TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, Yüksek Seçim Kurulu’nın sıkıntı
içerisinde olduğunu gördüğünü belirterek, “Yüksek Seçim Kurulu
zannediyorum ki adil bir karar verecektir. Sıkıntı içerisinde
olduklarını görüyorum. Allah onlara kolaylık versin. Adaletten
ayrılmasınlar. Adalet neyi emrediyorsa onu yapsınlar. Çünkü yanlış
yaptığınız şeyi ileride düzeltmek mümkün olmuyor ve genelde halkın
tepkisi farklı şekillerde tecelli ediyor. Ekrem İmamoğlu'nun bile
hak kazanmadığı büyük bir popülariteyi biz kendi ellerimizle ona
vermiş olduk” dedi.
TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi
tarafından düzenlenen 11. Kocaeli Kitap Fuarı'nda söyleşiye
katıldı. Gazeteci Veyis Ateş'in moderatörlüğünde gerçekleşen
söyleşide 50 yılı aşan siyaset hayatını anlatan Bülent Arınç'ı
dinlemek için Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın
ile birlikte çok sayıda ziyaretçi salonu doldurdu.
Programın başında moderatör Veyis Ateş, Bülent Arınç'a, "Bizim
son belki 5 yıl, 10 yıl boyunca bazen sosyal medya üzerinden, belki
Sayın Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırıyı da burada hatırlatmakta
fayda var, bu dehşet kutuplaşmamız, sosyal medyada birbirimize bu
kadar sert görünmemizin, bu kutuplaşmamızın doğal sonuçlarını halen
aşabilmemiz mümkün mü? Biz tekrar normalleşebilir miyiz?
Birbirimizi eleştirerek ama birbirimize hakaret etmeden, sosyal
medyada birbirimize hakaret etmeden, cenaze namazlarında
birbirimize saldırmadan tekrar normalleşebilir miyiz?" sorusunu
yöneltti.
Soruyu cevaplayan Arınç, "Bütün bu gürültüler biter. Bütün
bunlar biter, ama bunları genel başkanların istemesi lazım. Sırtını
sıvazlayarak, 'Hadi şunlara bir hakaret et aslanım' diye kürsüye
adam göndermek var. 'Sakın ha bir tartışma istemiyorum Bu meselenin
güzelce konuşulmasını istiyorum' diyerek grup sözcülerini biz
seçerdik. 'Sen şu maddede konuş, sen şu maddede konuş' diyerek.
Genel başkanların ve grup başkan vekillerinin inisiyatif alması
lazım. Siyasette bu çok kolay yapılabilir. Yeter ki istensin.
Seçimden 1 gün önce, Ankara'da bir dergide haftalık konferanslar
oluyor. Ben, bana konuşma düştüğü zaman dedim ki, 'Ben bunu
bilmiyordum ama çok güzel öğrendim. Ahmet Yesevi Hazretleri diyorsa
ki, şeriat, tatlı dil, yumuşak dil, güler yüz bu çok önemli. Bana
arkadaşlar soruyordu, 'Yarın ki seçimlerin sonucu ne olacak?' diye.
Bu konuşmayı 30 Mart'ta yapıyoruz. 31 Mart akşamının sonuçlarını
benden soruyorlar. Dedim ki, 'Ben şimdi inandım ki, Ahmet Yesevi
Hazretleri'nin bu nasihatine kim uyduysa, o seçimi kazanır. Allah
beni mahcup etmedi. Kim sert olduysa, kim nefret dilini
kullandıysa, kim tehdit ettiyse kaybetti. Ben 'Kim' diyorum, siz
içine kimi koyarsanız koyun da beni bulaştırmayın. 82 milyonun
bütün farklılıklarına müsamaha ile bakarak bizim onları
kucaklamamız lazım. Bu mümkün, yeter ki istensin" dedi.
'MANSUR YAVAŞ'IN KAZANACAĞI O KADAR BELLİ
Kİ'
Daha sonra Veyis Ateş'in, "İstanbul seçimleri iptal edilmeli
mi, edilmemeli mi?" sorusunu cevaplayan Bülent Arınç, "Şimdi bu
öyle bir soru ki bu, bu soruyu bana seçim akşamı sormuş olsaydınız
cevabım çok kolay olurdu. Ama 1 gün sonra bu işin neticesi belli
olacak, benim tek istediğim bir şey var. Geçen gün bir internet
sitesinde röportaj verdim. Sonucun belli olmadığı her gün, Ekrem
İmamoğlu'nun üzerine koyuyoruz. 1 kat, 2 kat, 3 kat, 5 kat, 6 kat.
