Gıda mühendisleri, “Köftede domuz eti tartışmaları çok buyutlu”
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli İl Temsilcisi Sema Olkun Kopal Dünya Gıda Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “Köftede domuz eti var mı?’ tartışmaları arasında kamuoyundaki infial anlaşılabilir, ancak sorun çok boyutludur ve çözüm için gecikmeden atılması gereken adımlar vardır” dedi.
16 Ekim Dünya Gıda Günü vesilesiyle TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli İl Temsilcisi Sema Olkun Kopal yaptığı açıklamada, “Bu yıl Dünya Gıda Günü teması; ‘Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için Gıda Hakkı!’ Yaşamı sağlıklı sürdürebilmek için gereken gıda maddelerini tüketebilme hakkı olarak tanımlanabilecek Gıda Hakkı; 1948 tarihli Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nden beri en temel insan haklarından biridir. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’ye göre; yeterli gıda hakkı, her erkek, kadın ve çocuğun, tek başına veya başkalarıyla birlikte, her zaman yeterli gıdaya veya bu gıdayı temin edecek araçlara fiziksel ve ekonomik olarak erişebildiği zaman gerçekleşmiş olur. Gıda hakkı, uluslararası hukuk belgelerinde tam bir mutabakatla kabul edilmekle birlikte, günümüzde en çok ihlal edilen insan haklarından biridir. Özellikle son yıllarda, nedeni ne olursa olsun, güvenli gıda ve temiz suya erişim, insan hakkı olmaktan uzaklaşmıştır.
“DIŞARIYA BAĞIMLILIK BÜYÜK SORUNDUR”
Bugün dünyada ve ülkemizde gıda egemenliğini yaşama geçirmek bir
yana, tarım ve gıda sistemi tekelci çok uluslu şirketlerin ve yerli
ortaklarının kontrolü altındadır. Dünyada tüm insanları
doyurabilecek tarım ürünleri ve gıda üretimi yapılmasına karşın,
yoksulluk ve açlık sorunu büyümektedir. FAO’nun ‘Dünya Gıda
Güvenliği’ raporuna göre; 2023 yılında yaklaşık 733 milyon insan,
yani dünya genelinde 11 kişiden biri ve Afrika’da her 5 kişiden
biri açlıkla karşı karşıya ve dünya 2030 yılına kadar ‘sıfır açlık’
hedefinden çok uzaktadır. Raporda ayrıca, gıda güvensizliği ve
yetersiz beslenmenin, gıda enflasyonu, çatışmalar, iklim
değişikliği ve ekonomik gerilemeler gibi faktörlerin bir araya
gelmesi nedeniyle daha da kötüleştiği belirtilmektedir.
Bugün ülkemizde insanlarımızın yüzde 22`si yeterli gıdaya
ulaşamamakta yüzde 8,5`u ise açlık sınırında yaşamaktadır. Dünyada
gıda fiyatları düşüş gösterirken Türkiye’de artmaya devam
etmektedir. Tarımsal temel girdiler ve ürünlerde dışarıya
bağımlılık büyük sorundur.
“SAĞLIKLI VE YETERLİ BESLENEMEMEKTE”
Her sıkışılan anda ithalata sarılmakla gıda enflasyonu düşmez,
çözüm ülkemizdeki üreticiyi ve üretimi koruyan somut politikalarla
sağlanabilir. Ülkemizde tarımsal üretimde yıllardır yetersiz
verilen desteklerin; bir de geç ödenmeler ile erimesi, ürün alım
fiyatlarını maliyet altında açıklayarak; bitkisel ve hayvansal
üretimde bulunan çiftçilerimizin sürekli zarar etmesi, üretmek için
borçlanmak zorunda kalan çiftçilerimizin üretim alanlarına ve
araçlarına ipotek üzerinden el konulması üretim boyutundaki
sorunları artırmaktadır. Kar eden çiftçiler önünü görerek ve
gençleşerek üretime devam edebilir, aksi halde üretim maliyetleri
nedeniyle arazisini ekmeyen çiftçinin arazisini zorla kiralayarak
üretimde arz sorunu çözülemez. Diğer taraftan güçlü, özerk üretici
ve tüketici kooperatiflerinin olmadığı süreçte, zincir marketlerin
tekelci yapısı ya da Hal Yasası tartışmaları arasında tarla ve
tezgâh arasında oluşan yüksek fiyat makasında, üretici düşük fiyata
ürününü satarken, tüketici ucuz gıdaya erişememekte, sağlıklı ve
yeterli beslenememektedir.
