Gezi davasında çıkan karara TEPKİ GÖSTERDİLER!
Kocaeli Emek ve Demokrasi Güçleri, Gezi Davası’nda alınan karara tepki göstermek için bugün Sabri Yalım Parkı’nda bir araya gelerek basın açıklaması düzenledi. Açıklamada konuşan TMMOB İKK Kocaeli İl Sekreteri Murat Kürekci, bu kararın bir gözdağı olduğunu söyledi

2013'teki Gezi Parkı eylemlerine ilişkin beraat kararının bozulmasının ardından Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 17 sanıklı davada mahkeme, Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman'a da 18’er yıl hapis cezası verdi. Çıkan skandal kararın ardından Kocaeli Emek ve Demokrasi Güçleri bugün Sabri Yalım Parkı’nda Gezi duruşması hakkında basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya Genel İş Sendikası Kocaeli Şube Başkanı Vedat Küçük, TÜM BEL Sen Kocaeli Şube Başkanı Erdal Karakuş, TMMOB İKK Kocaeli İl Sekreteri Murat Kürekci, CHP Kocaeli İl Başkanı Harun Yıldızlı, CHP Kocaeli İl Başkan Yardımcısı Nazım Gençtürk, CHP Kocaeli İl Kadın Kolları Başkanı Songül Kaya, CHP Kocaeli İl Gençlik Kolları Başkanı Zeki Karakadılar, CHP İzmit İlçe Başkanı Hakan Çakar, CHP İzmit İlçe Kadın Kolları Başkanı Mediha Satıcı, CHP İzmit İlçe Sekreteri Veli Beyaztaş, CHP İzmit İlçe Yöneticisi Anıl Deniz Pişkin, ADD Kocaeli Şube Başkanı Taylan Bingöl, İzmit Belediyesi Koordinatörü Ozan Aksu ve çok sayıda emekçi katıldı.
BU DAVA ADİL KOŞULLARDA GERÇEKLEŞMEMİŞTİR
Açıklamada sözü alan TMMOB İKK Kocaeli İl Sekreteri Murat Kürekci şunları söyledi: “Gezi Direnişi, anayasal bir zeminde gerçekleştiği yargı kararlarıyla iki kez tescil edilmesine rağmen, hukuka ve gerçeğe aykırı, tümüyle mesnetsiz iddialarla, üçüncü kez yargılandı. Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken; daha önce iki kez aynı ithamlar karşısında haklılığı ispatlanan, aralarında TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Mücella Yapıcı, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi eski başkanı Tayfun Kahraman, Mimarlar Odası Hukuk Müşaviri Can Atalay ile Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi'nin de bulunduğu arkadaşlarımız mahkûm edildiler ve 18'er yıl hapis cezası aldılar. Bu dava adil koşullarda gerçekleşmemiştir. Davanın üye hakimi iktidarda bulunan AKP'nin milletvekili adayı olmuştur. Davadan çekilmesi için yapılan başvurular ve sanıkların savunma hakları, adil yargılanma hakları ihlal edilmiştir.
HUKUK DEVLETİ OLMA NİTELİĞİNİ TARTIŞMA HALİNE GETİRECEKTİR
Gezi Parkı yargılamalarının çok sayıda hukuki ilkeyi çiğnediği uluslararası pek çok hukuk raporuna ve nihayet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Osman Kavala ile ilgili verdiği karara yansımışken, AİHM’nin tutukluluk tedbiriyle ilgili olarak "somut ve meşru delillere dayanmadığı” değerlendirmesi ortadayken, AİHM'deki dosyayla ilgili olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ihlal süreci başlatmışken, yeni bir delil değerlendirmesi söz konusu olmadan verilen cezalar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan temel niteliklerini ve özellikle insan haklarına saygılı, hukuk devleti olma niteliğini bir tartışma konusu haline getirecek sonuçlar doğuracaktır. Buna hiçbir makamın veya organın hakkı da yetkisi de bulunmamaktadır. Yargının bağımsızlığı ve tarafsalığı demokratik tüm haklarını kullanan insanların, insan hakları mücadelesinin vazgeçilmez temelidir. Bu karar göstermektedir ki; toplumsal muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilerek, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılarak, karalanmak isteniyor.
GÖZDAĞI OLDUĞUNU BİLİYOR VE GÖRÜYORUZ
İktidarın ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemeler, ülkenin demokrasisini ve geleceğini tahrip etmekte, birçok dava dosyasında mağduriyetler yaratmaya devam etmektedir. Uzun tutukluluk ve hapis cezalarını bu kadar kolay vermenin, iddianamelere yazmanın; ülkemizde çıkacak her itiraza, işini ekmeğini talep eden işçilere, tarlasını terk etmek zorunda bırakılan köylülere, erkek cinayetlerine kurban olmayacağız diyen kadınlara, demokratik özerk üniversite talebini dillendiren gençlere, biz de varız diyen LGBTi+'lara, hizmet veremeyen esnafa, geçinemiyoruz ve barınamıyoruz diyen yoksullara ve gezi özelinden kent ve doğa yağmasına karşı çıkan mühendislere, mimarlara, şehir plancılarına ve bu itirazı büyüten DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ile onlarca siyasi parti, dernekler, platformlar, çevre, kültür sanat inisiyatiflerine kadar demokratik bir ülkede yapılması gereken itiraz ve sorgulama hakkını kullanan tüm kurum ve kişilere verilmek istenen gözdağı olduğunu biliyor ve görüyoruz. Verilen bu cezaların, seçim hesapları üzerinden yurttaşlarımızı kutuplaştıran kirli siyasetin bir parçası olduğunu görüyoruz.
ASIL CEZALANDIRILMASI GEREKENLER ÇOCUKLARIMIZIN KATİLİDİR
Siyaset, ülkenin sorunlarını çözmek üzere kendi kuralları ile yapılmalı; adalet, başta Anayasa olmak üzere mevcut yasalar, teamüller, etik değerler ve ülkemizce onaylanmış uluslararası hukuk normları ile hukukun üstünlüğü ve evrensel ilkeler üzerinden işlemelidir.
Yukarıdan gelen emirle verilen tutuklama kararı, yargı bağımsızlığını bir kez daha ayaklar altına almıştır. Bu ülkemize ve insanımıza yapılan en büyük kötülüktür. Asıl cezalandırılması gerekenler, gezi direnişinde, gencecik çocuklarımızın katilleridir. Gençlerimizin sakat kalmasına yol açanlardır. Ölümcül polis şiddetinin talimatını verenlerdir.
Bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, gücünü onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi'deki yankısından alacaktır. Gezi Parkı'na sahip çıkmak cezalandırılamaz. Parka sahip çıkanlara yönelen polis şiddetine tepki göstermek suç değildir. Bu süreçte polis şiddeti ile hayatını kaybeden ve yaralanan gençlere sahip çıkmak suç değildir.
GEZİ BU ÜLKENİN EN BARIŞÇIL HAREKETİDİR
İki defa beraat etmiş yurttaşlarımızı 18'er yıl hapis cezasıyla mahkûm etmek hukuki değildir. Ülkemizde adalete olan inancın kırıntısına bile yer bırakmayan bu anlayış demokratik olmadığı gibi meşru da değildir.
Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, fikri ve hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Ölümcül polis şiddetine karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin ve direnişin adıdır.
MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ
Emek ve meslek örgütleri olarak bu hukuksuzluğu reddediyoruz. Başta ‘Gezi Parkı park olarak kalsın’ diyen arkadaşlarımıza ve demokratik hakkını kullanan yurttaşlara yönelik bu cezalar kabul edilemez.
Başta Gezi Parkı olmak üzere ülkemizin yeşiline, doğasına, parkına sahip çıkacak demokratik bir ülke mücadelesinden vazgeçmeden delillere dayanan objektif ve tarafsız bir adalet sistemi kuruluncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Arkadaşlarımızı asla yalnız bırakmayacağız. Bu ülke tarihinde bir onur sayfası olarak yer alan Gezi Direnişi'ni, bu ülkenin geleceğine sahip çıkan demokrasi ve özgürlük çığlığını susturamayacaksınız!
Bu ülkenin eşitlik, özgürlük ve adalet umudunu kirletmenize asla izin vermeyeceğiz.”


