Kadın cinayetleri

Hem dünyada hem de Türkiye’de her yıl binlerce kadın yaşamını yitiriyor. Özellikle son yıllarda artış gösteren şiddet ve taciz olayları sosyal medyanın da etkisiyle geniş kitlelere yayılıyor. Sosyal medya ile birlikte şiddet ve taciz olaylarında gereken cezaların verilmesi için kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. Hukukun yetersiz görüldüğü durumlarda, öldürülen ya da tecavüze uğrayan kadınlar için protestolar düzenleniyor, yürüyüşler yapılıyor. Ancak maalesef kadın cinayetleri hala devam ediyor.

Bu topraklarda cinayet her zaman var olmuştur. Vahşice işlendiği bilinen 1702'deki ilk kadın cinayetinin kurbanı ise dul kaldıktan sonra tekrar evlenmiş bir kadın, katil de zamanın meşhur bir şeyhidir.

Aşk, umutsuz ve tek taraflı bağlılık, para, geçimsizlik, anlaşmazlık, töre yahut cinnet getirme gibi daha birçok sebeplerle geçmişten bugüne kadar dünya kadar cinayete şahit olmuşuzdur

Balkan Harbi'nde elimizden çıkan topraklarımızı terk edemeyen ve canlarını kurtaramayan soydaşlarımızın bazıları işgalci askerlerin vahşî saldırılarına uğramış, erkekleri cephede oldukları için köylerde korumasız kalan kadınların başına her türlü felâket gelmiştir. Tarihler, hamile kadınların karınlarının yarılıp yavrularının süngülerin ucuna geçirildiğini bile yazarlar.

İlk cinayet, İstanbul'da 1702'de yaşanmıştır. Kurban dul kaldıktan sonra tekrar evlenmiş bir kadıncağız, katil de kadının kocası olan bir şeyhtir!

Tahtta, İkinci Mustafa vardır. Padişah, 1699'da imzalanan ve devlete büyük topraklar kaybettiren Karlofça Antlaşması'nın getirdiği geçici barışın ve sakinliğin ardından İstanbul'u bırakıp Edirne'ye gitmiştir ve günlerini orada geçirmektedir.

İstanbul, 1702'de herkesi şaşırtan ve tüylerini diken diken eden bir cinayet ile sarsılır...

Hadise, Davutpaşa taraflarında yaşanır. Kadırga semtindeki Sokollu Mehmed Paşa Tekkesi'nin şeyhi Karabaş Ali Efendi'nin Manevî adında bir oğlu vardır. Babası gibi dinî tahsil gören Manevî Efendi, İkinci Mustafa'dan önce tahtta bulunan ve 1695'te vefat eden İkinci Ahmed zamanında "hünkâr şeyhi", yani "saray şeyhi" olmuş, vaazları ve etkili konuşması ile hayli tanınmıştır.

İstanbul'un büyük camilerinde vaizlik eden Manevî Efendi, uzun çabaların ardından Davutpaşa'da surlara bitişik bir evi elde edip yerleşmiş hemen evlenmiştir. Karısı, Yedikule'de "dizdar" denen kale kumandanının güzelliği ve zenginliği dillere destan olmuş dul karısıdır.

Olan işte o anda, tabut mezarlığa götürüldüğü sırada olur! Cenazeyi taşıyanların karşısına yolda bir kadın çıkar, "Bu kimin cenazesidir?" diye sorar ve "Şeyh Efendi'nin hanımıdır, dün gece vefat etmiş" cevabını alınca haykıra haykıra ağlamaya başlar. Ölen kadının çok yakın arkadaşı olduğunu, bir gece önce kadını ziyarete gittiğini, birkaç saat oturduklarını ama evine döneceği sırada kadının kendisine "Beni yalnız bırakma ne olursun!" diye yalvardığını söyler.

Bu kadın bu kadarla da kalmaz, İstanbul'un idaresinden sorumlu olan sadrazam vekilinin de huzuruna çıkar ve iddialarını tekrar eder.

İşin içinde bir tuhaflık olduğunu farkeden sadrazam vekili, adamlarını mezarlığa gönderir, adamlar cesedi muayene etmeleri için yanlarına birkaç kadın alırlar ve definden hemen önce tabut açtırılıp cenaze gözden geçirilir.

Görüntü, korkunçtur! Kadının boğazında ip yarası vardır, başı ve elleri yara-bere içerisindedir, burnu yırtılıp paramparça edilmiştir, üstelik cenaze kefenlenmemiş, alelâde bir çarşafa sarılmıştır!

Şeyh Manevî Efendi yaka paça hemen sadrazam vekilinin huzuruna çıkartılır ve "Bu işte bir tuhaflık var, cenazeyi mezara koymadan önce iyice bakın" diye uyaran kadın ile yüzleştirilir. Manevî Efendi karısının bir gün önce şikâyetçi kadınla beraber olduğunu kabul eder ama cinayetten haberdar bulunmadığını söyler. Üstelik hem suçlu hem güçlü şekilde bir iş eder ve şikâyetçiden davacı olur!

Şeyh Manevî Efendi bütün bağırıp çağırmasına ve üste çıkma çabalarına rağmen kimseyi ikna edemez. Deliller zaten aleyhindedir, üstelik mahalle halkı da şeyhin karısına kötü muamele ettiğini söyleyince kadının akrabalarının gelmesine ve cinayetin tam olarak aydınlatılmasına kadar Manevî Efendi'yi zindana atarlar.

Ama, tahkikat devam ederken Şeyh hastalanır, zindanda ölüverir! Kader…..

Türkiye’de 2015 yılında 309’u silahlı toplam 414 kadın, 2016 yılında 317’si silahlı toplam 367 kadın, 2017 yılında 371’i silahlı toplam 387 kadın, 2018 yılında ise 341’i silahlı toplam 391 kadın öldürüldü.

Kadınların öldürülmesinin genel sebebi ise eşlerinden/ sevgililerinden ayrılmak ya da boşanmak istemeleri.

Son olay Muğla’da oluyor, Pınar GÜLTEKİN in kayıp olduktan sonra cesetinin bulunması ile ortaya çıkıyor. Eski erkek arkadaşı evli bir şahıs, Pınar’ın ayrılmak istemesinden sonra çok sinirleniyor ve öldürüyor.  Öldürdükten sonra da cesedi ne yapacağını düşünüyor. Bir bidona koyup beton döküyor. Bu şahıs toplumda bir işyeri var, Bar işletmecisi.

Biz bu insanlarla toplum içinde birlikte yaşıyoruz. Sevdiğini söylediği kıza bunu yapabilen, kim bilir barda hesaba itiraz edilse ne yapacak.

Bunları sadece cezai kurallarla çözemiyoruz. Başka evet başka eksiklerimiz var sanırım.

Sağlıkla yaşayın değerli okurlarım.

Dr. Erhan UYSAL

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Erhan Uysal - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Barış gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Barış gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Barış gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Barış gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Körfez Belediye Başkanı kim olsun?
Tüm anketler