Lastik-İş Genel Başkanı Alaaddin Sarı: “Seçimden sonra bu rakamları çok ararlar”

Lastik-İş Sendikası Genel Başkanı Alaaddin Sarı, örgütlü oldukları fabrikalarla süren toplu iş sözleşmesi görüşmeleriyle ilgili gazetemize konuştu. Sarı, toplu iş sözleşmesinin seçimden sonraya kalması durumunda sözleşmeyi revize edeceğini dile getirdi, işverene “Seçimden sonra bu rakamları çok ararlar” mesajı gönderdi

Lastik-İş Genel Başkanı Alaaddin Sarı: “Seçimden sonra bu rakamları çok ararlar”

Pirelli, Prometeon, Brisa, Goodyear fabrikalarında örgütlü olan Lastik-İş Sendikası ile işverenler arasında toplu iş sözleşmesi süreci sürüyor. Lastik işçisinin gözü kulağı yürütülen müzakere sürecinde. Sürecin nasıl ilerlediğiyle ilgili tüm gelişmeleri merakla takip eden lastik işçisi için Lastik-İş Sendikası Genel Başkanı Alaaddin Sarı ile görüştük. Sarı, lastik işçisinin içini rahatlatacak açıklamalarda bulundu. Sarı, işverene ise toplu iş sözleşmesinin seçimden sonraya kalmaması noktasında uyarı yaptı, süreç seçimden sonraya sarkarsa sözleşmeyi revize edeceğini, bu rakamların zor bulunacağını söyledi.

“ALTINI KABUL ETMİYORUM”

Dünyadaki ve Türkiye’deki lastik piyasasıyla ilgili gelişmeleri aktaran ve toplu iş sözleşmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Sarı, şunları kaydetti: “Parasal konular yeni başladı, dolayısı ile müzakere de yeni başlamış oldu. Benim müzakereye başlayacağım rakam yüzde 70’tir, onun altını hiçbir şekilde kabul etmiyorum. Yani bu müzakerenin başlayabilmesi için yapacakları tekliftir, bizim de teklifimiz olur, bir orta yol bulunur. Müzakere devam ediyor. Hem çalışan arkadaşlarımızın satın alma gücünü yükseltecek hem de fabrikaların burada uzun süre çalışmasını sağlayacak bir toplu sözleşme imzalayacağımızı umuyorum.

“BİZ İŞÇİ TARAFIYIZ”

Tabii pandemiden sonra dünya değişti. Dünyanın değişmesi neticesinden Türkiye de etkilendi. Ekonomik olarak birçok işletmede sıkıntılar olduğunu görüyoruz ama sonuçta biz işçi tarafıyız. Çalışan arkadaşlarımızın haklarını savunan sendika başkanı olarak, işçi tarafının yanında duranlar olarak, satın alma gücünün, paranın bu kadar eridiği bir süreçte biz çalışan arkadaşlarımız için geçimlerini en iyi şekilde sağlayacakları, çocuklarını en iyi şekilde yetiştirebilecekleri, sağlığından, eğitimine bu sosyal haklarını idame ettirecek yaşanabilir bir ücret istiyoruz.

“ASYA ÜLKELERİNE DOĞRU GİDİYORLAR”

İşçilerin beklentisi yüksek evet, bizler de o kadar dengeli bir politika içerisindeyiz ki birincisi tabii ki bir rekabet ortamı var. Ben lansman yaptığımda özellikle lastiği anlattım. Lastik piyasasının önümüzdeki süreçte daha çok nerelerde konumlanacağı konusunu aktardım. Bizim yapmış olduğumuz araştırmalarda Asya ülkeleri bu konuda ipi göğüslüyor. Özellikle büyük firmalar, o taraflara doğru gidiyor. Maaliyetler noktasında Avrupa’da isim vermek istemiyorum ama çok büyük firmalar, fabrikalarını kapatma aşamasına geldiler. Dolayısıyla hepsini bir bütün olarak değerlendirdiğimizde önemli olan toplu sözleşmede arkadaşlarımızın hakkını tabii ki savunmak, onların en iyi şekilde ücretler alabilmesini sağlama ama ötesinde bu ücretleri alırken de bu fabrikaların üretimlerini, bir şekilde başka ülkelere kaydırmaması da bizim önceliğimiz.

