Ahmet Büke Gebze’de okurlarıyla buluştu
Kırmızı Buğday’ın yazarı Ahmet Büke, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Gebze Temsilciliği’nin düzenlediği söyleşide okurlarıyla buluştu.

Yayınladığı öykü kitaplarıyla birçok kez prestijli ödüllere layık görülen yazar Ahmet Büke’nin, ilk romanı Deli İbram Divanı’nın ardından ikinci romanı Kırmızı Buğday da okuyucuları ile buluştu. 4 yıllık uzun bir çalışmanın sonucu olan Kırmızı Buğday, kısa sürede çok sayıda okura ulaşırken; yazar Ahmet Büke de çeşitli kentlerde okurlarıyla buluşmayı sürdürüyor. Büke, İzmir ve Ankara’da okurlarıyla gerçekleştirdiği buluşmalarına Gebze’de de devam etti. TMMOB Makine Mühendisleri Odası Gebze Temsilciliği ve Bilimsel Kültürel Araştırmalar Yayıncılık ve Üretim Kolektifi (BİLKAR)’nin ortak düzenlediği etkinlikte Büke, okurlarıyla buluştu. Halil Yeni'nin moderatörlüğünde gerçekleşen etkinlik, MMO Gebze Temsilciliği Başkanı Tanfer Yeşiltepe'nin konuşması ile başladı.
Ortaya çıkışını anlattı
Söyleşinin ilk bölümünde moderatörün sorularına yanıt veren Büke, ses getiren ilk romanı Deli İbram Divanı'nın yazılış serüvenini, "Üniversitede öğrenciyken saha araştırmasına çıkmıştım, araştırmacı olarak. Büyük Menderes havzasını araştıran bir çalışmaydı. Bana da şans eseri düşen aile hikayeleri toplamaktı. Bana da Söke Ovası düştü. Büyük toprak sahiplerinin olduğu bir yer. Orada 90 yaşında toprak sahibi bir amca ile tanıştım. 1950'ye kadar toprak sahibiydik ama büyük bir zenginlik içerisinde değildik. Ancak 50'li yıllarda hayat değişti burada dedi. Ne oldu dedim, Demokrat Parti iktidara geldi, Devlet Su İşleri girdi buraya dedi. Toprak sahibi olmak neymiş, o zaman öğrendik dedi. Kitapta öğrendiğimizi sahada insan hikayeleriyle gördüm. Yıllar sonra bunu odağa alan bir hikâye yazdım, Deli İbram, o yılları anlatıyor" diyerek anlattı.
“Gözünden anlatmak istedim”
Kırmızı Buğday romanında Kurtuluş Savaşı'nda asıl mücadele edenleri anlatmayı hedeflediğini belirten Büke, şöyle konuştu: "Yüz yıl öncesini anlatıyor ama yüz yıl öncesinin bugünü nasıl mayaladığını anlatıyor bugün. Hatta karakterlerin söylediği bazı şeylere baktığınızda bugünkü meselelerin nereden kaynaklandığını görebiliyoruz. İstiklal Harbi, işgale karşı verilen bir reaksiyon ama aynı zamanda bir iç savaş. Osmanlı Devleti'ne isyan etmiş bir grup var. İsyan eden Kuvayi Milliyeci grubun içinde de süren politik bir mücadele var. Bütün bunların bugüne yansımalarını görebiliyoruz. Celal Bayar bizim bölgeyi örgütleyen isimlerden biri. Romandaki Hacı Bey, onun sağ kolu. İşgal başlayınca git, kendi bölgeni örgütle diyor. Yani Kuvayi Milliye'yi örgütleyen daha sonra Demokrat Parti'yi kuruyor, Adalet Partisi'ni kuruyor. Hatta AKP'yi bile buna dahil edebilirsiniz. Onlar havadan düşmüş değil, o günkü tartışmalardan bugüne geliyor.
“Bu anlatılmıyor çünkü”
Bu romanı niye yazdın diye çok soruyorlar. Bir sürü o dönemi anlatan roman var. Var evet, çok da güzel romanlar var. Ama olanların hepsi münevverlerin, aydınların, zabitlerin, devlet görevlilerin gözünden anlatıyor. Ben baldırı çıplakların gözünden, reayanın gözünden, kendi geldiğim yerden anlatmak istiyorum. Bu anlatılmıyor çünkü. 100 yıl önce mücadele verenlerin büyük bir kısmı emekçiler aslında. Evet onları teşkilatlayanlar var ama bunun esas insan kaynağı biziz, onların torunlarıyız ve bizim hikayemiz hiç anlatılmıyor. Bir meseleyi yok etmek istiyorsanız hikayesini yok edersiniz. Fiilen onu yok etmek gerekmiyor. Bir de benim hikayem aslında bu” dedi. Romanın geçtiği döneme ilişkin sorulan sorulara yanıt veren Büke, "İstiklal Harbi'nde savaşan yoksul insanların savaşma nedeni altta ekonomi-politik nedenleri var ama üstünde motivasyonlar manzumesi var. Yurtseverliğin altını kazıdığınızda da bir ekonomi-politik çıkıyor çünkü.
“Kimliğinizle burada yaşatmayacağım”
O dönem şunu hissettiriyor işgalciler: Sizi bu kimliğinizle burada yaşatmayacağım. İşgalcilerin şöyle bir politikası var: Batı Anadolu çok kritik onlar için. Çünkü çok büyük bir tekstil sektörü var. ABD iç harbinde pamuk ticaret yolları neredeyse yok olmuş. Dolayısıyla emperyalistler ders çıkarmışlar. Bütün yumurtaları aynı sepete koymayalım biz diyorlar. ABD'de pamuk üretelim, Hindistan'da da Anadolu'da da üretelim. Ama bunun için Anadolu halkı çok efektif değil. Araştırıyorlar, Türkler beceriksiz ve tembel; Rumlar da beceriksiz ve tembel. Bunlarla olmaz, biz buraya plantasyon sahipleri getirelim, iş gücü getirelim, makine getirelim, bunları da kısmen işçi olarak kullanabiliriz. Ama büyük oranda tasfiye edelim diyorlar. Yurtseverliğin bir motivasyonu bu, bizi yaşatmayacaklar diyor insanlar" dedi. Büke ayrıca "Sovyetler Birliği'ndeki anavatan savunmasının altında nasıl böyle bir ekonomi-politik varsa, burada da kısmen var.
Kitaplarını imzalamasıyla sona erdi
Büyük toprak sahipleri, Milli Mücadele'ye özellikle Sakarya Harbi'nden sonra katılıyor. Çünkü onlar da fark ediyor ki burada rahat bir iş birliği sistemi kuramayacaklar. Dışarıdan sermaye gelecek, tasfiye olacaklar. Ayrıca Sakarya Harbi kazanıldığı için Ankara Hükümeti'nin kazanma ihtimali yüksek. Kazanan yerde yer almalıyız diye taraf değiştiriyorlar" ifadelerini kullandı. “Okuyucularından beklentiniz nedir?" sorusuna da yanıt veren Büke, "Beklentim teşkilatlanmanız. Size en yakın kimse, mücadele içinde neresi varsa gidin oradan teşkilatlanın. Kültür alanı çok önemlidir ama kurucu değildir, onun bir parçasıdır. Kurucu siyasi mücadele. Siyasi mücadele olmadan olmaz" sözlerini sarf etti. Söyleşinin sona ermesinin ardından MMO Gebze Temsilciliği, mühendislerin tasarladığı, metal işçilerinin de yaşam verdiği hediyeyi Büke’ye takdim etti. Etkinlik, Büke’nin okurlarının kitaplarını imzalamasıyla sona erdi.