Vatandaştan milletvekiline: Para alıyorsunuz çalışmıyorsunuz!

İyi Parti Grup Başkan Vekili, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan bir süredir meclisin kapalı olması nedeniyle vatandaştan aldığı tepkileri anlattı. Türkkan, “İlk serzeniş şu: ‘Ya, siz para alıyorsunuz, çalışmıyorsunuz.’ Vatandaşa baktığımızda o da haklı” dedi.

Uzun süredir kapalı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) dün yeniden faaliyetlerine başladı. Mecliste konuşan İyi Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan gündeme dair konuları değerlendirdi. Türkkan şöyle konuştu; “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok uzun bir süre geçti, Meclisi kapattık, seçimler bitti, Meclisi bir türlü açamadık. Sebebi de sizin İstanbul seçimlerine takılı kalmanız aslında. Yani bir sürü bahane falan sunduk ama asıl mesele hâlâ İstanbul seçimlerine takılı kalmanız. Tabii, demokrasi içselleştirilmesi gereken bir konu yani yenmek, yendiğiniz gibi yenildiğinizde de pehlivan gibi peşrevle elinizi vurup rakibin elini kaldırmak diye bir şey var. Onu henüz beceremediniz, o noktaya gelemediniz ama geleceksiniz. Netice itibarıyla demokraside bunlar var; tadacaksınız, göreceksiniz, içselleştireceksiniz ve ondan sonra gerçekten demokrat olduğunuza siz de inanacaksınız. Şu anda hâlâ patinaj yapmaya devam ediyorsunuz, nereye kadar sürer bilmiyorum.

VATANDAŞ HAKLI

Zaman zaman toplumda vatandaşlar açık olmadığı dönemde serzenişte bulunuyor, size de gelmişlerdir. Zaten milletvekilliği öyle bir nokta hâline geldi ki meslek değil neticede bu, bir hizmet meselesi ama tefessüh etmiş. İlk serzeniş şu: ‘Ya, siz para alıyorsunuz, çalışmıyorsunuz.’ Vatandaşa baktığımızda o da haklı, diyor ki: ‘Gitmiyorsunuz Meclise.’ Yani o, milletvekillerinin çalışmasını sadece Parlamento olarak değerlendiriyor ama bunun dışında teşkilat çalışmalarınız var, bulunduğunuz, seçildiğiniz bölgedeki çalışmalarınız var, seçim çalışmalarınız var. Vatandaşın gözünde bunlar yok, milletvekili Parlamentoda varsa çalışıyor, yoksa çalışmıyor. Vatandaş nezdinde de böyle bir sıkıntıya uğradık bu kapalı olduğu dönemde. Dolayısıyla bugünkü çalışmasını en azından vatandaşın bu serzenişlerinin karşısında önemli bir mesele olarak görüyorum.

HANGİ AMERİKA

Adalet ve Kalkınma Partisinin seçim sonrası birtakım sıkıntılara düçar olduğunu da tespit ettik bu arada. Biraz evvel ifade ettim yani seçimin mağlubiyetinin veyahut da hedeflerinin… Mağlubiyet de olmaz seçimde, kaybedilir, kazanılır ama seçimi hedeflediğinin altında bitirmenin getirdiği sıkıntıları da görüyoruz. Bunu her ne kadar ‘Biz içimizde yaşıyoruz, siz görmüyorsunuz.’ diyorsanız da biz görüyoruz. Artık Adalet ve Kalkınma Partisi deyince… Hani, Sayın Bakanım, size sesleniyorum, siz Millî Savunma Bakanlığı yaptınız, iyi bilirsiniz, bunu dinlemenizi istiyorum. Amerika deyince ‘Hangi Amerika? Pentagon mu, Temsilciler Meclisi mi, Başkan mı?’ Yani hangi Amerika'dan bahsediyorsunuz?’ diye sorardık.

AYRILIK SEZİLİYOR

Şu anda Adalet ve Kalkınma Partisi deyince hangi Adalet ve Kalkınma Partisinden bahsediyoruz? Yani seçimin iptalini isteyenler Pelikancılar mı? Berat Albayrak tarafı mı? Metin Külünk tarafı mı veya bizzat Recep Tayyip Erdoğan mı? Böyle bir bölünmüşlük arz ediyor, görüntü itibarıyla öyle. Yani siz her ne kadar bunun çok sezilmediğini zannediyorsanız bütün vatandaş bunun farkında. Bir daha ifade edeceğim: Bu meselenin hallolması için, toplumun rahatlaması için bu İstanbul seçimleri üzerinde, YSK üzerinde kurduğunuz baskıyı kaldırın. Bu, vatandaşın nezdinde farklı algılanıyor. Bunu bir siyasi muarız olarak söylemiyorum.

