Küçükkaya: Abi diye dolaşanlar ne yapmış?
CHP İzmit eski İlçe Başkanı Mehmet Ümit Küçükkaya, gençlik kolları başkanlığından milletvekili adaylığına uzanan süreci, parti örgütünün bugünkü durumunu değerlendirdi. Küçükkaya, partinin abilerine sitem ederek, partide ‘abilik’ misyonunu üstlenenlerin destekten uzak durduklarını dile getirdi
Bu haftaki konuğumuz CHP’de İl Gençlik Kolları
Başkanlığından İzmit İlçe Başkanlığına ve il yöneticiliğine kadar
birçok kademede görev yapan Mehmet Ümit Küçükkaya oldu. Partiye
katıldığında reşit bile olmadığını kaydeden Küçükkaya, milletvekili
adaylığına varan sürecinde partide ‘abilik’ misyonunu üstlenenlerin
destekten uzak durduklarını dile getirdi. Küçükkaya, “Şöyle gel
elini tutayım, hadi gel yardımlaştırayım, gel abilik yapayım
demediler. Abilerimiz var zannediyorduk ama abilerimizin hiçbirinin
yaptığı meğer abilik değilmiş, dönemi bizim üzerimizdeki
emeklerimizi götürmekmiş” diye belirtti. İsterseniz gerisini
Küçükkaya’dan dinleyelim…
-Şu an siyasetin neresindesiniz?
Yani aktif siyasetten kasıt bir kurumsal görev yok. Bizim gibi parti kademelerine reşit olmadan girmiş insanlar için siyaset 24 saattir. Hayatın her alanında siyaset yapıyorsunuz. İş alanında da, dışarıda da yapıyorsunuz. Çünkü en azından bir ideolojik temel üzerinden bir inanç üzerinden siyaset yapıyorum. Yani konjonktürel rüzgara göre, o anki pozisyona göre siyaset yapan bir insan değilim. Ama Cumhuriyet Halk Partisi iktidara gelecek, hadi ben birazcık daha partide görüneyim veya işte önümüzde bilmem ne seçimleri var birazcık daha görüneyim gibi düşüncemiz yok. Ben 24 saat ömrüm boyunca partide hiç bıkmadan görev almış, maddi manevi sorumluluklarını yerine getirmiş ve aldığım görevi de Mehmet Ümit Küçükkaya şu koltuğu işgal ettiğinin ötesinde insanların bana geri dönüşlerinden dolayı bunu söylemek ukalalık olabilir ama başarmış bir insanım. Yani ilçe başkanlığı benim siyasal hedeflerimde, kariyerimde amacında yoktu, bir an önüme düştü. Başarılı bir ilçe başkanlığı, başarılı bir seçim kampanyaları süreçleri geçirdiğimi düşünüyorum. Gençlik Kolları Genel Merkezi hedefimde yoktu ama teklif gelmişti dönemimde. Orada gereğini yaptığımı düşünüyorum. Kocaeli Gençlik Kollarının 80 sonrasındaki yapılandırmasında ciddi emekler verdiğimi, benden sonraki arkadaşlara verdiğimiz desteklerle ciddi bir fotoğraf bıraktığımı düşünüyorum. O yüzden ‘mış’ gibi yapmadım ben siyasette. ‘Mış’ gibi yapanlarla da parti içinde olsun, partinin içinde olsun sürekli yan yana düştük. Yani bir dönem ikinci SHP kuruluyordu, bir dönem DSP çok yüksekti, bir dönem benim Muharrem Bey'le yakınlığımdan dolayı Memleket Hareketiyle ilgili ilk saydığım şeylerde yaşım küçüktü ufak tefek teklifler geldi ama ikincisinde başka pozisyonlarda girebilirdim ama benim için Kuvayi Milliye önemlidir. Kuvayi Milliye benim için de Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Cumhuriyet Halk Partisi sınırları içinde ben sürekli görev almaktan, sürekli pozisyon almaktan hiçbir zaman beis görmedim. Halen de ömrümü, enerjimi, ekonomimi vermekten gram kadar kaçınmadım. Daha doğrusu ben Cumhuriyet Halk Partisi'nde siyaset yapmayı, Cumhuriyet Halk Partisi siyasetini yapmayı seven bir insanım.
“ELİNİZDEN TUTAYIM DİYEN OLMADI”
Şu an aktif görev almasanız da parti siyasetinin içindesiniz. CHP’de özelikle gençlik kolları il başkanlığı yaptığınız dönemde kentte siyasi tarihe adınızı yazdıran bir süreç geçirdiniz. Şu an parti gençliğinin durumunu nasıl görüyorsunuz, onlara ağabeylik yapıyor musunuz, parti gençlerine sahip çıkıyor mu, elinizdeki tek belediye gençlere ne kadar yardımcı oluyor?
İl gençlik kolları başkanıyken Kocaeli'nde 10 tane belediye vardı. Ben üniversite mezunuyum. Yeni bitirmiştim, işsizdim. Şemsettin (Ceyhan) kardeşim de AKP'nin gençlik kolları başkanıydı. Biz birlikte canlı yayınlara filan da çıkmıştık. Çok severim kendisini. O da bir yurtta gece müdürlüğü yapıyordu vesaire. Şemsettin Ceylan il başkanlığına kadar gitti. Biz de ilçe başkanlığı vesaire aldık. İkimiz de milletvekili aday adayı olduk. Listelerde yer bulamadık. Mücadelede etmekten hiç vazgeçmedik. Ama şöyle gel elini tutayım, hadi gel yardımlaştırayım, gel abilik yapayım demediler. Abilerimiz var zannediyorduk ama abilerimizin hiçbirinin yaptığı meğer abilik değilmiş, dönemi bizim üzerimizdeki emeklerimizi götürmekmiş. Şimdi bu dönem tabii İzmit Belediyesi'nin kazanılması, Türkiye'nin yüzde altmış beş gibi en önemli bölgesindeki birçok belediyenin kazanılmasıyla ilgili büyük bir beklenti oluştu. Çünkü siyaset ve ekonomide bilgilerin aksine sonuçları hemen alınmaz. Emek verirsin verirsin bir sene sonra iki sene sonra alınır. Bugünün bir başarısı ve başarısızlığı varsa geçmişin izleri de muhakkak bu işin içinde vardır. Seçim sonuçları için söylemiyorum sadece. Genel siyaset atmosferi de buna dayalıdır. Şimdi iyi veya kötü bu yerel seçimlerin başarısında bu dönemin ittifakı olduğunu düşünen partiler ittifak yaptıklarından dolayı, bir araya geldiklerinden dolayı kazandı mı, kesinlikle kazandı.
“GELİNEN NOKTADA BİNLERCE KİŞİNİN EMEĞİ VAR”
Ama bu başarının altında ta Cumhuriyet mitinglerinden adalet yürüyüşüne, gezi olaylarına, toplumsal muhalefetin ayakta durması için emek veren herkesin katkısı var. Yani bugün altılı masanın paydaşlarının bir kısmı o dönem mevcut iktidara yakınlardı, başbakanlardı, bakanlardı vesairelerdi. Bugün belki toplumsal muhalefetin lidersel anlamda önderleridir ama o dönem Gezi olaylarında vefat eden çocukların kanları var bu başarının üstünde, emekleri var, terleri var. Biz de dahil olmak üzere biber gazı yiyen arkadaşlarımızın ciğerleri var. Ciğer acıması var. Cumhuriyet mitinglerinde binlerce kişinin verdiği emek var. O yüzden bir başarıyı ve başarısızlığı ya altını masa başardı veya yarın öbür gün cumhurbaşkanlığı kazanıldığında sadece bu dönemle ilgili yorum yapılırsa çok büyük bir haksızlık olur. Bu bir süreç. Tabii ki bu başarı geldiğinde belki dışarıda suni olarak gelenler de vardır ama partinin yapısında da birçok genç arkadaşımızın beklentileri oluştu. Bu beklentilerin sadece maaş veya iş anlamında değil kadro yetiştirme, kadro geliştirme anlamında da beklentiler oluştu.
“ABİYİM DİYE DOLAŞANLARIN KATKISINA BAKMAK LAZIM”
Bununla ilgili parti başarılı mı? Hiç başarılı olduğunu düşünmüyorum. Bununla ilgili suçlu sadece İzmit Belediyesi mi? Bunu söylemek de çok büyük haksızlık, vicdansızlık olur. Ben partide abiyim diye abi olacağım diye dolaşan insanların partinin abiliğiyle ilgili ne katkısı sağladığına da bakmak lazım. Şimdi bakın ben size genç nasıl yetiştirilirle ilgili bir örnek vereyim. Tahir Büyükakın üniversitede öğretim görevlisiydi, doçentliğini aldı. Sonra geldi genel sekreter yardımcısı oldu Büyükşehir’de, genel sekreter oldu. Sonra gitti Bilecik'e vali oldu. Hatta o gün beni eleştirmişimdir ilçe başkanlığı dönemimde; bir minibüse bindiler, Büyükşehir minibüsüne bindiler, Büyükşehir personeline birlikte koştura koştura gittiler ziyarete diye.
“KİMSENİN GENÇLERLE İLGİLİ DERDİ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM”
Ziyarete gitmeleriyle ilgili bir sıkıntı yok ama Büyükşehrin organizasyonuyla gitmelerinde sıkıntı vardı. Sonra geldi Büyükşehir belediye başkan adayı oldu ve kazandı. Önümüzdeki dönemlerde de herhalde gene aday olması muhtemel. Siyasette başarı böyle oldu. Bu bir başarı hikayesidir, AKP'nin yetiştirdiği bir gencin başarı hikayesidir. Cumhuriyet Halk Partisi'nde böyle bir hikaye çok zordur, oluşmamıştır. AKP tabii çok daha fazla belediyesi olduğundan, yıllardır belediyeciliği olduğundan dolayı işe girme anlamında gençlere daha çok büyük fotoğraf vermiştir. CHP bunu vermemiştir. Ama hepi topu 20-30 kişinin organizasyonu, gencin organizasyonu bir iştir, çözülemeyecek bir iş değildir. Sadece belediyeye girmeyle de ilgili alakalı bir iş değildir. Ama kimsenin gençlerle ilgili derdi olduğunu da çok düşünmüyorum.
“HAKAN ÇAKAR’IN İÇİNE OTURMUŞ GALİBA”
Bireysel anlamda bu sorunun muhatabı ben değilim. Gençlik kolları il başkanı, ilçe başkanına soracaksınız. Siz Mehmet Ümit Küçükkaya'ya gittiğinizde size destek oluyor mu, köstek mi oluyor size? İyi midir, kötü müdür..? Gençlerle ilişki çok başka bir boyuttadır. Mesela geçen röportajınızda Hakan Çakar’a ben danışma kurulunda bir şey söylemiştim. İçine oturmuş galiba. Ama anlamamış gençlerle ilişkiyle ilgili. Ben Ali Sarı'yı niye toplantılara almıyorsunuz? Herkese helalleşiyor. Siz gençlik kolları başkanıyla mı helalleşmiyorsunuz? Ama bak Burak'ı aldık Ali'yi almadık diye bir mevalinde bir cevap vermiş gazetenizdeki röportajında bir dahaki danışma kurulunda bunu söyleyeceğim başkana diye.
“ÇAKAR BENİM DEDİĞİMİ ANLAMAMIŞ”
Madem gazeteden söyledi gazeteden cevap vereyim ben de. Benim dediğimi anlamamış gene. Burak, Ali filan isimlerle alakalı bir şey değil. Ali kaldı ki bizim agresif bir arkadaşımız değil, anlaşılması çok kolay kardeşimizdir. Gençlerle ilişkide ne olursa olsun gençlere müsamahalı olacaksınız. Gençlik kolları özerk bir yapı. O yüzden gençlerin müsamahalı davranmak lazım. Bu dönemde yaşanan danışma kurullarında vesairelerde gençlerle belediyenin, gençlerle mevcut yönetimlerin bir gerginliği olmuş oldu. Ama bir abi de çıkıp bu gerginliği yumuşatalım diye bir derde girmedi. Bu çok kötü bir fotoğraf. Bu çok kötü bir atmosfer. Gene bu noktada sadece belediye başkanına yüklenmekte haksızlık olur. Kurumsal yöneticilerimiz var, ilçe başkanımız, il başkanımız, partinin parti büyükleri var, parti meclis üyesi var, devlet kurumunda devlet protokolünde yer alan insanlar var. Ama gençlik kolları başkanlarımız kendi nikahını belediye başkanlığına kıydırtmayıp ben Yalova Belediye Başkanı'nı getirmiştim. Yalova'ya gittim, CHP'li birisi kıysın diye.
“DÜĞÜNÜMÜZE BİLE GELMEDİLER”
Nezaketsizlik olmasın diye Nevzat Beyi de nikah şahitleri arasında yazdık. CHP'li olmayan tek nikah şahidiydi. Ama illa bir CHP'li kıysın diye o zaman İzmit'te CHP'li belediye yoktu. Vefa abiyi çağırmıştık bunu. Ama şimdi bakıyorum Tahir Hoca'nın gençlik kollarında nikah kıyma oranı Fatma Hanım'dan daha fazla. Yani Fatma Hanım'a gençler arasında bir kara kedi girdiyse bu kara kediyi diğer abiler, diğer parti yöneticileri çıkartmak zorunda. Çok büyük meseleler değil yani. Bu gençlere bir dokunmak, bu gençlerle de konuşmak lazım karşılıklı. Bunu iki taraf değil ama abilik yapmaya çalışan insanların yapması lazım. Ama bakıyoruz düğünlerine derneklerine, kendileri de yaptı düğün ama gençlik kolları tarihinde olan hiç kimse yok düğünlerinde. Onlar da gençlerin düğünlerinde yok. Kim abilik yapacak bu kentte abilik pozisyonundaki insanlar. Yani ismi istiyorsanız ismini de vereyim. Emre andız, Mehmet Ümit Küçükkaya, Caner Arduç, Zeki Karakadılar, Gökhan Ercan’ın düğününde mesela hiç kimse yok.
“BEN ABİYİM DEMEKLE ABİ OLUNMUYOR”
Hiçbiriyle hiçbir diyaloğa girmiyorsun, ben hastalanmışım Tahir Hoca 10 kere aramış, sen aramıyorsun. Kime abilik yapacaksın? Yani dördüncü dönemin zaten yok. Yani partide bir abilik yaptığın veya bir referansla Ankara'da veya herhangi bir yerde siyasal olmasa da bürokratik bir kariyer açtığın kimse yok zaten. Kime abilik yapacaksın? Herkes abi. Yani ben de 43 yaşındayım. Benim de abi olduğum birçok insan var. Ama bununla ilgili gereken yapılıyor mu? Bu çocuklar bağırıyor. Belki üslupları kötü, belki çok bağırdılar vesaire il danışmada falan. Ya bir de oturtturup niye bu kadar bağırıyorsun diye sormaları lazım. Bunu soracak muhatap belediye başkanı mı? O da değil. Çünkü alınmıştır, kırılmıştır. Ama mesele sadece o değil ki, patlayan kısım o. Yani gençlerle ilişki böyle kurulması gerekiyor.
“BENİ 50 KİŞİ ÇİZDİ AMA GÖNÜLLERİNİ ALDIM”
Aynısını ben de yaşadım. Beni çatır çutur çizdiler 50 kişi. Kendi yazdığım delege İzmit'te. Ben İzmit'i bilirim. Delegesini de bilirim yani. Dostlarıma güvendim. Onlar abilerine güvendiler gençlik kolları o dönem. Abilerin abilerine güvendiler. Olayları yanlış biliyorlardı. Ben dedim ki ben bundan derslerimi alacağım. O gün beni çizenlerin iddia ediyorum 53 kişi miydi, 43 kişi miydi hatırlamıyorum. Ciddi bir rakamdı bir ilçe başkanının çizilmesi oranında. 53’se mesela 43’ünün ben gönlünü almışım. 10 kişinin de gönlünü almıyorum, istemiyorum o organizasyonun başındaki insanın gönlünü de almayı zaten. Ama o 43 kişinin, gençlerin gönlünü almışım. Şimdi sen 25’li yaşlarda, 35’li yaşlarda gençler hatalar yapar. Biz de yaptık çok gençliğimizde. Ben danışma kuruluna çıktım, Süleyman Demirel Kültür Merkezi'nin adını değiştirin dedim. Şöyle yapın dedim vesaire yaptım. Hataydı doğrudur, o günün şartlarında yaptık.
“GENÇLERİN CEVABINI BEN DE MERAK EDİYORUM”
Gençlik kolları okul. Burası Cumhuriyet Halk Partisi yani yeni kurulan bir partinin gençlik kolları gibi değil. Tarihinde çok başarılı siyasetçiler çıkarmış bir okul. Yani siz gençlik kollarından çıkan siyasetçilere önem vermeyeceksiniz de nereye vereceksiniz? Ondan sonra yukarıdan gele gele, yukarıdan gele gele siyasette üretim sıfırlara iniyor. Şimdi ben ilçe başkanlığında çok üretiyorsam gençlik kollarının verdiği tecrübeyle alakalı bir şey. O yüzden gene muhatabı il-ilçe gençlik kolları başkanlarımdır. Belki diğer gençlerle çok olmasa da bile il-ilçe gençlik kolları başkanlarına da bu soruyu sormanızı isterim yani. İlla bir röportajda denk gelir. Ben de merak ediyorum. Bakalım ne cevap verecekler.
-Altılı ittifakın yerele ve genele yansıması nasıl? Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı? Önümüzde kritik bir yerel seçim de var ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra bu ittifak devam etmeli mi?
Şimdi ittifakları, partileri tekmiş gibi yorumlarsak çok sonuç alamayız. Mesela Cumhuriyet Halk Partisi tabii ki laik, sosyal demokrat, seküler insanların olduğu bir parti ama içinde üç beş tane yapı var. Bunun içinde daha sol sosyalist kanattaki insanlar da var, bunun içinde sadece cumhuriyetçi olanlar da var. Yani sol bile diyemeyeceğiniz, merkezde cumhuriyetçi olan insanlar da var. Bunun için de devrimciliklerini Kemalizm'den almış insanlar da var. Mesela İYİ Parti içinde MHP damarı kalın bir parti ama aynı zamanda Demokrat Parti, ANAP gibi merkez sağ damarı olan insanlar da var, cumhuriyetçi yapılar da var. Mesela ittifakın içinde değil ama dışarıda duruluyor vesaire. HDP de böyle. Güvercini var, şahini var. Yani belki daha net anlaşılır diye söylüyorum Demirtaş'ın taraftarları var hala terör örgütüyle ilişkilerini çözemeyen insanlar da var. Belki bu sosyolojik nedenlerdendir. Ama bunların hiçbiri tek bir parti, tek bir nefes değil. Ve tarihsel gelişlerin de bunların hepsinde emeği var. Şimdi mesela adaylara baktığımızda Mansur Yavaş aday çıktığında işte belirli bir bölgenin vatandaşları çok sıcak bakmıyor. Daha sosyal demokrat sosyalist kanattakiler sıcak bakmıyor. Ekrem İmamoğlu çıktığında espri anlamında söylüyorum Fenerbahçeliler sıcak bakmıyor.
“TARTIŞMASIZ KILIÇDAROĞLU ADAY OLMALI”
Bu sonu gelmez bir çeşme, keşmekeşin ifadesi. Bu noktada bakmamak lazım adaylarımıza. Mesela ben geçen ki vizyon toplantısında CHP'ninkini önemsiyorum. Ben de ekonomi mezunuyum. Siyasetçiler genellikle ekonomi mezunu olunca gülüyorlar. Tahir Hoca hocamdır, Figen Hanım hocamdır, Gölcük'teki meclis üyesi arkadaşımız Berna Abiş de sınıf arkadaşım. İnanmazsanız da dosyamı da getiririm. Neyse işin esprisi. CHP bir vizyon koyuyor. Diyor ki Türkiye'nin finans piyasaları darmadağın. Aynı zamanında Kemal Derviş'in IMF'yle geldiği vesaire yaptığı bir finansal disiplin sağladığı dönem gibi. Türkiye zor durumda, finans piyasasını toplayacağız, bu toplama üretime gidecek vesaire vesaire… Ödüllü bir proje koyuyor. Bence siyaseti birazcık önüne proje koyarak bu dönemi geçirseydi altılı masa, Ahmet veya Mehmet'dir noktasının ötesinde gelirdi. Yani isimlere kalmazdı. Artık süreç hızlandı, insanlar isim de bekliyor. Bence birinci dereceden yakışan tartışmasız Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Niye? Hem bireysel anlamda siyasi hayatının son demleri. Hem altılı masayı bir arada tutayım diye en fazla bireysel kendinden ödünç, fedakarlık vermiştir. Hem Kemal Bey'in hırslı ve agresif bir yapısının olmaması, üçüncü dördüncü dönemi istememesi, istemeyecek olduğunu çok ciddi beyan etmesinden dolayı herkesin siyasi hayatının umutlarını diğer liderlerin umutlarını taze ve diri tutulması açısından önemli bir isim. Kemal Bey herkesin birinci tercihi olmayabilir ama çoğunun ikinci tercihin de vardır. Yani Ekrem Bey taraftarları illa Ekrem isterler, ikinci tercihini hemen Kemal Bey'i söylerler.
“DIŞARIDAN BİR İSİM ADAY OLMAMALI”
Ekrem İmamoğlu'nun ismi çok geçiyor. Birazcık Fenerbahçe'yle dalaşıyor ama seviliyor, sempatik bir insan. Sempatik ama tabii Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığı da başka bir vizyon. Kemal Bey'inki daha bir babacan kalırken Ekrem Bey'inki daha heyecanlı. Yani siyaset hep hikayelerin yazılması lazım diye düşünüyorum. Mansur Bey'inkinde daha bir bilge, işte işini bilen adam. Yani fotoğraf vermeye çalışan üç tane farklı adam. Ortak noktada Millet İttifakı’nın ilk refleksi ne olursa olsun Erdoğan gitsin olduğundan dolayı küçük detaylarla da son dakikada buluşurlar diye düşünüyorum. Bunlar olması gereken. Kim olmaması gerekenler diye çıkarsa mesela Abdullah Gül gibi bir isim olmasın. Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bir isim olmasın. Dışarıdan sürece hiçbir katkı sağlamayan veya Abdullah Gül gibi artık AKP'nin tarihine iz bırakmış, bu hataların yüzde 90’nında susarak veya susmayarak bu günahların ortakları olan insanlar olmasın.