Siz bugün seçim kaybetmiş olsanız veya kaybettirilmiş olsa bile,
şüphesiz YSK'nın kararıyla olacak, 5 sene sonrasının Cumhurbaşkanı
adayına hazır olun. Bir işi kokutmamak lazım. Bir seçimin sonucu en
geç 2 gün içinde alınır. Ama araya, 'Şu da vardı, bu da vardı, şu
da böyleydi' diyerek işin doğasını bozmamak lazım. Ben Ankara'da Ak
Parti'nin bütün seçim çalışmaların katıldım. Özhaseki'nin
gösterdiği her işi yaptım. Bu benim borcum, ben Ak Partiliyim. Ama
Mansur Yavaş'ın kazanacağı o kadar belli ki. 2 sebepten belliydi.
Birincisi, adam bundan önceki seçimi kazandığına ama Melih
Gökçek'in hilesiyle kaybettirildiğine inanıyor. İşin kötüsü,
Ankaralı da buna inanmış. O yüzden afişlerde ne yazıyor? 'Hak
yerini bulacak, Mansur Yavaş kazanacak'. Ankaralı buna karar
vermiş. Kimi aday gösterseniz, kazanacağı az çok belli gibi. Şahsi
kanaatimi söylüyorum. İkincisi, bu adamın çek, senet işi varmış da
birisine şöyle bir imza atmış da, o da şöyle yapmış, böyle yapmış.
Hangi tarihte bu? 2009'da, 2010'da, 2011'de. Sen yeni mi uyandın?
Seçimden 1 hafta önce mi aklına geldi bu? Yapmayacaktınız bunu.
Yapmayacaktınız. Bunlarla artık Türkiye'de hiçbir şey kaybedilmez.
Kazanacağınız belli. Burada bizim yapacağımız şey, bu dedikoduyla,
şu dedikoduyla değil. Özhaseki gibi bir adayımız var. Efsane bir
belediye başkanımız var. Bakanlık yapmış bir insan, 'Ben Ankara'da
bu seçimi kazanmak için her şeyimi ortaya koydum' diyor. Onun
çevresinde kenetlenmemiz lazımdı."
‘YSK ZANNEDİYORUM Kİ ADİL BİR KARAR
VERECEKTİR’
Bülent Arınç, ittifak ortağı Milliyetçi Hareket Partisi ile
ilgili de değerlendirmede bulunarak, "Bir de tabii ittifak
yaptığımız bir parti var. Bu ittifakın ne sonuç getireceğini Pazar
günü değil, Pazartesi günü görecektik. O yüzden, 'Mezara kadar'
sözünü en azından 'Pazartesi'ye kadar' diye değiştirmek lazım.
Bunlar siyasetin bize öğrettikleri. Yanlış şeyler de öğretmiş
olabilir. Ama ne yapalım adımız Arınç, elimizden başka bir şey
gelmez. Şimdi son itibariyle, netice ne olursa olsun. Çok fazla
gitmeden bu işten el çekmek lazım. Özellikle siyasetçilerin el
çekmesi lazım. Yüksek Seçim Kurulu zannediyorum ki adil bir karar
verecektir. Sıkıntı içerisinde olduklarını görüyorum. Allah onlara
kolaylık versin. Adaletten ayrılmasınlar. Adalet neyi emrediyorsa
onu yapsınlar. Çünkü yanlış yaptığınız şeyi ileride düzeltmek
mümkün olmuyor ve genelde halkın tepkisi farklı şekillerde tecelli
ediyor. Ekrem İmamoğlu'nun bile hak kazanmadığı büyük bir
popülariteyi biz kendi ellerimizle ona vermiş olduk." dedi.
'TÜRKİYE NORMALLEŞECEK'
Türkiye'nin normalleşmesi gerektiğine vurgu yapan Bülent Arınç,
"Her şey normalinde gitse, işler normal giderse, zorlama olmazsa
tadından yenmez arkadaşlar. Normalleşeceğiz, Türkiye normalleşecek.
