“Cumhurbaşkanına çok büyük saygı duyuyorlar”

Bangladeş’in İzmitli Türkiye Büyükelçisi Mustafa Osman Turan, Bangladeş’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Türkiye’ye büyük bir sevgi duyulduğunu belirterek: “Sayın Cumhurbaşkanı’na ve Türkiye’ye büyük bir saygı, sevgi var. Yani şöyle bakıyorlar; Bangladeş, Türkiye gibi bağımsızlığına düşkün, emperyalist güçlerle mücadele etmiş, o yüzden İslam alemine bakıyorlar, Türkiye’den başka sesini çıkarabilen yok. O açıdan büyük bir hayranlık var.” dedi.

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye’ye büyük hayranlığı olan, az gelişmiş lakin yakında gelişmekte olan ülkeler kategorisine terfi etmeye hazırlanan Bangladeş’te ülkemizi temsil eden Bangladeş Dakka Büyükelçisi Mustafa Osman Turan’ı gazetemizde ağırladık. İzmit’te doğan, İzmit’te büyüyen, ilk, orta ve lise eğitimini kentimizde alan Mustafa Osman Turan, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Aysun Özcan Erenkaya ile sohbetinde hem sayfalara sığmayan tecrübe ve başarılarla dolu özgeçmişini anlattı hem de sorularımıza yanıt verdi. Bangladeş’in başkentinde en prestijli bulvar ile bir lisenin Mustafa Kemal Atatürk’ün adını taşıdığını, ülke halkının çocuklarına Mustafa Kemal ismini verdiğini ve Atatürk ile ilgili yazılan Kemal Paşa adlı bir şiirin ülkenin kurucusunu çok etkilediğini dile getiren Turan, Bangladeş’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a nasıl bakıldığı ile ilgili sorumuzu da cevapladı. Bangladeş’te Arçelik’in hisselerini satın aldığı fabrikadan Koç Grubu’na ait Aygaz’ın kuracağı dolum tesisine kadar pek çok konuya yer sohbetinde yer veren Büyükelçi Turan, Kocaeli’den de övgüyle söz etti, kentimizin Türkiye’nin kalbi olduğunu deprem zamanında gördüğünü kaydetti.

Öncelikle sayfaların almadığı özgeçmişini kendisinden dinleyelim Mustafa Osman Turan’ın…

MUSTAFA OSMAN TURAN KİMDİR?

“1969 İzmit doğumluyum. Eski demiryolunun olduğu caddede, Başak Ekmek Fırını’nın yanındaydı evimiz. Babam Suadiye köyünden, annem ise Gölcük Değirmendereli. Babam Mehmet Turan, Leyla Atakan döneminde belediyede Fen İşleri Müdürlüğünde tekniker olarak çalışıyordu. Yıllarını belediyeye atadı. İzin yapmazdı, gece gündüz çalışırdı. Biz babamı hep örnek aldık. İlk okulu Ulugazi İlkokulu’nda okudum. Ortaokulu İzmit Ortaokulu’nda, liseyi ise İzmit Lisesi’nde tamamladım. Yaz aylarını hep Değirmendere’de geçirirdim. Denize de giriliyordu o zamanlar. İlkokulda bir öğretmenim vardı Canan Akoğlu, çok severim kendisini, hala da görüşürüz ara sıra. O beni sınıf başkanı yapmıştı, 5 sene sınıf başkanlığı yaptım. Bu durum beni çok şekillendirdi. Ortada okulda, lisede de hep sınıf başkanı oldum. İlkokuldayken önce Kocaelispor’un minikler takımında futbol oynamaya başladım. Ortaokula geçince futbol ile okulu birlikte götürmek biraz zor oldu. Bunun üzerine voleybola başladım okulun takımında, oradan da basketbola geçtim. En çok sevdiğim spor buydu, 5 sene basketbol oynadım. Ve hep takım kaptanı oldum. İlkokulda okulun folklor ekibinde yer aldım, Bitlis ve Elazığ yörelerine ait halk oyunları oynadım. İzmit’te çok güzel günlerim geçti kardeşlerimle beraber.

LİSEDEN SONRA ODTÜ

Liseden sonra neredeyse bütün arkadaşlarım İstanbul’u kazandı, ben de Ankara’ya gittim, ODTÜ’de uluslararası ilişkiler okudum. O zamanlar İzmit Lisesi çok kaliteli bir okuldu, çok iyi yerleri kazananlar oldu, hala öyledir belki bilmiyorum. ODTÜ’de önce kamu yönetimini kazanmıştım, sonra notu tutturup uluslararası ilişkilere geçtim. Zaten uluslararası meselelere küçüklükten beri hep ilgim vardı, üniversite yılları boyunca da hep bu konularla ilgilendim. Ekonomi, uluslararası siyaset, kültürler arası ilişkilere yöneldim, seyahat etmeyi de çok severim. Bu yüzden uluslararası ilişkilerde kendimi çok geliştirdim.

ŞAM’DAKİ ABDULLAH ÖCALAN GÖRÜŞMESİNDE YER ALDI

Yurt dışında staj imkanları vardı, yurt dışına gittim. Bir de turist rehberliğine ilgi duymaya başlamıştım. Kültür ve Turizm Bakanlığının turist rehberliği sınavını kazanıp, 3 ay kursa gidip, onun kartını aldım. Mezun oldum, tam rehberlik yapmak istiyordum ki 1990-1991 yıllarında, o sırada Körfez savaşı çıktı. Bütün turizm bitti. Turizm bitince ben de ne yapayım ne edeyim falan filan derken arkadaşlarımdan bazıları Dış İşleri Bakanlığına girdi. Bende de ön yargı vardı öncesinde, torpil olayı gerekir diye ama benim gibi hiçbir torpili, bağlantısı olmayan arkadaşlar girince ben de girdim, dereceyle kazandım Dış İşlerini. Baya güzel bir dairede çalıştım, Ortadoğu Dairesi’nde. Arap-İsrail Barış süreci vardı o dönemde. Ve sık sık ziyaretler oluyordu. Hikmet Bey, o zaman Bakanımızdı. O dönem ilk defa bakan düzeyinde İsrail’e bir ziyareti vardır onun, 1992 ya da 1993 tarihinde. Onun heyetinde yer aldım, not tutucu memur olarak. Sonra Süleyman Demirel’in tarihi bir Suriye ziyareti vardır. Bu Hafız Esad ile bir görüşme yapmıştı. Abdullah Öcalan o zaman Şam’da saklanıyordu, onunla ilgili bir görüşmeydi bu. O dönemlerde böyle önemli ziyaretlere katıldım. Bu da insanı tabii o yaşlarda çok teşvik ediyor, mesleği de sevdiriyor. Dış İşleri mesleğini çok sevdim, güzel deneyim oldu benim için. 30 yıl oldu neredeyse düşünün. 7 ülkede görev yaptım, şu an görevde olduğum Bangladeş Dakka Büyükelçiliği 8. ülke. Büyükelçi olarak ilk görev yerim burası.

KOSOVA SAVAŞI ÇIKTI

Aslında Bakanlık beni Belçika’da Brugge şehrine gönderdi. Orada mastır programı vardı, orada 1 sene mastır yaptım Avrupa Birliği hakkında. Sonra da Roma’ya tayin oldum. Roma’da 2 sene kaldım, kültür işlerine, konsolosluk işlerine baktım. Oradan Balkanlara geçtim. İyi bir yerde görev yaptıktan sonra zor bir yere gidiyorsunuz, rotasyon diyoruz biz ona. Benim rotasyonun Arnavutluk oldu. İsteyerek gittim oraya. O dönemde biraz karışıktı Arnavutluk, iç karışıklıklar vardı. Oradan dönecektim fakat gönüllü olarak uzattım görevimi. O sıra Kosova savaşı çıktı, oraya gitmek istiyordum. Bu savaşın hemen sonrasında Kosova’da bir misyon açtık. Orası henüz devlet olmamıştı, eşgüdüm bürosu deniyordu adına. Kosova Eşgüdüm Bürosu’nda genç bir memur olarak görev yaptım. Böyle en üst düzey devlet adamlarıyla ben görüşüyordum, bu genç bir memur için güzel şeylerdi. Oradan Makedonya’ya geçtim, orada görev yaptım. Sonra geri döndüm, silahsızlanma işleriyle ilgili çalıştım. Sonraki görev yerim Viyana oldu. Burada Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı var, orada 4 yıl görev yaptım. İnsan haklarına baktım. Ondan sonra da Ankara’da NATO Dairesine tayin oldum.

AFGANİSTAN’DA SAVAŞ HER CEPHEDE DEVAM EDERKEN…

Burada sevdiğim bir büyüğüm Basat Öztürk, şu an NATO Daimi Temsilcisi, Büyükelçi, o bizim Afganistan’daki büyükelçimizdi. Benim oraya gelmemi istedi. İyi tanışırdık kendisiyle. Ben önce kabul etmedim, ailemle ayrılmamak için. Sonra o baya bir ısrar etti. Çünkü kuzeyde Taliban şimdi ele geçirdi, bu Cevizcan vilayetinin Şibirgan eyaleti var, bu Özbeklerin yasadığı bölge, general dostumun memleketi. Orada bir il imar ekibi kurmak istiyorduk Türkiye olarak, fakat bir türlü izin vermiyorlardı. İşte Basat Bey, NATO’yu, Almanları, İngilizleri zorlayıp, il imar ekibinin kurulmasına izin çıkarttırdı Afgan hükümetinden. Bana da apar topar ‘gel, bunu kur’ dediler. Benim de Kosova deneyimin var tabii, kriz bölgelerinde çalışmanın avantajları. Ben de gittim, 1 yıl boyunca il imar ekibinin başına geçtim. Onu kurdum, sonra 100 tane asker getirdik, akabinde ayrıldım oradan. Tabii Afganistan çok ilginç bir deneyim oldu, Obama vardı o zaman Amerika’da iktidarda, onun savaş dönemini en hızlandırdığı dönemdi. 450 bin Amerikan askeri vardı Afganistan’da ve her cephede savaş devam ediyordu. Öyle ilginç bir dönemde Afganistan’da görev yaptım.

G20 ZİRVESİNDE ÖNEMLİ GÖREV

Afganistan’da il imar ekibi kurulumunu bitirince işte ‘nereye istiyorsun oraya göndereceğiz seni’ dediler. Ben de yıllarca Avrupa Birliği mastırı yaptığım halde, hiç Avrupa Birliğinde çalışmamıştım, Avrupa Birliği Daimi Temsilciliğine gitmek istedim. Orada ikinci konumdaki meslek memurlu boştu, 3 yıl orada Daimi Temsilciliği Yardımcılığı yaptım. O da ilginç bir dönemde, Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz açısında, bu Geri Kabul Anlaşması’nın müzakere edildiği, ilişkilerimizin kötüleşmeye başladığı bir dönemdi. Orada 3 yıl çalıştıktan sonra Ankara’ya döndüm, çok taraflı ekonomik işlerle ilgili görev verdiler, o sırada da Türkiye 2015’te G20 dönem başkanlığı yapacaktı. O dönem başkanlığımızı organize edecek olan ekibe aldılar beni. G20 görevini severek kabul ettim, çok büyük bir deneyim oldu hem Türkiye hem de bizim için. 1 yıl içerisinde 60 tane uluslararası toplantı yaptık Türkiye’de. G20’nin zirvesini yaptık. Ben bu ekibin tanıtım işlerinden sorumluydum. Yani bizim yaptıklarımızı tüm dünyaya anlatmak ve hükümet dışı platformlarla diyaloğu sağlamakla görevliydim. Bu G20’nin etrafında iş adamları, işçiler, kadınlar, gençler, sivil toplum gibi bir sürü oluşum var, G20 ülkelerinden oluşan. Onlarla diyalogları sağlıyordum. Bütün o sosyal medya, tanıtım, film çekimleri bu işin içindeydi. G20 Zirvesi sırasındaki basın merkezi kuruldu, onun direktörlüğünü yaptım, zirve sırasında Antalya’da. Yani böyle baya ilginç bir deneyim oldu.

TÜRKİYE’Yİ GURURLA TEMSİL EDİYORUM

Birkaç sene Ankara’da çalıştıktan sonra Bangladeş’e büyükelçi oldum. 1,5 senedir oradayım. Çok şerefli bir görev, Türkiye’yi temsil etmek. Ben Türkiye’yi, ülkemi çok seven biriyim, gururla temsil ediyorum. Bangladeş’e talihsiz bir dönemde Büyükelçi oldum, tam pandemi başladı ben gittikten hemen sonra. Bundan dolayı yapmak istediklerimi henüz yapamadım ama yavaş yavaş düzeldikçe yapacağım.”

Turan’ın öz geçmişini dinledikten sonra kendisine bazı sorular yönelttik. İlk olarak Bangladeş’in nasıl bir ülke olduğunu sorduk Turan’a. Şu yanıtı verdi:

ZARA GİBİ MARKALAR, BANGLADEŞ’TE ÜRETİLİYOR

“Bangladeş aslında Türkiye’de pek tanınmayan bir ülke. Hep böyle fakirliği ile bilinen bir ülke sadece, halbuki o eskilerde kalmış. 15 yıldır çok hızlı büyüyor tekstil sektörü sayesinde. Dünyanın en büyük ikinci tekstil üreticisi, ihracatçısı. Bütün önemli markaları orada üretiyorlar. Mesela Zara. Çin birinci sırada, Bangladeş ile Vietnam iki ile üçüncü sırada. Çünkü iş gücü çok ucuz. Tasarımlar tabii Avrupa’dan geliyor, orada yapılıyor sadece. İhracatının yüzde 70-80’ni tekstil oluşturuyor. En büyük gelir kaynağı, istihdam yaratıyor ayrıca. İşçi dövizleri çok fazla Bangladeş’in. Ülke dışında 10 milyon Bangladeşli çalışıyor, resmi ya da gayri resmi olarak. Daha çok Körfez ülkelerinde, Avrupa’da, Amerika’da, Kanada’da çalışıyorlar. Son yıllarda yüzde 7 büyümüş ekonomisi. Turizmi gelişmiş değil maalesef. Bir algı sorunu var Bangladeş’te, bir de alt yapısı biraz zayıf. Yolları, havaalanları biraz zayıf olduğu için turist çekemiyor yeterince. Haftanın her günü uçuş vardı Türkiye’den, şimdi 10’a çıktı haftalık uçuş sayısı. Lakin bu yolcuların çoğu transit yolcu, Türkiye’den gelenlerin sayısı çok az veya Türkiye’ye gidenlerin. Onu şimdi artırmaya, turizmi hareketlendirmeye çalışıyoruz. Daha çok bu Avrupa ve Amerika’da yaşayan Bangladeşliler gelip gidiyor bizim Türk Hava Yolları ile. Bangladeş’in tekstilin haricinde gelişmekte olan sektörleri de var, mesela ilaç sanayi baya gelişiyor. Patent gerekmeden ilaç üretebiliyorlar. Dünyada 47 tane en az gelişmiş ülke var, onlardan biri Bangladeş, gerçi şimdi mezun oluyor, sınıf atlayacak, gelişmekte olan ülkeler kategorisine geçecek. Ama hala en az gelişmiş kategorisinde olduğu için patentlerden muaflar onlar. Jenerik ilaç deniyor onlara. Bu bizim kullandığımız ilaçlarla aynı içeriğe sahipler ama isimleri farklı. Bütün dünyaya ilaç ihraç ediyorlar. Bir de IT sektörü çok gelişmiş durumda. 2008’den beri hükümetin uyguladığı bir dijital Bangladeş programı var. Hindistan bilinir IT sektöründe ama Bangladeş’te de aşağı yukarı 1 milyon IT çalışanı var. Bunlar -yazılımcılar vs.- baya ciddi ihracat yapıyorlar. Mesela gemicilik sektörü. Gemileri parçalıyorlar, hurda demirlerini kullanıyorlar. Gelişmekte olan ilginç sektörleri var.”

Turan, “Bangladeş’in Türkiye’ye bakış açıları ne? Nasıl görüyorlar ülkemizi?” sorumuza şöyle cevap verdi:

DİNİ VE KÜLTÜREL AÇIDAN BENZİYORUZ

“Bangladeş ile Türkiye arasında aslında inanılmaz benzerlikler var. Ben mesela bu kadar bilmiyordum, gittikten sonra birçok şeyi yerinde öğrendim. O da şu Bangladeş’in mesela yüzde 90’nu Sünni Hanefi Müslüman, yani bizimle aynı. İşte yüzde 9 Hindu var, yüzde 1 falan Budist var. Müslümanlığı oraya götürenler, Mevlana’nın öğrencileri olan tasavvuf erbabı sufilermiş. Havaalanlarının adı Hz. Şah Celal Havaalanı. Hz. Şah Celal, işte İslamiyet’i oraya ilk getiren Mevlana’nın öğrencilerinden bir tanesi. Daha sonra bu Türk kökenli Delfi Sultanlığı var, 9-10-11. yüzyılda. O zamanlar Bangladeş yok. Yani Bangladeş fiilen ülke olarak 1947’de İngilizler Hindistan’dan çekildikten sonra önce Pakistan, Hindistan’dan ayrılıyor Doğu ve Batı Pakistan olarak. Doğu Pakistan, bugünkü Bangladeş. Sonra da 1971’de Doğu Pakistan, Batı Pakistan’dan ayrılıyor. 50 yıldır var Bangladeş ülke olarak. Dediğim gibi Türkiye ile Bangladeş dini ve kültürel açıdan birbirine çok yakın. Örneğin bu Babür İmparatorluğu vardır, bu bizim Cumhurbaşkanlığı forsundaki devletlerden bir tanesi. Babür Şah kurmuş. O Türk kökenli bir hükümdardır ve Hindistan’ı yüzyıllar boyunca bu Babür İmparatorluğu yönetiyor. Onlardan İngilizler devralıyor, 200 yıl da onlar yönetiyor, sonra da işte bölünmeler başlıyor.

KEMAL PAŞA ADINDA DESTANSI ŞİİR

Bizim Bangladeş ile ilişkilerimizin önemli bir anekdotu da bu İngiliz sömürgeciliğine karşı Hindistan’da bir ayaklanma kıpırtıları var, 1. Dünya Savaşı sırasında, o zaman Hindistan’daki Müslümanlar, bizim Kurtuluş Savaşı’mız sırasında bizlere inanılmaz yardımda bulunuyorlar, maddi ve manevi açıdan. Tabii onlar, hilafetin elden gitmemesini istemeleri. Hatta Hilafet Hareketi diye bir hareket ortaya koyuyorlar. Kadınlar mücevherlerini satıyor, erkekler paralarını katıyor, baya 100 bin pound gibi ciddi bir para veriyorlar. Hint kıtasındaki Müslümanlar bunu yapıyor. Bunların arasında bugünkü Bangladeş’i kuran Bangalliler de var. Bizim mesela İş Bankası’nın kuruluşundaki sermayenin bir bölümü bu paradan kullanılmış. Ya da işte ilk meclisimiz vardır Ulus’ta, o meclisimizin yapımı sırasında yine bu para kullanılmış. O zamanlar Kazi Nazrul İslam adında bir şair var, Atatürk’e hayran bir şair bu. Geliyor hatta, yerinde de görüyor bu mücadeleyi ve o zaman bir şiir yazıyor; Kemal Paşa adında. Destansı bir şiir böyle, baya uzun bir şiir. Bu şiir hala Bangladeş’te okullarda okutuluyor, Atatürk’e duydukları hayranlık sebebiyle. Ve şöyle ilginç bir şey de oluyor, bu şair daha sonra Bangladeş’in bağımsızlığı sırasında 1970’lerde Banga Bandhu Şeyh Mucibur Rahman adlı bir lideri var, bugünkü Başbakan Şeyh Hasina Vecid’in babası. Onu çok etkiliyor bu şair. Bu bağımsızlık mücadelesi, Türkiye’nin verdiği mücadele onları çok etkiliyor ve Bangladeş’in kuruluşunda 4 tane ilke var, bunlardan bir tanesi laiklik mesela, milliyetçilik de var. Bunları kurtuluş mücadelemizden alıyorlar. Hala da Bangladeş, diğer Müslüman ülkelerden farklıdır, laiklik hala mevcut Bangladeş’te. Bizim kadar olmasa da laiklik uygulanıyor, din işleri, devlet işlerinden ayrı. Bir dönem ‘Bangladeş’in dini İslam’dır diye anayasalarına girmiş ama Ortadoğu’daki gibi değil.

OKUL VE BULVAR ADINDA MUSTAFA KEMAL

Türkiye’ye hayranlıkları var, örnek alıyorlar. Ben orada bir okula gittim, bir lise bu. Başkent’in dışında bir yerde bu okulun adı Kemal Atatürk Lisesi. Bu adı ta 1939’da vermişler okula. Atatürk vefat ediyor, o sırada da bu okulu yapıyorlarmış, ona duydukları hayranlıktan dolayı, okula Atatürk adını vermişler. Ve hala Atatürk adı devam ediyor okulda. Bahçesinde Atatürk’ün büstü var. Biz de o okula destek oluyoruz. Başkent Dakka’nın en prestijli bulvarının adı Kemal Atatürk Bulvarı. Başka bir devlet adamına böyle bir saygı işareti yapmamışlar. Bangladeş’te Mustafa Kemal ismi çok yaygın.”

“Evet, Bangladeş’in Atatürk’e bir hayranlığı söz konusu, peki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı nasıl görüyorlar?” Bu soruyu yönelttiğimiz Turan, bize şu cevabı verdi:

ERDOĞAN’A ÇOK SAYGI DUYUYORLAR

“Çok aşırı saygı duyuyorlar. Ben bizzat şahit oldum. Sayın Cumhurbaşkanı’na ve Türkiye’ye büyük bir saygı, sevgi var. Yani şöyle bakıyorlar; Bangladeş, Türkiye gibi bağımsızlığına düşkün, emperyalist güçlerle mücadele etmiş, o yüzden İslam alemine bakıyorlar, Türkiye’den başka sesini çıkarabilen yok. O açıdan büyük bir hayranlık var.”

“Bangladeş ile ilişkilerimiz bir hayli iyi, bunu anlıyoruz, Peki, ticari ilişkilerimiz nasıl?” bu soruya şu yanıtı veriyor Turan:

ARÇELİK VE KOÇ GRUBUNDAN DEV YATIRIMLAR

“İlişkilerimiz gayet iyi. Ticari ilişkilerimiz hızla gelişmeye başladı. Yani ben gittiğimde ticaret hacmimiz 1 milyar dolardı, şimdi onu 1.2 milyar dolara çıkardık. Dengeli bir ticaret her şeyden önce. Bizim aldığımız ürün daha çok jüt. Ağaçta yetişen bir madde. Halıların arkasında çuvala benzeyen bir madde vardır, jüt deniyor ona. Bizim özellikle Gaziantep’teki halıcılarımız jüt alıyor Bangladeş’ten. Çünkü Bangladeş, dünyadaki en büyük jüt üreticilerinden bir tanesi. Yılda 300 milyon dolarlık falan jüt alıyoruz. Biz daha çok tekstil makineleri, kimyasallar, işlenmiş tarım ürünleri, daha çok teknolojik ürünler satıyoruz Bangladeş’e. Önümüzdeki dönemde bunu daha da şekillendirmeyi düşünüyoruz. Şimdi Türkiye’den yatırımcılar da ilgi duymaya başladı Bangladeş’e. Birkaç sebebi var, bunlardan bir tanesi Bangladeş’in 160 milyon nüfusu olan, dünyanın en kalabalık 8. ülkesi olması. Bu giderek zenginleşen büyük bir pazar. Ticaret açısında yatırımcılarımızın ilgisini çekiyor bu yüzden. Bir de Bangladeş’in genç dinamik ucuz iş gücü var. Burada ürettiğiniz bir malı gümrüksüz olarak Avrupa’ya ve diğer ülkelere çok rahat sokabiliyorsunuz. Yabancı yatırımcılara ciddi vergi kolaylıkları sağlıyorlar. Şimdi mesela Arçelik, oradaki Singer Bangladesh Limited Şirketinin hisselerini satın almış, orada buzdolabı, klima, televizyon üretiyorlar, çamaşır makinesi de üretecekler. Dolayısı ile Arçelik, çok güzel kar ediyor Bangladeş’te. Bunu gören diğer şirketlerimiz, mesela Koç Grubu’ndan Aygaz, 100-150 milyon dolarlık büyük bir yatırıma hazırlanıyor. Evlere götürülen tüp gazların dolum tesisini yapacak bir liman şehrinde. Dolayısı ile Türk yatırımcısı daha fazla gelmeye başladı. Bangladeş’ten de sağlık turizmi için Türkiye’ye çok gelmeye başladı insanlar. Bizim sağlık sektörümüz gerçekten çok iyi, Ankara’da da bu işlere bakıyordum. Dünyada sağlık turizmi alanında ilk 5 sıradayız. Bunun yanı sıra öğrenci geliyor. Şimdi 250 bin dolar verip ev alırsanız, Türkiye’den vatandaşlık da alabiliyorsunuz. Bu diğer pek çok ülkede böyle.”

Az gelişmiş bir ülke olan Bangladeş’te pandeminin nasıl yönetildiğini merak ediyoruz, Turan, bu merakımızı şöyle gideriyor:

BAGLADEŞ HALKI DAYANIKLI ÇIKTI

“Bangladeş’in sağlık sistemi çok güçlü değil şu anda ama şans mıdır, nedir bilmiyorum, Bangladeş’in halkı dayanıklı çıktı. Özellikle bu gece kondu diye tabir edilen yerlerde oturan yoksul kesimlerde, köylerde yaşayanlar, ilk birkaç dalgada çok etkilenmedi. Bu nedenle de vaka ve ölüm sayıları çok artmadı. Fakat en son bu Delta varyantı köyleri falan da etkilemeye başladı. Eskiden günlük vefat sayısı 20-25 civarında gidiyordu, şimdi 200’lerin üzerine çıktı. Aşılama baya az Bangladeş’te. Günlük para kazanan insanlar var, günlük işçiler, onlar çok olumsuz etkilendi. Onlara devlet baya bir destek oldu. Bir de Bangladeş’in ilginç özelliklerinden bir tanesi sivil toplumun çok güçlü olması. Devlet, fakir ve zayıf olduğu için sivil toplum baya güçlenmiş. Dünyanın en güçlü sivil toplum örgütleri var Bangladeş’te. Bunlar böyle bütün ülkeye yayılmış durumdalar ve dayanışma içindeler, onlar da pandemide devreye girdi.”

“Bangladeş’in laiklik ilkesini benimsediğini dile getirdiniz, peki Bangladeş’te kadına bakış nasıl?” sorumuza aldığımız cevap şaşırtıcı:

KADINLAR HER MESLEKTE VAR

“Bangladeş’in başbakanı kadın, meclis başkanı kadın ve her meslekte kadın var. Kadınlar Türkiye’dekine göre daha muhafazakarlar giyim kuşam olarak ama her yerde varlar. Kadınların çalışma oranını bizle oranlarsak bizimle yarışır.”

Büyükelçi Turan, Bangladeş’ten sonra nerede görev yapmak istersiniz sorumuzu şöyle yanıtlıyor:

NEREYE GÖNDERSELER GİDERİM

“Ülkemi çok sevdiğim için nereye gönderseler giderim. Şurası olsun diye bir tercihim yok. Tabii şunu isterim, değişik yerlerde görev yapmam sebebiyle bir deneyimim oldu, bunu kullanmak isterim. Çok taraflı diplomaside hem AGİT hem de NATO’ya çok aşinayım. Avrupa Birliğini de biliyorum, ikili diplomasiyi de yaptım. Neresi olsa görev yaparım. Türkiye tabii hariciyesi hala dünyanın sayılı dış işleri teşkilatına sahip, en çok temsilciliği olan 5. ülkesiyiz. Günlük siyasi politikaları eleştirebilirsiniz, Türk diplomatı her zaman Devlet’i için çalışır. Hükümetimiz için de çalışırız. Devlet’in ali menfaatleri her şeyin üzerindedir, biz öyle yetiştik. Bu anlayışla çalışan meslektaşlarımız şu an Bakanlıkta en üst düzeylerde var hala, dolayısı ile o açıdan ben Dış İşleri Bakanlığı mensubu olmaktan gurur duyuyorum. İnşallah bu şekilde devam edeceğiz.”

Kocaeli’de doğmuş büyümüş biri olarak Turan’a, Kocaeli ile ilgili düşüncelerini Kocaeli ile ilgili düşüncelerini de soruyoruz, şu cevabı veriyor:

KOCAELİ, TÜRKİYE’NİN KALBİ

“Kocaeli’nin Türkiye için önemli bir şehir olduğunu düşünüyorum. Zaten bunu deprem olduğunda da gördük. Deprem olduğunda Arnavutluk’taydım ve haber alamadım yakınlarımdan. O zaman babam hayattaydı, annem 2 sene önce ölmüştü. Akrabalarım, hepsi Değirmendere’deydi. Deprem olduğunda Kocaeli’nin ne kadar önemli olduğunu gördük, Türkiye’nin kalbi durdu bir süre, sonra hayata döndük. Ben o dönem gelip gönüllü olarak görev yaptım burada. Bizim ev sahilde olmasına rağmen yıkılmadı, ailemin sağlıklı olduğunu görünce Bakanlığa haber verdim, bir şey olursa yardımcı olayım diye. Valiliğe çok destek oldum o dönem, yabancı heyetler geliyordu, onlarla ben ilgileniyordum. BBC’den bir ekip gelmişti, o zaman Kolordu Komutanı olan paşamız, onları helikopterle gezdirirken beni verdi yanına. Çok üzücü, acı günlerdi. O kadar hızlı bir şekilde toparlandık ki o da bu şehrin ne kadar dinamik bir şehir olduğunu gösteriyor.”

Turan’a son sorumuz, emekli olduktan sonra Kocaeli’ye yerleşmek isteyip istemediği oluyor. Bize şöyle cevap veriyor:

BİR AYAĞIM HEP KOCAELİ’DE OLACAK

“Kocaeli, benim için her zaman dönüp geldiğim bir yer oluyor, bir ayağım mutlaka burada olacak. Hatta bizim Değirmendere’de dedemden kalma küçük bir yerimiz var, manzaralı; oraya küçük bir ev yapıp, geldikçe durmayı düşünüyorum. Çocuklarım da seviyorlar buraları. Yurt dışında da benim dost ve arkadaşlarım var, onlarla da projeler yapabilirim ama bir ayağım mutlaka burada olacak.”

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber