Kıraathane’de Atatürk yok..!
24 Haziran seçim sürecinin en tartışılan konusu kıraathaneler olmuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, CHP adayı Muharrem İnce'ye 'sakın araklamayasın” dediği projeydi Millet Kıraathaneleri. Henüz seçimler yapılmadan...
24 Haziran seçim sürecinin en tartışılan konusu kıraathaneler olmuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP adayı Muharrem İnce’ye “sakın araklamayasın” dediği projeydi Millet Kıraathaneleri.
Henüz seçimler yapılmadan İzmit’te ilki açıldı.
Mehmet Ali Paşa Mahallesi Gençlik Merkezi’nin alt katı kıraathane olarak düzenlendi.
Öğle yemeği için Gençtürk buluşma saatini geciktirince bir uğrayayım dedim.
“Bedava kek” olacak demişlerdi.
Kek yer, açlığımı bastırırım diye umuyordum.
Kıraathaneye gittim.
12.30’da içeride sadece çocuklar vardı.
Görevli aradım, bulamadım.
Mekanı dolaştım, kütüphanedeki kitapları inceledim.
Çocuklarla sohbet ettim.
Kek aradım, bulamadım.
Sonradan daha önce mekana gelmiş bir ziyaretçi buzdolabını açtı, keklerden bir tane ikram etti de kek yeme imkanım oldu.
Mekanı anlatayım.
7-8 bölümlük bir kütüphanesi var.
Kütüphanenin tarih bölümünde 15 Temmuz’la ilgili yazılmış neredeyse her kitap var.
Cumhuriyet dönemine, cumhuriyet tarihine ait ise tek bir kitap yok!
Biraz ilerledim, kütüphanenin yarısını kaplayan dini kitapların yanında bir adet Nutuk’a bir adet de Atatürk isimli İlber Oltaylı’nın kitabına denk geldim.
Hepsi bu.
Pek çok eleştiriyle karşı karşıya olan kıraathaneye daha fazla cumhuriyet kitabı koymak gerekirdi.
Bu büyük bir eksiklik olmuş.
Bir diğer eksiklik ise internet!
10 bilgisayar bulunan, dileyenlerin bilgisayar kullanabileceği mekanda Wi-fi bağlantısı yok.
Ben mekana geldikten yarım saat sonra gelen görevli söyledi, “Aceleye geldi. Eksiklerimiz var. Tamamlayacağız.”
Toplam 100-150 kitap bulunan kütüphane çok eksik.
Wi-fi olmadığı için bilgisayarlar kullanılamıyor, bu ayrı bir eksik.
Kekler ise facia.
Keklerin tamamı Pop Kek.
Oysa ben kakaolu Top Kek severim.
Şaka bir yana kek derken, ev yapımı kek hayal ediyordum.
Paketli kekleri görünce yıkıldım.
Bana kalırsa kıraathanelerin etrafında ikamet eden ev kadınlarına kek siparişi verilebilir.
Hem yerelde mikro ekonomi canlandırılır hem de ev yapımı kek ikramı ile yöresel kültür yaşatılabilir.
*
Kıraathanenin üst katına spor salonu yapılacakmış.
Hem erkekler hem de kadınlar için 2 ayrı bölümü olacakmış.
Güzel bir uygulama.
Ama bana kalırsa spor salonuna kadar kıraathanenin tuvaletleri yapılmalı.
Tuvaletler arızalı imiş.
Yahu kaç gün oldu mekanı açalı, bu ne arızası?!
*
Son olarak çocuklarla sohbet ettim.
20 dakika kitap okuyan çocuklara 1 saat playstation oynama hakkı veriyorlar.
Çocuklar okudukları kitapları görevliye anlatıyor ve playstation oynama hakkı kazanıyorlar.
Bu çok güzel bir uygulama.
Ama görevlileri uyarayım.
Siz yokken okudukları kitapları birbirlerine anlatıyorlardı.
5 çocuk, 5 ayrı kitabı okuyor.
Kitapları birbirlerine anlatıyorlar.
Her biri aniden 5 kitap okumuş oluyor.
5 gün boyunca birer saat oyun hakkı, ne ala!
Bu küçük uyanıklara dikkat etmek gerek.
*
Lafın özü, İzmit Kıraathanesi aceleye getirilmiş.
Cumhurbaşkanına yaranmak için seçim sürecinde apar topar açılmış.
Belediyeler bunu hep yapıyor.
Tramvay, Ormanya ve benzeri projeleri de aceleye getirip pek çok eksik varken açamadılar mı?
Belediye yöneticilerinde “kervan yolda düzülür” mantığı var.
Ama bilmiyorlar ki onlar Suudi Arabistan’da kervan yürütmüyor, belediye yönetiyor!
Bu kıraathane akıllıca yönetilirse, eksikleri giderilirse, tek bir zihniyete değil bütün topluma hitap eden geniş bir kütüphane ile hizmet verirse güzel bir iş ortaya çıkar.
Ötesi açılan mekan bir hizmet olmaktan çok yaldızlı bir tabela olur…
O restoranda büyük terbiyesizlik!
Temmuzu ortaladık, ağustosa doğru koşuyoruz.
Bunaltıcı bir nem var ancak güneş nazlı gelin gibi yüzünü pek göstermiyor.
Gün boyu bulutların arkasına saklanan aydınlık ara ara “merhaba” diyor.
Merhaba demesiyle veda etmesi de neredeyse bir oluyor.
Havadaki kasvet gelip geçici.
İnsanlardaki kasvet ise neredeyse bir ömür sürüyor…
Sokakta yürürken birbirine gülümsemeyi geçtim, artık insanlarda öyle bir kapalı hal var ki ticari işletmeler bile diğer insanlara kapılarını kapatabiliyor.
Bunun en son örneği İzmit’in önemli eğlence mekanlarından Leman Kültür’de yaşandı.
Mekanın işletmecisi İlhan Akkurt’un kasveti bütün kenti sardı.
*
Leman Kültür Kocaeli bir süre önce “Dame’sız girilmez” uygulamasını başlattı.
Leman Kültür’ün başka hiçbir şubesinde olmayan bu duruma vatandaşlar büyük tepki gösterdi.
2 gün önce yazdım.
Leman Kültür’e destek olmamız gerektiğini anlattım.
Okumayanlar için alıntıyayım;
“Mekana erkeklerin tek başına gelmesini istemiyorlar.
Evet bu istek eksik bir istek.
Akkurt ailesinin, Leman Kültür’ün bu uygulaması; ölmek üzere olan mekanı ayağa kaldırma çabasıdır. Ancak büyük bir eksikleri var.
Kocaeli öyle “dame’sız girilmez” gibi söylemleri pek kaldırabilecek bir kent değil. Onun yerine “önüne gelen giremez” deyin. Koyun kapıya güvenliği, eli ayağı düzgün olmayan, çevresine rahatsızlık verebileceği düşünülen, ipsiz sapsız takımını almasın içeri.”
*
Yazının özü buydu.
Bir de destek çağrım vardı.
Leman Kültür ve benzeri mekanlara destek olunması gerektiğini, kendi payıma düşen desteği vereceğimi ifade etmiştim.
Bugün öğle yemeği için Leman Kültür’e gittim.
Yanımda avukat dostum Mehmet Nazım Gençtürk vardı.
Mekana giderken şaka yollu, “Bizi de almazlarsa ne komik olur” dedi.
Komik oldu.
Almadılar.
Öğlen saat 13.00…
Mekan bomboş.
Tek bir masa bile yok.
“Pizza mı yesek, makarna mı” diye tartışarak mekanın kapısına kadar gittik.
Kapıda bizi beyaz tişörtlü, izbandut gibi bir görevli karşıladı.
Aile konseptine geçtiklerini söyledi.
“Çok fazla kavga oluyordu” dedi.
Mekanın bomboş olduğunu, birimizin gazeteci birimizin avukat olarak görev yaptığını, kendi kendimize kavga edemeyeceğimizi dile getirdik.
Mekana alamayacağı konusunda ısrarcı davrandı.
Yetkili biriyle görüşmek istediğimizi söyledik.
Yetkili kimsenin olmadığını belirtti.
Ayrıldık.
Hani şu size önce “gitmeyin” sonra da “gidin ama yemek katına çıkmayın” dediğim 41 Burda AVM var ya, işte oraya doğru yola çıktık.
Size “gitmeyin” dedim ama maşallah ben bir haftadır buradan çıkmıyorum.
