Hamilelikte bitkiler deva mı yoksa zehir mi?
Hamile birçok kadın bu dönemde yaşadığı bulantı, kusma ve depresyon gibi durumlardan kurtulmak için yan etkisi olmayacağını düşünerek bitki çayları veya bitki karışımı kürler kullanıyor. Ancak bitkilerin hamilelik döneminde kullanımında yararları kadar zararları da var
Anne adayları hem kendi sağlıkları hem de bebekleri için özenli davranıyor. Beslenmesini, alışkanlıklarını ve bütün düzenini bebeğine göre şekillendiriyor. Çoğu zaman hamilelikten kaynaklanan veya mevsimsel rahatsızlıklarında ilaç yerine bitkisel yöntemleri tercih ediyorlar. Hamilelikte bitkisel yöntemlerin kullanımı ülkelere veya hamile kadınların kültürel özelliklerine göre %7 ile %55 arasında değişiyor. Dünyada dili, dini, ırkı, kültürü, eğitim seviyesine göre değişiklik gösterse de hamile kadınlar bitkisel ürünleri kullanıyor. Ancak bitkilerin yararı ve zararı tıbbi olarak net değil.
Bitkisel yöntemler kimilerine göre “koca karı ilacı” kimileri için ise “alternatif tedavi yöntemi”. Amaç, hamilelikte yaşanan başta bulantı olmak üzere birçok rahatsızlığa çözüm aramak. Ancak sonuçlar net değil. Zencefil, nane, badem yağı, papatya, aloe vera, ekinezya, sarımsak zerdeçal, ahududu, sarı kantaron hamilelikte sık kullanılan bitkiler arasında yer alıyor.
Zencefil (Zingiber officinale)
Kullanımı en kapsamlı şekilde analiz edilen bitkilerin başında zencefil geliyor. Günde 2 grama kadar olan dozlarının gebelikte güvenli olduğu ve gebelikle ilişkili hafif ve orta şiddette bulantı ve kusmada nispeten etkili olduğu belirtiliyor. Ancak hamileliğin erken döneminde zencefil kullanımı, ikinci ve üçüncü trimesterde kanama veya lekelenme, erken doğum ve doğumda baş çevresinin azalmasıyla ilişkilendiriliyor.
Badem Yağı (Almond Oil)
Hamileliğin ileriki dönemlerinde karın bölgesinde başlayan çatlaklar için badem yağı kullanımı oldukça yaygın. Fakat 3. trimesterde çatlakları önlemek için kullanılan badem yağının erken doğuma neden olduğu iddia ediliyor.
Nane (Mentha)
Hafif ve orta derecede bulantı ve kusması olan gebelerde yapılan yarı deneysel girişimsel bir çalışmada, nanenin anksiyete durumunu değiştirmeden bulantı ve kusma üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşılıyor. Ancak bulantı ve kusmayı gidermek için kullanılan nanenin aşırı tüketimi erken gebelikte rahim kanamasına neden olduğu bulgusu söz konusu.
Papatya (Chamomile)
Papatyanın, kaygıyı, sindirim problemlerini ve çatlakları gidermek için çay olarak veya cilde sürerek kullanılıyor. Ancak hamilelik sırasında düzenli olarak papatya kullanımını düşük yapma ve erken doğum tehdidiyle ilişkilendiren çalışmalar mevcut. Ancak Kanada’da yapılan geniş bir çalışmada son iki trimesterde papatya kullanımının erken doğum üzerinde hiçbir etkisi bildirilmiyor.
Çemen Otu
Çemen otu hamilelik sırasında dikkatli kullanımı öneriliyor. Çemen otu vücudun oksitosin salgılanmasını uyararak rahim kasılmalarına neden olabiliyor. Bu da doğum sürecini hızlandırabiliyor. Çemen otu gerekli durumlarda doğumun başlatılmasında yardımcı olarak da kullanılabiliyor. Ancak ilk trimesterde kullanılmaması öneriliyor.
Sarımsak (Allium sativum)
Yüksek riskli kadınlarda hamilelik zehirlenmesi üzerine yapılan çalışmada sarımsağın zannedilenin aksine etkili olmadığı ancak kolesterol seviyesinde azaltıcı etkisi olduğu belirtiliyor. Ayrıca sarımsağın antioksidan etkisi sayesinde anne ve bebeği kurşun zehirlenmesinden koruduğuna ilişkin çalışmalar da mevcut.
Zerdeçal (Curcuma longa)
Zerdeçalın hamilelik döneminde ortaya çıkan gestasyonel diyabet ve hamilelik zehirlenmesi gibi durumlara, iltihap ve vücuttaki zararlı maddelerin atılımına iyi geldiği öne sürülüyor. Ancak yüksek dozda kullanımının hücrelere zarar verme ve fetusta gelişim bozukluklarına neden olabileceği belirtiliyor.
Ahududu (Rubus idaeus)
Ahududunun genellikle mide bulantısını azaltmak ve doğumu başlatmak için kullanıldığı biliniyor. Ahududu kullanımı doğumu başlatmak veya doğumun ilk aşamasında rahim ağzının açılması süresini kısaltmıyor. Yani doğumun başlaması için geçen süreyi etkilemiyor. Doğumun ikinci aşamasını, bebeğin doğum kanalı içinde ilerlemesi ve dışarı çıkmasının süresini kısaltıyor.
