra bir ilki gerçekleştirip, 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü’nde kabineyi Çankaya Köşkü’nde toplama kararı alırken Diyanet İşleri Başkanlığından da bir sürpriz bekleniyordu ancak olmadı. Diyanet, uzun yıllardır olduğu gibi bu yıl da Atatürk’ü, cuma hutbesinde anmayacak!

8 Kasım Cuma hutbesinde de Atatürk yok
İşgal altındaki Anadolu topraklarını Türk milletini arkasına alarak işgalcilerden temizleyen ve egemenliğin kayıtsız şartsız millete verildiği Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e yıllardır milli bayramlarda ve sonsuzluğa intikal ettiği 10 Kasım’da bir Fatiha’yı çok gören Diyanet, 8 Kasım Cuma (bugün) tarihli hutbede de Atatürk’e yer vermedi.

Kurucusuna hıyanet içinde
Bugün ezanların susmamasını, insanların özgürce ibadetlerini yapmalarını borçlu oldukları Atatürk’e, kurucusu olduğu Diyanet tarafından gösterilen hıyanet, bugün de sürdü. Kurtuluş Savaşı ile destan yazan bir milletin başkomutanı olan, bu ülkenin, Diyanet’in kurucusu olan Atatürk’ü camilerde anlatmaktan kaçınan Diyanet’in, tüm tepkilere rağmen bu yanlışta ısrar etmesi ve buna ülkeyi yönetenlerin sessiz kalması tekrar tepkilere neden oldu.

10 Kasım tarihli cumada bile anmamıştı
Diyanet İşleri Başkanlığı gerek 10 Kasım’dan birkaç gün önceye, gerek birkaç gün sonraya ve hatta 10 Kasım’a denk gelen cuma namazlarında, uzun yıllardır Atatürk’ten söz etmiyor. 10 Kasım 1938’de sonsuzluğa uğurladığımız Atatürk, milyonların kalbinde ve zihninde yaşarken, Diyanet milyonların vefa duyduğu kurucusu Atatürk’e, vefasızlık ediyor.

8 Kasım 2024 Cuma hutbesi
Peki, 2 gün sonra Atatürk’ü yad edecek olan Türkiye’de 8 Kasım 2024 Cuma (bugün) tarihli hutbenin konusu ne? Diyanet İşleri Başkanlığı, cuma namazı saatinden önce hutbenin konu başlığını “Merhamet Eden Merhamet Bulut” olarak duyurdu. İşte 8 Kasım 2024 Cuma günü camilerde okunacak hutbenin konusu ve tam metni…

Muhterem Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) çocukları çok severdi. Bir defasında sahabeyle birlikte otururken yanlarına torunu Hz. Hasan geldi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) hemen onu kucağına aldı, bağrına bastı ve öptü. Peygamberimizin bu halini gören bir kişi, “Benim on tane çocuğum var, ben onlardan hiç birini öpmedim.” dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz.”
Aziz Müminler!
Yüce Allah’ın insanın fıtratına yerleştirdiği müstesna duygulardan biri de merhamettir. Merhamet; Cenâb-ı Hakk’ın Rahmân ve Rahîm isimlerinin gönüllerdeki tecellisidir. Merhamet; sıradan bir acıma duygusu değil, merhem olmaktır yaralı gönüllere, dokunabilmektir mahzun yüreklere. Merhamet; “Bana ne!” duyarsızlığı değil, “Bana düşen ne?” hassasiyeti göstermektir her şeye ve herkese. Merhamet, sadece insanların maddi sıkıntılarını gidermek değil, ilim ve hikmetle buluşturmaktır zihinleri, şefkat ve muhabbetle doldurmaktır kalpleri. Merhamet; sadece kötülüğe karşı olmak değil, iyilikle buluşturmaktır bütün insanları, ilgi ve sevgiyle yeşertmektir bütün umutları.
Kıymetli Müslümanlar!
Mümin, her şeyden önce kendisine, ailesine, çevresine ve tüm mahlûkata merhamet etmelidir. Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır:
“Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.”[2] Ancak, ne acıdır ki şiddet sarmalının her tarafı kapladığı, merhametsizliğin oldukça yaygınlaştığı günlerden geçiyoruz. Nice insan, kin, nefret ve öfkesinin esiri olmuş, merhamet duygusunu kaybetmiş durumda. Bu sebeple de her geçen gün toplumumuzda, nice yuvalar dağılmakta, sudan bahanelerle nice canlar hayattan koparılmaktadır. Oysaki inananlar; sabrı ve takvayı kuşanırlar, iman ve güzel ahlakla bezenmiş bir ömür sürerlerse toplumda merhameti hâkim kılarlar. Rabbimizin, af ve mağfiretine sığınırlar, günahlarına bir daha dönmemek üzere tövbe ederlerse ilâhî rahmete ulaşırlar.
Değerli Müminler!
Bizler, rahmet elçisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in ümmetiyiz. Merhameti kendisine rehber edinen bir medeniyetin temsilcileriyiz. Bize düşen; anne babamıza “Öf!” bile dememek, onların üzerine rahmet kanatlarımızı germektir. Eşimize sevgi ve muhabbetle, çocuklarımıza ilgi ve şefkatle muamele etmektir. Akraba ve komşularımızla iyi ilişkiler kurmak, güven ve huzurun teminatı olmaktır. Mesleğimiz ve işimiz gereği hizmet sunduğumuz veya hizmet aldığımız herkese karşı saygı ve nezaketle davranmak, birbirimize yardımcı olma noktasında gayret göstermektir. Kin ve nefreti kalbimizden söküp atmak, gönüllerimizi ilâhî rahmet ve nebevî merhametle donatmaktır. Kardeşliğimizi merhametle güçlendirmek, birlik ve beraberliğimizi daha da pekiştirmektir. Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinin geniş olmasına umut bağlayarak haramlara yeltenmemek, kul ve kamu hakkını ihlal etmemektir. Yüce Rabbimizin şu ayetlerini asla unutmamaktır:
“Resûlüm! Kullarıma, benim, çok bağışlayan ve çok esirgeyen olduğumu haber ver.”
“Azabımın da çok elem verici olduğunu bildir.”[4]
Hutbemi Kur’an-ı Kerim’de yer alan şu dua ile bitiriyorum:
“…Rabbimiz! Biz iman ettik. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Merhamet edenlerin en hayırlısı Sensin.
Kaynak: Haber Merkezi