Hakan Tanta: Belediye başkanının marabası değiliz

Cumhuriyet Parkı krizini nasıl çözdüklerini anlatan CHP İzmit Belediye Meclis Üyesi Hakan Tanta, “Zaman zaman belediye başkanı ve meclis üyelerinin ilişkilerini karıştırıyorlar. Yani bir meclis üyesi, belediye başkanının marabası değildir. Maaşlı çalışanı değildir. Sonuçta bir de il başkanlığı denilen genel başkanları temsil eden bir müessese var. Hepimiz o yapıya tabiyiz” dedi

Röportaj serimizin bu haftaki konuğu Hakan Tanta oldu. Kentimizin renkli simalarından Tanta, CHP’nin İzmit Belediye Meclis Üyesi olarak siyaset hayatına devam ediyor. İzmit Belediyesi Başkanvekilliği görevinden istifasının ardından ilk kez gazetemize röportaj veren Tanta, ilginç konulara temas etti, Cumhuriyet Parkı krizini nasıl çözdüklerini anlattı. Tanta, “Sonuçta bizim derdimiz üzüm yemek. Bağcıyı dövmek değil. Kentte böyle gerginlik yaratan bir konunun sulandırılmadan büyük bir ciddiyetle ele alınması gerekiyordu. Bence fevkalade doğru bir iş yaptı il başkanları ve Cumhuriyet Parkı İzmit Belediyesi'ne devroldu. Sonuçta bir de ‘İl Başkanlığı’ denilen, ‘Genel Başkanları’ temsil eden bir müessese var. Hepimiz o yapıya tabiyiz. Yani il başkanlarımız bizim en üstümüzdür. Genel başkanları temsil ederler. Bunu kişisel olarak kabul edersiniz, etmezsiniz, hiç kimsenin umurunda olmaz. Ama biz örgüt hiyerarşisinde kime bağlı olduğumuzu biliyoruz. Zaman zaman belediye başkanı ve meclis üyelerinin ilişkilerini karıştırıyorlar. Yani bir meclis üyesi, belediye başkanının marabası değildir. Maaşlı çalışanı değildir” diye belirtti.

Keyifle okuyacağınız röportajımızın ikinci bölümü sizlerle…

✓Cumhuriyet Parkı’nın İzmit Belediyesi’ne devri konusunda sizler Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’la görüşerek sorunun çözülmesini sağladınız. Bu görüşme nasıl oldu?

Cumhuriyet Parkı'nda bir hak iddiasıyla ilgili bir polemik oldu. İnsanlar oraya toplandı, gergin bir atmosfer oluştu vesaire. Sonuçta bizim Genel Başkanımız çok naif bir insan. Ve bu kavga politikasını, kutuplaştırma politikasını bu zamana kadar AK Parti 20 yıldır uyguladı. O yüzden bizim Genel Başkanımızın da bizlere söylediği, örgütlere söylediği, kavgadan kaçının. Yani tabii ki haklarımızı gerekirse kavgayla da alacağız. Cumhuriyet Parkı gereksiz bir biçimde kördüğüm haline geldi. Yani bunun da sebebinin diyalogsuzluktan dolayı olduğunu düşünüyorum, o gün zaten mecliste de söyledim. Daha sonra il başkanlarımız konuştular, görüştüler kendi aralarında. Bana, İYİ Parti’den Fevzi Canbaz'a ve Nurettin Bulut'a bir görev verdiler. Engin Taşdemir burada olsaydı o da gelecekti.

İL BAŞKANLARININ TALİMATIYLA

Biz de görevi aldıktan sonra Tahir Büyükakın'dan randevu istedik. İl başkanlarımızın talimatıyla geldiğimizi, başkanlarımızın kentte kavga ve gerginlik istemediklerini, dolayısıyla Cumhuriyet Parkı'nın İzmit Belediyesi'ne devrini talep ettiklerini, siz de uygun görürseniz önümüzdeki mecliste bu konuyu oy birliğiyle geçirelim dedik. O da hiç bizi ikiletmedi. Bunu tabi ki söylememle devredemem. Sonuçta bunu bir meclis kararıyla ortak proje formatında devretmemiz lazım dedi. Ben orada ortak proje belki evet kanuni gereklilik, ama İzmit Belediyesi’nin talebi parkın tamamen devri. Başkan da itiraz etmedi. O süreci öyle yürüttük. Belki o konuda “Niye böyle bir gizlilik içerisinde yürüttünüz” diye eleştiriler geldi. Sonuçta bizim derdimiz üzüm yemek. Bağcıyı dövmek değil. Kentte böyle gerginlik yaratan bir konunun sulandırılmadan büyük bir ciddiyetle ele alınması gerekiyordu. İl başkanlarımız doğru olanı yaptılar.

✓Bu noktada bypass görevini gördünüz yani…

Evet bazen hani kalpte damarlar tıkandığı zaman diğer bir damarla kan akışını baypas ederler. Burada da damardan kan akışının sağlanması gerekti. O görev de bize düştü. Bugün AK Parti, terörist ve hain dediği HDP ile gidiyor anayasa görüşmesi yapıyor. Yani bu iletişim kanallarının bir şekilde açık olması lazım. Sonuçta kamuda bir devamlılık var ve bir şekilde birilerinin açması lazım diyalog kanallarını. Bence fevkalade doğru bir iş yaptı il başkanları ve Cumhuriyet Parkı da İzmit Belediyesi'ne devroldu. Şimdi size soruyorum. Bundan kim mutsuz olur? İzmit Belediyesi, Cumhuriyet Parkı'nı istemiyor muydu?

“İL BAŞKANLARIMIZ BİZİM EN ÜSTÜMÜZDÜR”

✓Kendisinden habersiz iş yaptığınız için belki Fatma Hanım mutsuz olmuştur…

Sonuçta Cumhuriyet Parkı, İzmit Belediyesi'ne devredildi. Yani burada belki farklı niyetler vardır. Ama sonuçta bir de il başkanlığı denilen genel başkanları temsil eden bir müessese var. Hepimiz o yapıya tabiyiz. Yani il başkanlarımız bizim en üstümüzdür. Genel başkanları temsil ederler. Bunu kişisel olarak kabul edersiniz, etmezsiniz, hiç kimsenin umurunda olmaz. Ama biz örgüt hiyerarşisinde kime bağlı olduğumuzu biliyoruz. Fatma Hanım farklı düşünebilir bu konuda. Ama il başkanları bu gerginliğin tarafı olmak istemeyebilir. Yani il başkanları, belediye başkanının her sözünü emir telakki edecek konumda değiller. Tam tersine onlar belediye başkanlarının, meclis üyelerinin hepsinin üstünde. Benim grup başkanım Büyükşehir’de il başkanıdır, ilçede de ilçe başkanıdır. Ben onlara bakarım. Ben belediye başkanına bakmam. Meclis üyeleri belediyenin maaşlı elemanı değillerdir. Sonuçta bizler partimizin listesinden seçildik. Sorumluluğumuzda partimize ve vatandaşımızadır.

“MECLİS ÜYESİ MAAŞLI ÇALIŞAN DEĞİLDİR”

Zaman zaman belediye başkanı ve meclis üyelerinin ilişkilerini karıştırıyorlar. Yani bir meclis üyesi, belediye başkanının marabası değildir. Maaşlı çalışanı değildir. Kendilerini öyle görenler için tabii ki bir şey diyemiyorum ama ben en azından onlardan değilim. Bunu meclis üyesi olarak katılmış olduğum tüm toplantılarda Belediye Başkanına ve belediye idaresine her zaman hissettirdim. Ben hiç basında eleştirmedim belediye başkanımı. Ama yüz yüze en ağır eleştirileri yaptım. Orada olmaya devam etseydim de yapacaktım. Çünkü ben belediye başkanının başarılı olmasını istiyorum. Ben belediye başkanının herkesle arasının iyi olmasını istiyorum. Basınla iyi olmasını istiyorum. Kamuoyunda, sivil toplum örgütleriyle iyi olmasını istiyorum. Büyükşehirle evet siyasi bir kavgamız olabilir. Ama kent yararına olacak şeylerde diyalog içerisinde olmasını istiyorum. Bu benim şahsi görüşüm.

“HERKES SORUMLULUĞUNU VE YERİNİ BİLMELİ”

✓Peki belediye, parti örgütü hiyerarşisini uyguluyor mu? Örgütü tanıyor mu?

Yani ben çok öyle olduğunu düşünmüyorum. Yüzde yüz bir uyum var desek burada takiye yapmış oluruz. Yüzde yüz uyum olması için çaba sarf etmek gerekir. Sonuçta o koltuklara siyaseten oturuyorsunuz. Elbette il başkanı siyaseti, belediye başkanı belediyeyi yönetir. Ama sonuçta hiyerarşide burada bir il başkanı var, bir ilçe başkanı var. Herkes o sorumluluğunu ve yerini bilmesi lazım. Uyumdan kimse zarar görmez

“BELEDİYE BAŞKANI, İL BAŞKANINA TABİDİR”

Başka baypas yaptığınız ameliyatlarınız var mı?