Sarı Kantaron Otu (St. John's Wort)
Hafif ve orta dereceli depresyon tedavisinde gebelikte veya emzirme döneminde kullanımında etkili olduğu ayrıca sezaryen yaralarının iyileşmesini kolaylaştırdığı ve yara izi oluşumunu en aza indirdiği ifade ediliyor. Ancak fareler üzerinde yapılan deneylerde, doğmamış bebeğe zarar verebilecek (teratojenik) veya embriyo gelişimini olumsuz etkileyebilecek (embriyotoksik) etkileri olduğu belirtiliyor.
Yararlarının yanında olası zararları olsa da bitkiler hamile birçok kadın için alternatif bir yöntem. Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika ve Avustralya'da 23 ülkeden 9 bin 459 kadınla yapılan çalışmada katılımcıların %28,9'u gebelikte bitkisel ilaç kullandığını bildiriyor. Benzer şekilde, 2016 yılında Türkiye’de 366 hamile kadınla yapılan çalışmada ise %47,3'ü (173 kişi) gebelik döneminde en az bir bitkisel ürün kullandığını söylüyor. İtalya’da 392 kadınla gerçekleşen araştırmada da kadınların %27,8 hamilelik sırasında bir veya daha fazla bitkisel ürün aldığını ve %36,7'si tüm hamilelik boyunca kullandığını ifade ediyor. Son olarak 2022 yılında yine Türkiye’de Doğu Karadeniz Bölgesi’nde bulunan bir hastanede 349 katılımcı ile anket yapılıyor. Katılımcıların %49’u gebelik döneminde bitkisel ürün kullandığını ifade ediyor.
BİTKİLERE İLAÇLARDAN DAHA ÇOK GÜVENİYORLAR
Bitkisel ürün kullanan hamilelerin çoğu, kullandıklarını doktorlarına söylemiyorlar. Bitkisel ürün kullanımı için bilgi kaynağı ise aileleri, arkadaşları ya da internet siteleri oluyor. Dr. Öğretim üyesi Candan Ersanlı, Dr. Öğretim Üyesi Özlem Aydın Berktaş ve Dr. Öğretim Üyesi Saadettin Oğuzhan Tutar’ın yaptığı çalışmada en fazla kullanılan üç ürün sırasıyla nane, ıhlamur ve sarımsak oluyor. Ancak katılımcıların %57.89’u kullandıkları ürünlerin hamilelik sırasında kendilerine veya bebeklerine verebileceği zararları bilmediğini ifade ediyor. Katılımcıların %67.10’u bu bitkisel yöntemleri internetin öğrendiğini söylüyor. Sadece 22 kişi sağlık personelinin önerisi üzerine kullandığını ifade ediyor. Kullanmadan önce bunu doktorlarına soranların oranı ise %20.47. Bitkisel ürün kullananların çoğu sağlık personeline danışmıyor. Ve yine yarısından fazlası (%65.70) bitkisel ürünlerin yan etkisinin olmadığını %18.20’si ilaçlardan daha güvenilir olduğunu düşünüyor.
PAPATYA KULLANIMI KALP KUSURUNA SEBEP OLABİLİR Mİ?
İtalya’da 392 hamile kadınla yapılan çalışma da hamilelikleri sırasında düzenli papatya kullananlarda düşük ve erken doğum tehdidinin daha yüksek oranda gözlemlendiği belirtiliyor. Görüşülen kişilerin en sık tükettiği şifalı bitkiler papatya, meyan kökü, rezene, aloe, kediotu, ekinezya, badem yağı, propolis ve kızılcık oluyor. Türkiye’deki kullanılan ürünlerle benzerlik gösteriyor. Katılımcılar aloe vera veya badem yağının lokal olarak uygulanmasından sonra döküntü ve kaşıntı olduğunu belirtiyor. Çalışmada papatya ve meyan kökünün düzenli alımının bebeklerde düşük tehdidi ve erken doğum tehdidi üzerinde olası bir etkisi olduğu varsayılıyor. Araştırmacılara göre örneklemde yer alan Down sendromlu yeni doğan bir bebekte gözlenen kalp kusurunun düzenli papatya tüketimine bağlamak mümkün.
23 ülkeden 9.459 kadın katıldığı çalışmaya göre bitkisel ürün kullanımı en yüksek olduğu ülke Rusya (%69) oluyor. Doğu Avrupalı (%51,8) ve Avustralyalı (%43,8) kadınların bitkisel ilaç kullanma olasılığı diğer bölgelere kıyasla iki kat daha fazla çıkıyor. Türkiye’de ve İtalya da olduğu gibi birçok kadın, dışarıdan edindiği bilgilerle bitkisel ürünleri kullanırken Doğu Avrupa ülkelerinde çoğunlukla hekim tavsiyesiyle kullanılıyor.
Bebeği ve kendisi için her şeyin en iyisini düşünen anne adaylarının bitkisel ürün kullanırken dikkat etmesi gereken çok şey var. Tıbbi ilaç kullanırken kırk kere düşünen anne adaylarının bitkisel ürünlerde de aynı dikkati göstermesi ve doktoruna danışması gerekiyor. Doktorların ise bu konu da daha fazla bilgi sahibi olması için ise hamilelikte bitiklerin kullanımı üzerine daha çok çalışma yapılmasına ihtiyaç var.