CHP’li Hürriyet skandal raporla ilgili konuştu

CHP Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet, yurt genelinde tartışılan “Boşanma raporu”yla ilgili muhalefet adına mecliste konuşma yaptı. Hürriyet partisinin muhalefet gerekçelerini açıkladı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kocaeli Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet, Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu ile ilgili CHP adına TBMM’de bir konuşma yaptı. Muhalefetin raporla ilgili eleştirilerini dile getiren Hürriyet, muhalefet şerhi gerekçelerini tek tek sıraladı.

KARARLAR TARTIŞILMADI

Öncelikle, komisyonun çalışma usulleriyle ilgili genel kurula bilgi aktarmak istiyorum. Komisyon çalışmaları devam ettiği müddetçe yurt içi ve yurt dışında, yurt içindeki değişik illerde yapılan birçok toplantıyı büyük bir özenle ve özveriyle takip ettik. Araştırma konusuyla ilgili birçok konuda görüşlerimizi ve çözüm önerilerimizi sunmaya gayret gösterdik. Ancak, bu toplantılarda verdiğimiz katkılar, öneriler, ne yazık ki Komisyon raporuna gerektiği kadar yansıtılmadı. Komisyon çalışmaları kapsamında alınan birçok karar, AKP'nin çoğunluk sayısına dayalı olarak, muhalefet partisi üyelerinin görüşü alınmadan hayata geçirildi. Özellikle çalışma planlamaları, dinlenecek uzman kişilerin seçimi, ziyaret edilecek şehirler ve bu şehirlerdeki dinlenecek uzmanların kimler olacağı konusunda Komisyon toplantılarında tartışılmadan kararlar alındı.

ŞİDDET YÜKLÜ BİR DİL

Farklı şehirlerdeki ziyaretlerde çok sayıda uzman ve alanında sosyal çalışmacılar ile yerel uygulayıcılardan çok kapsamlı bilgiler alındı. ‘Bu bilgilerin harmanlanması ve raporda nasıl yer verileceği konusunda tüm Komisyon üyeleriyle birlikte kafa yoralım ve raporu hepimizin hemfikir olacağı şekliyle oluşturalım’ dediğimiz hâlde, maalesef, bu taleplerimiz dikkate alınmadı. Kısacası, uzlaşma ve iş birliği konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmediğini üzülerek söylemek zorundayız. Örneğin, bizim talebimiz doğrultusunda görüşleri alınmak üzere davet edilen hukukçu ve kadın hakları aktivisti Hülya Gülbahar, hükûmeti eleştirdiği gerekçesiyle şiddet yüklü bir dile maruz bırakıldı, hatta toplantıdan kovuldu.

200 SAYFASI HÜKÜMET PROGRAMI

Yine, komisyonun nisan ayı içinde İstanbul'da gerçekleştirilen toplantısında, yine hükûmeti eleştirdiği için, toplantıya davet edilen çocuk hakları savunucusu bir sivil toplum kuruluşu temsilcisine bazı komisyon üyeleri tarafından kullanılan dil ve saldırgan üslup komisyon çalışmalarına da gölge düşürmüştür. Sonuç olarak, görüşlerin özgürce ifade edilemediği ve buna olanak sağlanmadığı komisyon toplantılarının sağlıklı sonuçlar üretebildiğini söyleyebilmek, ne yazık ki olanaksızdır değerli arkadaşlar. Raporu detaylı incelediğimizde görülecektir ki raporun ilk 260 sayfasının yaklaşık 200 sayfası genel olarak hükûmet programını ve AKP'nin yerel uygulama ve projelerini anlatmaya, tanıtmaya dönük hâle gelmiştir. ‘Biz Hükûmet olarak ne kadar çok çalışıyoruz, kadın ve çocuklara yönelik çok sayıda projemiz var’ demek adına bu raporda bu kadar geniş yer ayrılmıştır hükûmet programına.

