Gebze’de kadın işçiler de alana çıktı
DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası Kadın Komisyonu tarafından 25 Kasım Kadın Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle yaptıkları basın açıklamasında, “Biz metal işçisi kadınlar; sendikal örgütlülüğümüzle, birbirimizden aldığımız güçle ve dayanışmayla şiddet ve tacize karşı mücadeleyi büyütüyoruz” diye ifade ettiler
DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası Kadın Komisyonu tarafından 25 Kasım Kadın Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdiler. Gebze Eski Çarşı Çeşme önünde toplanan kadınlar buradan sloganlar eşliğinde Gebze Kent Meydanı’na kadar yürüyüş yaptı. Yürüyüşün ardından basın açıklamasını Dilber Soylan ve Senem Algül yaparak, “25 Kasım, 1960 yılında Dominik’te diktatörlüğe karşı mücadele ederken acımasızca katledilen Mirabel Kardeşler’in anısına ilan edildi. Mirabel Kardeşler’in mücadelesi bir milat oldu ve geçmişten bugüne erkek şiddetine, ataerkil kapitalist düzene karşı yaşam hakkını, eşitliği ve özgürlüğü savunanlar için 25 Kasım simgeleşti. Biz kadınlar, yıllardır kadın örgütleri, feminist örgütler ve sendikalarla birlikte şiddete, tacize ve kadın katliamlarına karşı mücadele yürütüyoruz. Ülkemizde her gün kadınlar evde, işte, sokakta fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddetin çeşitli biçimlerine maruz bırakılıyor, katlediliyor. Biliyoruz ki kadına yönelik erkek şiddeti politiktir; gücünü ataerkil düzenden alıyor.
“Şiddet ve tacizi besliyor”
İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekilen AKP hükümetinin cinsiyetçi ve muhafazakâr söylemleri ile uygulamaları, işçi kadınların yaşamlarını, sağlıklarını ve haklarını tehdit eden şiddet ve tacizi besliyor. 2019 yılında kabul edilen, çalışma yaşamında şiddet ve tacizi ortadan kaldırmayı hedefleyen ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi ve 206 sayılı Tavsiye Kararı bugün 51 ülke tarafından onaylanmış durumda. Ancak Türkiye bu ülkeler arasında hâlâ yer almıyor. Kadınlar işyerlerinde şiddet ve tacize maruz kalırken, ev içi şiddet de evden işyerine kadar uzanıyor. En son Kahramanmaraş’ta bir hastanede çalışan Eser Karaca örneğinde olduğu gibi, kadınlar hiçbir önlemin alınmadığı işyerlerinde de katlediliyor.
Ev içi şiddet kadınların sağlığını doğrudan etkilediği gibi istihdamdaki varlıklarını da etkiliyor. Kadının çalışma yaşamına katılımını, ekonomik bağımsızlığını ve örgütlenme hakkını engelliyor. ILO’nun 190 sayılı sözleşmesinde de vurgulandığı üzere, ev içi şiddetin etkilerini azaltmak ve işyerlerini kadınlar için güvenli hâle getirmek işverenin sorumluluğudur.
“Bu katliamların sorumlularıdır”
Ataerkil kapitalizm, kadınların emeğine ve yaşamlarına değer vermeyen yapısını Dilovası Ravive Kozmetik faciasında bir kez daha gösterdi. Yaşları 15 ile 65 arasında değişen Tuğba Taşdemir, Nisanur Taşdemir, Cansu Esetoğlu, Hanım Gülek, Esma Gikan ve Şengül Yılmaz; kayıt dışı, düşük ücretlerle, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı koşullarda, ağır ve sistematik ekonomik ve psikolojik şiddet altında çalıştırıldı ve bir iş cinayetinde hayatlarını kaybetti. Bu iş cinayeti, devlet–sermaye–ataerki üçlüsünün kurduğu görünmez iş birliğinin ürünüdür. Kadınların yaşamları, bu üçlü yapının kâr hırsına ve denetimsizliğine feda edildi; varlıkları, tıpkı emekleri gibi yok sayıldı. Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi kadınlar olarak bir kez daha altını çiziyoruz: Hiç kimsenin -sendikaların, işverenlerin, hükümetin, kolluk güçlerinin- evde, işte, sokakta kadına yönelik şiddet ve tacizi görmezden gelme hakkı yoktur. Söz konusu olan bizlerin yaşamlarıdır. Biliyoruz ki, evde, işte, sokakta yaşamını kaybeden onca kadın, seslerine kulak verilse bugün aramızda olabilirdi. Kadınların sözlerini ve kaygılarını yok sayanlar, üç maymunu oynayanlar bu katliamların sorumlularıdır.
“Cinsiyetçi iş bölümüne son verilmeli”
Hayatlarımıza kasteden bu düzende, şiddete ve tacize karşı, sömürü düzenine karşı sendikalarda örgütlenmeli, sendikalar içinde kadın örgütlülüğünü ve dayanışmasını güçlendirmeliyiz. Bizler, çalışma yaşamında şiddet ve tacize karşı mücadele eden, kadın politikalarını sendikal mücadelenin bir parçası hâline getiren Birleşik Metal-İş Sendikası’nın üyeleri olarak tüm demokratik kitle örgütlerini, sendikaları ve siyasi partileri yaşamın her alanında kadına yönelik şiddete ve tacize karşı harekete geçmeye çağırıyoruz. Çalışma yaşamında şiddet ve tacizi ortadan kaldırmayı hedefleyen ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi onaylanmalı. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun etkin şekilde uygulanmalı. Tüm işyerlerinde kadına yönelik şiddet ve tacize karşı önleyici politikalar ve prosedürler oluşturulmalı; farkındalık çalışmaları ve eğitimler yapılmalı. Ev içi şiddete maruz bırakılan kadın işçiler için ücretli izin de dahil olmak üzere gerekli destek mekanizmaları oluşturulmalı. Kadına yönelik her türlü ayrımcılık sonlandırılmalı, eşitlik politikaları hayata geçirilmeli, cinsiyetçi iş bölümüne son verilmeli.
“Sömürüsüz bir düzen kuracağız”
İstihdamda olmayan, şiddet ve tacize maruz bırakılan kadınların istihdama girişi için destek mekanizmaları oluşturulmalı. Kadının üzerinden bakım yükünü alacak sosyal politikalar hayata geçirilmeli, ücretsiz kreş ve yaşlı bakımevleri yaygınlaştırılmalı. Ebeveyn izni ve kreş uygulaması erkek işçileri de kapsamalı. Karanlık ara sokak kalmasın! Yürüdüğümüz, işten eve döndüğümüz, gezdiğimiz bütün sokaklar daha iyi aydınlatılmalı. Kadınlar için akşam saatlerinden sabaha kadar ücretsiz kamu ulaşımı sağlanmalı. Medeni Kanun’dan doğan haklarımıza, nafaka hakkımıza dokunulmamalı! Boşanmalar değil, şiddet ve taciz durdurulmalı. Kadın cinayetlerinde ‘iyi hâl’ ve ‘tahrik’ indirimlerinin cinsiyetçi uygulamalarına son verilmeli. Biz metal işçisi kadınlar; sendikal örgütlülüğümüzle, birbirimizden aldığımız güçle ve dayanışmayla şiddet ve tacize karşı mücadeleyi büyütüyoruz. Evde, işte, sokakta katledilen kadınlara sözümüz var: Erkek şiddetini ve tacizini durduracağız; eşit, özgür, sömürüsüz bir düzen kuracağız” diye belirttiler.