Şiddet dilini terk edeceğiz. Kucaklayacağız. 2002'deki şuur yerine
gelecek. Aynı hedeflere koşacağız. Reform yapacağız. Teşebbüs
özgürlüğü konusunda, inanç özgürlüğü konusunda, fikir özgürlüğü
konusunda hiçbir sınır tanımayacağız. İnsanlar ne kadar özgür
olursa Türkiye o kadar uçacak Allah'ın izniyle. Bunu yapacak insan
da liderimiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan. Allah ona
yardım etsin. Allah ona kolaylık versin" diye konuştu.
‘ONUNLA BERABER OLMAK BENİM İÇİN ÇOK ŞEREFLİ BİR
GÖREV’
Veyis Ateş'in, "Sayın Davutoğlu ve Sayın Ali Babacan tarafından
kurulması muhtemel Yeni Parti çalışmaları için kanaatinizi merak
ederiz. Böyle bir ihtiyaç var mıdır ve kanaatiniz nedir?" sorusunu
Arınç şöyle cevapladı:
'MUHALİF OLABİLİRSİNİZ, AMA BUNU AK PARTİ'YE KARŞI
ÇIKARAK YAPAMAZSINIZ'
"Bunlar hepsi beraber siyaset yaptığımız insanlar. Geçmişte
birlikte olduğumuz. Benim hiç unutamadığım bir fotoğraf vardır.
Meclis Başkanıyım, 2005'te İslam Konferansı Örgütü'nün Mekke'de
yapılan İslam Zirvesi'ne gitmek durumunda kaldım. Allah öyle
diledi, çünkü Sezer'in gitmesi lazımdı. Sezer de laiklik incinir
diye gitmedi. Ben gittim. O fotoğraf şu, ben öndeyim, delegasyon
başkanıyım. Benim bir arkamdaki sırada o zamanki Dışişleri
Bakanımız Abdullah Gül bey, onun bir arkadaki sırasında Başbakanlık
Danışmanı Ahmet Davutoğlu bey var. Sıraya bakın, Bülent Arınç,
Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu. Bu kardeşlik bize 17 senedir iktidar
olmayı nasip etti. Hepimiz birbirimizin yükünü aldık. Ben o
sıradaki konumum itibarıyla öndeydim. Arkamdaki 2 sene sonra, 3
sonra önümüze geçti Cumhurbaşkanı oldu. En arkadaki Başbakan oldu.
Ben onun yanında yardımcılık yaptım ve hükümet sözcülüğü yaptım.
Biz kendi nefsimizle bütünleşmiş insanlardık AK Parti'de. Çok
şükür, kendi nefsimizi kardeşimizin nefsine tercih eden
insanlardık. Yani o daha önemliydi. Birimizin evet dediğine,
öbürümüz hayır demezdi. Sonra bir şeyler oldu. Şimdi düzelecek
inşallah. Bu arkadaşların isimleri geçiyor. Hatta daha önce,
biliyorsunuz Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanımıza karşı aday
olması söz konusu oldu. Ben hemen gittim, ziyaretimi yaptım ve
çıkışta gazetecilere dedim ki, 'Böyle bir şeye asla müsaade
etmiyorum. Bu çok yanlış olur. Siz Cumhuriyet Halk Partisi'nin,
Saadet Partisi'nin, onun, bunun adayı olamazsınız. Tayyip Bey'in
aday olacağı yerde, siz ona rakip olamazsınız. Bu bizim kardeşlik
hukukumuza aykırı. Buna izin vermem' dedim. Hatırlayacaksınız,
seçimler oldu. Allah'a hamd olsun, kazandık. Şimdi parti
kurmalarından bahsediliyor. Yine bir vesile ile, ben bu partiden
ayrılıp da parti kuranları, bu sonuncuları da çok kast etmemiştim
ama, mesela İdris Naim Şahin kendine göre bir parti kurdu. İdris
Bal diye birisi vardı, Kütahya milletvekiliydi. O kendine bir parti
kurdu. Abdüllatif bey ayrıldı, bir parti kurdu. 'Muhalif
olabilirsiniz, partiden de ayrılabilirsiniz. Ama bunu AK Parti'ye
karşı çıkarak asla yapamazsınız. Köşenize çekilirsiniz, 'Allaha
ısmarladık' dersiniz. Oturduğunuz yerden siyaset yapmaya devam
edersiniz ama AK Parti'ye rakip olacak, AK Parti'yi zayıflatacak
hiçbir hareketin içerisinde olamazsınız. Bunu affetmem' dedim. Ben
bu işlerin dışındayım. Benim partim var, AK Parti. Hepinizin siyasi
kanaatlerine saygı duyuyorum. Ben kendimi tarif ediyorum. Benim bir
genel başkanım, bir liderim var. O da Recep Tayyip Erdoğan.