“YETERLİ BİR UYGULAMA DEĞİLDİR”
Uygulanan ekonomik program nedeniyle alım gücü düşen dar ve sabit
gelirli yurttaşlarımız yeterli ve güveli gıdaya ulaşamamaktadır.
Ülkemizde gıdanın üretimi ve denetimi süreçlerinde sorunlar
yaşanmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uzun bir aradan
sonra laboratuvar sonucuyla taklit veya tağşiş yapıldığı tespit
edilen gıdaları üreten, ithal eden ve piyasaya arz eden firmalar
kamuoyu ile paylaşıldı. ‘Köftede domuz eti var mı’ tartışmaları
arasında kamuoyundaki infial anlaşılabilir, ancak sorun çok
boyutludur ve çözüm için gecikmeden atılması gereken adımlar
vardır. Halkımızın gıda güvenliği için bakanlığın yıllardır
uyguladığı beyana dayalı üretim izni modelini bırakıp, tüm gıda
işletmeleri için bakanlık denetimi ve kontrolü sonucu onay
verildikten sonra üretimin yapılabildiği sisteme geçilmelidir. Gıda
işletmelerini merdiven altından kurtarmak için kayıt altına
alınması yeterli bir uygulama değildir. Küçük işletmelerde de gıda
güvenliği koşullarını sağlayacak şekilde çalışmalar yapılmalı,
Çalıştırılması Zorunlu Personel zorunluluğu buralarda da
uygulanmaya başlanmalıdır.
“EMEKÇİLER HAYATTAN KOPARILMAKTA”
Yetersiz olan bakanlık denetçi sayısı arttırılmalı, Tasarruf
Genelgesi gerekçesine sığınmadan bir an önce bu konuda eğitim almış
teknik personelin kamuya ataması yapılmalıdır. Her iş yerinde
olması gerektiği gibi, tarımsal üretim ve gıda üretiminin yapıldığı
tüm işletmelerde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği kuralları harfiyen
uygulanmalıdır. Alınmayan önlemler ve yetersiz denetimler sonucu
yaşanan iş cinayetlerinde her geçen gün emekçiler hayattan
koparılmaktadır. En son Sakarya’daki makarna fabrikasında yaşanan
patlamada-iş cinayetinde 26 yaşındaki meslektaşımız Merve Menteş
yaşamını yitirmiştir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası
ertelenmeden, taviz verilmeden, yetersiz kısımları düzenlenerek
hayata geçirilmelidir. Gıda hakkının temel öznesi olan çocukların
okul yemeğine ve içilebilir suya ulaşması sosyal devletin yerine
getirmesi gereken ana görevlerdendir. Çocukların kamusal eğitim
hakkına ulaşabilmesi, karar alıcıların; eğitime yeterli bütçe
ayrılması ve gerekli önlemleri alması ile mümkündür.
“ARAŞTIRMALARDA ORTAYA ÇIKMIŞTIR”
Yeterli ve dengeli beslenemeyen çocuklarda bodurluk ve bilişsel
yeteneklerde gerileme gibi olumsuzluklar yapılan araştırmalarda
ortaya çıkmıştır. Oysa, en az bir öğün yemek verilen okullarda
çocukların başarısının artığı, devamsızlıkların ve okul terklerinin
azaldığı gözlenmiştir. Dünya genelinde uygulanan okul yemeği
programları bize gösteriyor ki; okul yemeği kız çocukların eğitime
erişiminde, okul terkinin önlenmesinde, çocuk yaşta evliliklerin
engellenmesinde en etkili kamusal önlemdir. Çok derdin tek ilacı
yerli yabancı para babalarının öncelikleri yerine ülkemizin ve
halkımızın çıkarlarını savunmak ve yaşama geçirmektir.
Bu yıl 70. Kuruluş yılını kutlayan Türk Mühendis ve Mimar Odaları
Birliği, bilimin ve tekniğin gücünü halktan yana kullanmaya devam
etme kararlılığındadır. Gıda Mühendisleri Odası Kocaeli İl
Temsilciliği olarak şunu söylemek isteriz ki; açlığın, yokluğun ve
yoksulluğun son bulduğu, hakça ve adil paylaşımın olduğu bir ülke
ve dünya özlemiyle bilimden, üretimden, emekçi halkımızdan,
doğadan, kamudan yana tutumumuz sürecektir” dedi.