“BÜRÜT 50 BİN LİRAYI KABUL ETMEDİK”

Dünyayı takip ediyoruz, lastiği takip ediyoruz, buradaki arkadaşlarımızın satın alma gücünü biliyoruz, buna bağlı olarak da hiçbir hak kaybı olmadan, ücretler konusunda da mevcut şu ana kadar yapılan toplu sözleşmelerin üzerinde bir sözleşme yapmak istiyoruz. Takdir edersiniz ki bizim lastik fabrikalarında eşit işe eşit ücret vardır, yani herkes aynı ücreti alır. 30 bin küsür liralarla biz toplu sözleşme sürecine girdik, birçok sendika 31 binde toplu sözleşmelerini bitirdiler. O da kategorik olarak, ortalama olarak ücretlerle ilgili, bunları da biliyoruz. Dolayısıyla biz sadece çıplak bürüt ücretler üzerinden değerlendirme yapıyoruz ve böyle gitmeye çalışıyoruz. Yani biz illüzyon yapmıyoruz, gerçekler neyse gerçekler çerçevesinde hareket ediyoruz. Zaten lastiklerin bir illüzyon yapmasına gerek yok, zaten şu anda gelinen rakamlar olarak baktığımız zaman çıplak bürüt 40 ile 50 bin lira arasında bir zam teklif ettiler, bizler bunu kabul etmedik. Böyle gidiyoruz. Bunlar sadece ücret, ikramiyeler değil yani.

“SEÇİMLERDEN SONRAYA KALIRSA REVİZE EDERİM”

Müzakerelerin ne kadar süreceği konusunda bir şey diyemem, nereye kadar giderse gider ama şunu söyleyeyim, seçimden sonraya kalırsa toplu sözleşmeyi ben revize ederim, bu rakamları çok ararlar. Bu kadar net söyleyeyim. Seçimlerden sonraya kalırsa bunu yapmak zorundayım, bu şekilde gitmez. Kendilerine de söyledim. Çünkü şu anda Türkiye’deki ekonomik yapının bastırılmış bir şekilde seçime endeksli gittiğini görüyoruz. Dolayısıyla aynı pandemi dönemindeki gibi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalacağız. Ama şunu özellikle söylememde fayda var, benim için toplu sözleşmede birinci 6 ay çok önemlidir elbette ancak arkadaşlarımız yıl sonunda yüzde 15, yüzde 20 vergi dilimine girince aldıkları ücretler inanılmaz derecede düşüyor. Orada bir koruma sistemi oluşturmak istiyorum. Eğer bunu da bir şekilde işletmelerden sağlarsak bence üçüncü ve dördüncü altı aylar, birinci altı aydan daha önemli olacaktır.

“VERGİLERİN ARTACAĞI MANASINA GELİR”

Seçimden sonra ekonomi değişecek. İşte bu yüzden tekrar tekrar ek zamlar değil de koruma sistemini oluşturmak gerekiyor. Şu anda orta vadeli programla alakalı kıyasladığımız zaman 3-4 yıllık orta vadeli program; sıkı döviz politikası, sıkı para politikasından sebep vergilerin daha da artacağı manasına gelir. Dolaylı ve tüketim vergilerinin artması, memurundan işçisine varıncaya kadar bordrolu olan herkesi inanılmaz derecede etkileyecek. Tabii piyasayı da etkileyecektir. Bu böyle olur olmaz bilemem ama bunları öngörerek bir orta yolu bulmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda hem fabrikaların devamı hem istihdamı sağlama hem de çalışan arkadaşlarımızın satın alma gücünü iyileştirmekle alakalı bir çalışma yapıyoruz.

