Dilovası’ndaki patlamayı mecliste taşıdı “Bu bir cinayettir”

Dilovası Belediyesi aralık ayı olağan meclis toplantısında gündem dışı konuşan DEM Parti Dilovası Belediyesi Meclis Üyesi Mehmet Gülek konuşarak, “Dilovası’nda yaşanan bu bir kaza değil cinayettir” dedi

Dilovası Belediyesi aralık ayı olağan meclis toplantısı bugün gerçekleştiriliyor. Ercan Dalkılıç Kültür Merkezi’nde gerçekleşen meclis toplantısına Dilovası Belediye Başkanı Ramazan Ömeroğlu başkanlık etti. Açılış ve yoklama ile başlayan mecliste gündem maddelerini oylanmasının ardından gündem dışı konuşan DEM Parti Dilovası Belediyesi Meclis Üyesi Mehmet Gülek konuşarak, “8 Kasım 2024 günü Dilovası'nda bir parfüm dolum ve üretim tesisinde meydana gelen patlamada, 3'ü çocuk toplam 7 insan hayatını kaybetti. O gün yalnızca 7 can toprağa düşmedi; o gün bu memlekette insan hayatının nasıl ucuzlatıldığının, denetimsizliğin nasıl bir yönetim biçimine dönüştüğünün ve sermaye ile belediye dahil diğer kamu kurumlarının ortak kâr hırsı nasıl çocukları bile öldürebildiğinin fotoğrafı ortaya çıktı. Bu olay bir kaza değildir. Bu olay bir ‘talihsizlik’ hiç değildir. Bu olay açıkça ve tartışmasız biçimde bir iş cinayetidir.

“Ruhsatı belediyemiz tarafından verilmiş”

Ve bu cinayet, tek bir kişinin değil; bir sistemin, bir ihmaller zincirinin, görevini yapmayan kurumların ortak ürünüdür. Ve maalesef bu kamu kurumlarında vicdanıyla kendi isteği ile ihmallerde kendisini sorumlu tutup istifa eden bir tek kişi yok. Bugün hepimizin yüzüne bakarak sorması gereken soru şudur: 3'ü çocuk 7 insan göz göre göre nasıl öldü? Bu tesis parfüm üretimi ve kimyasal dolum faaliyeti yürütmesine rağmen, mevzuata göre 1. sınıf iş yeri ruhsatı alması gerekirken 3 sınıf ruhsatla çalıştırılmıştır. Bu tek başına bile ağır bir suçtur. Çünkü 1. sınıf ruhsat; yangın, patlama, kimyasal sızıntı ve çevresel felaket risklerine karşı en üst güvenlik tedbirlerini zorunlu kılarken. Buna rağmen bu tesise yangın merdivensiz yangın sprink hatı olmadan hatta yangın tüpü bile olmayan korunaksız bir yere işletme ruhsatı belediyemiz tarafından verilmiş. Daha da ağır olan şudur: Bu tesise itfaiye uygunluk raporu olmadan ruhsat verilmiştir.

“Güvencesiz işçiler çalıştırılmıştır”

Yanıcı ve patlayıcı maddelerle çalışılan bir yerin itfaiye raporsuz faaliyetine izin verilmesi, sadece idari bir eksiklik değil, doğrudan kamu güvenliğini tehlikeye atan bir karardır. Bu işletmede: SGK'sız, güvencesiz işçiler çalıştırılmıştır. Hiçbir düzenli iş sağlığı ve güvenliği denetimi yapılmamıştır. Patlamaya karşı hayati öneme sahip elektrik tesisatı denetlenmemiştir. Yangın, gaz, kimyasal ve patlama risklerine dair hiçbir etkin kontrol mekanizması işletilmemiştir. Ve bütün bunlar olurken, bu tesis: İŞKUR binasının hemen yanında, SEDAŞ'ın dibinde, kamu kurumlarının ortasında faaliyet yürütmüştür. Yani bu işletme dağ başında, kuytuda değil; herkesin gözü önünde, devletin tam ortasında çalışmıştır. Buna rağmen yıllarca kimse görmemiş, kimse duymamış, kimse denetlememiştir. Aslında denetlenmiş denetlemeye giden görevliler ellerinde tutanak ile çıkmak yerine özel hazırlanan parfüm kutularıyla çıkmış. İşte bu yüzden sorumluluk yalnızca işletme sahiplerinde değildir.

“Hayatını kaybedenlerin 3'ü çocuktu”

Burada; Ruhsata onay verenler Denetim yapması gerekirken yapmayanlar, Eksikleri görüp tutanak tutmayanlar, Kapatma ve faaliyet durdurma yetkisi olup da kullanmayanlar, Göz yuman, görmezden gelen, sessiz kalan tüm kamu görevliler bu ölümün ortağıdır. Bunların başındaki yöneticiler hukuki sonucu beklemeden sorumluluklarının gereğini yerine getirerek derhal istifa etmelidirler. Bugün şunu açık ve net söylüyorum: Eğer bu tesis doğru sınıfta ruhsatlandırılmış olsaydı, eğer itfaiye raporu olmadan tek gün bile çalıştırılmasaydı, eğer tek bir işçi bile sigortasız çalıştırılmasına izin verilmeseydi, eğer elektrik ve yangın denetimleri mevzuata uygun yapılmış olsaydı, Bugün 7 can yaşıyor olacaktı. Bugün burada sadece hukuku değil, vicdanı da konuşmak zorundayız. Hayatını kaybedenlerin 3'ü çocuktu. Bu çocuklar ne bir ihmaldir istatistikte ne mevcut dosyada bir rakam. Onlar sabah işe değil, hayata tutunmaya gitmişlerdi.