Bizim kimseyi devre dışı bırakmak gibi bir derdimiz olamaz. Nihayetinde orada kilitlenmiş bir sorun var. Tekrar ediyorum, il başkanı belediye başkanına tabi değildir. Tam tersine belediye başkanı il başkanına tabidir. İl başkanı burada bir sorunun diyalog yoluyla çözülmediğini hissederse inisiyatif kullanabilir. Masaya yumruğunu vurabilir. İlla masaya fiziksel olarak yumruk vurmasına gerek yok. Böyle bir sıkıntının büyüklüğünü öngörebilir ve orada da müdahale edebilir. Bence yerinde bir müdahale oldu. Ve birden tansiyon düştü. Gayet de güzel oldu bence.

✓Belediyenizin çalışmalarından memnun musunuz?

Ben şöyle görüyorum; Bakın İzmit Belediyesi'nin kazanılması, bu kentte birçok şeyi değiştirdi. Karşı tarafında siyasi davranışını değiştirdi. Artık onlarda 15 yıldır görmezden geldikleri seçmenin istekleri hakkında empati yapabiliyorlar. Seçim sonucunda karşı tarafta da büyük değişiklik oldu. 15 yıllık belediyeyi yöneten İbrahim Karaosmanoğlu yerini Tahir Büyükakın'a devretti. Orada da farklı bir şey var. Mesela orada da şu eleştirileri yapabilirsiniz; Niye kardeşim bu zamana kadar yürüyüş yolunu yapmadın? Niye bu zamana kadar Haluk Levent'i getirmedin ya da şimdi mi Atatürk aklınıza geldi?.. Tahir Büyükakın “Ben böyleyim, ben Karaosmanoğlu değilim” diyebilir, nitekim de icraatlarıyla öyleyim diyor. O yüzden ona itiraz edemiyorsunuz. Ama İzmit Belediyesi'nde seçimi Millet İttifakı’nın alması bu kentteki sosyal belediyecilik anlamında diğer belediyelere lokomotif olmuştur. İzmit Belediyesi şu anda hepsinin önünde gidiyor. Kim ne derse desin İzmit Belediyesi sosyal belediyecilik açısından bir şeyler yapmaya çalışıyor ve Büyükşehir ile diğer belediyeler de onun gölgesinde kalmamak için onlar da azami çaba gösteriyorlar. Aradaki tek fark diğer 11 belediye Büyükşehir’in büyük desteğini alıyor. Onlar da artık eskisi gibi rahat davranamıyorlar. O yüzden İzmit'te keşke 2019’un 31 Mart'ında 3-4 belediye çıksaydı çok daha farklı olurdu. Belki İzmit Belediyesi'nin yönetim açısından da eli daha kolaylaşırdı. Belki bu polemiklerin, kavgaların hiçbiri olmazdı.

“HERKESİN GÖNLÜNDE BELKİ BİR ASLAN VAR”

✓Fatma Hanım başkanlığının daha ilk aylarındayken iki genel başkan tarafından Büyükşehir’e aday yapılacağı lanse edildi. Bu sizce doğru mu?

Bence doğru değil. O zaman da söyledim. Burada önemli olan kişiler değildir. En başından böyle bir şey ilan etmek görevdeki belediye başkanına da haksızlık. Ona karşı taleplerinin önünü alamazsınız, bir yandan da örgüt içi kavgayı da derinleştirirsiniz aslında. Şimdi mesela 2023 bir seçim olacak. Milletvekili adayları çıkacak. Onlar gittikten sonra bir yerel seçim var. Peki Büyükşehir’le ilgili niyeti olanlar ne olacak? Onlar kenara mı çekilecek. Tabi ki hayır. Tam tersine gelecek dönem belediyelere aday olacaklar için kriterler belirlenmeli. Koskoca belediyeler kişilerin inisiyatifine bırakılmayacak kadar büyüklükte ve önemde bence. Sonuçta belediyelerdeki başarılar, size daha büyük başarıları getirir. Belki bu yeteneğe sahip birçok insan var 2024’te aday olacak. Herkesin gönlünde belki bir aslan var. Onların önünü kesmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Büyükşehir için de söylüyorum. Aday çok önemli donatılara sahip olmalı. Sadece tanınırlık yetmez, takım oyununa da yatkın olmalı. Sadece kürsü yetmez, insan ilişkileri de üst düzeyde olmalı. Tevazu sahibi, alçak gönüllü olmalı. Öncesinde STK’larda ve en azından mesleki başarı öyküsü olmalı. Mutlaka geçmişte idarecilik ve yöneticilik yapmış olmalı. Egolardan arınmış olmalı. Vefa duygusu güçlü olmalı, tecrübeli olmalı. 2024 yerel seçimlerinde birçok arkadaşımız aday olacaktır. Kimlerin aday olacaklarını bilemem. Ama en azından kimlerin aday olmaması gerektiğini ya da aday yapılmaması gerektiğini çok iyi biliyorum.

✓Peki kimler aday olmamalı?

Şu anda onların ismini vermem tabi ki. Ama kimlerin aday olması gerektiğiyle ilgili parti içerisindeki görüşümü, zamanı geldiğinde bildireceğim.

✓İzmit ve Büyükşehir için mi?

İzmit için de Büyükşehir için de bildireceğim. Çünkü kişiler önemli değildir. Kişilerin yetenekleri önemlidir. Sadece parti liyakati da yetmez. Bakın mesela efsane başkan sıfatını almış Sefa Sirmen örneği var. Gerçekten ortak akılla birçok vizyoner iş yapmış ve efsane başkan unvanını o zaman almış. Her şeyi siz yapamazsınız. Mesela ben belediye başkanı olsam her konunun en iyileriyle çalışırım. Ekibimdeki kişilerin en az benden bir tık akıllı olmasını isterim. Çünkü doğru projeler böyle çıkar. Belediyeyi bir kere genelden ayırmak lazım. Belediye bambaşka bir şeydir. Belediyede herkese hizmet ediyorsunuz. AK Partiliye de hizmet ediyorsunuz, CHP'liye de HDP'liye de İYİ Partiliye de. O yüzden herkesin isteklerine göre belediyenin bir rotasını belirlemeniz lazım.

“BİR İNSAN HER ŞEYİ BEN BİLİRİM

DİYORSA O HİÇBİR ŞEY BİLMİYORDUR”

✓Belediye başkan adayındaki kriterler neler olmalı?

Parti liyakati önemli. Bir kere dediğim gibi önce 2023 seçimleri olacak. Çünkü sonucu çok önemli. Belki iktidar değiştiği zaman, ki ben buna inanıyorum birçok insan çıkacak, talip olacak bu görevlere. Onların içerisinden en iyilerini seçmemiz lazım. Ortak akla yatkın, proje yürütebilen, teknik konulara hakim. Dediğim gibi tek başına bir insan hiçbir şey yapamaz. Bir insan her şeyi ben bilirim diyorsa inanın o insan hiçbir şey bilmiyordur.

✓Öyle diyen mi var?

Yani varsa bilmiyoruz.

✓Peki geçmiş yıllarda İzmit Belediye Başkanlığı için bir aday adaylığı süreciniz oldu. Siz bu dönem belediye başkanı siz olsaydınız bugün üç yılda İzmit nereye gelirdi?

Tabii uzaktan davulun sesi hoş gelir derler. Yani öyle bir belediye başkanlığı yapmadığım için onu söylemek belki zor ama başka bir şey söyleyebilirim; Ben mesela İzmit Belediyesi'nde meclis üyeliğine başladığım zaman Başkana da söyledim. Ben proje adamıyım. Proje yapmayı çok severim. Benim o yönümü kullanın dedim. Dünyada da birçok yeri gördüm. Gezdiğim yerlerde aslında her bölgenin yapısına göre kentleri yönetenler bulundukları şehirler için farklı yaşam çözümleri oluşturmuşlardır. Her şehrin de farklı bir yapısı vardır. Ben göreve geldiğim zaman bizim elimizdeki kaynaklara göre birçok farklı projeler yapalım istedim. Meclis üyesi arkadaşlarımıza ve Başkana fikirlerimi söyledim. İlk önce Sarısu'yla başladık. Sarısu çöp tesisi gibiydi. Çok kısa zaman içerisinde kendi öz kaynaklarımızla orayı bitirdik ve hedef kitleyi belirledik. Geçen günlerde mesela bir kulüp benden öyle bir talepte bulundu. Baktım ekim ayı bile dolu. Bu benim için ve arkadaşlarım için çok gurur verici.

“SARISU’DA ÇİMLERİ ELİMİZLE DÖŞEDİK”

✓Yani Sarısu sizin projenizdi…

Projeleri yapmadan önce simüle ettik… Sanal simülasyonu her projede yaparsın. Kimler kullanır burayı, kimlere hedefliyorsunuz, ondan sonra da kendi kendine zaten gider. Ardından projesi lojistik açıdan idame edersiniz. Sarısu projesini yaparken biz hemen hemen her akşam Nurettin Bulut'la birlikte kendi arabamızla Sarısu'ya gidip projeye yerinde inceleme yaptık. Arsal mimari projede destek oldu, çimleri ücret vermeden Çetin ayarladı. Kendimiz çim bile döşedik. Çünkü inandığımız bir proje vardı. Belediyede çalışan ve proje grubundaki tüm arkadaşlarımız büyük bir heyecanla işe sarıldılar. Diğer yandan da mesela Paşasuyu’yla ilgili bir süreci yönetiyorduk. Paşasuyu’nda 1. yüzyıldan kalma su kemerleri var ve İstanbul'un yakınında böyle bir tarihe yolculuk rotası inanılmaz. Hem tarih hem doğa hem de mesire yeri anlamında böyle bir yer yok. Suyun işletilmesinden tutun da oradaki mesire alanının ve yürüyüş yollarına kadar planlanmasını tasarladık. Kentimiz için inanılmaz bir nefes alma alanı olacaktı. Avrupa'daki, Avustralya'daki, Afrika'daki birçok milli parkı gezen biri olarak Paşasuyu’ndaki yön tabelalarına kadar bütün kurguyu kafamızda yapmıştık aslında.

Orayı bitirip eş zamanlı olarak Gölkayı yapacaktık. Ben doğa sporları ve rekreasyonla ilgili de azami bilgi ve ilgiye sahip olduğum için oraya proje yapacaktık. Beni bunlar heyecanlandırıyordu. Gerçi şu anda daha farklı bir projeyle Gölkay da start aldı. İnşallah güzel bir proje olacak. Ondan sonra kentte uluslararası festivaller, turizm çalıştayı gibi kalıcı projelerin altyapılarını da hazırlıyorduk. Örnek köylerle ilgili sıra dışı projelerimiz vardı.

“ASIL AYRILMA SEBEBİM; SORUMLULUK VAR YETKİ YOK”

✓Sizin emeğinizle yapılan başka güzel işler neler?

Dediğim gibi zaten çok kısa sürede bir böyle bir görevimiz oldu. Elimizden gelen katkıyı sunduk. Sonrasında ki yönetimsel gelişmeler şevkimizi kırdı tabi ki. Ben şunu asla yapmam; Sorumluluk var, yetki yok. Benim asıl ayrılma sebeplerimden bir tanesi de oydu. Sonuçta benim kimseden makam, mevki, şoför, maaş gibi talebim olmadı. Hatta arkadaşlarım şahittir, cebimden para harcadım diyebilirim. Görevlerle ilgili ya bir insana sorumluluk verecekseniz, veriyorsanız ona güveneceksiniz. Güvenmiyorsanız da seçimden önce söyleyeceksiniz. Hiçbirinize güvenmiyorum diyeceksiniz, biz de ona göre gireceğiz ya da girmeyeceğiz. Yani bunu baştan kabul edip ona göre de davranabilirdik. Ama ben ‘mış’ gibi görev yapmak hiçbir zaman istemem…

“KENDİMİ DEĞERSİZLEŞTİRMEM”

Sonuçta Hakan Tanta olarak mesleğimle, bundan evvelki sivil toplum örgütleri görevimle bu kentte var oldum. Biz 170 yıldır bu şehirde yaşayan bir aileyiz. Kısacası Hakan Tanta ismi siyaseten bu noktaya gelmedi. Bizim kentteki duruşumuzla ismimiz bir yere geldi. Kimse kusura bakmasın, kimsenin bizi değersizleştirmesine izin vermem. Kendimi değersizleştiren ortamda da yer almam.

“KOLTUĞA DEĞER VERMEK İÇİN ORADA OLURUZ,

KOLTUKTAN GÜÇ ALMAK İÇİN DEĞİL”

Olabilir, beni değerli görmeyebilirsin. O zaman değerli gördüğün insanlarla yola devam edersin. Ben de o konuda hiç itiraz etmem. Şimdiye kadar bu konularla ilgili hiç konuşmadım. Çünkü parti sorumluluğumu biliyorum. Yani o hiyerarşiyi biliyorum. Bunun için illa partideki eğitim okulundan falan ders almaya gerek yok. Bu bizim karakterimizde olan bir şey. Biz eğer bir koltuk varsa o koltuğa değer vermek için orada oluruz. Koltuktan güç almak için değil.

Hakan Tanta söyleşi
SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber