Hadi hepimiz 10 MART 2020 SALI gününe dönelim!!!

Şimdi gözlerimizi kapatıp 10 Mart 2020 Salı gününü hatırlamaya çalışalım.. yani ülkemizde ilk vakanın tespit edilmesinin hemen bir gün öncesini..

Her zamanki gibi yetmeyen bir uykudan uyandık erken saatlerde.. yüzümüzü yıkamamıza rağmen hala ayılamadan çabucak hazırlandık her birimiz..

Belki o sabah çoğumuz kahvaltısını bile yapmadan bindi arabasına ya da toplu taşıma aracına..

Doğru işimize gittik.. her gün aynı işleri yapmış olmanın verdiği rehavetle, sıkıntıyla gömüldük yaptığımız işlere.. bir an önce mesaimizi bitirmenin derdine düşüp saatleri bitiriverdik alelacele..

Kimimiz layıkıyla yerine getirdi görevini, kimimiz salla pati.. sonuçta hepimiz ettik akşamı..

Eve vardığımızda ilk ziyaret ettiğimiz mutfak oldu.. hem bedensel hem de zihinsel yorgunluğa en iyi gelecek olan yemeklerle ödüllendirdik kendimizi..

Ve hemen ardından ev ritüellerini bir bir yerine getirmek için programlanmış gibi, geçtik televizyonun karşısındaki koltuğa.. uzatıp ayaklarımızı kocaman bir ohhh çekerken en güzel anı yaşadığımızı hissettik..

Ev halkıyla sohbetlerimize eşlik eden çayı yudumlarken geçen saat canımızı sıkmaya yetti bile.. çünkü yine sabah olacak ve biz yine müthiş bir koşturmaca içinde kaybolacaktık.. kendimiz olduğumuzu hissettiğimiz 3 saatin bitmemesi için zamanı durdurabilirdik oysa..

Ama durduramadık.. çünkü hiçbir insan gücü yetmezdi buna ..

Ta ki 11 Mart 2020 Çarşamba gününe kadar..

İlk vakanın ülkemizde de tespit edildiğini duyduğumuzda endişendik hepimiz, korktuk, kaygılandık, panikledik..

Çünkü her akşam haberlerde, diğer ülkelerdeki vaka oranlarını takip ederken içten içe dehşete düştüğümüz, türlü türlü felaket senaryoları yazdığımız salgın artık içimizdeydi..

Aynı dili konuştuğumuz bir insanda var olması, onun çevresine bulaştırması, onlardan bir başkasına, başkalarından başka başkalarına ve sonra bize, bizden sevdiklerimize, gözümüzden sakındığımız evladımıza, annemize, babamıza, dedemize, nenemize..

Ve zaman işte o an DURDU..

O günden bugüne alınan önlemler, evde kal çağrıları, işsiz kalma korkusu, temel ihtiyaçları karşılayamama, değişen hayat şartlarımız, belirsizlikler, artan vaka sayıları…

Hepsi bir bir ağırlaştırdı üzerimizdeki yükü.. büktü belimizi, düşürdü kollarımızı, kıstı sesimizi..

Sadece bizim sesimizi değil, tüm dünyanın kısıldı sesi.. şu an her şey renksiz, cansız gibi..  

Kötü olaylar yaşarken hiç bitmeyecek gibi gelir insana bazen..

1999 depreminde

olduğu gibi.. evimiz yıkılmamıştı çok şükür.. ancak tedbir amaçlı çoğu insan gibi bizde bir yıl evimizin hemen karşısında kurduğumuz çadırda kaldığımız dönemi hatırlıyorum şimdi.. o günlerden bazı sahneler hala çok canlı zihnimde..

örneğin; annemin artık hiçbir zaman gerçek bir mutfakta yemek yapamayacağını düşünürdüm, küçük tüpte makarna yapışını izlerken..

yer yatağına her uzandığımda gerçek bir yatağımın olmayacağını artık kabul etmiştim mesela.. etmiştim etmesine ama yinede ağlardım sessizce.. bir daha asla evimize giremeyeceğimizi, eski günlere dönemeyeceğimizi, 16 Ağustosta güldüğüm gibi bir daha gülemeyeceğimi düşünürken..

şimdi bakıyorum da izleri hala canlı olsa da koskoca 21 yıl geçmiş üzerinden..

bugün yaşadığımız bu zor günlerde geçecek elbette bize ne kadar zor gelse de..

yeter ki biz sağlıklı olalım..

yeter ki sevdiklerimiz sağlıklı olsun..

iş kaygısı, aş kaygısı ancak siz bu hayatta var olursanız önemli.. sağlığımızdan olduktan sonra hiçbir şeyin kıymeti olmayacağı gibi işin de, aşın da önemi olmayacak..

biz hep beraber daha güçlüyüz ve aldığımız tedbirlerle daha da güçlü olacağız..

inancımızı kaybetmeden, sabır ve sebatla bu süreci atlatıp, güzel günlerin kapısını tertemiz ellerle açacağız..

Ne demiş Reşat Nuri GÜNTEKİN;

“En uzun,

en çaresiz geceni düşün.

Sabah olmadı mı, oldu.

Yine olur.”

Sağlıkla, sevgiyle kalın,,  

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Aysun Özcan - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Barış gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Barış gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Barış gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Barış gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

05

Eda - Betül Hocam çok teşekkür ediyorum gerçekten umut dolu bu yazınız için, güzel günlerin geleceğine dair inancım kat be kat arttı kalemize sağlık

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 28 Mart 12:51
04

Yasemin köken - İnşAllah betül hocam bugünlerde geçicek yazmaya devam ederseniz buradan bizlere destek olmuş olursunuz güzel günler göreceğiz inanıyorum teşekkürler hocam

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 28 Mart 12:51
03

Pelin - Öyle günlerden geçiriyoruz ki kalbimiz içimiz kapkara. Bu satırları okumak, tekrar tekrar okumak ne iyi geldi, elbet aydınlıklara çıkacağımızı, bugünlerin geride kalacağını hissettirdi bana. Kalbinize elinize sağlık değerli Hocam

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 28 Mart 12:51
02

İzmitlimmm - Yazılarınızı okurken her cümlesi insanın gözünde canlanıyor. Sonra bir ümit oluyor geçecek dediğinize. İnsana güven veren bir tarafınız var gerçekten. Teşekkür ederiz.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 28 Mart 12:51
01

Aslıhan - Betül hocam,yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum Şu günlerde nasıl iyi geliyor.Lütfen yazmaya devam edin kaleminize sağlık

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 28 Mart 12:51


Anket Körfez Belediye Başkanı kim olsun?
Tüm anketler