“KORUMA SİSTEMİ YAPIYORUZ”

Seçimden önce sözleşme imzalandıktan sonra enflasyon oranları artarsa diye koruma sistemi yapıyoruz. Bizim için önemli olan ikinci, üçüncü, dördüncü altı aylar. İşveren, 3 yıllık toplu sözleşme talep ediyor, biz bunu asla kabul etmiyoruz. Onlar, iki, üç, dört, beş, altı, yedi şeklinde değerlendiriyorlar ama üç yıllık için bizim şu ana kadar süre gelen toplu iş sözleşmeleri pratiklerimiz iki yıldır, üç yıllık sözleşmeler, Türkiye’deki ekonomik gelişmeler çerçevesinde çalışan arkadaşlarımızı daha da mağdur eder. Nerede üç yıllık sözleşme varsa bu bir sıkıntıdır, problemdir.

“İDDİA EDİYORUM BENZERİ YAPILMAMIŞ OLACAK”

Biz şu an sözleşmenin mesela ilk altı ayını bitiriyoruz. Şu an üçüncü aya geldik. Yani iki yıllık toplu sözleşme yapıyoruz, bir buçuk sene kalmış oluyor. Diğer altı aylar, zaten bir şekilde kendisini koruma sisteminin içerisinde devam ediyor. Sosyal haklarda da inanılmaz şekilde sıkıntı var. Bu hakların çok eridiğini gördük. Sosyal haklar dahil olmak üzere toplu sözleşme bir bütündür. Bunlar maaliyet hesabına girdiğinde bir bütün üzerinden değerlendiriliyor ve ben iddia ediyorum, bu toplu sözleşme eğer bittiği takdirde genel maaliyet çerçevesinde Türkiye’de hem işletmeler hem de çalışanlar adına böyle bir sözleşmenin benzeri yapılmamış olacaktır.

“SOSYAL HAKLARDA YÜZDE YÜZÜN ÜZERİ”

İkinci, üçüncü, dördüncü altı aylar bizim için önemli. Birinci altı ay için de dikkat ederseniz mevcut yıllık enflasyonun çok üstünde rakamları talep ediyoruz. Ben TÜİK’in açıklamış olduğu bu enflasyon verilerini asla kabul etmiyorum, bunun üzerinde rakamlar talep ediyorum. Şu anda geldikleri rakam ne? İlk altı ay için TÜİK’in açıklamış olduğu rakamların üzerinde yüzde 65’lik bir teklifte bulundular, kabul etmedim. Bu rakamlar beni asla bağlamaz, yüzde 70’den sonra müzakere yaparım, bu rakamlarla bana gelmeyin dedim. Yani yüzde 70’in altında gelen teklifi konuşmam, müzakereye başlamam. Bizlerin sosyal haklarda yıllık, ücrette altı aylık taleplerimiz vardır. Ve yüzde 65’i ben kabul etmiyorum, sosyal haklarda da yüzde yüzün üzerinde müzakere yaparım, yüzde yüzü de kabul etmem.

“ARTI 10 BİN LİRA TALEP ETTİK”

İkinci, üçüncü, dördüncü 6 aylar için bir koruma sisteminden söz ettik. Bunu biraz açayım. Üçüncü, dördüncü aylarda vergi dilimlerine girmesinden dolayı artı bir 10 bin lira para talep ettik. Bunun pazarlığı sürüyor. Bunu nasıl verecekleriyle ilgili yöntem konusunu da masa atmosferinde konuşuyoruz. Kaldı ki yine bu enflasyonist ortamla alakalı ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarla ilgili korumayla alakalı şunu söyledik, dedik ki enflasyon artı enflasyonun yarısı. Mesela enflasyonun yarısı yüzde 50’ye tekabül ediyor, onlar geçtiğimiz toplantıda yüzde 5’ini verdiler, dolayısı ile müzakereler burada devam ediyor. Aslında kıran kırana geçen müzakere birinci altı ay için olmuş olsa da normalde üçüncü, dördüncü altı aylar için müzakereler daha sert geçiyor.