BASKIYI KALDIRIN

Bakın, ben size bir şey söyleyeceğim, bunu da lütfen not edin: Eğer bu seçim ola ki kazayla iptal edilirse, ekseriyetle vatandaşın nezdinde ‘Artık Türkiye'de seçim olmayacak.’ kanaati oluşur. Türkiye'de artık seçim olmaz… Bu kanaat, seçimden önce 5'ti şimdi 55 oldu. Türkiye'de artık bir daha seçim olmaz. Niye? ‘Seçimi kaybettikleri andan itibaren bunlar demokrasi dışı yollarla müdahale ediyorlar ve seçimi tekrarlatıyorlar veyahut da yeniden manipüle ediyorlar.’ Bunu Türkiye'nin selameti için öncelikle, daha sonra kendinizin, partinizin selameti için böyle bir baskıyı Yüksek Seçim Kurulu üzerinden kaldırın. Oradaki insanların da yarın öbür gün -başta Sadi Güven olmak üzere- emekli olduklarında sokakta rahatlıkla dolaşabileceklerini temin eder bu tavrınız. Aksi hâlde, hem Türkiye'yi, hem sizi, hem Yüksek Seçim Kurulunu ciddi anlamda sıkıntıya koyar.

DEMOKRASİMİZİ YOK EDERSEK…

Bir de ben size bir şey söyleyeceğim, hepimizin kabul ettiği, ciddi anlamda bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Doların seçimden sonra nasıl hızlı gittiğini hepimiz görüyoruz. Tahminler çok daha bunun fevkinde. Buradan nasıl çıkabiliriz biz yani ne yapacağız? Bir tek şeyimiz var bizim, daha önce de söylemiştim: Türkiye'nin bu coğrafyada ihracat yapabileceği en önemli enstrümanı demokrasi. Yani bulunduğumuz Orta Doğu coğrafyasının yanında demokrasimizi yok edersek gerçek ihracat enstrümanımızı da yok etmiş oluruz. Paramız var mı? Yok. Satılacak malımız kaldı mı? Yok. Ne lazım? Dışarıdan ya borç para alacağız ya doğrudan yatırım isteyeceğiz. Demokrasinin olduğuna inanmayan bir ülke size ne borç para verir ne de doğrudan yatırıma gelir.

BORÇ PARA VERİRSE…

Borç para verirse nasıl verir, biliyor musunuz? Çek günü gelen tacir vardır ya, çeki ödeme günü gelir, tefeciye gider, normal faiz yüzde 25 ise tefeci bilir onun çekinin olduğunu ‘Yüzde 50'yle veriyorum, alırsan al.’ der. Türkiye de artık öyle borçlanmaya başlar. Kötü bir hadise bu. Zaten dünyada da bu ekonomik krizin yansımaları mevcut, para kanalları sıkıntılı. Dün uluslararası fon yöneticisi bir Türk'le görüştüm. Türkiye'ye fon akışıyla alakalı neler var dedim yani daha önce Avusturya, Almanya fonlarını ciddi anlamda Türkiye'de birçok iş adamı arkadaşımızın yatırımında kullandırmış önemli bir isim. ‘Yaklaşık dört aydır Avrupa'dan tek bir fon getiremedik, tamamı 'refuse' yedi.’ dedi. ‘Türkiye'nin geldiği noktada demokrasi açısından, güven açısından düştüğü eşik itibarıyla Avrupa'dan Türkiye'ye fon gelişinde asla tek bir başarı sağlayamadık.’ dedi.

VAKIFLARA YARDIM

Daha önce ilgilenen Çin ilgisini geriye çekti, elimizde sadece birkaç Arap ülkesi fonu kaldı. Bu, Türkiye'nin gelecekteki süreçte yaşayacağı ekonomik sıkıntıyı da ağırlaştırır. Sadece ‘İstanbul'da belediyeyi kazanalım, bizim yardım ettiğimiz vakıflara bu yardım kesilmesin, onlar da mutlu olsun.’ diye çıktığınız yolda birileri mutlu olurken Türkiye'ye zarar verirsiniz. Size yürekten söylüyorum, böyle bir yola tevessül ettiğiniz andan itibaren yarın hepimizin çok pişman olacağı sıkıntılarla düçar oluruz. Bu ülkenin sıkıntıya girmesi hâlinde bu Parlamentoda kimse ayrılmaz. ‘Bu, AK PARTİ'li bunu yaptı; bu, İYİ PARTİ'li şunu yaptı; bu CHP'li bunu yaptı...’ Vallahi billahi bu toplum var ya, bu millet hepimizi aynı çuvala koyar, denize atar; hepimiz sıkıntıya gireriz. Dolayısıyla, sizin yapacağınız hatayı bu Meclis, bu Türkiye hepsi beraber öder. Gelin, böyle bir hatayı yapmayın, gelin bundan geri dönün. Bu inattan vazgeçin, seçimde kaybetmeyi de demokrasinin bir gereği olarak kabul edin.

BİZ TUNUS MUYUZ?

Bir aydır… Biz Tunus muyuz ya? Bir ay geçti, daha seçimi açıklayamadık. Bugün bakıyorum, Yüksek Seçim Kurulu bu hafta açıklayacağı kararı pazartesiye bırakmış. Niye bıraktı, sebep ne? Yani bu kadar süreyi aşacak neler var İstanbul'da? 81 milyon bir ülke, 24 Haziranda altı saat sonra başkanını ilan etti. Biraz bir şeyler söylenecek oldu ‘At Üsküdar'ı geçti.’ lafları edildi. Şimdi bu atın ayağı mı topal ki Üsküdar'ı geçemedi? Ayağına bir şey mi oldu, kurşun mu sıktınız bu atın ayağına, at Üsküdar'ı bir aydır bir türlü geçemiyor. Gelin bu sevdadan vazgeçin.

F-35’LERİ VERMEYECEKLER

Bir meseleden daha bahsetmek istiyorum, o da Türkiye'nin karşısında çok ciddi siyasi bir denklem olarak duran F-35 ve S-400 meselesi. Yani ne yârdan vazgeçebiliyoruz ne serden. Bir taraftan S-400'lere ihtiyacımız var, almamız gerekiyor, Türkiye'nin savunma sistemi için çok önemli olduğunu düşünüyorum ama diğer taraftan Amerika'nın baskısının alınmaması yönünün de günden güne arttığını görüyorum. Böyle bir dış siyasetin Türkiye'yi getirdiği noktada ben buradan bir şey söylemek istiyorum. Bunu bir kehanet olarak kabul etmeyin, temennim değil ama bir öngörüm; S-400'leri alamayacağımız gibi, F-35'leri de vermeyecekler. Bunun sebebi de sizlerin basiretsiz dış politikanız. Bu bir temenni değil asla, ben bu ülkenin vatandaşıyım, ben bir Türk milliyetçisiyim.

YERİNE NE ALACAĞIZ?

Bu ülkenin S-400'lere de F-35'lere de ihtiyacı olduğuna inanıyorum ama bugüne kadar ‘Her iki tarafı idare edeyim.’ veya ‘Bugün bununla hareket edeyim, yarın diğer tarafla hareket edeyim.’ şeklinde güven duyulmayan bir ülke konumuna geldik. Türkiye'nin elinde bu konuları halledebilecek birtakım enstrümanları vardı, onları devreye koymak yerine biraz şark kurnazlığı yaptık gibi geliyor. Belki de Trump'a çok inandık, Trump'ın sözlerine çok inandık ama Trump'ın Amerika'daki yaptırım gücünün söylediği kadar olmadığını hiç hesap edemedik. Trump'ın sözleriyle hareket edip öyle bir noktaya getirdik ki şimdi ‘Parasını verdiğimiz S-400'lerin yerine ne alacağız?’ diye düşüneceğiz, parasını verdiğimiz F-35'leri -aynı daha önce Osmanlı döneminde İngilizlerin yaptığı, parasını verdiğimiz muharip gemileri vermediği gibi- vermeyecek noktaya geldi.

BERABER YAŞAYACAĞIZ

Arkadaşlar, yorgun bir iktidar var, gerçekten yorgun. Bu yorgunluk hepinizin yüzünden okunuyor. Partinin içinden yükselen sesler de bunun işareti. Sizin içinizden çıkmış arkadaşların parti kurma çabaları da bunun işareti. Artık sizin kendi arkadaşlarınız bile size inanmamaya başladı. Bu gerçeği kabul edin. Ben bu senaryoyu daha önce görmüştüm, benim yaşıtlarımın hepsi gördü, bunun benzeri bir örnek yaşanıyor. Aslolan şu: Partiyi daha az zararla bu işten çıkartmak değil, Türkiye'yi daha az zararla bu dönemi nasıl geçirebiliriz onun hesabını yapmaya çalışın. Bu artık doğru dürüst ayağa kalkabilecek bir parti olmayacaktır, çok zor. Emin olun, göreceksiniz, bunu bir daha söylüyorum, siyasi bir muarız olarak ifade etmiyorum, bir tespitim olarak arz ediyorum. Bu süreci beraber yaşayacağız ama öncelikle Türkiye meseleniz olursa partiler netice itibarıyla hayat bulur, ölür, yok olur. Aslımız bizim Türkiye, bu vatandan başka gidecek hiçbir yerimiz yok, bu bayrağın altında yaşamaya yemin etmiş, bu ezanın durmaması için kan vermiş bir neslin çocuklarıyız biz. Bu vatanın birliği, beraberliği için kişisel ihtiraslarınızı, parti fetişistinizi kenara bırakın, biraz Türkiye'yi düşünün diye tavsiye ediyorum.”

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber