Çürümüş duayen!

Boşuna gömmüyorlar ölüleri…

Kötü koku yayar yoksa, kurda kuşa yem olur…

Çürür, çürüdüğüne gelip geçen şahit olur…

Bu nedenle kapatmak gerek üzerini…

Vadesi dolanın üzerine toprak atmak gerek ki onu en son gördüğümüz gibi hatırlayalım…

Ruhunu, yaptıklarını, bıraktıklarını yaşatalım…

***

İnsan sadece bedenen ölmez…

Ruhen de ölür…

Karakter olarak, kişilik olarak da ölür…

Vicdanen ölür, ahlaken ölür, mesleğinde ölür…

Ama inatla öldüğünü kabullenmez…

Çürüdüğünü fark etmez, kendinden gelen kötü kokuyu başkalarından bilir…

Ruhundaki çürümeyi görmez, devrinin bittiğini, devrini bitirdiğini kabullenmez…

***

Bu ölülerin genci, yaşlısı olmaz…

Vadesi dolmuşsa eğer; genç yaşlı demeden atmak gerek üzerine toprağı…

Kişilik gitmiş, ahlak gitmiş, ruhu bozulmuş, karakteri bozulmuş; bu saatten sonra yaşatmaya, itibar etmeye gelmez; çürür, kokar, iğrendirir…

Bulunduğu mesleği de ortamı da toplumu da çürütür…

Tıpkı bizim meslekte olduğu gibi…

Bu mesleğin içinde ruhunu, kalemini, karakterini; bir duble rakıya, paraya, güce satan da var, kiralayan da… Daha düne kadar savunduğu düşüncelerden sapan da var, hangi kaba girse onun şeklini alan da..!

Genci, yaşlısı; duayeni, çömezi…

Fark etmiyor…

Ruhu, karakteri erken mevta olmuş…

Ama gelin görün ki şekline büründüğü her görüşten itibar görmeyi sürdürüyor…

Şekil bozuk, şekil düzgün fark etmez; şekilden şekile giriyorsa; çürümüştür, cıvımıştır…

İtibar göstermeyeceksiniz, yaşatmayacaksınız, çürümüşlüğüyle baş başa bırakacaksınız… Ya da daha fazla çürümesin diye ona en büyük iyiliği dikkate almayarak yapacaksınız…

Aksi takdirde girdiği kabı da bulaştığı ortamı da kokutur…

***

Bu mesleğin okulunu okumuş ya da alaylı…

Fark etmez, meslek ilkelerine bağlı, ahlakından, karakterinden ödün vermeden, dik duruşla bu işi yürütenler çürümez…

Onlar, yaşı kaç olursa olsun baş tacımızdır…

Ama kendinden başkasını gazeteci görmeyen, daha düne kadar internet gazeteciliğini aşağılarken bugün o mecradan ağzından salyalar akıtırcasına küfürler düzen zatlar, bırakın baş tacı yapılmayı; adam yerine konulmayı hak etmiyor.

Hele ki dün yazdığı bir köşe yazısında bir anneye, bir gazeteciye ağza alınmayacak küfrü edecek kadar küçülen, un ufak olan zat; ne saygıyı, ne itibarı ne gazeteci denilmeyi hakkediyor…

***

Bu kentin sokaklarında başı dik, alnı ak, itibarlı bir şekilde gezerdin bir zamanlar…

Örnek alınırdın, gıpta edilirdin, idol görünürdün…

Ama şimdi bu mesleğin itibarını satan, sattığın itibar ile kendini de kiralayan, girdiğin kabın şekline bürünen, yazılarında cinsiyetçi, fizikçi bir yaklaşımla sanatın bile içine eden birisin… Sen gazeteciliği siyah beyaz sayfalarda bırakmışsın…

Sen, şişenin dibine vurayım derken iyice dibe vurmuşsun…

Yazık etmişsin kendine de bir zamanlar örnek alınan gazeteciliğine de…

Öldün, kabullenmedin…

Daha fazla çürüme gözümüzün önünde…

Mide bulandırıyorsun…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Yılmaz Karabıyık - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Barış gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Barış gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Barış gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Barış gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Anket Körfez Belediye Başkanı kim olsun?
Tüm anketler