Yanlışları var mı? Var. Benim yanlışım daha fazla. O insanı, ben
bir örnek insan olarak görüyorum, hatalarıyla birlikte. Ama Türkiye
için yaptıklarına bakıyorum ki, onunla beraber olmak benim için çok
şerefli bir görev.”
Bülent Arınç düşecek bir çınar yaprağına tahammüllerinin
olmadığını, gövdeyi güçlendirmek gerektiğini ifade ederek,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
“O yüzden biz bu düşüncelerimizi arkadaşlarımıza da ilettik.
Şimdi benim tek bir arzum var. Ben bunlarla hiç ilgilenmiyorum. Ama
okudukça da endişe ediyorum. Parti kurabilirler mi? Gelişmelere
bakarsanız kuracaklar gibi. Keşke toparlamak bize düşer. Bunu
şuradan hatırlayın. Hepiniz internete sorun, Şeyh Edebali'nin Osman
Gazi'ye vasiyeti. Bunu bizim genel başkanımız da çok okurdu
eskiden. Şeyh Edebali, Osman Gazi'ye hitap ediyor; 'Bundan sonra
güceniklik bana, onları bütünlemek sana, nefret bana, sevgi duymak
sana'. Yani bey olmak, Cumhurbaşkanı olmak, lider olmak Osman
Gazi'nin Şeyh Edebali'den aldığı vasiyeti yerine getirmekle mümkün.
Biz bir zaman bunları cebimizden, elimizden düşürmüyorduk. Şimdi
biraz unuttuk gibi. Başımızdakilere duyurulur. Yumuşak dil
kullanın. Hepsini kucaklayın. Bizim düşecek bir çınar yaprağına
tahammülümüz yok AK Parti'den. Gövdeyi güçlendirelim.”
‘BAHÇELİ BİZİ YÜZDE 35’LERE DÜŞÜRDÜ’
Arınç, Davutoğlu, Babacan ve Gül’ün kolay yetişmediğini ve bir
arada tutulması gerektiğini söyleyerek, konuşmasını şöyle
tamamladı:
“Önümüzdeki seçimleri çok daha güçlü olarak kazanalım.
Türkiye'nin 40 tane sorunu var. Bunları bölük pörçük aşamayız.
Birbirimize dayanarak aşacağız. O yüzden hepimiz çobansak, Hadis-i
Şerif öyle, hepimiz sürümüzden sorumluysak, aile reisi ailesinden,
belediye başkanı belediyesinden, Cumhurbaşkanı da madem bütün
milletin birliğini temsil ediyor, bir taraftan da AK Parti'nin
Genel Başkanı, hem milletin birliğini temsil edecek, ona zillet,
buna illet demeyecek, hem de partisini ayakta tutacak. Bir
Davutoğlu kolay yetişmiyor, bir Ali Babacan kolay yetişmiyor, bir
Abdullah Bey kolay yetişmiyor. Bunlar bizim insanımız, bunları bir
arada tutmamız lazım. Gene liderlik sende olsun, ama şu partinin
ayrılıklara tahammülü yok. Bahçeli bizi yüzde 35'lere düşürdü.
Yüzde 35'lere düştüysek biz, kendi ifadesine göre söylüyorum, parti
olarak, seçimde aldığımız sonuç olarak değil, biz yüzde 19'uz
dediği zaman bize kalan yüzde 32. Bu doğruysa bir alarm zili
çalması lazım. Tekrar ayağa kalkacağız, kucaklaşacağız. Bu iş çok
kolay."