Barista Plus’tan gayri eli ayağı düzgün bir mekan yok çünkü İzmit’te…
*
41 Burda’ya doğru yola çıktık.
Gençtürk, Leman Kültür ve benzeri işletmelerin mekan boşken dame uygulaması yapmasının hukuka aykırı olduğunu, mekana alınmayarak rencide olduğumuz için tazminat davası açabileceğimizi, emsal kararlar olduğunu söyledi.
Leman Kültür’ün genel merkezini aradım ve şikayet birimine durumu anlattım.
İşletmeci Akkurt ailesini uyardıklarını, işletmecisinin uygulamayı sona erdireceğinin sözünü verdiğini ilettiler.
Uygulamanın sona ermediğini, devam ettiğini belirttim.
1 hafta içerisinde çözülmezse hukuk yoluna başvuracağımızı ifade ettim.
İşletmeci uygulamayı sona erdirmezse sözleşmelerini sona erdireceklerini ve yeni bir işletmeci ile farklı bir adreste hizmet verebileceklerini anlattılar.
*
Ben Leman Kültür için üzerime düşeni yaptım.
Destek olmak için öğle yemeğinde bu mekanı tercih ettim.
Onlar terbiyesizliklerini sürdürmeyi tercih ettiler.
Kapıdaki iri yarı personelin suçu yok.
Ona talimat vermişler, “Sizi içeri alırsam işimden olurum” diyerek durumun içler acısı halini anlattı.
*
Buradaki bütün eksi Akkurt ailesinindir.
Bu kentte doğmuş büyümüş, meslek sahibi olmuş avukat ve gazeteciye kapıları kapalı olan, iki erkek öğle yemeği yemek isteyenleri mekana almayan Akkurt ailesi büyük bir terbiyesizliğin mimarı olmuşlardır.
Bu terbiyesizlik giderilmezse zaten o mekan çok yaşamaz.
Bizim derdimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek.
Akkurt ailesi bir an önce bu uygulamaya son vermeli, kent kamuoyundan özür dilemeli ve en iyi ihtimalle önerime, “eli ayağı düzgün olmayanlar mekana giremez” fikrinde çalışmalarına başlamalı.
Aksi halde, Leman Kültür sözleşmesini feshedebilir.
Daha da kötüsü Leman Kültür yeni bir işletmeci, alkol servis edilebilecek yeni bir mekan bulamayabilir.
Bu durumda Akkurt ailesi çok bir şey kaybetmez.
Zaten pek çok alanda faaliyet gösteriyorlar.
Onlara bir restoranın kapanması çok dokunmaz.
Bu durumda kaybeden İzmit eğlence hayatı olur.
Kaybeden İzmitliler olur.
Yazık…
FİLM ÖNERİSİ
Her geçen gün teknolojiyle iç içe geçiyoruz.
Akıllı klavyeler biz “leb” yazmadan kuruyemişin tarihçesini ortaya döküyor.
Akıllı arama motorları ilgi alanlarımızı, istediklerimizi biliyor; buna göre öneriler ve reklamlar servis ediliyor.
Bunun bir adım sonrası bizim gibi konuşan, bizim bildiklerimizi bilen, sevdiklerimizi seven, sesimizi taklit edebilen makinalar.
İşte Transcendence (Evrim) bu konuyu ele alıyor.
Konu kısaca şöyle;
Dr. Will Caster, yaptığı çalışmalar ile bir bilge, insandan daha üstün bir süper bilgisayar yapmaya girişir.
İnsan beyninden daha üstün bir bilgisayar yaratılmasını istemeyen radikal bir grubun saldırısına uğrayacaktır.
Başrolünde Johnny Depp'in oynadığı filmde Rebecca Hall ve Paul Bettany, Depp'e eşlik ediyor.
İMBD puanı 6.3.
Oldukça düşük.
Ancak Johnny Deep ve Rebecca Hall efsane bir senaryoyu ete kemiğe büründürüyor.
Film, modern zamanlarımız üzerine derin bir sorgulama yapmamızı sağlıyor.
Bu akşam kendinize vakit ayırın; izleyin.
GÜNÜN SÖZÜ
Artık yeni hiçbir şey yok . İcat edilebilecek her şey icat edildi.
Charles Duell - Amerika Patent Dairesi Başkanı, 1899