“Denetimler kağıt üzerinde kalmış”

Ama onları koruması gereken sistem, onları ölüme teslim etti. Türkiye'de bugün işçiler ucuz iş gücü, kadınlar güvencesiz emek, çocuklar ise korunmasız çalışma alanlarının kurbanı haline getirilmiştir. Denetimler kağıt üzerinde kalmış, cezalar göstermelikleşmiş, sorumlular ise çoğu zaman cezasızlık zırhı ile korunur hale gelmiştir. Dilovası bu düzenin en ağır bedelini ödeyen ilçelerden biridir. Sanayi ile iç içe, yaşam alanlarıyla üretim alanları arasına hiçbir güvenlik hattı konulmamış bir ilçede yaşıyoruz. Burada insanlar evine sağ girip sağ çıkmayı artık şansa bırakılmış bir hayata mahkûm edilmiştir. Buradan açıkça ilan ediyorum: Bu dosyanın "taksirle ölüme sebebiyet" gibi hafif maddelerle kapatılmasına izin vermeyeceğiz. Bu olay olası kast kapsamındadır. Çünkü bu bir kaza değildir. Bugün ruhsat verilirken bu risk bilinmektedir, tehlike bilinmektedir, eksikler bilinmektedir; buna rağmen üretim durdurulmamış, faaliyet devam ettirilmiş, insanlar göz göre göre ölüme gönderilmiştir.

“Kaybettiklerimizi geri getiremeyiz”

Bu aynı zamanda bir kamu yönetimi suçudur. Görevini yapmayan her kurum, uygulamayan her yetkili, bu facianın zincirinde bir halka olarak tarihe geçmiştir. Ben bugün bu konuşmayı yalnızca bir yakınımı kaybetmiş biri olarak değil; 3'ü çocuk 7 insanın hesabını sormak için, bu kentte bir daha böyle ölümler yaşanmasın diye yapıyorum. Bu meclisin görevi sadece "başsağlığı" dilemek değildir. Bu meclisin görevi; Gerçeğin üstünü örtmek değil, Sorumluluğu yaymak değil, Suçu küçültmek değil, Hesap sormaktır. Bugün susarsak, yarın yeni cenazelerde yeniden konuşmak zorunda kalacağız. Bugün sorumluları ortaya çıkarmaktan kaçarsak, yarın başka çocukların fotoğraflarına bakarak yine "keşke" diyeceğiz. Ben buradan tüm yetkili kurumlara, savcılıklara, bakanlıklara, barolara, meslek odalarına, ulusal basına sesleniyorum: Bu dosyanın peşini bırakmayın. Bu dosya kapanırsa, bu ülkede hiçbir işçinin, hiçbir çocuğun can güvenliği kalmaz. Kaybettiklerimizi geri getiremeyiz.

“Ruhsat verilmesinin dayanağı nedir?”

Ama adalet sağlanmazsa, bu sistem yeni ölümler üretmeye devam eder. Ve bu ölümler artık kader değil, bile isteye işlenen suçlar olur. Şimdi burada belediye başkanına birkaç soru sormak istiyorum. Söz konusu parfüm dolum tesisine itfaiye uygunluk raporu olmadan ne karşılığında ya da ne düşünerek ruhsat verdiniz böyle bir işletmeye konut alanında ruhsat vermenin suç olduğunu bilmiyor muydunuz? 2. Söz konusu tesise 1.sınıf ruhsat verilmesi gerekirken 3. Sınıf ruhsat verilmesinin hukuki dayanağı nedir? Ruhsat düzenlenirken işyerini yerinden kontrol ettiniz mi? Kontrol edildiyse tutulan raporu bize ve kamuoyu ile paylaşacak mısınız? Kontrol edilmeden rapor tutulmadan ruhsat düzenlendiyse bunun hukuki dayanağı nedir? Birkaç sefer aldığınız araç hibeleri içerisinde reviva kozmetik firmasının hibe ettiği araçlar varımdır. Cimer şikayetleri Kaymakamlık tarafında belediyeye bildirilmesine rağmen cimer şikayetinin dikkate alınmasına kim neden engel oldu?

“İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?”

Son olarak belediye başkanı olarak belediyenin bunca zafiyetine ve ihmal zincirinin sorumluluğunu üzerinize alıp istifa etmeyi düşünüyor musunuz? İstifa bir ceza değil, sorumluluğun ciddiyetini kabul etmenin ve kamu vicdanına saygının bir göstergesidir. Dünyanın birçok yerinde böylesi bir facianın ardından ilgili makamların derhal görevlerini bırakması beklenir. Çünkü kamu görevi sadece yetki değil, aynı zamanda sonuçları ağır olan bir yükümlülüktür. Toplumun beklentisi adalet, şeffaflık ve hesap verebilirliktir. İhmaller zinciri ortadayken tek bir makamın bile sorumluluk üstlenmemesi ise bu ülkenin en derin yaralarından birini yeniden kanatıyor. Belediyenin tüm bu ihmalleri direk belediye başkanına yazar bunları dikkate alarak tekrar soruyorum istifa etmeyi düşünüyor musunuz?” diye sordu

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber