"Darbe olmasaydı amiral olacaktım"
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 52'si tutuklu, 13'ü firari 92 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Kocaeli 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Kocaeli Kapalı Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde özel olarak yapılan 250 kişi kapasiteli salondaki duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları ve bazı yakınları katıldı. Duruşmayı, bazı STK temsilcileri ve vatandaşlar da takip etti.
Darbe girişimi sırasında, Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelen "Sıkıyönetim Darbe Planı"nın harekat merkezinden ilk kendisine getirildiği, mesajı gördüğünde oradakilere "Bu emre göre şu andan itibaren Donanma Komutanı Sinan Azmi Tosun, Kurmay Başkanı Ayhan Bay'dır. Ben onlardan emir alacağım." şeklinde söylemde bulunduğu, darbe girişimi süresinde darbeci eski Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı Tuğamiral Hayrettin İmren ve eski Kuzey Görev Grup Komutanı Tuğamiral Ayhan Bay'ın talimatlarını uyguladığı, donanma içerisinde meydana gelen olaylar ve gemilerin seyre kalkmasından haberdar olduğu, kendisine verilen kurallara aykırı tüm emir ve talimatları sorgulamadan uyguladığı ve darbecilerle hareket ettiği iddia edilen tutuklu sanık eski Donanma Komutanlığı Harekat Başkanı Kurmay Albay Mustafa Bardakçı savunma yaptı.
Bardakçı, 15 Temmuz akşamı Harekat Merkezi Vardiya Amiri Binbaşı Ufuk Koç'un kendisini arayarak, gemilerin seyre çıktığı bilgisini verdiğini, daha sonra silahsız olarak üsse gittiğini ileri sürdü.
Kapıda askerlerin kendisini içeriye almadığını, İmren'in bu konuda kesin emri olduğunu söylediklerini ifade eden Bardakçı, "Harekat Başkanıyım diye kendimi tanıtınca, İmren'i telefonla aradılar. İmren 'Almayın' demiş. Bir süre sonra İmren'in aracı kapının iç tarafında durdu. Beni görünce yanıma geldi. İçeri girmem gerektiğini söyledim. Bana, 'İçeri giremezsin, defol git. Asker seni içeriye almayacak.' diye bağırdı. Israr edince içeri girmeme izin verdi. Ben de hemen Harekat Merkezine gittim." diye konuştu.
Bardakçı, gemilerin limandan ayrıldığını Tuğamiral Yalçın Payal'a rapor ettiğini, o sırada "Yurtta Sulh Konseyi"nin sıkıyönetim direktifi mesajının geldiğini belirterek, şöyle devam etti: "Payal'ı aradım ama ulaşamadım. Daha sonra ikinci sicil amirim olan Donanma Komutanı Veysel Kösele'yi aradım. Durumu anlattım. Kösele bana, 'Mesajı teyit etmiyorum.' dedi. Daha sonra defalarca birinci sicil amirim Tuğamiral Payal, Kösele ve Harp Filo Komutanı Tümamiral Ahmet İskender Yıldırım'ı arayarak, emir ve direktiflerini aldım. O emirler çerçevesinde hareket ettim. Darbeci değilim, darbecilere destek vermedim. Kanunsuz bir emir almadım ve vermedim."
"DARBE OLMASAYDI AMİRAL OLACAKTIM"
Sıkıyönetim direktifini okuduktan sonra, "Bu emre göre şu andan itibaren Donanma Komutanı Sinan Azmi Tosun, Kurmay Başkanı Ayhan Bay'dır. Ben onlardan emir alacağım." şeklinde bir söylemde bulunmadığını öne süren sanık Bardakçı, "Tutuklanmasaydım yüzde 95 amiral olacaktım. Bu hain kalkışma, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki çalışkan, başarılı ve vatansever subayların önünü kesmek için yapıldı. Ergenekon, Balyoz davalarında bunu gördük. İstenmeyen başarılı subaylar darbe ile FETÖ havuzuna atılmıştır." iddialarında bulundu.
SANIK ERDEM SALONDAN ÇIKARILDI
Bu arada, tutuklu sanıklardan eski Harp Filosu Komutanlığı Kurmay Başkanı Murat Erdem, "Bravo" şeklinde bağırması üzerine, Mahkeme Heyeti Başkanı Yusuf Sevimli tarafından jandarma eşliğinde duruşma salonundan çıkarıldı. Sevimli, Erdem'in avkatının itirazını reddetti. Gece boyunca Harekat Merkezi'nde kaldığını, seyre çıkan gemilerin geri dönmesi için emir verdiğini, amirallerin kaçtığı sahil güvenlik botuna telsizle ulaşarak yaptıklarının kanunsuz olduğunu söylediğini, Donanma Komutanı Kösele'nin gemide alıkonulduğunu sonradan öğrendiğini savunan Bardakçı, "Harekat Merkezi'ne, Kösele'nin, Yavuz Fırkateyni'nde alıkonulduğu yönünde bir e-mail geldi. Durumu hemen Tuğamiral Payal'a bildirdim. Bana, 'Tamam' dedi ve telefonu kapattı. Ben darbeci İmren'in emirlerine uymadım. Sadece üstlerimin emirleri doğrultusunda hareket ettim." şeklinde konuştu.
IŞIK EVLERİNDEKİ SOHBETLERE KATILMIŞ
Mahkeme Heyeti Başkanı Yusuf Sevimli, "FETÖ/PDY'nin Ege Bölgesi Sorumluluğu ve ABD'de, Colorado Eyaleti Bölge İmamı, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak itirafçı olan Hasan Polat'ın, Deniz Harp Okulu öğrencilerinden sorumlu abi olduğu dönemden tanıdığı Mustafa Bardakçı'nın, cemaatin ışık evlerindeki sohbetlere katıldığını" söylediğini hatırlatması üzerine Bardakçı, "Kesinlikle hiçbir dönemde cemaatçi olmadım. FETÖ'nün hiçbir yapılanmasında yer almadım. Bu konuyla ilgili avukatım savunma yapacak." dedi.
Sanık avukatı da müvekkilinin darbecilere destek vermediğini, sadece üstlerinin emirlerini yerine getirdiğini ileri sürerek, "Colorado imamı denen kişinin iddiaları asılsızdır. Hadi doğru olduğunu varsayalım. 1993 yılında olmuş bir olaydan dolayı müvekkilim ceza alacaksa Türkiye'nin yüzde 30'unun da yargılanması gerekir. Müvekkilim suçsuzdur. Tahliyesini talep ediyoruz."
Mahkeme heyeti, duruşmaya sabah devam edilmek üzere ara verdi.
Deniz Harp Okulu'nun 1993 mezunlarına FETÖ desteği
Bu arada, Hasan Polat'ın iddianamede sanık Bardakçı hakkında şu ifadeleri yer alıyor: "1993'te Deniz Harp Okulu'na sınava girecek öğrencilere, abiler tarafından sınav soruları dağıtıldı. O dönem sınava girenlerin hepsi kazandı. Benim bu talebeler ile olan diyaloğum Harp Okulunu bitirinceye kadar devam etmiştir. Sonra murakıp sistemi dediğimiz askeri personeli takip eden cemaat içi yapıya devredilmiş ve 1993'ten sonra bir daha da görüşmemiz yasaklanmıştır çünkü mezuniyet sonrası Harp Okulu öğrencileri ile irtibatı devam ettirmek örgüt içerisinde ihanet sayılmaktadır. Benim FETÖ içerisinde bu isimlerden hatırlayabildiklerim şahıslardan Deniz Harp Okullarından 1993 yılında mezun olan Mustafa Bardakçı isimli şahıstır. Bu şahsın rütbeleri tahminime göre şu an albay statüsündedir ancak nerede hangi görevde oldukları konusunda bir fikre sahip değilim. Tahminim o ki 1993 mezunlarının ilk 10 derecesinin tamamı cemaat mensuplarından oluşmaktaydı. Bu öğrencilerle olan irtibatım 1994 yılına kadar devam etti. Bardakçı ve diğer öğrencilerle 1993 yılında sürekli görüşmelerimiz olmuş ve pek çok defa Işık evlerinde sohbetler yapılmıştır. Adı geçen şahısların tamamı birbirlerini tanımaktadırlar."