ŞİDDET, BOŞANMA VE ÖLÜM

Peki bu kadar çok önleyici, koruyucu ve yaptırıma dayalı Hükûmet programı ve projeleri vardı da neden boşanmalar artıyor? Neden öldürülen ya da şiddet gören kadın sayısı artıyor? Neden istismara uğrayan çocuk sayısı artıyor? Demek ki yanlış giden bir şeyler var, demek ki bunların dışında daha etkin önlemlerin alınması şarttır diye düşünüyoruz. Raporda olumlu şekilde ifade edilen önemli hususlar da var ancak bunların büyük bir kısmı ne yazık ki hep eksik bırakılmış. Sizlere komisyonda yer alan bazı istatistikleri sunmak istiyorum. Türkiye'de en düşük kaba evlenme hızı binde 9,84 gösterilirken kaba boşanma hızı binde 2,77. Avrupa Birliği oranlarına baktığımızda, Türkiye'nin en çok evlenen ülkeler arasında, boşanma oranları itibarıyla da yine boşanma sayılarının en az olduğu ülkeler arasında olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Komisyonda sunum yapan araştırma şirketlerinin verdiği bilgiler ışığında da boşanma oranlarının gelecekte de düşük olacağı anlaşılmaktadır.

ASIL KONU BOŞANAMAMA

Yani bizim bu komisyonda asıl olarak konuşmamız gereken konu boşanma değildir değerli arkadaşlar, çünkü Türkiye'nin boşanmayla ilgili aslında çok da sorunu yoktur. Türkiye'de asıl mesele boşanamama sorunudur. Evlenme kadar boşanma da normal bir süreçtir, boşanma bir tabu değildir; aile bireylerinin mutsuz ve huzursuz olduğu hâlde evliliklerini her koşulda sürdürmelerini beklemek sağlıklı aile açısından doğru bir yaklaşım asla değildir. Asıl tartışmamız gereken ve çözüm bulmamız gereken konular kadını ve erkeği boşanmaya iten nedenlerdir, boşanma süreçlerinin bizim ülkemizde ne kadar sancılı olduğudur. Bu sancılı süreçte zarar gören kadın ve çocukların nasıl korunacağıdır konuşmamız gereken konular.

CİNSİYET EŞİTLİĞİNE VURGU YOK

Türkiye'nin taraf olduğu Kadının Statüsü Komisyonu 60'ıncı Oturum Sonuç Bildirgesi'nde ‘Ailenin güçlü olması toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıyla mümkün olur. Eşitliğin sağlandığı aile kurumunda bireyler güçlü kişiliklere sahip olur’ denilmektedir. Ancak şu anda konuştuğumuz bu raporun geneline baktığımızda toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarına yeterince vurgu yapılmadığını görüyoruz. Bu, rapordaki en temel eksikliktir değerli arkadaşlar. Toplum içerisinde kadının güçlendirilmesiyle desteklenmemiş aile politikalarının uygulamaya konulması yaşanan sorunları da elbette ortadan kaldırmayacaktır. Taraf olduğumuz sözleşmeler kadınların kalıplaşmış rollerin içine sıkıştırılmaması, bu kalıpların değiştirilmesi için üye ülkelere görevler yüklerken, bu raporda bu konulara yer verilmemiş olması yine büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkıyor.

TECAVÜZCÜYLE EVLENDİRME

Komisyon raporunda, ailenin güçlendirilmesine eğitim müfredatında yer verilerek tüm okul hayatının içine yerleştirilecek şekilde planlanması gerekliliği belirtiliyor. Bu, olumlu bir yaklaşım ancak bu komisyon raporunun üzerinden on yedi ay geçtikten sonra bakıyoruz ki yeni bir müfredat hazırlanıyor ve bırakın kadının güçlendirilmesini, ikinci hatta üçüncü plana atıldığını görüyoruz bu yeni eğitim müfredatında. Yine hatırlayın, bu raporun açıklanmasının ardından, altı ay sonra, o dönemin Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ meclisin gece saatlerine kadar süren bir çalışma gününde ‘cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi hâlinde fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesine imkân veren düzenleme’ diye bir önerge koydu önümüze. Gerekçe olarak da ‘Bu komisyon çalışmaları kapsamında, küçük yaşta yapılan evlilikler sonucu oluşan mağduriyetler var, bu mağduriyetleri gidermeliyiz’ dediler gerekçe olarak ama önergeyi incelediğimizde ne yazık ki bu gerekçeyle hiçbir alakası yoktu. Küçük kız çocuklarının tecavüzcüsüyle zorla evlendirilmesinin önünü açacak facia bir önergeydi. Neyse ki muhalefetin oluşturduğu dik duruş ve peşinden gelen toplumsal muhalefetle birlikte bu önergede geri adım atıldı.

