O yayınevinde sansür skandalı! Sessizlik sürüyor

İtalyan Marksist yazar Franco Bifo Berardi’nin Türkçe’ye çevrilen İkinci Geliş kitabı yayınevi tarafından sansürlendi. Kitabı Türkçe’ye kazandıran Ali Karatay, yayınevine gönderdiği metnin kırpıldığını, bu sebeple hem çeviri editörünün hem de yayınevinin kurumsal olarak özür dilemesi gerektiğini söyledi. Sansürlenen kitabın satışı devam ederken, meseleye dair yazar Berardi’nin kararının beklendiği öğrenildi

O yayınevinde sansür skandalı! Sessizlik sürüyor

BirGün gazetesi Tugay Can'ın haberine göre;

İktidara yakın Albayrak Grup Medya bünyesinde faaliyet gösteren Ketebe Yayınları, İtalyan Marksist Franco Bifo Berardi’nin İkinci Geliş (The Second Coming) isimli kitabı sansürlendi.

Yayınevi şu ana dek bir açıklama yapmasa kitabın çeviri editörü olduğunu belirten bir yayınevi çalışanı söz konusu kısımları kendisinin ‘kırptığını’ açıkladı.

Kitabın çevirmeni Ali Karatay da kendisinin yayınevine gönderdiği dosyanın eksiksik olduğunu ancak baskıda bazı ifadelerin yer almadığını belirtti.

Karatay, sansürden bir dostunun uyarısı sonrası haberdar olduğunu, hem çeviri editörünün hem de yayınevinin özür dilemesi gerektiğini söyledi.

Ketebe Yayınları tarafından sansürlenen kitap ise hala satışta.

Karatay'ın aktardığına göre kitabın Britanyalı yayıncısıyla Berardi konuyu araştıraraknasıl bir yol izleyeceklerine önümüzdeki günlerde karar verecek.

Kitabı Türkçeye kazandıran Ali Karatay, kitaba ilişkin Franco Bifo Berardi’nin kararına saygı duyulması gerektiğini, kendisinin de bu karara uyacağını belirtti.

BirGün’ün ulaştığı yazar Franco Bifo Berardi ise olaya ilişkin çok sayıda mail aldığını ve ‘ne olup bittiğini’ anladıktan sonra görüş vereceğini ifade etti.

Öte yandan BirGün’ün ulaşmaya çalıştığı Ketebe Yayınları çağrıları yanıtsız bıraktı.

HANGİ İFADELER SANSÜRLENDİ?

Sansür, Barış Akademisyeni Emre Tansu Keten, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla ortaya çıktı.

1 Eylül 2025’te Türkçe birinci baskısı yayınlanan kitap hakkında Barış Akademisyeni Emre Tansu Keten, sosyal medya hesabından paylaşım yaptı.

Keten’in aktardığına göre yayınevi kitaptaki Türkiye ile ilgili bölümü çeviriden tamamen çıkardı.

Orijinal metinde yer alan “… Turkey, where thousands o teachers have been fired by the Islamo-fascist dictator” (“İslamofaşist diktatörün binlerce öğretmeni işinden ettiği Türkiye”) ibaresi baskıda yer almadı.

‘’Turkish strongman’’ ifadesi ise ‘’ipleri elinde tutan adam’’ olarak okuyucuya aktarıldı.

Sansürü sosyal medya hesabından duyuran Keten, bu durumu metnin İngilizce versiyonunu okurken fark ettiğini söyledi.

TANITIMDA KOMÜNİZM İFADESİ KIRPILDI

1949 doğumlu yazar İtalyan Berardi, Marksist filozof kimliğiyle biliniyor.

Yazarın; Türkçe'ye çevrilen kitapları arasında Ruh İşbasında, Sonun Fenomenolojisi, Üçüncü Bilinçdışı & Varlığın Krizi, İkinci Geliş / Karanlık Aydınlanma, Küresel İç Savaş ve Kıyametin Ertesi Günü, Başkaldırı: Şiir ve Finans Kapitalizm, Kahramanlık Patolojisi ve Gelecekten Sonra gibi eserler yer alıyor.

2019 yılında yayımlanan İkinci Geliş kitabında ise çağdaş dünyanın krizleri özellikle zihinsel, kültürel ve politik düzlemlerde kominizmin ikinci gelişi ele alınıyor.

Kitabın orijinal dilindeki yayıncısı Polity, kitap tanıtımında komünizme dair ifadeler yer alıyor.

Tanıtım bölümünde yer alan ifadelerin bir kısmı şu şekilde:

“(…)Komünist devrimden bir asır sonra, dünyanın daha iyiye doğru değişebileceği fikri bir kez ve sonsuza kadar ölmüş gibi görünüyor. Günümüzde her yeni değişim, daha kötüye doğru bir değişim gibi görünüyor. (…) Komünizmin ikinci gelişi 1917 ile hiçbir ilgisi olmayacak. Kıyamet bir metafor olarak düşünülmelidir ve komünizm de bir metafordur: zihnin potansiyellerinin mümkün olan şekilde kullanılması metaforu.”

Ketebe yayınlarının tanıtımında ise komünizm kelimesine yer verilmiyor.

Ketebe Yayınları’nın kitap tanıtımı şu şekilde:

“Kıyametin eşiğinden geçtik. Bu teolojik kavram, halihazırda içinde yaşadığımız dünyayı tanımlamak için en uygun metafordur. Etrafımız kaosla çevrilidir: siyasi çılgınlık, ekonomik buhran, ekolojik felaket, entelektüel sinizm, teknolojinin hayatı simüle etmesi. Berardi, bu alaycı, karanlık, rahatsız eden ama aynı zamanda parlak ve heyecan veren yolculukta son yıllarda tanık olduğumuz bu olayları ele alıyor. Günümüzde her yeni değişim, daha kötüye doğru bir değişim gibi görünüyor. Ancak artık hiçbir şeyin bizi kurtaramayacağı gerçeği, bir teslimiyet nedeni olarak görülmemelidir. Aksine, dünyamız öldüyse, başka bir dünyanın ortaya çıkması için alan açılmış demektir.”

“SANSÜR UYGULANMIŞ”

Bir editör dostunun kendisini haberdar etmesinin ardından meseleden haberdar olduğunu belirten Karatay, ilk tepkisinin “büyük bir şaşkınlık” olduğunu ifade etti.

Daha sonra 3 yıl önce yayınevine gönderdiği çeviri metni ile 50 gün önce yayınlanan metni karşılaştırdığını anlatan Karatay, “Sansürlendiği iddia edilen İngilizce ifade gerçekten orijinal metinde vardı; ben o ifadeyi tam doğru bir şekilde Türkçeye çevirip yayınevine göndermiştim ve bu ifade gerçekten de Türkçe kitapta yoktu. Her şeyden önce, çok üzüldüm. Ne Ketebe’de ne de başka bir yayınevinde daha önce böyle bir sansürle karşılaşmıştım” diye konuştu.

Karatay, “Ketebe Yayınları, kitaba uygulanan sansürden gerçekten haberdar olmadıklarını söylüyor. Ve ama evet, kitaba bir sansür uygulanmış sonuçta” dedi.

“REDAKSİYON DOSYASI BANA GÖNDERİLMEMİŞTİ”

Yayınevi-editör-çevirmen arasındaki çalışma sürecini anlatan Ali Karatay, şu ifadeleri kullandı:

“Normalde çeviri kitapların editörleri çeviri metinde yaptıkları değişiklikleri çevirmene birer öneri olarak iletirler ve karşılıklı istişareyle bu öneriler bir karara bağlanır. İki taraf da yazarın sözünün olabilecek en doğru şekilde ve en güzel Türkçeyle dilimize aktarılmasından başka bir kaygı gütmediği ya da gütmemesi gerektiği için, bu süreç genellikle pürüzsüzce ilerler ve bir sonuca bağlanır. Kitabın yayınlandığını öğrendiğimde şaşırdım çünkü kitaba son şekli verilmeden önce rutin olarak bana gönderilmesi gereken redaksiyon dosyası gönderilmemişti ve bu ilk kez olan bir şeydi. Fakat, açıklamak istemediğim sebeplerle, çevirim olduğu gibi yayınlandığı için buna gerek görülmediğini düşündüm ve sorun etmedim. Kitabı yaklaşık üç yıl önce çevirip gönderdiğim için bu bahse konu ifadeyi de hatırlamıyordum. Kitabın çevirmen nüshaları elime ulaştığında, kitapta komünizmin “ikinci geliş”i için bir teorik çerçeve çizildiğini hatırladığım için, özellikle bu kısımları kontrol ettim ve çevirimin olduğu gibi yayınlandığını gördüm.”

“Kendimi toparlar toparlamaz yazara, yani Berardi’ye durumu açıklayan ve dayanışma duygularımı ifade eden bir e-posta gönderdim” diyen Karatay, “Gelen yanıt yazarın bu ‘eksiltme’den haberdar olmadığını, yani bunun bir otosansür değil sansür olduğunu net bir şekilde ortaya koyunca, Corpus Dergi’ye bir röportaj vererek süreci açıklayıp, sansür meselesinde nerede durduğumu ifade ettim” ifadelerini kullandı.

“HEM EDİTÖR HEM DE YAYINEVİ ÖZÜR DİLEMELİDİR”

“Yayınevi bu sansürden gerçekten hiçbir şekilde haberdar olmadıklarını, bu tür bir sorunla karşılaştıklarında, yani Türkiye mahkemelerince suç kabul edilen ve yayınevi çalışanlarının cezai sorumlulukla karşılaşması riskini doğuran ifadelerle karşılaştıklarında kitabı yayınlamaktan vazgeçebildiklerini ama asla yazara sansür uygulamadıklarını söylüyorlar” diyen Karatay, aksi ispatlanmadıkça bu beyanı esas olarak kabul ettiğini belirtti. Karatay, “Aksi ispatlanmadıkça, aynı fikirde olmadığımız insanların da beyanı esastır” diye de ekledi.

Yaşanan olaya ilişkin hem çeviri editörünün hem de yayınevinin kurumsal editörün özür dilemesi gerektiğini söyleyen Ali Karatay, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sonuçta bir kitap sansürlenmiş durumda ve sansürlenmiş hâliyle satıldı, satılmaya da devam ediyor. Fakat bu hatayı tek başına yaptığı söylenen editörün burnunun kanamasını da istemem; bence bu olaya haklı olarak büyük tepki gösteren hiçbir muhalif, hiçbir solcu sosyalist de bunu istemez. Editör şahsen, yayınevi kurumsal olarak en başta kendi okurlarından özür dilemeli, sonra da yazar Berardi’nin alacağı karar harfiyen uygulanmalıdır: Söz konusu ifadenin sansürlendiği metnin yine de derdini ifade ettiğine ve okurlarla buluşmaya devam etmesine karar verir, sansürü böylece otosansüre çevirirse bu kararına saygı duyulmalıdır ama sansürü amasız fakatsız reddedip kitabın toplatılmasını isterse, kitap derhal toplatılmalıdır.”

Karatay, sansüre dair hukuki bir yola başvurmayacağını söyledi. “Fikrine sansür uygulanan kişi, yazar. Bu konuda o ne karar verirse, destekleyeceğim” diyen Karatay, şunları ifade etti:

“Lenin, devrimciyi hakikatin gözüne çırılçıplak bakabilen insan olarak tanımlar. Boğucu baskı nedeniyle bu ülkede herkesin, yazarların ve ilerici yayınevlerinin de bir otosansür uyguladığını unutmamak gerekiyor. Bahse konu ifadeyi kullandığı için şu an hapiste olan insanlar var. Ben çevirdiğim her yazarın her sözünün Türkçe okurlarına olduğu gibi aktarılması uğruna, o söz benim sözüm olmadığı hâlde, hapse girmeye hazırım ama bunu bütün yayınevi çalışanlarından bekleyebilir miyim? Peki, böyle bir şey beklemeye hakkım var mı? Böyle bir şey bekleyen insanların kendileri sosyal medyalarında, yazıp çizdikleri metinlerde bu ifadeyi kullanıyorlar mı? Üstüne basa basa tekrar söylüyorum: Yapılan şey, kim yapmış olursa olsun, bir sansürdür. Yayınevlerinin ve editörlerin, hukuksal sonuçlarını göze alamadıkları metinleri basmama, hatta yazarlardan otosansür talep etme hakkı (ki yayınevlerinin bu ikinci hakkı epey yaygın bir şekilde kullandıklarını duyuyoruz) vardır ama yazarlara sansür uygulama hakkı yoktur.”

“BU SAATTEN SONRA HİÇBİR YAYINEVİNİN BU KİTABI BASABİLECEĞİNİ SANMIYORUM”
Karatay, İkinci Geliş kitabının sansürsüz haliyle basılma ihtimaline dair “Yazar hiç kuşkusuz bunu ister; ben çevirmen olarak yazarın sözünün sansürsüz olarak Türkçe okura sunulmasını istiyorum” dedi.

“Bu uğurda bedel ödemeye hazırım” diyen Ali Karatay, bir çevirmenin bunu söylemek zorunda kalmasının trajikomik, hatta trajikten ziyade komik olduğunu sözlerine ekleyerek “Bu saatten sonra Türkiye’de hiçbir yayınevinin bu kitabı olduğu gibi basabileceğini sanmıyorum” diye konuştu.

Berardi ile yaşananlar üzerine mesajlaştığını aktaran Karatay, yazarın yaşananlardan haberinin olmadığını belirtti.

Yaşanan durumun otosansür değil, sansür olduğunu yineleyen Karatay, baskı rejimlerinde otosansürün herkesin neredeyse her gün yapıldığını ancak sansürün ahlaki bir suç olduğu görüşünü dile getirdi.

Karatay, sözlerini şöyle noktaladı:

“Sansürü öğrendikten birkaç saat sonra e-posta gönderip bilgi verdiğim ve dayanışma duygularımı ifade ettiğim Berardi, yanıt olarak, Britanyalı yayıncıyla birlikte meseleyi araştırdıklarını, ne olup bittiğini bütün boyutlarıyla öğrendikten sonra bir açıklama yapacağını, açıklamayı da öncelikle benimle paylaşacağını ifade etti.”

FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU NE DİYOR?

Çeviri eserlere ilişkin yasal düzenleme Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) çerçevesinde değerlendiriliyor.

Kanuna göre bir eseri çeviren kişi ve yayınlayan kişi ya da yayınevi, eser sahibinin yasada tanımlanan maddi ve manevi haklarını ihlal etmemekle yükümlü.

Avukat Ceren Kalı, 5846 sayılı FSEK’de eser sahibinin manevi hakları arasında “eserde değişiklik yapılmasını men etme”nin de yer aldığına dikkat çekti.

Kalı, “Ketebe yayınları Berardi’nin İkinci Geliş kitabını basarken, İngilizce baskıda yer alan Türkiye ile ilgili bölümü Türkçe baskısından çıkartması, Berardi’nin manevi haklarını ihlal etmektedir. Apaçık sansür anlamına gelen bu müdahale aynı zamanda Berardi’nin uluslararası ve anayasa ile korunan düşünce ve ifade özgürlüğünü de ihlal etmektedir. Edebiyat dünyasında sansür ve oto sansürün bugün her zamankinden fazla tartışılmaya açılması gerektiği aşikardır” ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN ÖDÜL VERMİŞTİ

Ketebe Yayınları, yayın hayatına 2018 yılında iktidara yakın Albayrak Medya Grup çatısı altında başladı.

Aynı çatı altında Yeni Şafak gazetesinin yanı sıra, GZT, TVNET bulunuyor. Ayrıca Derin Tarih isimli bir de dergi Albayrak Medya Grup bünyesinde faaliyet gösteriyor.

Yayınevi 2024 yılında Anadolu Yayıncılar Derneği’nin (AYD) düzenlediği 8. Anadolu Medya Ödülleri’nde yılın yayınevi seçildi.

Beştepe’de düzenlenen ödül töreninde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ketebe Yayınları adına Albayrak Medya Satış Pazarlama Genel Müdürü Abdullah Hanönü’ne ödül verdi.

Kaynak: BirGün