Özel: Biz meydandayız, sen saraydasın
Ankara Tandoğan Meydanında “Yurttaş sesleniyor, haklarımızı alacağız” mitinginde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yüklendi
Asgari ücretin 22.104 TL olarak açıklanmasının ardından CHP miting yapma kararı almıştı. Bugün Ankara Tandoğan Meydanı’nda “Yurttaş sesleniyor, haklarımızı alacağız” mitingi gerçekleştirildi. Mitingde konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel şu ifadeleri kullandı: “Buradan, Tandoğan'dan bir kez daha kayda geçirmek isterim ki, Avrupa Birliği'nde ücretlilerin sadece yüzde 9'u, örneğin Almanya'da ücretlilerin sadece yüzde 6'sı asgari ücret almakta, geri kalanı bunun üzerinde ve çok üzerinde maaşlar almaktadır.
“Dünyadaki eşitsizliklere benzer”
Böyle olunca asgari ücretlinin milli gelirden aldığı pay OECD
ülkelerinde yüzde 55, Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 60'la 70
arasındayken bu meydanın, ücretlilerin gayrisafi milli hasıladan,
milli gelirden aldıkları pay sadece yüzde 25'tir. Almanya'da Sosyal
Demokratlar yüzde 70'e itiraz edip "Bütün varlığın yüzde 30'unu
hepimiz, yüzde 70'ini hepimiz, yüzde 30'unu nasıl zenginler alır?"
derken Türkiye'de yüzde 25'ini bütün ahali, yüzde 75'ini zengin
mahallenin çocukları tüketmektedir. Bu haksızlığa isyan
ediyorum!
100 liralık milli gelirin her 4 lirasının 3 lirasını milli gelirin
zenginlere veren, patronlara veren, yandaş müteahhitlerine veren,
yarattığı yeni zenginlere veren ama hepimizi açlığa terk eden bu
mesele dünyadaki eşitsizliklere benzer ama dünyada hiçbir gelişmiş
ülkede ya da Türkiye'ye emsal hiçbir ülkede olmayan bir eşitsizlik
bu topraklarda vardır.
“Biz meydandayız”
Buna itirazı en üst perdeden yapmak, bugünkü iktidarı koruduğu,
kolladığı kesimlerin zenginler olduğunu görmek, bu iktidar
değişmeden bu değişim, paylaşım hikayesinin değişmeyeceğini bilmek,
onların patronların tarafında, bizlerin ise hep beraber halkın
tarafında olduğumuzu bilmek, mücadelelerin en büyüğüdür, en
onurlusudur. Tarafımız burasıdır.
Sayın Erdoğan, biz bu meydandayız, sen saraydasın. Biz sokaktayız,
sen sırca köşklerdesin. Biz yoksulun, garibanın yanında kol kola,
onunla mücadelenin içindeyiz, sen bu sömürü düzenini sürdürmenin
peşindesin. Ama sana ant olsun ki, biz kazanacağız, biz
kazanacağız, biz kazanacağız!
Bu sene asgari ücret tartışmaları başladığında net tavrımızı
koyduk. Dediler ki: TÜİK yüzde elli çıkarıyor enflasyonu. TÜİK,
Tayyip'i üzmeyen istatistik kurumunun baş harflerinden oluşan bir
kurum.
Onun verdiği rakam senin cebinden para çalan bir rakamdır. Çünkü
TÜİK enflasyon hesabını Tayyip Erdoğan'ı üzmemek üzerine kurar.
“TÜİK’in sepeti asgari ücretlinin değil”
Bu sene hesapladı, kitapladı yüzde 47 enflasyon buldu. Biz
baktık, "Asgari ücretlinin enflasyonu nedir?" diye. Asgari ücretli
maaşını alınca ne yapar? Kira verir. Ne yapar? Elektrik, su,
telefon faturalarını öder. Ne yapar? Mutfak masrafını görür. Eğer
imkan kalsa belki çocuğuna bir çorap, bir önlük, bir kapüşonlu
alır.
Asgari ücretli kendi kararını kendi verebilen, parasını özgürce
harcayabilen değil, paranın nereye gideceği maaş gelmeden belli
olan insandır. Biz bu asgari ücretlinin enflasyonuna baktık, bir
yılda tam yüzde 80, fazlası mümkün, aşağısı mümkün değil.
Öyle ya, kira belli, beyaz peynir belli, zeytin belli, ayçiçek yağı
belli, telefona gelen zam belli, elektrik faturası belli. TÜİK
nasıl yapıyorsa bu hesabı yüzde 47'ye getiriyor. Döndük, baktık.
Bunu eleştirirken de şöyle söyledim: Yıllardır biliriz ki TÜİK'in
sepeti asgari ücretlinin sepeti değildir. Dedim ki geçenlerde: "Ey
TÜİK, bu asgari ücretliye yüzde 50 hesaplamışsın, ne yapacak?
Pinpon topu mu yiyecek?" Bu TÜİK yememiş, içmemiş, size yedirmiyor,
içirmiyor. Kendi de yememiş, içmemiş açıklama yapmış. Diyor ki:
"Hesap sepetimizde pinpon topu yok." Sordum arkadaşlara, "Birkaç
sene öncesine kadar vardı, çıkardılar." dedi. Dedim: "Aferin." Ne
varmış? "Pinpon topu yok." diye övünüyor ya. Futbol topu varmış,
davul, baz varmış, otel ücretleri varmış.
“Bunu duyduğumuz gün hesabı yaptık”
TÜİK, bak buradaki emekliler parayı ne lüks otellere ne senin
hesapladığın şans oyunlarına ne davul, baza ne futbol topuna...
Buradaki emekliler, buradaki emekçiler aldıkları maaşı ancak
borçlara, kredi kartı borçlarına, eşe dosta yapılan borçlara
ödüyorlar. Bak karşıdan boş tencere çalıyorlar, boş tencere
çalıyorlar.
TÜİK'in yüzde 50'si yeterince cebinizden para çalmıyormuş gibi bir
de tuttular dediler ki: "Biz gerçekleşen enflasyona göre zam
vermeyelim, hedeflediğimiz enflasyona göre verelim." Yani diyor ki:
"Ben ekonomiyi yönetemedim, enflasyonu düşüremedim, hayat
pahalılığını gideremedim ama beceriksizliğimin faturasını ben
ödemeyeyim, Tandoğan Meydanı ödesin, emekliler ödesin, emekçiler
ödesin." Bunu duyduğumuz gün hesabı kitabı yaptık. yüzde 78 asgari
ücretli enflasyonunu hesaba kattık ve dedik ki: "Asgari ücret
olmalıdır 30, bunun altında yokuz." dedik.
Ama maalesef maalesef bizim bütün uyarılarımıza rağmen zammı asgari
ücretlinin enflasyonuna göre değil, TÜİK'in enflasyonuna göre bile
değil, kendi hesapladıkları ve beceremedikleri hedef enflasyona
göre verdiler. Öyle olunca da asgari ücretliyi 22.104 liralık bir
sefalet ücretine mahkum ettiler. Şimdi bütün emekliler aynı
endişede. Biliyorsunuz geçen sene ocak ayında 10.000 lira verdi.
Enflasyon yüzde 65'lerdeydi, temmuzda sadece yüzde 25 zam verdi ve
12.500 liralık yapmış olduğu zamla hem emekliyi hem de 17.000
liralık asgari ücretle asgari ücretliyi bir yıl boyunca inim inim
inlettiler, canlarını okudular, canlarını çıkardılar. O gün
emekliye bir asgari ücret ver diyorduk, "10.000'i 12.500 yaptım, 30
milyarı zor buldum, 66 milyar param yok." diyordu.
“Mehmet’e vermeyen Mehmet Cengiz’e vermiş”
Bir gördük ki geçen sene tam 660 milyar lira emekliye asgari ücret vermek için lazım olan paranın 10 katını zengin müteahhitlerin ödemeleri gereken kurumlar vergisini affederek vazgeçmişler. Yani emekli, emekli Memduh Amca'nın, emekli Sakine Teyze'nin, emekli Ayşe Abla'mın, Hanife Ege'min, Mehmet kardeşimin maaşını asgari ücret yapmak için lazım olan paranın 10 katını, 10 katını emekli Mehmet'e vermeyen Mehmet Cengiz'e vermiş. Kadir abime vermeyen, Kalyon İnşaata vermiş. Artık kaçacak yerleri yoktur. Artık her şey gün gibi ortadadır. Siyaset, tarafını belli etme ve siyaset taraf olma sanatıdır. Recep Tayyip Erdoğan'ın tarafı zenginlerin sofrasıdır. Ayrıca, bu sene bütçe yaparken 701 milyar lira vazgeçilecek. Bir daha söylüyorum, vazgeçilecek kurumlar vergisi tutarı 701 milyar lira. Bunu buldular, bütçeye koydular. Ama emekliye vermek için parayı bütçeye koymadılar. Emekçilerin hakkını vermek için lazım olanı bütçeye koymadılar.
“Bu bütçeyle geçim olmaz”
Ürünü tarlada kalan çiftçiye vermeleri gereken desteklemeyi
bütçeye koymadılar. Ama kur korumalı mevduata ödenecek trilyonları,
zenginlere çekilecek peşkeşleri baştan bulup bütçeye koydular.
O zaman, sizi görmeyen, sizi düşünmeyen, sizin için kaynak
bulmayan, bütçeye koymayan bu iktidara hep birlikte sesleniyoruz.
Buradan sonra bu bütçeyle geçim olmaz. Geçim yoksa, seçim var.
Geçim yoksa, seçim var. Geçim yoksa, seçim var. Buradan kaçmaları
mümkün değildir. Ve seçim olduğunda hiç öyle kaynak derdimiz
yok.
Erdoğan parayı kime verdiyse, para oradadır. O kaynak oradadır.
Aynı paradır. Para vardır, sadece verileceği yer değişecektir.
Kalyon İnşaata değil, emekli Kadir Abi'ye gidecektir. Mehmet
Cengiz'e değil, asgari ücretli Mehmet kardeşime gidecektir.
“En kötü örgütlenme örgütsüzlükten iyidir”
Buradan içimizde, içimizdeki asgari ücretli kardeşlerime, asgari ücretli emekçi kardeşlerime el sallıyorum. Ve buradan sendikalı olmayan herkese sesleniyorum. En kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir. En kötü örgütlenme, örgütsüzlükten iyidir. En cılız kalabalık, yalnızlıktan iyidir. Örgütlenin, örgütlenin, örgütlenin. Hepinizi sendikalı olmaya, sendikal mücadeleyle hak aramaya davet ediyorum. Türkiye tarihinde, sendikalar tarihinde ömür vermiş, can vermiş tüm büyüklerimizi saygıyla, minnetle, rahmetle anıyor, bütün emekçi kardeşlerimi sendikalaşmaya davet ediyorum.
“Sendikalı işçide asgari ücret söz konusu olamaz”
İstifaya davet ettiğiniz hükümet asgari ücreti sendikalarla konuşuyor. Oysa sendikalı işçide, sendikalı işçide asgari ücret söz konusu olmaz. Toplu iş sözleşmesi asgari ücretin üzerinde bağıtlanır, üzerinde imzalanır. Ama maalesef 1970'lerde işçilerin yüzde 75'i, 4 işçiden 3'ü sendikalı iken bugün bu rakam fiilen yüzde 14.75 durumundadır. Bu resmi gerçek rakamdır. Ancak yarısı kamuda çalışan işçilere aittir. Yani özel sektör sendikalı işçilerin yüzde 7'sidir. Türkiye'de işçilerin yüzde 14,5'u sendikalı iken grevli toplu sözleşme hakkından yararlanan sadece yüzde 9'dur. Bunun da yarısı özel sektördür.
“Bizim esas sorunumuz”
Yani Türkiye'de 100 işçiden sadece 4,5 tanesi grevli toplu sendika hakkına sahipken, grevli toplu sözleşme yapabiliyorken yüzde 95'i bu haktan mahrumdur.İşte bizim esas sorunumuz, bu iktidarın esas hoşuna giden de budur. Buradan bir kez daha işçilere, sendikalara üye olmaları çağrısında bulunurken sendikalara da üretimden gelen güçlerini kullanma, bu iktidara bu yılı dar etmeye davet ediyorum.”
Kaynak: HABER MERKEZİ