Küçükkaya: Düşük profilli insanların siyasette önü açıldı
CHP İzmit eski İlçe Başkanı Mehmet Ümit Küçükkaya, gençlik kolları başkanlığından milletvekili adaylığına uzanan süreci, parti örgütünün bugünkü durumunu değerlendirdi. Küçükkaya, “Herkes bir alt noktasına düşük profilli insan aramaya başladı veya düşük profilli insanların siyasette önü açıldı” dedi
Bu haftaki konuğumuz CHP’de İl Gençlik Kolları Başkanlığından İzmit İlçe Başkanlığına ve il yöneticiliğine kadar birçok kademede görev yapan Mehmet Ümit Küçükkaya oldu.
“İlçe başkanlığı yaptığınız dönemdeki CHP Kocaeli’nin örgüt yapısıyla bugüne gelinen nokta arasında fark var mı? Ayrıca CHP İl ve İzmit İlçe Başkanı'nı nasıl buluyorsunuz?” sorusunu yönelttiğim Küçükkaya, siyasette düşük profilli insanların önünün açıldığını belirterek, “Recep Tayyip Erdoğan, Binali Yıldırım'ın elini kaldırdığında ne demişti? Bir kelime söylemişti. Düşük profilli başbakan diye. O gün Türk siyasetine rahmet okudu. Bunu sadece CHP için söylemiyorum. Herkes bir alt noktasına düşük profilli insan aramaya başladı veya düşük profilli insanların siyasette önü açıldı. Bu dönemdekileri eleştirmek açısından da söylemiyorum. Çünkü siyaset, konjonktür meselesi. Mesela biz hep zorda siyaset yaptık. Güçlü göstermek zorunda kaldık siyaseti. Bazı şeyler çok önemli. Mesela çok basit söyleyeyim. Ben son kongremi Hasan Gemici Kapalı Spor Salonunda yaptım. Muhalefetteydik ama bağırıyordu yani, geliyordu İzmit Belediyesi” dedi.
“SESİ BANA BİLE GELMEDİ”
- Parti tabanında tartışılan bir konu var. Milletvekili adayları ön seçimle mi belirlenmeli yoksa merkez atamasıyla mı?
Şimdi Millet İttifakı'nın en önemli hatalarından bir tanesi budur. Türkiye'ye demokrasi getireceğiz dedikleri noktada parti içi demokrasi ve siyasal partiler yasasını hiç konuşmadılar. Konuştularsa da uzaktan konuştular. Bana bile gelmedi sesi. Türkiye'nin siyasal partiler yasasını kesinlikle düzeltmeleri lazım. Türkiye'de bizim partiyle alakalı değil, bir dukalık sistemi oluşuyor. Genel başkan yanında birinci derecede adamlar, kırsalda birinci derecede adamların birinci derecede adamları… Siyasal hayatlarında belki kentte fazla renkleri olmayan insanlar çok rahat kalemle milletvekilliği yazılıyor. Ben şimdi kendi siyasal hayatımla ilgili söylüyorum. Kemal Bey bir dönem de beni milletvekili yazsaydı veya benim gibi buna Rıdvan abiyi de koyabilirsin, Cevdet abiyi koyabilirsin… Onlardan da çok güzel hikayeler çıkardı. Ama aynı isimlerle aynı sosyolojik şeyler. Kocaeli'nin siyasal hayatıyla ilgili birinci sıra Artvin Borçka, ikinci sıra Gebze'den etnik yapı, üçüncü sırada işte ortada vesaireden böyle bir milletvekili listesi çıkıyor. Son zamanlarda da kadın kontenjanı koyuluyor. 2002’den beri Sefa Sirmen, Hikmet Erenkaya, Haydar Akar şimdi de potansiyel arkadaşlarla hep aynı yapı. Bir de çalışmıyorlar yani. Genel merkez diyor ki ben yazayım, tamam sen yaz. Ayrıca Kocaeli'nin ne sosyolojik konumunu paylaşıyorlar, ne üniversite ilişkisine bakıyorlar, ne kent dinamikler ilişkisine bakıyorlar.
“SİYASET MÜHENDİSLİK GEREKTİRİYOR”
Mesela bir de çalışmadan listeler yapılıyor ve doğal olarak da sonuç değişmiyor. Bir mühendislik yapamıyorlar. Ama dediğim gibi siyasal partiler yasasının kesinlikle değişmesi lazım. 80 öncesinde bırak Cumhuriyet Halk Partisi'ni Adalet Partisi'nin bile ön seçim yaptığı bir yerde, şimdi siz ön seçim yapmıyorsanız bu kabul edilebilir bir noktada değil. Bu hazmedilebilir bir noktada değil. Ön seçim zaten yapılmak zorunda. Amir hüküm o tüzükte. Şimdi bir de ittifak halinde ön seçim yapmak zorunda değiliz diye bir madde eklendi. Ben o zaman kurultay delegesiydim ve hayır oyu veren insanlardan bir tanesiydim. Bu kentte o dönem kurultay delegesi olup kendini sol sosyalist kanatta olduğunu iddia eden insanlar evet verdi. Bizim 15 arkadaşımız vardı hep birlikte oy kullandığımız.
