Adam olacak çocuklar

Geçtiğimiz 1 Şubat 2021 Barış Manço’nun ölümünün 22. Sene-i devriyesiydi. 1999 yılının 1 Şubat günü bizler için Barış abi sonsuzluğa intikal etmiştir. Onun...

Geçtiğimiz 1 Şubat 2021 Barış Manço’nun ölümünün 22. Sene-i devriyesiydi. 1999 yılının 1 Şubat günü bizler için Barış abi sonsuzluğa intikal etmiştir. Onun gibi bir adam ölmekle bu dünyadan sadece ayrılmış oldu. Çünkü gerçek manada ölmek için bu dünyada iz ve eser bırakmamak gerekir. O, sözüyle, müziğiyle, dünya görüşüyle, insana verdiği değerle özellikle bu dünyada bulunduğu zaman diliminde çocukların kalbinde kurduğu tahtıyla hala aramızda…

Barış Abi gibi nev-i şahsına münhasır çok az sanatçı vardır. Otantik tarzda Anadolu motifleriyle bezeli giyimi, omuz hizasında uzun saçları ve aşağı doğru uzanan bıyıkları, her zaman taktığı gümüş takıları özellikle yüzükleri, gülen gözlerinin aydınlattığı bilge yüzüyle adeta bir Türk Ata’sı gibiydi.

Bir tek obası ve çadırı eksikti. İstanbul’da doğmuş büyümüş Galatasaray Lisesi’nde okumuş Şişli Terakki’den mezun olmuş bir adam için son derece yerli ve milli idi. Türk’ü dünyaya tanıtma konusunda bir kültür elçisi olan devlet sanatçısı ünvanlı dev bir insandı.

1980lerin sonu 1990ların başlarında bir çocukken her Pazar günü onun programını izlemek için ekranlara kilitlenirdik.

1988'de Barış Manço'yu başta çocukların olmak üzere herkesin sevgilisi yapacak "7'den 77'ye" programı başladı. TRT'de yayınlanan bu programda TV ekibi 150'den fazla ülkeye gidip, oraları seyircilere tanıtırdı.

"Adam Olacak Çocuk" ile de çocuklara öğütler vermeyi, onlara yeteneklerini sergileme fırsatı verip dönemin en başarılı televizyon yüzü olmuştu.

"Barış Manço ile 7'den 77'ye", adından da anlaşılabileceği gibi tüm yaş gruplarına hitap ediyor ve kendi içerisinde özel bölümlerden oluşuyordu."Adam Olacak Çocuk" ile çocuklara, "İkinci Kahvaltı" ile büyüklerimize ve yaşlılara, "Dönence" ve "Dere Tepe Türkiye" ile yetişkinlere; dolayısıyla herkese hitap ediyordu.

O dönemlerde tek hayalim bir gün Barış Abi’yle tanışmaktı. 1989 yılının sıcak bir yaz günü Gülhane Parkında düzenlenen konserine gitme şansım oldu. Hayatımın en mutlu günlerinden biriydi. Barış Manço ayağında şalvar tarzı pantolonu ve çizmeleri, üzerinde motifli yeleği, içinde şile bezi bir gömlek ile sahnede adeta devleşiyordu. Dağlar Dağlar parçasından önce kadın bir sanatçı kabak kemaneyle solo giriş yapmıştı. O anda binlerce insan sessizce Barış Abi’nin şarkıya başlamasını beklerken tüm konser alanına bakarak bir insanın nasıl bu kadar çok insanın sevgilisi olabildiğini anlamaya çalıştığımı ve sevgim ile hayranlığımın bir kat daha arttığını hatırlıyorum.

Barış Manço yaşam felsefesini sözü ve müziği ile bizlere yansıtırken köklerimizin ne kadar zengin ve kuvvetli olduğunu her defasında başarılı bir şekilde ortaya koymuştur. Serhat türkülerinden (Hey Koca Topçu/ Genç Osman ) Gesi bağlarına uzanan geniş yelpazede Anadolu Rock adı altında yerel ezgilerimizi modern tarz ile buluşturup, Anadolu halk değişlerinden ve darb-ı mesel dediğimiz hikayelerden esinlenerek yazdığı şarkı sözleriyle bizleri düşündürmüştür.

Sarı Çizmeli Mehmet Ağa şarkısında ;kim olduğu, nerede bulunduğu bilinmeyen Mehmet Ağa üzerinden öğütler veriyordu;

Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi?
Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi?
Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için
Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet Ağa bir gün öder hesabı

Yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile,
Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile,
Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu,

Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile

Yaz tahtaya bir daha…

Bu şarkıyla insanlığın gereklerini, adamlığın sınırlarını çizerken bir nevi iyilik yap denize at bir gün karşılığını görürsün öğüdünü hafızalarımıza kazımıştır.

Kazma adlı şarkısında ise;

“….Diyeceğim o ki kişi yetinmeli
Yaşam dediğin kısacık bir çizgi
Namus, şeref, onur hepsi güzel ama
En önemlisi helal alın teri

Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür dersen
Kaz gelen yerden tavuğu esirgemezsen
Bu kafayla bir baltaya sap olamazsın ama
Gün gelir sapın ucuna olursun kazma…”

Sözleriyle yine emeğin önemini vurgulamış sadece çocuklar için değil büyüklerin de kulağına küpe olması gereken hayat dersi niteliğinde, Dede Korkut misali öğütler vermeyi başarmıştır.

Barış Manço, kimi akademik çevrelerce ozan - baksı edebiyat geleneğinin devamı olan âşıklık geleneğinin çağdaş bir temsilcisi olarak görülür. Şarkılarında halk kültüründen, sanatından, edebiyatından bolca faydalanması, söz konusu geleneğin gerek biçimlerini gerekse temalarını sıklıkla kullanması; eserlerinde mesajlar vermesi, şarkılarının son dörtlüğünde âşıkların yaptığı gibi adını tapşırması bu görüşün temel dayanaklarıdır. Bazı akademisyenlerce de Barış Manço, yeni bir oluşumun temsilcisi olarak görülür. Bu da âşıklık geleneğinin devamı olarak kabul edilebilecek ve "Çağdaş Türk Ozanlığı" olarak adlandırılan oluşumdur. Manço'nun yaptığı geleneğin birebir kopyası ve devamı şeklinde değil, birleştirerek ve dönüştürerek yeniden üretmedir.

Halil İbrahim Sofrası adlı şarkısında;

“….

Halat gibi bileğiyle, yayla gibi yüreğiyle
Çoluk çocuk geçindirip haram nedir bilmeyenler
Buyurun siz de buyurun
Buyurun dostlar buyurun

Barış der, her bir yanı altın, gümüş, taş olsa
Dalkavuklar etrafında el pençe divan dursa
Sapa, kulba, kapağa itibar etme dostum
İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
Para, pula, ihtişama aldanıp kanma dostum
İçi boş insanların bu dünyada yeri yok…”

en kısa ve yalın haliyle toplumsal değerlerin değişmesi ve ahlaki çöküş üzerine öğütler vermiştir.

….

Barış abinin her programının sonunda söylediği “Barış Manço, Moda 81300” adresinde sağlığında ailesiyle birlikte yaşadığı ev bugün müze haline getirilmiştir. Müzede Barış abinin bestelerini yaptığı piyanosu, gezilerinden topladığı cam objeleri, aksesuarları, sahne kostümleri ve tablolarıyla onu daha da yakından tanıma fırsatı bulmak mümkün.

Ben 2014 yılında sömestir tatilinde oğlumu ve yeğenimi alıp, eşimle birlikte bu eve gittim. Daha içeri girer girmez kapıdan girişteki ilk odada Barış abi heykeliyle bizi karşıladı. Heykeltıraş Murat Daşkın’ın silikon kullanarak yaptığı gerçek boyutlardaki Barış Manço heykeli sanki gerçek gibiydi.

Adam olmuş çocuklar, adam olacak çocuklarını Barış Abi’yle tanıştırmaya gelmişti. Her adımımda sanki yanımızdaymış gibi hissettim. Tabi sürekli fonda Barış abinin ölümsüz şarkıları çalıyordu.

Adam olacak çocuk programının dekoruna benzer dekora sahip “Adam Olacak Çocuk Odasında” anı fotoğrafı çektirdik. Çalışma odasını gezerken onun aynı zamanda bir şövalye ruhu taşıdığını fark ettik.

Barış Manço vefat ettiğinde masasında kalan anahtarı, cep telefonu ve ajandasının aynı şekilde korunması insanı çok duygulandırıyor. Kıyafetler, ödüller, ses kayıt cihazları, antikalar, sahne kostümleri, şövalye odası, yüzükleri, kemerleri, aksesuarları, kravatları, çocukları Doğukan Hazar ve Batıkan Zorbey Manço’ya aldığı oyuncaklar, pasaportları, kredi kartları, kimlikleri, fotoğrafları, askere gitmeden önce kestirip sakladığı saçı, askerlik üniforması, plaktan yapılma masalar insanı derinden etkiliyor.

Ayrıca müzeye gittiğinizde Barış Manço CD’leri, plakları, t-shirt’leri ve yüzükleri satın alabiliyorsunuz. Sömestire tatilinde idrak çağındaki çocuklarınızı götürüp gezdirmek için mükemmel bir yer.

Müge Anlı tarafından hazırlanan belgeselinde Müge Anlı'nın sorusu üzerine "Hayır, evimin müze olmasını istemem. Burası bizim evimiz. Biz burada yaşadık, çocuklarımız da burada yaşasın. Gelinlerim gelecek daha. Allah bize ömür versin, biz yaşayalım burada." demiştir.

Barış abi, evinin müze yapılmasını istememiştir. Ama bugün bence O’nun halen yaşadığı izlenimi veren bu ev müze haliyle daha anlamlı olduğundan ailesini de bu kararları ve müzeye desteklerinden dolayı tebrik etmek istiyorum.

Barış Manço'ya bir TRT röportajı sırasında sorulan soru üzerine,

"Benim birkaç hayalim var: 80 yaşındayken elimde bastonum, belki kolumda Doğukan, onun yardımıyla çıkarım sahneye ve senfoni orkestrasına 2023 çaldırmak en büyük ideallerimden birisi olsa gerek." demiştir.

Yine bu röportajda "Bu kadar hayat dolu olmanıza rağmen şarkılarınız neden hep ölüm içeriyor?" sorusuna ise "Ölüm yaşam uykusundan uyanmaktır." yanıtını vermiştir.

Bu dünyadan bir Barış Manço geçti, hem de derin ve silinmez izler bırakarak…

En önemlisi de çocukların gönlünde kurduğu taht idi. Bu şekilde benim gibi O’nun hayranları gelecek kuşaklara O’nu anlatmaya ve aktarmaya devam edecek…

Eh Barış Abi aşk olsun, erken gittin, mekanın cennet olsun…

SON DAKİKA HABERLERİ

Arzu Yalçın Diğer Yazıları