Kıskanıyor muyuz yoksa imreniyor muyuz? Siz hangisini yaşıyorsunuz?
İnsanlar başkalarının hayatlarına baktığında hayranlık, arzu bazen de huzursuzluk gibi çeşitli duygular hisseder. Bu duyguların adı çoğu zaman karışsa da hepsinin psikolojideki karşılığı oldukça farklı. Özellikle kıskanmakla imrenmek arasında fark, sandığımızdan çok daha derin ve etkileyici olabilir. Peki siz hangisini yaşıyorsunuz farkında mısınız?

Günümüzde sosyal medya ile birlikte herkes, birbirinin hayatına bir pencere açıyor. Bu pencereden bakarken bir arkadaşın işinde terfi aldığına şahitlik ediyor ya da bir tanıdığın tatilde olduğunu görüyoruz. Bu gibi anlarda içimizden geçen duygunun ne olduğunu anlamak bazen zorlaşabiliyor. Takdir mi ediyoruz, yoksa gizliden gizliye huzursuzluk mu duyuyoruz? Bu noktada kıskanmak ve imrenmek kavramları devreye giriyor.
Yapıcı bir duygu: İmrenmek
İmrenmek, başkasının sahip olduğu bir şeyi beğenmek, ona karşı hayranlık duymak ya da benzerine sahip olma isteği taşımaktır. İmrenmek genellikle motive edici bir güç olarak ortaya çıkar. Kişi, başkasının başarısından ilham alır ve kendi hedeflerine ulaşmak için gayret eder.
İmrenme, düşmanca bir tutum içermez; aksine içinde takdir ve ilham barındırır. Bu yönüyle kişisel gelişim için sağlıklı bir duygudur.
Sahip olamamak: Kıskanmak
İmrenmenin tersine kıskanmak, bir başkasının sahip olduklarını kendimize tehdit gibi algılamaktan ortaya çıkar. Kıskanan kişi, o şeye sadece sahip olmak istemez; aynı zamanda başkasının da ondan yoksun kalmasını ister. Bu durum da çoğu zaman öfke, kıyaslama ve özgüven eksikliği gibi duygulara yol açar. Sosyal ilişkilerde yaşanan kıskançlık, zaman içinde çatışmaya ve güvensizliklere neden olabilir.
Aradaki farkı anlamak
İmrenmek ve kıskanmak arasındaki farkı anlamak, bireyin kendini tanımasından geçer ve aynı zamanda duygularını yönetebilmesi açısından da büyük önem taşır. Peki aynı olay karşısında kimisi motive olurken, kimisi neden yıpranıyor? Burada mesele yalnızca dışarıda ne olduğu değil, iç dünyamızda o şeye nasıl bir bakış açısıyla yaklaştığımızdır. Yani birine bakarken hissettiklerimiz, aslında kendi içsel dünyamızın da aynasıdır. Kendinize şu soruyu sorun: İmreniyor muyum, yoksa kıskanıyor muyum?