TÜPRAŞ Kocaeli rafinerisi, TBMM gündeminde

EMEP Milletvekili Bayhan, TÜPRAŞ’ta vakfa dava açan işçinin işten atılmasını ve Koç'un iş yerlerinde vakıf üyeliği dayatmasını meclise taşıdı

TÜPRAŞ Kocaeli rafinerisi, TBMM gündeminde
Fotoğraf: İHA

EMEP Milletvekili İskender Bayhan, TÜPRAŞ Kocaeli rafinerisinde vakfa dava açmasının ardından mobbinge uğrayan ve temsilci adayı olduktan hemen sonra da işten atılan işçi E. O.’nun yaşadıklarını meclis gündemine taşıdı. Çalışma Bakanı Işıkhan'dan Koç'un iş yerlerinde vakıf üyeliğini zorunlu tutarak işçilerin ücretlerinden düzenli kesinti yaptığı bilgisini teyit etmesini istedi.

Emek Partisi (EMEP) İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, TÜPRAŞ Kocaeli Rafinerisinde yaşanan işten atma ve sendikal baskı sürecini TBMM gündemine taşıdı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Bayhan, Koç Holdinge bağlı iş yerlerinde işçilerin Koç Vakfına zorunlu üyelik yoluyla ücretlerinden düzenli kesinti yapıldığını, bu dayatmaya karşı çıkan bir işçinin ise sistematik baskı ve nihayetinde hukuksuz bir biçimde işten atılma ile karşılaştığını belirtti.

"Vakıf adı altında kaynak transferi kurumsallaştırılıyor"

Önergesinde, Koç Holdinge bağlı tüm iş yerlerinde işe girişin ön koşulu olarak Koç Vakfına üyeliğin zorunlu tutulduğu bilgisini paylaşan Bayhan, işçilerin ücretlerinden her ay yüzde 6 oranında kesinti yapıldığını kaydetti. Bayhan, “Patron tarafından belirlenen, sermaye çıkarlarına hizmet eden ve işçilerin söz hakkı olmadığı bir vakfa zorla üye yapılmaları; çalışma hakkı başta olmak üzere temel hakların doğrudan ihlalidir. Bu uygulama, görünürde bir 'vakıf' aracılığıyla sermayeye kaynak aktarımının kurumsallaştırılmasından başka bir şey değildir” dedi.

"Vakfa itiraz eden işçiye sistematik baskı"

Bayhan, TÜPRAŞ Kocaeli Rafinerisinde 12 yıldır çalışan E.O. adlı bir işçinin Koç Vakfı üyeliğine itiraz ettiği gerekçesiyle sistematik baskıya maruz kaldığını belirtti. Bayhan’ın önergede verdiği bilgilere göre E.O, vakıftan çıkmak için önce dilekçe, ardından ihtarname gönderdi, sonuç alamayınca 1,5 yıl önce dava açtı. Bu süreçten sonra mesaiye kalması engellendi, görev yeri değiştirildi ve TÜPRAŞ genel müdürü ile insan kaynakları müdürü tarafından açıkça işten çıkarılmakla tehdit edildi.

Bayhan, tüm bu baskılara rağmen E.O’nun iş yeri sendika temsilciliğine aday olduğunu ancak adaylığı kesinleştikten hemen sonra hiçbir kıdem ve ihbar tazminatı ödenmeden işten çıkarıldığını vurguladı.

Bayhan, “İşçiye önce koruyucu ekipman kullanmamak gibi gerekçelerle ihtar verilmiş, ardından toplu iş sözleşmesine aykırı biçimde işçi temsilcilerinin yer almadığı bir disiplin kurulu toplanmıştır. Sendikanın 'Kurul ertelensin' çağrısına rağmen işçiye savunma hakkı dahi verilmeden aynı gün iş akdi feshedilmiştir. Bu açıkça hem toplu sözleşme hakkının hem de sendikal hakların gasbıdır” dedi.

"Bu sadece bireysel değil, kolektif bir saldırı"

Bayhan, E.O’nun basına yaptığı açıklamalarda da bu sürecin bireysel değil, doğrudan sendikal nedenlerle gerçekleştiğinin açıkça ifade edildiğini hatırlattı:

“Bu işten atma, sadece bir işçinin hakkını gasbetmek değildir. Aynı zamanda işçilerin sendikalaşma hakkına, örgütlenme hakkına, temsilci olma hakkına doğrudan müdahaledir. İşçilerin birleşme ve örgütlenme iradesine verilmiş gözdağıdır.”

Bayhan ayrıca TÜPRAŞ işçilerine yüzde 15,75’lik enflasyon zammı dayatan Koç Holdingin yüzde 35 zam oranıyla masadan kalkarak Erdoğan-Şimşek programının sadık bir uygulayıcısı olduğunu belirtti. Bu süreçte birleşerek hak arayan işçilere yönelik bu tür tasfiye girişimlerinin, sadece TÜPRAŞ’ta değil, Türkiye’nin dört bir yanında benzer biçimlerde uygulandığını hatırlattı.

"İşçilerin birleşme iradesine karşı bir gözdağı değil midir?"

Bayhan’ın Bakan Işıkhan’a yönelttiği sorular şunlar:

Koç Holdinge bağlı tüm iş yerlerinde Koç Vakfı üyeliğinin işe başlama şartı olarak zorunlu tutulduğu doğru mudur? Koç Holdinge bağlı kaç fabrika ve iş yerinde, toplam kaç işçiden zorunlu Koç Vakfı üyeliği adı altında kesinti yapılmaktadır? İşçilerin onayı olmaksızın maaşlarından yapılan bu kesintilerle ne kadar kaynak biriktirilmiştir?

İşçilerin ücretlerinden her ay yüzde 6 oranında kesinti yapılan bu üyelik, gönüllülük esasına mı dayanmaktadır? İşçilerin vakıf üyeliğinden ayrılma hakkı var mıdır?

E.O. adlı işçinin, Koç Vakfından ayrılmak istemesi nedeniyle iş yerinde mobbing ve tehditlere maruz kaldığı, ardından iş yeri sendika temsilciliği seçimleri sürecinde bir anda işten çıkarılması hakkında bir denetim ya da soruşturma başlatılmış mıdır?

E.O. basına yaptığı açıklamada, bu sürecin yalnızca bireysel bir işten çıkarma olmadığını, aynı zamanda sendikal nedenlerle gerçekleştirildiğini, adaylığının engellenmek istendiğini ve baskıların Koç Vakfı üyeliğini bırakma girişimiyle başladığını belirtmiştir. Bakanlığınız, bu süreci yalnızca bir 'Bireysel işten çıkarma' vakası olarak mı değerlendirmektedir, yoksa işçinin ifadesinde de vurguladığı gibi, sendikal nedenlerle gerçekleştirilen ve işçilerin örgütlenme hakkını hedef alan açık bir müdahale olarak mı görmektedir? Bu tanıklığa rağmen neden harekete geçilmemektedir?

Vakıftan ayrılmak için dava açan bir işçiye yönelik görev yeri değişikliği, mesai yasağı, tehdit ve benzeri uygulamalar; iş güvencesi ve güvenceli çalışma hakkının açık bir ihlali değil midir? Hiçbir yasal zorunluluğa dayanmayan, tamamen keyfi ve sermaye lehine işleyen vakıf üyeliğine itiraz ettiği için bir işçinin sistematik baskıya maruz kalması, açıkça bir suç teşkil etmektedir. Bu suçları işleyen TÜPRAŞ yönetimi ve Koç Holding yetkilileri hakkında herhangi bir idari ya da cezai yaptırım uygulanacak mıdır?

Bugün Türkiye’nin dört bir yanında, sendikal haklarına sahip çıkan, temsilci adayı olan, örgütlenme çağrısı yapan binlerce işçi benzer baskı ve tasfiye girişimleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Patronların, göstermelik disiplin süreçleri, asılsız gerekçeler ve mobbing uygulamalarıyla sendikalı ve mücadeleci işçileri işten atması bu kadar kolay ve cezasız kalabiliyorsa; mevcut İş Kanunu’nun ve sendikal hak ve özgürlükleri koruduğunu iddia eden yasal düzenlemelerin ne hükmü vardır? Yoksa bu yasalar, sadece kağıt üzerinde kalmakta ve fiilen kapitalistlerin çıkarlarına uygun şekilde mi işletilmektedir? Bakanlığınız, bu hukuk tanımaz uygulamalara karşı neden sessiz kalmaktadır? Sessizliğiniz, ucuz iş gücü, sendikasızlaştırma ve güvencesizlik hedeflerini temel alan orta vadeli programla (OVP) uyumlu olduğu için midir?

Disiplin kurulunun, toplu iş sözleşmesinde açıkça belirtilen kurallara aykırı biçimde işçi temsilcileri olmadan toplanması ve işçiye savunma hakkı tanınmadan karar alınması hakkında Bakanlığınızca bir inceleme başlatılacak mıdır? Petrol-İş Sendikası Kocaeli Şubesinin ‘Temsilciler istifa etti, kurul ertelensin’ uyarısına rağmen disiplin kurulunun toplanması ve karar alınması sendikalaşma hakkının ve toplu sözleşme hakkının gaspı anlamına gelmekte, dolayısıyla suç teşkil etmektedir. Bakanlığınız, bu suça karşı işçilerin yanında durarak hakların savunulması yönünde bir tutum alacak mıdır, yoksa bu hukuksuzluğa sessiz mi kalacaktır?

TÜPRAŞ işçilerine yüzde 15,75’lik enflasyon zammı dayatarak masaya oturan Koç Holding, yüzde 35 zam oranıyla masadan kalkarak Erdoğan-Şimşek ekonomi programının sadık bir uygulayıcısı olduğunu ortaya koymuştur. Buna karşılık TÜPRAŞ işçileri, haklarına sahip çıkarak gerçekleştirdikleri eylemlerle yalnızca taleplerini değil, aynı zamanda birleşme ve örgütlü mücadele iradelerini de göstermiştir. Tam da bu sürecin ardından, sendika temsilciliğine aday olan bir işçinin hukuksuz biçimde işten atılması, bu birleşme iradesine karşı verilen açık bir gözdağı değil midir?

Kaynak: Bülten