“ÖN SEÇİM AMİR HÜKÜMDÜR”
Bu bir ittifak olunca doğal olarak belki de Kocaeli'nde Cumhuriyet Halk Partili olmayan Kocaeli listelerinde isimler bile göreceğiz. Amir hüküm ön seçim. Bunun tartışması bile olmaması lazım. Ama ön seçim olmaması için elinden gelen bütün şartları yapıyorlar. Birilerinin keyfine veya inisiyatifine bırakmamak için de bence Türkiye'de madem Millet İttifakı anayasayla ilgili çalışma yapıyor, Türkiye'de siyasal partiler yasasının tamamen değişmesi lazım. Böylelikle her kentte seçilecek adayların ön seçim yöntemleriyle seçilirse bir kere parti hata yapar, iki kere hata yapar, üçüncünde de jilet gibi olur. Bir de ön seçim insanları birbirine sevdirir. Adam kalemle yazılıyor. Şimdi iddia ediyorum; Ben referandumdan hayır çıkarttım. Durup durmadan milletvekili adayı olmadım ki. Referandumdan hayır çıkardım. Çok başarılı bir ilçe başkanlığı geçirdim.
“23 NİSAN’DA FUARI KAPATTIM”
Mesela ben 23 Nisan'da fuarı kapatıyordum. Benden sonra kim kapattı? Karne hediyesi olarak Büyükşehir Belediye Başkanı kapattı. Şimdi kolay bir şey mi Büyükşehir Belediye Başkanının yaptığını ilçe başkanı olarak yapıyorsun. Karamürsel'in etkinliklerine Haluk Levent getirildi Büyükşehirle beraber. Ben bunu ilçe başkanıyken getirdim ve kitap getirip 5 bin, 6 bin tane kitap dağıttık kente. Yani bir iddia koydum ortaya. Dedim ki bak ben buralardan buralardan buralardan geldim. Beni bir üst lige taşıyın. Buraları buraları yapalım. Beni yazmadı da Ahmet’i, Ayşe'yi yazdı. Bir tanesini hemen devlet adamı yaptı, bir tanesini seçimden sonra belediye başkanı yaptı. Şimdi neredeyse tek milletvekiliyle çalışma yapıyoruz. O da ilginç. Adamların cumhurbaşkanı, danışma kuruluna katılıyor. Ama bizimkiler devlet görevidir deyip partiyle ilişkilerine mesafe koyuyorlar. Yani bu sefer benim de kalbim kırılıyor, gönlüm kırılıyor. Burada Mehmet bir örnek.
“DIŞARIDAN PRENS VE PRENSESLERLE OLMAZ”
Ama iddia koymuşlar il başkanı yapmışlar, başarmışlar, başaramamışlar. Bunlar bireysel anlamda tartışılır. Çok başka nedenlerdir ama sen partilileri bu kadar yıpratıyorsun, örgütte koşturuyorsun… Hani şimdi biz kaç tane kongreye girdik. Üzdük, üzüldük, vesaire yaptık, eksik yaptık, yanlış yaptık. Ama iyi niyetle koşturan insanlar var. Onlar olmuyor. Dışarıdan prensler, prensesler getirelim. Ama böyle de olmaz. O yüzden Türkiye'de siyasal partilerin yasası değişmeden iyi niyetle yapılan her şey yetersiz kalacak. Biz ilçe başkanıydık, bağırdık ön seçim olsun diye. Bugün bütün üyelerle imza versek bile dinlerler mi dinlemezler mi… Niyetle alakalı bir şey. O yüzden siyasal partiler yasası değişsin.
“HEDEFİM CUMHURBAŞKANLIĞIYDI”
-Peki milletvekilliği adaylığı gibi düşünceniz var mı?
Bunu bana çok soruyorlar. Rahmetli Tanju Cılızoğlu yazmıştı. Bir canlı yayında söylemiştim ilk gençlik kolları başkanıyken. Hedefiniz nedir diye sorduğunda Cumhurbaşkanlığı demiştim. O cevabım bir marka olmuştu benimle. Tabii o zaman şöyle düşünüyordum parlamentoda seçilirsen 1-2 dönem içinde kendimi milletvekili arkadaşlarıma kabul ettiririm parlamentoda diye. Ama Tayyip Erdoğan benim planlarımı bozdu. Sistemi değiştirdi. Tabi bu işin şakası. Bir söz var benim hayatımda çok da etkili bir söz. Hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, yarın ölecekmiş gibi ibadet et. Ben belki hayatım boyunca atıyorum en küçük birim muhtar bile olamayacağı bilinciyle hep üst liglerde siyaset yapma hedefim olduğu, iddiam olduğunu söylemiş bir insanım.
“ADAYLIK İÇİN BİRAZ DAHA TABLOYU İZLEMEK LAZIM”
Ama siyasal gerçeklikleri realitelerinde verecek bir insanım. O yüzden aday olurum olmam bu dönemle ilgili daha bunu net konuşmadım. Bireysel bir kararım da olmaz. Arkadaşlarla, ekip arkadaşlarımla oturulur konuşulur bu. Ama üst ligde siyaset yapma arzumun olduğunu her zaman dile getiriyordum. Siyasete farklı bir fotoğraf getirebileceğime inanıyorum. Ben siyasette projeleri severim, siyasete farklı yaklaşılmasını severim. Cumhuriyet Halk Partisi'nin de artık örgütün içinden gelen ama proje koyabilecek, farklı bakışı olabilecek isimlere de ihtiyacı var. Milletvekili adayı olurken ilçe başkanıydım. Genel merkeze gittiğimde yöneticilere bakın ben bunları bunları bunları yaptım dedim. Partide her görevi aldım ama projelerimi de sundum. Ulusal basına en az 5-6 kere çıkmış bir taşra örgütüyüm. Hani Çankaya, Karşıyaka ne bileyim Kadıköy çıkar da İzmit ilçenin ulusal basına çıktığına çok az şahit olunmuştur. Belki de yoktur örneğiyle birlikte. Yani ben bu son dönemlerde kendinin yaptığı bir etkinlikle bir ilçenin ulusal basına çıktığını görmedim. O yüzden bir potansiyelle ilgili bir düşüncemiz var. Ama olur mu olmaz mı, aday olur muyum şu an cidden düşünmedim. Zaten daha şu an örgüt yöneticilerimiz karar vermesi aşamasında. Burada sevdiğimiz dostlarımız, arkadaşlarımız var. Başarılı ve muvaffak olmasını istediğimiz insanlarımız var. Birazcık daha tabloyu izlemek gerekir zaten. Çocuklarımız ve geleceğimizle ilgili sorunlarımız var, Türkiye bu ekonomik yapıyı kaldırabilir ve sürdürülebilir bir boyutta değil. Yani artık herkesin bireysel istikbali de çok teferruat kalır. Çok da önemli değil. O yüzden başka bir noktaya motive olmamız gerekiyordu diye düşünüyorum
“MUHARREM İNCE’YE OLAN SEVGİM BİTMEDİ”
-Muharrem İnce'yle dostluğunuz nasıl gidiyor?
Ben Muharrem İnce'yi, benim abim, nikah şahidim. Severim. Muharrem İnce parti içinde kalsaydı memleket hareketi noktasında yol yürür müydüm? Yürürdüm. Devam ederdim. Sonra yolda kavga ederdik etmezdik. Onu da bilmiyorum. Kendisi yoğun tabii ki. Zaman zaman bayramları seyranlarda araşıyoruz, sohbet ediyoruz. Benim ona olan sevgim bitmedi. Onun Cumhuriyet Halk Partisi'ne olan sevgisinin de bittiğini düşünmüyorum. Bu yolun tekrar birleşeceğini düşünüyorum ne olursa olsun. Kimse yanlış anlamasın ama bu bir arzu ettiğim bir şey. Şimdi Murat Erinç İl Başkanı bizim kardeşimiz. Askere gönderdiğimiz günü biliriz. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi'nin belediyelerinde İzmit için söylemiyorum bunu bütün hepsi için söylüyorum hatta milletvekillerinin hepsinden, çoğundan daha fazla emeği vardır Murat'ın, Muharrem İnce'nin veya onun yanındaki insanların. Bir yöntem farklılığı oldu. Partiyi bırakmasaydı iyiydi ama bıraktı. Ben mesela Cumhuriyet Halk Partisi haricinde bir siyaset yapmayı bilemem, beceremem. İlçe başkanıyken bile genel başkanı Nazlı Ilıcak konusunda eleştirdim. Umurumda bile olmaz kimse. Korkmam. Çünkü ben iddia ediyorum MYK'nın yüzde 90’ından daha eski partiliyim. Belki yüzde 100 bile olabilir. Çünkü parti baraj altında kaldıktan sonra tekrar kurulduğunda yani ilk üyelerinden bir tanesi olduk. Baraj altında bütün üyeler sıfırlandırdı. Milletvekillerinden de keza öyle. O yüzden ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin çocuğuyum, Cumhuriyet Halk Partisi de benim çocuğum. Ömrümüzü vermişiz.
-Muharrem İnce, Memleket Partisi’ni kurduğunda il başkanı olacağınız konuşuluyordu ve o günlerde de bunları söylemiştiniz...
Aynen öyle. Yani bizim bakışımız başka bir şey Cumhuriyet Halk Partisi’ne. Ama Muharrem İnce'yle yan yana geliriz illaki.
“HERKES DÜŞÜK PROFİLLİ İNSAN ARAMAYA BAŞLADI”
-İlçe başkanlığı yaptığınız dönemdeki CHP Kocaeli’nin örgüt yapısıyla bugüne gelinen nokta arasında fark var mı? Ayrıca CHP İl ve İzmit İlçe Başkanı'nı nasıl buluyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan, Binali Yıldırım'ın elini kaldırdığında ne demişti? Bir kelime söylemişti. Düşük profilli başbakan diye. O gün Türk siyasetine rahmet okudu. Bunu sadece CHP için söylemiyorum. Herkes bir alt noktasına düşük profilli insan aramaya başladı veya düşük profilli insanların siyasette önü açıldı. Bu dönemdekileri eleştirmek açısından söylemiyorum. Çünkü siyaset, konjonktür meselesi. Mesela biz hep zorda siyaset yaptık. Güçlü göstermek zorunda kaldık siyaseti. Bazı şeyler çok önemli. Mesela çok basit söyleyeyim. Ben son kongremi Hasan Gemici Kapalı Spor Salonunda yaptım. Muhalefetteydik ama bağırıyordu yani, geliyordu İzmit Belediyesi.
“KENT HAMİLEYDİ, DOĞUM TARİHİNİ BEKLİYORDU”
Kent hamile olmuştu, doğum tarihini bekliyordu. Doğum tarihi benim zamanıma denk gelmedi ama o hamilelik süreci gelecekmiş de yani bir Cumhuriyet Halk Partisi belediyesine de gebeydi İzmit. Bunun adı da çok önemli değil noktaya gelmişti. Çünkü bizim siyaset hedefimiz oydu. Çok hata yapmayan, çok eksik yapmayan birisi aday olacaktı. Fatma Hanım gibi çıtayı üste koyan bir isim belirlendi. Çok daha kolay bir doğum oldu. Belki daha az bir farklı doğum olabilirdi, belki son dakikada doktor hatası olurdu vesaire ama o doğum gerçekleşecekti.