EĞİTİMLER SADECE KADINA

Raporun bütününe baktığımızda, değişik kurumlarca hayata geçirilen ya da uygulanması planlanan eğitim programlarından bahsedilmiştir ama bu eğitim programlarının, ne hikmetse, hep tek taraflı, sadece kadının eğitilmesine dönük programlar olduğunu görüyoruz. Hatta, Şanlıurfa'ya benim de katıldığım bir ziyaret esnasında orada, Şanlıurfa'da bize sunum yapan uzman arkadaş şöyle bir cümle kurmuştu: ‘Kadınlara yasal hakları konusunda verdiğimiz eğitimler neticesinde kadını bilinçlendiriyoruz ama bir süre sonra eşiyle arasında ufak bir sorun çıktığında 'Bak, seni boşarım; bak, tazminat haklarım da var, ben haklarımı öğrendim.' gibi erkeğin tehdit olarak algıladığı diyaloglar yaşanıyor ve bundan dolayı da zaman zaman şikâyetler geliyor’ Yani bu bize gösteriyor ki eğitimler tek taraflı olmamalıdır, tüm bireylerin eğitilmesi önemlidir. Özellikle tarladaki, kahvedeki, camideki, fabrikadaki erkeğin eğitimi, bilinç düzeyinin yükseltilmesi bu açıdan daha da önem kazanmaktadır.

HAKLARINI ÖĞRENDİKÇE BOŞANMALAR ARTIYOR

Durum böyle olmasına rağmen ne yazık ki raporda bu tür sosyal olgulardan hiç bahsedilmemiş, hatta raporun bir yerinde ‘Kadınların haklarını öğrenmeleri boşanmaları artırıyor’ diye de bir cümle kullanılmış ama detaylandırılmadığı için ne kastedildiği anlaşılmamış ve yanlış yorumlara da sebep olacak bir cümledir. Bu örneklerde de gördüğümüz gibi, bu raporun ruhu, sorunların tespiti ve getirilen öneriler bütünsel bakış açısını ortaya koymaktan uzaktır. Bu rapor içerisinde belirtilen eğitim müfredatının kadını ötekileştiren bir hâle dönüştürmesi, kız çocuklarını tecavüzcüsüyle evlendirmenin kıyısına getirmesi açısından oldukça sakıncalı bir hâl almıştır değerli arkadaşlar.

BOŞANMA ÖNCESİ DANIŞMANLIK

Ayrıca, raporun ‘Boşanma Süreci Danışmanlığı Hizmetine İlişkin Öneriler’ başlıklı bölümde, ASP ile Adalet Bakanlığı arasında yapılacak protokolle, boşanma davası açmak isteyen çiftlere boşanma öncesi danışmanlık hizmeti zorunlu hâle getirilmesi şeklinde bazı öneriler sunulmaktadır. Bunun da altyapısı detaylandırılmadığı sürece oldukça sakıncalı sonuçlara sebep olacağını düşünüyoruz. Aile danışmanlığı hizmetlerinin taraf olduğumuz sözleşmeler, CEDAW ve İstanbul sözleşmeleri ilkeleri doğrultusunda mutlaka hükümler ihtiva etmelidir diye düşünüyoruz. Bir de, ara buluculuk sisteminden bahsedilmektedir. Hollanda ve Almanya'ya yaptığımız ziyaretlerde boşanma sürecinde ara buluculuk sisteminden bize bahsetmişlerdi ama bu raporda geçen ara buluculuk ile yurt dışında bize verilen ara buluculuk birbirinden tamamen farklı uygulamalardır.

YENİDEN ELE ALINMALI

Bu konular da mutlaka dikkat edilmesi gereken şeylerdir diye düşünüyorum değerli arkadaşlar. Uzun sözün kısası, her cümlesi farklı bir alana saptırılan, cinsiyet ayrımını körükleyen, çocuk yaşta evlilikler konusunda herhangi bir önlemin alınmasına iştirak etmeyen, kadına yönelik şiddetin yok edilmesine yönelik bir yaptırımı bulunmayan bu rapora asıl düşülecek şerh, bu raporun toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak şekilde yeniden ele alınması, aksi takdirde kabul edilmemesine yönelik olacaktır. Aile Bakanlığı’nın 2016 yılındaki hiçbir hedefini gerçekleştiremediğini kendi raporuyla açıklamasını da hatırlatarak bu komisyon raporun yeniden gözden geçirilmesini istemek de en doğal hakkımızdır diyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber