Her şey seninle başlar…
“Hayatınız için mümkün olan en yüksek en yüce vizyonu belirleyin, çünkü inandığınız şeye dönüşeceksiniz.” der, Oprah Winfrey. Bazen kısır bir döngü içinde...
“Hayatınız için mümkün olan en yüksek en yüce vizyonu belirleyin, çünkü inandığınız şeye dönüşeceksiniz.” der, Oprah Winfrey.
Bazen kısır bir döngü içinde yaşarken buluruz kendimizi.
Oturduğumuz yerde daraldığınız, işinizin sıkıcı geldiği, görevlerin yinelediğini hissettiğiniz günleri hatırlayın. Yapılacaklar listenizin bir türlü bitmediği hala yapmanız gereken bin tane şey varmış gibi hissettiğiniz anları. Ya da sadece öylesine durup dururken sinirli hissettiğiniz saatleri.
Kolay olan şey öfkelenip vazgeçmek gibi görünürken bir an da gelen sese kulak verip büyük resme odaklanabilirsiniz.
Kendi kendine konuşmanın iki türü vardır:
Birincisi, küçük çocukların oynarken bilinçsizce kendi kendilerine konuşmasına ya da Kim Milyoner Olmak İster gibi televizyon programının yarışmacılarının yüksek sesle düşünmesine benzer.
Başkalarının yanında kendi kendimize konuşmak hoş karşılanmayabilir. Bu nedenle bu yönteme pek başvurmayız.
Ama çocuklarda bu kaygı olmadığından kendi kendilerine çok konuşurlar.
Araştırmalar bunun onların gelişiminde önemli bir yer tuttuğunu gösteriyor.
Gelişim psikologları, kendi kendine konuşmayı “ ben merkezli konuşma” olarak adlandırır. Yani bunun bilişsel olgunluğun bir işareti olduğuna inanırlar.
“Yüksek sesle düşünmenin”, düşüncelerimizi sıralamaya ve yoğunlaşmaya teşvik etmek için mükemmel bir yol olduğunu bilmeliyiz.
İkinci tür kendi kendine konuşma ise iç diyalogdur; spor muhabirinin futbol sahasındaki olayları yorumlaması gibi, kişinin kendi davranışlarını yorumlamasıdır ( tek fark futbolcuların spor muhabirinin yorumlarını duymamasıdır).
Oysa biz “iç moderatörümüzün” sesini sürekli duyarız.
Psikoloji alanında bunun, kendini sağlıklı değerlendirme yöntemi olduğu düşünülür. Ancak, pozitif ve negatif konuşmalar arasında bir ayrım vardır:
Olumsuz bir iç konuşma genellikle şu düşüncelerden birini içerir:
- Genelleme: “iki kez terk edildim- sürekli terk edileceğim”
- Aceleci sonuçlar: “ neden beni aramıyor? Bence benden hoşlanmıyor”
- Kendini suçlama: “bunu farklı şekilde yapmalıydım” veya “ben kötü bir insanım”
Olumlu konuşma, yukarıdaki düşünce kalıplarını kırma yeteneğine dayanır. Bu, dünyayı güzelleştirmekle değil, olumsuz düşünme döngüsünden kurtulmakla ilgilidir.
Örneğin, “Asla yapamam” demek yerine, “Bunun gerçekleşmesi için ne yapabilirim” diye sorun..
Günün sözü: “Kendi kendime konuşmak zekice bir sohbet için emin olduğum tek yoldur.”
Sevgiyle kalın