Milli Eğitim Bakanı Tekin hakkında suç duyurusu
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), kamuoyuna “Türkiye Yüzyılı Eğitim Modeli” olarak duyurulan yeni müfredat nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) ‘görevi kötüye kullanma’ ve ‘Anayasa’yı ihlal’ maddelerine dayanarak suç duyurusunda bulundu. ADD Başkanı Hüsnü Bozkurt, yeni müfredat hakkında yürütmenin durdurulması ve iptali için Danıştay’da dava açacaklarını bildirdi.
ADD Başkanı Hüsnü Bozkurt, kamuoyuna “ Türkiye Yüzyılı Eğitim Modeli” olarak duyurulan yeni müfredat nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında TCK’nin ‘görevi kötüye kullanma’, ‘Anayasa’yı ihlal’, ‘kanunlara uymamaya tahrik’ maddelerine dayanarak suç duyurusunda bulunduklarını belirtti. Bozkurt, ayrıca yeni müfredat hakkında yürütmenin durdurulması ve iptali için Danıştay’da dava açacaklarını duyurdu.
Bozkurt’un X hesabından yaptığı açıklama şöyle:
“Anayasaya açıkça aykırı olduğu için ‘Anayasal suç’ niteliğinde olup Milli Eğitim Bakanlığı'nca ‘Türkiye Yüzyılı Eğitim Modeli’ adı ile duyurulan, itirazlara karşın uygulanacağı bakan tarafından açıklanan, ‘Yeni Müfredat’ ile ilgili olarak MEB Yusuf Tekin hakkında suç duyurusunda bulunduk. Ayrıca Atatürkçü Düşünce Derneği olarak yürütmenin durdurulması ve iptali için Danıştay’da dava da açıyoruz. Saygı ile kamuoyunun bilgisine sunarız.”
ADD’nin suç duyurusu metni şöyle:
“Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tarafından tanıtılan ve ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ başlığını taşıyan yeni müfredatla getirilen yeni kavramlar ile eğitimde birlik ve eşitlik ilkesinden ayrılınılmış, bilimsel, laik ve demokratik eğitim anlayışından vazgeçilmiş olup, bilim, kültür, sanat ve felsefe derslerinin yerine din ağırlıklı içerikler düzenlenmiş, dolayısıyla bilimsellikten uzak ve dogmatik nitelikler ağırlık kazanmıştır. Oysaki, Milli Eğitim Bakanı'nın görevi demokrasi bilincine sahip insan hak ve özgürlüklerine saygı duyan laik bireyler yetiştirecek düzenlemeleri yapmakken, hayata geçirilen yeni model dini ve milli ögelere vurgu yaparken Atatürk, laiklik ve cumhuriyet gibi milli değerlere hiç yer vermemiştir.
"LAİKLİK İLKESİ HİÇE SAYILMIŞTIR"
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ‘Eğitim ve öğrenim hakkı ve
ödevi’ başlıklı 42. maddesinin 3. fıkrasında; ‘Eğitim ve öğretim,
Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve
eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında
yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz’
denmektedir. Bu sebeple, yeni eğitim modeli açıkça Anayasa'ya
aykırılık teşkil etmekdir. Keza, uzmanların yorumlarına göre söz
konusu müfredat uluslararası standart ile uyumsuz olup, kullanılan
dil ve öngörülen ölüm, darbe ve savaş kavramları üzerinden
verilmeye başlanacak olan eğitim pedagojik açıdan çocuğun nitelikli
eğitim hakkına aykırılık oluşturmaktadır.
Bunun yanında, anılan yeni eğitim sistemini hayata geçiren Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Meclis'te yapılan bütçe görüşmeleri sırasındaki konuşmada; ‘Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2023 yılı itibariyle geçerli 2 bin 709 tane protokolümüz var.... Bunların içerisinde sizin 'tarikat, cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz’ şeklinde ifadelerde bulunmuş olduğundan, yeni eğitim sisteminin hangi bakış açısından hazırlandığı açıkça ortada olup, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. Maddesinde düzenlenen ve devletin temel niteliklerinden olan Laiklik ilkesi hiçe sayılmıştır.
"ANAYASAYI İHLAL SUÇUNDA DA SUÇUN İCRASINA ELVERİŞLİ
HAREKETLERLE BAŞLAMAK GEREKİR"
Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracak
nesiller yetiştirme görevi bulunan Milli Eğitim Bakanı, hazırlamış
olduğu yeni müfredatla laiklik gibi temel ilkeleri hiçe saydığından
Türk Ceza Kanunu'nun 309. Maddesinde yer alan suçu işlemiştir.
Anılan maddede; ‘Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen
yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen
uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası ile cezalandırılırlar. Bu suçun işlenmesi sırasında
başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili
hükümlere Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla
tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine
hükmolunur’ düzenlemesine yer verilmiştir.
Burada, suçun failleri tarafından amaca yönelik yapılan hareketin ayrıca suç teşkil edip etmemesi önemli olmaksızın, amacın ne olduğuna bakılmalıdır. Bu sebeple, Anayasayı ihlal suçu serbest hareketli bir suçtur. Dolayısıyla bu suç hareketin yapılmasıyla tüketilen ani suçlardandır. Şu kadar ki; tıpkı diğer suçlarda ve bu suçlara teşebbüste olduğu gibi, Anayasayı ihlal suçunda da suçun icrasına elverişli hareketlerle başlamak gerekir ki bu suçta hareketin elverişli kabul edilebilmesi için, her şeyden önce cebri olması aranmaktadır. Cebirden kasıt ise maddicebir olabileceği gibi manevi cebrin de söz konusu olabileceğidir.
"MİLLİ EĞİTİM BAKANI AÇIK ŞEKİLDE GÖREBİN GEREKLERİNE
AYKIRI HAREKET EDİYOR"
Görevleri gereği devletin kamu gücünü elinde bulunduran Bakanın
sahip olduğu kamusal güç nedeniyle suçun işlenmesinin kolay olacağı
aşikar olduğundan anılan kişi açısından manevi cebrin yeterli
olacağı göz önüne alınmalıdır. Keza, anılan suçta anayasayı
ihlalden kastedilen sadece cebir ve şiddetle Anayasa'da hüküm
altına alınan düzenlemelere aykırı bir hareket olmayıp, anayasal
düzene hakim olan ilkelerin ve anayasada yer alan normların yazılı
olarak muhafaza edilmesi ancak, fiilen uygulanmasına engel olunması
veya işlevsiz kılınmasıdır. Dolayısıyla, yukarıda açıklananlar ile
birlikte değerlendirildiğinde, şüpheliler tarafından Anayasa'yı
ihlal suçunun işlendiği iddiası soruşturulmalıdır.
Bunun yanında, Türk Ceza Kanunu'nun ‘Görevi Kötüye Kullanma’ başlıklı 257. maddesinde; ‘Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’ düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya konusu olaylarda, Milli Eğitim Bakanı açık şekilde görevin gereklerine aykırı hareket ettiği veya en hafif haliyle görevinin gereklerini yapmayı ihmal ettiği, dolayısıyla bu açıdan da soruşturma yapılması gerektiği ortadadır.
"ADD ADINA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMAK, KURULUL NEDENİNİN
VERDİĞİ SORUMLULUKTAN DOĞMAKTADIR"
Müvekkil Atatürkçü Düşünce Derneği adına suç duyurusunda bulunma
zorunluluğu, derneğin tüzüğünde yer alan kuruluş nedeninin verdiği
sorumluluktan doğmaktadır. Derneğin Kuruluş Nedeni; ‘Atatürk'ün
bedensel varlığının artık aramızda bulunmamasından cesaret alan
içteki ve dıştaki kimi olumsuz güçler, O'nun yeni Türk Devletini
yaratma doğrultusunda ilk adımı attığı 19 Mayıs 1919'un üzerinden
tam 70 yılın geçtiği bu günlerde, Atatürk devrim ve ilkelerine
karşı, açık ya da kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış
bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsi bir çalışma ile,
o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.
Oysa Atatürk; sadece ‘bağımsızlığı tümüyle tehlikeye düşmüş Türk Ulusunu ve yurdunu emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran bir büyük asker "değildir. O, bunun çok daha ötesinde, örneğin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere, her alanda bağımsızlığımızı yok edici ya da kısıtlayıcı olumsuz bağları koparan; ulusal egemenliği gerçekleştirerek Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran; kişisel inançlara dokunmayarak, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve şeriattan kaynaklanan "nakil"e dayalı kurum ve kurallardan kurtarıp, sürekli biçimde çağdaş ve uygar bir ulus olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteren, "akıl"a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum yaşamında egemen kılan; tüm özgürlüklerin ve insan haklarının sosyal Hukuk Devletinin ve çoğulcu demokrasinin yolunu açan; yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve eşit onura sahip insan ve yurttaş yaparak yapay eşitsizlikleri kaldıran; içten ve dıştan kaynaklanan her tür sömürüye karşı çıkarak, halkın yalnız siyasal değil, ekonomik ve sosyal alanda da gerçek efendi durumuna gelmesini ve tüm yurttaşların gönencini devletin varlık nedeni ve amacı sayan;
"KOVUŞTURMA AŞAMASINA GEÇİLMESİ İÇİN KAMU DAVASI AÇILMASINI
TALEP EDERİZ"
Ulusal ekonominin girişimcilerin keyfine, yalnız kâr ve rekabet
mekanizmasına göre başıboş biçimde işlemesine değil, toplumun ve
tüm yurttaşların gereksinimlerini karşılayacak biçimde devlet
tarafından yönlendirilmesini ilke olarak benimsemiş ve benimsetmiş
olan; yurdumuzun yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden, Türkiye
halkının yararlanmasını benimseyen ve kabul ettiren; Misak-ı Milli
sınırları içinde ‘Türk'üm’ diyen herkesin Türk olduğu ölçütünü
getirerek, ırkçılığı reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk
Ulusalcılığını yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri
yapan; her yurttaşın eğitimden, bilimden ve sanattan payını
almasını, "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür kuşaklar'ın
yetiştirilmesini devletin başta gelen görevi yapan; kültür
emperyalizminden kurtulabilmemiz ve eğitimin yaygınlaştırılabilmesi
için yeni Türk harflerini kabul etmenin yanında Türk dilinin
arındırılması ve zenginleştirilmesini büyük bir toplumsal görev
sayan; Türk ulusunun tarihini, çağdaş insan kökenine bağlayan;
‘Yurtta barış, Dünyada barış’ ilkesi ile devlet yaşamında ve
uluslararası ilişkilerde kaba kuvveti, ırkçılığı, saldırı savaşını
mahkûm eden; dış politikada ‘Dünya uluslar ailesinin eşit haklara
sahip onurlu bir üyesi olma" ölçütünü ve "karşılıklılık kuralını’
vazgeçilmez ilke yapan; bütün ulusların insanlık ailesinin bir
parçası olduğunu vurgulayarak, insanlığın bütünleşmesi düşüncesinin
tohumlarını atan çağdaş fevlet Kurucusudur. Bu durum karşısında
Atatürk devrim ve ilkelerinin, toplumsal sorunlarımızın
çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sahip
olduğuna inananlar, ‘Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurarak, O'nun
devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunma
ve onlara bekçilik yapma zorunluluğunu duymuşlardır’ denmek
suretiyle işbu dosyada taraf olarak yer alınmasının nedeni
açıklanmıştır. Yukarıda açıklanan ve re'sen göz önüne alınacak
sebeplere binaen; Sayın Savcılık tarafından şüpheli hakkında
gerekli soruşturmanın yapılarak, kovuşturma aşamasına geçilmesi
için kamu davası açılmasını talep ederiz.”
Kaynak: Birgün