“BU DÖNEMİN SİYASİ BEKLENTİLERİ DE KÜÇÜLDÜ”
Kongremizi kapalı spor salonunda yaptık. Ama Türk siyaseti öyle bir noktaya geldi ki iktidar olduğumuzdaki ilçe kongremizi belediyenin düğün salonunda yaptık. Çok daha fazla örnek vermeye gerek yok. Küçülttük, bütün hedefleri küçülttük, bütün rakamları küçülttük. Yani herkesin siyasetidir. Şimdi iddia ediyorum. Ben partiyi böyle yönetseydim kamu ilişkisi yok, büyük etkinlikler yok vesaire gibi iki günde bir beni yazardınız herhalde Küçükkaya ne yapıyor diye. Ben yeni evlenmişim, karımla el ele tutuştuğumda bile işte Küçükkaya tamam referandumdan ‘hayır’ çıkarır ama keyifli adamdır, karısıyla el ele tutuştu diye eleştiri yazanları da gördüm. Partililer bunun muhabbetini yaptılar. Şimdi bu dönemin siyasal beklentileri de çok küçülmüş. Eskiden harbiden partilerde abiler vardı. Mesela Nihat Ergün fenomen bir isimdi kendi partisinde. Osman Pepe, fenomen bir isimdi. Fikri Işık, fenomen bir isimdi. Şimdi fenomen isimler işte konuşalım, bağıralım, çağıralım, halka kendimizi ispat edelim dönemi bitti. CHP'de de o dönem işte Safa Sirmenler vardı, vesaireler vardı. Yani çok basit söyleyeyim. Ben Harun Bey'e de söylemiştim. Cengiz abi koşturmaya gelmiyor, etkinliklerde bile Bodrum'da vesaire diye. İkinci dönemde bir değiştirelim gibi bir çabam vardı, beceremedik, yapamadık.
“SOSYAL MEDYADA FOTOĞRAF VERMEKLE OLMUYOR”
Harun'a demiştim gel gençsin vesaire noktasında. Bizim dönemin ilçe başkanları çok aktifti, aday arkadaşlardı hepsi. Hem bireysel adaylıkları vardı, işte belediye başkanlığı düşünen, benim gibi milletvekili düşünen hem de böyle lehte aleyhte daha farklı arkadaşlardı. Mesela bu dönem kendi ilçe başkanlığı grubu bile rahatsız yani daha hareketli olabiliriz diye. Ama bu dönemin siyasetinde de konjonktüründe de sıkıntı var. Yani o ondan iyiydi, bu ondan kötüydü anlamında değil. Bu dönem siyaset yapmamayı siyaset sayıyorlar. Bütün Türkiye'de böyle. Yani sosyal medyada iki fotoğraf vereceksin, açılışlara gideceksin. Olay bu değil, işin içine gireceksin.
“YERİ GELDİ ORTALIĞI BİRBİRİNE KATTIK”
Türkiye'de ne mesele varsa, Kocaeli'de ne mesele varsa müdahil olacaksın. Benim mesela basındaki arkadaşlarım ‘ya abi sana ne’ diyorlardı ülke gündeminden filan bahsedince. İşte sen İzmit Belediyesi'ni eleştir. Ben park bahçeler müdürü müyüm? Çöp alınmış çöp alınmamış… Bana ne yani. Eksikleri vardı mesela. İzmit Belediyesi’yle ilgili eleştirmedik mi, MİA’da dibine kadar eleştirdik? Yahya Kaptan'daki özel arazi organizasyonunu dibine kadar eleştirdik. Kocaeli'ne çöp fabrikası getiriliyordu, ortalığı birbirine kattık. Öyle konular olur ki muhalefet eleştirir ama ufak tefek detaylarda da muhalefet yardım eder, yapıcı olur noktasındaydık. Şimdi bu dönemin siyaseti başka bir siyaset. Yani ben bireysel anlamda bildiklerimi unuttum. O yüzden başarılı da başarısız da değil. Zaten benim haddim de değil. Kongreler gelir, adaylıklar olur, insanlar tarafından değerlendirilir. Ama değerlendirebileceğimiz sosyal anlamda etkinlik yani mesela ben şimdi Yeşilova'da Atatürk'e mevlit okudum. Partinin yarısı isyan etti yarısı alkışladı. Buradan yorum yapabilirim. Başarıyı ya da başarısızlığı… İzmit İlçeyle ilgili hangi etkinlikle başardı veya başarmadı diye bir şey söyleyebiliriz. Normal klasik düğün, dernek, yani bir ilçe başkanı bıraksan cenazeye gitse, düğüne gitse zaten full time günün vakti kurtarılır. Ekstralarla ilgili pek görmediğimden çok da bir şey söyleyemeyeceğim.
“O GÜNÜN ŞARTLARIYLA BUGÜNÜNKİ BAŞKA”
-İzmit Belediyesi tek muhalif belediye olduğu için bu sefer kendi içindeki muhalifleriyle yani AK Partililerle tartışmalar sık sık yaşanıyor, birtakım polemikler oluyor. Peki İzmit İlçe bunun neresinde? Belediye Başkanına ne kadar sahip çıkabiliyor? Ya da siz şu an ilçe başkanı olsaydınız durum nasıl olurdu?
Vallahi şöyle bir şey olurdu. Ben Fatma Hanım'la milletvekiliyken çalıştım. O günün şartları başka, bugünün şartları başka başarı olabilir. Fatma Hanım'la biz ne yaparız? Biz Fatma Hanım'la ilgili mesela çok basit bir şey hatırlıyorum. Posco işçileri yürüyorlardı Alikahya’da. Fatma Hanım polisle hırlaşıyor, işçileri yürütmeye çalışıyordu. Sendika başkanları orada… Ben geldim, Fatma Hanım'ın öyle gözü kararmış ki, hedefine öyle odaklanmış ki, yahu diyorum başkan dur, etme, hallederiz vesaire. Ben o zamanki emniyet müdürlümüzle görüşüyorum, kaymakamla görüşüyorum. Fatma Hanım işçilerle görüşüyor. Bir kaos olmuş orada olmaması gereken. Ben arada böyle yumuşak kaldım. Kaymakamla konuştuk. Yani kimsenin tahrik olacağı bir durum yok. İşte o bombaların patladığı dönemlerden bahsediyorum. Ondan sonra geldik sağ olsun dönemin kaymakamı doğru söylüyorsun dedi, izin verdi, yürüttük işçileri. İşçiler memnun, Fatma Hanım memnun, ben memnun, polis arkadaşlar memnun. Herkes görevini yaptığı huzurla oradan ayrıldı. Tartışırdık ama artıya geçirmeyle ilgili tavır alırdık. Yani mesela benim zaman zaman içimin acıdığı çok nahoş olaylar da oldu. Yani Fatma Hanım, Türkiye demokrasi açısından tavır alınması noktasında 15 kişiden bir tanesidir İYİ Parti'nin siyasal haklarına kavuşması için. Hatta bununla ilgili ilk Türkiye'de siyasal sohbeti yapan, basına açıklama yapan benimdir.
“TANPON GÖREVİ GÖRECEK KİŞİLERE İHTİYAÇ VAR”
İYİ Parti'ye gitti diye kiralık vekil dedi kentte yaşayan bir abimiz. O da pişman oldu dediğine. Onlar bir araya gelip yumuşatılabilirdi. Bugün ben iddia ediyorum kim Muharrem Tutuş'la Fatma Hanım tartışıyor doğal olarak pozisyonları gereği ama ikisinin de kendi durumundan çok mutlu olduklarını düşünmüyorum. Fatma Hanım iyi niyetle bir şey yapmak istiyor. Fatma Hanım bir de konsantresi yüksek biri. Kafaya koyduğunu yapar. Belki yapmaya giderken sağını solunu görmeyebiliyor. Diğer arkadaşlar da kendilerini ifade etmeyi istiyorlar. Ama burada bir tampon görevi görülecek. İki tarafa da ya bakın durum böyledir, şöyledir diyebilecek insanlara ihtiyaç var. Yani buna benzer şeyler meclis toplantılarında da yaşanırdı.
Burada tampon görevi görürdüm. Ben parti içi kavga veya işte rakip partiyle kavgayı seven bir insanım ama bu kavga demek tabii yumruk yumruğa kavga değil, mücadeledir. Mücadele güzeldir. Mücadele iki tarafı da yeniletir. Yani mesela Nevzat Doğan benim muhalif ilçe başkanı olmamdan mutludur diye düşünüyorum. Diğer ilçe başkanları belki rahat bıraktı ama ben Nevzat Bey'i rahat bırakmadım. O da daha çok iş yaptı vesaire yaptı gibisinden. Bu mücadele belirli sınırlarda tutarsa güzeldir. Ama kentte diyorum ya gençlerle ilgili, bir ahenk sorunu var. Yani birilerinin araya girip o tampon görevi yapıp bu böyle olmaz, bu böyle olur diyecek, söylediği savları ikna edebilecek bir siyasal duruşa ihtiyaç var. Özellikle İzmit'te artık bu elzem oldu. Yapmıyorlar. İktidar tarafı mı yapmıyor, muhalefet tarafı mı yapmıyor. Yapıyorsa da eksik yapıyorlar.
“KADRO YETİŞTİRMEDE BAŞARILI DEĞİLİZ”
-CHP'li birçok eski belediye başkanı var, milletvekilliği yapmış insanlar var, aktif siyaset yapmış insanlar var. Belediye bu isimlerden danışma kurulu gibi bir yapı kuramaz mıydı?
Bu bir yöntem, kurabilirdi. Şimdi tabii Fatma Hanım'ın şöyle bir dezavantajı var. Dışarıda mavalı okumak kolaydır ama yani geliyorsun oraya yarın öbür gün, Kemal Bey de iktidara gelse aynı şeyi yaşayacak. 81 tane vali lazım. Hayata başka noktadan bakan vali lazım. Yani hayata başka noktadan bir devlet bürokrasisine bakacak vali ihtiyacı var. 81 tane bulacağını düşünmüyorum Kemal Bey'in. Çünkü yok, uzun yıllardır hele parti kaynaklı belediye bürokrasisi yok. Mevcut düzenle AKP öyle bir bürokrasi kurdu ki kendi haricinde hiç kimse bir bürokrasinin içinde olamıyor. Memur sınavlarının hiçbirine girme bile girmedik, biliyorduk başımıza gelecekleri. Bütün sınavlar FETÖ'cülerin kopyalı mopyalı çıktı. CHP’nin böyle bir bürokratik kadrosu da yok. Dışarıdan bu kadroyla bir dönemi geçiştirebilirdi, yapabilirdi belki. Bu da yöntem. Ne kadar yapardı ne kadar yapmazdı mevzuatları da bakmak lazım. Ama zor bir durumda yani. Şimdi mesela Fatma Hanım iddialı bir siyasetçi. Büyükşehir’e gidecek. Büyükşehir’de de kadro lazım, daire başkanları lazım, ilgili müdürlükler lazım. Bugün baksan 300-400 tane birinci dereceden önemli noktaya adam yazmak lazım. Bu kadrolarla ilgili yetiştirme konusunda CHP başarılı bir parti değil. AKP mesela o konuda bizden daha başarılı.
“SİYASETİN DOĞASINDA BÖYLE BİRŞEY YOK”
Fatma Hanım Büyükşehir’e gidecek derken…
Düşünüyor anlamında. Düşünüyordur veya kert düşünüyordur anlamında. Doğal olarak şimdi kim Büyükşehir belediye başkanı olur potansiyel anlamda; ya milletvekillerinden birisi ya il başkanı ya varsa belediye başkanı ya da işte varsa eski il başkanı, ilçe başkanı, belediye başkanlığı yapmış partinin önemli isimlerden bir tanesi. Bunlardan bir tanesi olacak. İlk üçte olacağı kesin Fatma Hanım'ın yani. Ben şimdi genel başkan olursam Fatma Hanım'ın pozisyonuna bir bakarım. Sonuçta lehte aleyhte ilk oynanacak en son verimiz bizim Fatma Hanım. Ondan önceki belediye başkanlığı verisi merkezde yok. En son Fikret Toker, Sefa Sirmen, Hikmet Erenkaya… Arada 25 sene geçmiş yani Fatma Hanım'ı değerlendirme anlamında bir bakış yapmayacağız mı? Yapmazlarsa dersine çalışmıyorlar demektir. Sonuçta Büyükşehirle ilgili bir isim geçecekse Fatma Hanım'ın isminin geçmeme şansı var mı? Siyasetin doğasında bir şey yok. Fatma Hanım da bununla ilgili istemese bile belki ona rağmen parti görevlidir, bunu yapacaksın deme noktasına getirebilirler yani. O yüzden bunlara hazırlıklı olacağız. Keza bugün İl Başkanı Harun Bey olduğundan dolayı aynı şey Harun Bey'in de başına gelecek. Şu an onun da adı geçer diye düşünüyorum mesela. Yani bu kişilerin ister istemez isimleri geçer bu yerlerde. Tabii daha isimler var ama Fatma Hanım'ın işi doğal olarak kolay değil. Yani kadro yetiştirme noktasında bana sormaz kimse niye kadro yetiştirmedin diye. Bu dönemden sonra artık Fatma Hanım'a soracaklar.
“ÖRGÜTÜN GARDINI DÜŞÜRDÜ”
-Millet İttifakı'ndaki genel başkanların Fatma Hanım göreve gelmesinden üç ay sonra Büyükşehir’e doğru onu yönlendirmesi, kamuoyundan lanse etmesi doğru muydu?
Bu durum İzmit Belediye Başkanlığını düşünenleri iştahlandırdı, Büyükşehir Belediye Başkanlığını düşünenleri yani örgütün gardını düşürdü Fatma Hanım örgütün üstünde mi gibisinden. Onların da yapmak istediği bu değil. Fatma Hanım'ın da orada girmek istediği pozisyon değil. Çok basit bir şey söyleyeyim. Kendimden örnek vereyim. İlçe başkanlığı yapmışım, başarılı da yapmışım. Olmak isteyeceğim bir üstlük vardır değil mi? Milletvekilliği, belediye başkanlığı gibi mesela. Bu eğer ben onu istemezsem üç dönemden sonra iş kör olur. Şimdi Fatma Hanım gelmiş. Uzun zamandır kazanılmamış bir bölge kazanılmış. Referandumdaki başarı taçlandırılmış, kalıcılığı olmuş. Bir tur daha çalışsak belki gene kiminle olursa olsun kazanılacak noktada bırakması gerekiyor Fatma Hanım'ın başarması için de yani. Şimdi genel başkanlar gelip de ya Fatma Hanım tamam bunu başardınız, şimdiki hedefimiz bir tık daha yukarısı demek kadar doğal bir şey yok ki.
“SİYASET İDDİA MESELESİDİR”
Bakın bir örnek daha vereyim. Yıllardır İstanbul'da Şişli bizim, Bakırköy bizim, Kadıköy bizim. Ama hiçbir belediye başkanı o rahat koltuğundan bir üste çıkmaya cesaret edemedi. Ekrem İmamoğlu çıktı. Ta İstanbul'un dışından Beylikdüzü'nden rahat koltuğunu riske attı. Ekrem Bey, Beylikdüzü'nde kalsa yine kazanırdı. Kaybedeceğini bile bile gitti aday oldu, Büyükşehir’i kazandı. Siyaset iddia meselesidir. Herkes bir üste birbirini itekleyecek, siyasetin dinamizmi böyle olur. Öbür türlü yukarıdan atarlar, alakasız adamları atarlar, yorulmuş adamları atarlar. Ondan sonra da bu kentte dinamizm ölür. Kocaeli, Sakarya olma noktasına oy potansiyeli anlamında gider. Öbür türlü kazanılabilir iller noktasına gelir. Ben çok absürt bir şey görmedim onu yani gayet de doğru bir hamleydi.
“KOCAELİ TARİHİNDE KISA SÜREDE OLMASI MÜMKÜN DEĞİL”
-Döneminizde yaptığı arama konferansı yaptınız, o dönem bayağı ses getirmişti. Bir sürü madde çıktı. O maddeler bugün uygulandı mı uygulanmadı mı? Sonuç ne oldu?
Şimdi o konferansta nasıl bir Türkiye, nasıl bir Kocaeli, nasıl bir İzmit'in sorularını bulduk. O konferansta gençlik kollarından insanlarla, partinin en üst kademesindeki insanlarla aynı platformda bütün sıfatları alarak, nutuk atmanın ötesinde bireysel sohbetlerde çok ciddi bir bilimsel çalışma yaptık. Ali Akdemir ve Mehmet Toker’in moderatörlüğünde çok başarılı bir organizasyon yapmıştık. Diyorum ya hani ben iddialı siyaset diye. Yani Kocaeli tarihinde olmamış, şu anda olması kısa dönemde çok zor bir etkinlikti bu. O dönem biz bunu genel merkezle paylaştık, genel başkanımız da çok etkilendi. Bizi Perihan Sarı’ya, o zaman ki konuyla ilgili genel başkan yardımcısına yönlendirdi. Hatta o dönem ‘yaşanacak bir Türkiye’ cümlesi bizde de ‘yaşanacak bir İzmit’, ‘yaşanacak bir Kocaeli’ temasıyla sloganlaştırılmıştı.
“AFERİM MEHMET DİYEN OLMADI”
Oradan esinlendiler mi o günkü kitapçığı hazırlayan yöneticiler, bilmiyorum. Ama ondan sonra bu rol modeli yaptılar mı, rol modelliği ilgili bize bir teşvik verdi mi? Vallahi vermedi kimse. Aferin evladım da demedi. Halen beni yolda gören, oradaki etkinliğe katılan insanlar çok başka bir şeydi, çok güzel bir şeydi demeye devam ediyor. Ama aferin Mehmet yine olmadı.
“O DA UNUTTU YILDIZLAR FİKRİNİ”
-Arama konferansı sonrası oluşturduğunuz kitapçığı okumuştum. Çıkarılan maddelerle yani örgütün düzelmesi konusunda gençlikten kadına kadar her madde vardı içinde...
Arama konferansı sonrası insanlar aidat verirken 80/71’igetirmiştim. Ben ekonomiyle ilgili bakarım çoğu şeye. Böylelikle gençler, kadınlar ya ilçe başkanı olacağım ama bunun ekonomisini nasıl yöneteceğim diye düşünen birçok insan korkmazdı. Böylelikle yeni isimlere, yeni yıldızlara fırsat verirdik. Yani mesela milletvekilimiz Haydar Akar ilk seçildi, ikinci senesinde ön seçim zamanı üyelere mektup yazmıştı yeni yıldızlara ihtiyacımız var siyasette diye. Bu mektup ön seçimde Hikmet Erenkaya ve Sefa Sirmen’e kibarca oy verilmemesiyle ilgili bir metindi. O da unuttu mesela bu yeni yıldızlar fikrini. Onun süreci devam etti. Sefa Sirmen'den daha fazla vekillik yaptı. Daha fazla belki süre olarak görev aldı. Bu yeni yıldızları kimse tekrar yetiştirmeyi hedeflemiyor. Ben mesela her zaman söylüyorum 89’da CHP'nin belediyeleri aynı böyleydi, çoktu. 2-3 başarısızlıktan sonra CHP 1999’da, 10 sene sonra baraj altı kaldı. Allah korusun bu Cumhurbaşkanlığı seçimi kaybedilsin, belediyelerin birkaçında seçim kaybetsin, bu sefer partiyi açıp çayını demleyecek adam bulmak konusunda da sıkıntı yaşayabilir bu parti. Yeni gelen gençlerin motivasyonu yok. Bizim gibi ruh hastası, partici olan çok az insan var yani. Partinin geleceğiyle ilgili sorunlar yaşanabilir. O yüzden bugünün yöneticileri hepimiz siyasete bulaşmış insanlar bizden sonrasında düşünerek siyasette de tavır almamız lazım. O yüzden kırgınlıklar, kavgalar veya teşvikler çok önemli yer ediniyor diye düşünüyorum.
“ZENGİNDEN ALIP FAKİRE VERDİK”
Mehmet Ümit Küçükkaya denilince aradan yıllar geçse de gençlik kolları il başkanlığı yapmış bir isim geliyor hemen akla. Arkadan gelen gençlere tavsiyeleriniz olacak mı?
Gençler daha özel bir şey. Genç hata yapar, genç yanlış yapar. Genç doğrusunu bulamayabilir veya doğrudur ama üslubu kötüdür. Bir dünya şey vardır. Ama gençlere bir tık müsemma ve bir tık umut vermek gerekiyor. Siyaset, insanlara umut verme sanatı. Ben çok büyük bütçelerle siyaset yapmadım ilçede. Robin Hood gibi zenginden alıp fakire verdik. Arkadaşlarımızla ortak bütçelerle yaptık. Bir de parti içinde parti dışında siyasette kavga olur. Kavgadan kaçmamak lazım. Bu kavga dediğin, fiziki bir kavga değildir tabii ki, mücadeledir. Eğer AKP'liyle CHP'li kavga etmezse, mücadele etmezse bu parti, bu memleket ileriye gitmez. Ben eminim ki AKP'de, MHP'de, diğer siyasal partilerde vatanını, memleketini seven insanlar var. Buna Cumhuriyet Halk Partisi'nde de dahil. Ama eminim ki her partide de konjonktürel olup günlük çıkarları için birçok şeyi feda edebilecek insanlar da var. Siyasette emek uğruna, vatanı uğruna siyaset yapan insanlarla yan yana gelmek lazım. O yan yana gelirken edilecek mücadelenin de tonunu ayarlamak lazım.
“KAVGAMI NAMUSLUCA ETTİM”
Herkes bir adım geriye gidip nefes alarak tekrar olaya bakması lazım. Mesela Tahir Hoca zaten mülayim bir insan. Bir adım geriye gidip Fatma Hanımın tek bayan tek Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanı olduğu gerçeğini asla unutmaması lazım Tahir Hoca ve AKP'li arkadaşların. Ve bir istiyorsa Fatma Hanım, Büyükşehir’in 3 vermesi kazım. Veya bakanlıklarla ilgili ilgili AKP'li il başkanının da milletvekillerinin de İzmit Belediyesi'nin işini kovalaması lazım. Bu hiç kimseyi küçültmez, herkesi büyütür. Birlikte aynı kente hizmet eden insanlar cenazesini, düğününü birlikte kaldıran insanların bu sertliği yumuşatması lazım. Kavga edeceksiniz. Ben dibine kadar kavga ettim. Ekibimle de ettiğim, il başkanımla da ettim. Ben kavga etmekten çekinen bir insan değilim. Ama çok namusluca ettim. Hepsini suratına söyledim. Hiç kimseye kumpas kurmadım. Zaten ağzımla beynim arasında çok filtresi olan bir adam değilim. Kavgada mücadeleden kaçmamak lazım. Bu kavgalar hep kente olumlu izler yapar. İlçe başkanını da, il başkanı da, belediye başkanımız da bu mücadeleden kaçmaması lazım. Ama zaman zaman herkes sadece kendi mücadelesini verip armoninin çıkmadığını hissediyorum ben CHP'de. Hatta bu kentteki bütün partilerde. Yani eskiden her partinin bir armonisi vardı, bir orkestra gibi sesi çıkardı. Bu kent dokusal anlamda ciddi erozyona uğradı.
“KOCAELİ NEŞESİNİ KAYBETTİ”
Çok ilginç bir şey söyleyeceğim. Ne alaka diyeceksin. Basında da böyle olduğunu düşünüyorum. Küçüldükçe küçüldü. Eskiden bu kentte köşe yazarları kalem oynattığında veya bir haber yapıldığında kent gündemi yerle bir olurdu. Şimdi o kadar çoğaldı ve o kadar mikrolaştı ki, kent gündemini belirlemekten çok uzakta kaldı. Kent bir sahipsizlik noktasına geldi. Bakın Sefa Sirmen'den sonra vizyon olarak AKP eksik bir dönem yaptı. AKP'li arkadaşların bazıları kabul ediyor, bazıları kabul etmiyor. AKP her ilde eksik bir vizyon yapmadı kendini. Konya'da da kazandılar ama Konya bir tık yükseldi. Kayseri bir tık yükseldi. Yanımızdaki Sakarya bir tık yükseldi. Ama Kocaeli güç kaybetti, Kocaeli enerji kaybetti, Kocaeli neşe kaybetti. Şimdi ben çocukluğumun Kocaeli’sinin şimdiki Kocaeli'nden daha eğlenceli, daha güzel bir il olduğunu ikna etmekte zorlanıyorum eşime. Eşim benim 6-7 senedir Kocaeli'de yaşıyor. Ama bizim gençliğimizde Kocaeli Bakırköy'le, Kadıköy'le, İstanbul'un kallavi ilçeleriyle kapışan hatta birçok noktada önemli illerden bir tanesiydi. İzmir Fuarı’ndan sonra bir marka Kocaeli Fuarı'mız vardı, mezbelelik oldu.
“KENT, LİGDEN DÜŞÜYOR”
Şimdi diyoruz ki sahile cami mi yapalım? Artık belirli mahallelerimize ağızlarına bal çalacak bir şeydense bu kenti bir vizyona fotoğraf yapmak lazım. Aynı şey Mia'da yaşandı. Şimdi Başiskele’den Körfez’e sahili birleştirdiğinizde İzmir'le de kapışırsın. Daha büyük de kapışırsın. Ama o sahili öyle bir mantıkla yapıyorsunuz ki turist geliyor, ne bir şey geliyor. Recep Tayyip Erdoğan vizyonuyla yuvarlanacak çocuk bahçeleri, çay bahçeleri, kekler... Herkes kek yemek istemiyor. Herkes çimende yuvarlanmak istemiyor. Kimisi çimende oturmak isterken, kimisi restoranında oturmak istiyor. Bu kentte başka bir vizyon yapmak lazım. Bakın bu kent hala çöp fabrikası sorununu çözemedi. Göme göme ileride bir atom bombası gibi önümüze çıkacak. Kent büyük sorunlarını çözmeyle de ilgili gaflette bir araya gelemiyor kentin liderleri, kentinin milletvekilleri. Kocaeli bozuluyor, ligden düşüyor. O yüzden mevcut belediye başkanlarına daha çok iş düşüyor. Ha şunu da halkımız lazım. Türkiye'de ekonomi kötü. Büyükşehir iyi zamanı, ekonominin iyi olduğu dönemi yanlış kullandılar. Bugün de mesela Fatma Hanım'ı eleştiriyorlar ya, işte Nevzat Doğan zamanında yapılan yerleri açıyorlar diye. Fiziki bina yapılmış ama içi yok. Binada sadece sürgündeki memurlar veya sürgündeki insanlar oturmuş. Artık eski bütçeler yok belediyelerde. Belediye başkanlarının da sosyal projelerle, daha küçük projelerle vakti geçiriyor.