'Kahvemi içmeden konuşma lütfen' Güne kahvesiz başlayamayanların bilimsel olmayan hikâyesi
Henüz sabah saatleri, gözler ise yarı açık. Uyku ile uyanıklık arasında içten gelen bir dürtüyle mutfağa doğru adımlarımızı atmaya başlıyoruz. Önceliğimiz su içmek değil, tek ihtiyacımız olan kahve! Peki neden? Kahve olmadan güne başlayamamanın sebebi ne? Gelin, güne kahvesiz başlayamayanların bilimsel olmayan hikâyesine göz atalım
Kahve içmeden güne başlayamayanların sayısı hiç de az değil.
Öyle ki kahve içmeden ayılamadığını ve hatta kimseyle iletişime
geçemediğini söyleyenler bir hayli çok. Bir gün kahve içmeden
dışarı çıkarsak neden pasif agresif davranma eğilimi gösteriyoruz?
Sebebini merak ettiniz mi? Eğer siz de kahvesiz güne
başlayamayanlardansanız doğru yerdesiniz!
Gelin, birlikte çözelim bu milli meseleyi…
“Ben şu an başlamadım” savunması
Kahve, zihnimizde bir tür gün başlatma düğmesi görevi görüyor. Yani içmedikçe resmi olarak gün başlamış olmuyor. Kahve içmeden önce işe başlamak, bilgisayarı fişe takmadan "neden ekran gelmiyor?" diyerek sinirlenmek gibi. Buna kafeinden çok “ben şu an güne başlamadım” savunması da diyebiliriz.
Sabah kuşanması!
Kahve kupası, bazıları için sabah zırhı gibi bir yere sahip. Kupayı eline alıp etrafa boş boş bakmak, gündelik yaşama karşı yapılan pasif bir direniş gibi. "Henüz hazır değilim, lütfen başlatma beni" demenin şekli diyebiliriz.
Sabah insanı olmayanlar…
Kimisi için erken uyanmak kimisi için de sabah saatleri genel olarak zorlayıcı olabiliyor. Uykusunu bir türlü açamayanlar için kahve medeni bir çözüm de diyebiliriz. Yani sen de sabah insanı değilsen, kahvesiz yapamıyor olabilirsin.
Hollywood etkisi
Kabul edelim ki romantik komediler, dedektifler, yalnız yazarlar... Hepsi güne bir fincan kahveyle başlıyor. Yatağında kahve içerek güne başladıklarını bile gördük! Belli ki bir Hollywood etkisi söz konusu. Tek fark bizimki film değil…
Bırakılmak istenmeyen bir alışkanlık
Kahve içince ayılıyor muyuz? Çoğu kez bu da mümkün olmuyor. Bazıları fincan sayısını abartabiliyor da! Ama içmediğimizde eksik hissediyoruz. Çünkü bu noktada mesele kahve değil, kahve içtiğimiz an. Kokusuyla, fincanıyla ve içinde bulunduğumuz o anla bırakmak istemediğimiz bir alışkanlık diyebiliriz.