İletişim Başkanı Altun'dan dezenformasyon haber açıklaması
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “6 Şubat-20 Şubat tarihleri arasında neticeleri çok ciddi hatalara yol açabilecek toplam 200’den fazla dezenformasyon içerikli sözüm ona haberi tespit ederek bunları ifşa ettik” dedi
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim
Başkanlığında düzenlenen 'Asrın Felaketinin 1'inci Yılında Afet
İletişimi Sempozyumu'na katıldı. Altun, hangi düzeyde olursa olsun
her afetin, acil müdahale ve etkili bir süreç yönetimini
gerektirdiğini kuşkusuz bir gerçek olduğunu, bu sebeple bütünleşik
afet yönetimi anlayışının hayati unsurlarından biri olan afet
iletişimi, devletimizin stratejik iletişim politikasının en önemli
alanlarından biri olduğunu belirtti.
6 Şubat depremlerinden önce ve aradan geçen 1 yıllık süre zarfında
da afet iletişimi konusunda birçok çalışma gerçekleştirdiklerini
açıklayan Altun,
“Afet iletişimi sadece afet anlarındaki iletişim faaliyetlerinden
ve kamuoyunu bilgilendirme faaliyetlerinden bahsetmiyoruz. O
süreçteki bilgilendirmeyle beraber afet öncesindeki bilgilendirme
afet önleme ve risk azaltma çalışmalarına, afet iletişimi
persektifinden önem veriyoruz. Nitekim 6 Şubat depremlerinden önce
ve aradan geçen 1 yıllık süre zarfında da afet iletişimi konusunda
birçok çalışma gerçekleştirdik. Bugünkü sempozyumda bu
çalışmalardan bir tanesidir. Afet İletişimi Çalıştayı, Doğal
Afetlerde Uluslararası İşbirliği ve Dayanışma Paneli,
Afet ve Kriz Dönemlerinde Habercilik Paneli, Stratcom Afet
İletişimi Forumu ve bu kapsamdaki eğitim ve tatbikatlar,
Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’nda ‘Afetin Yaralarını Sarmak için
Dayanışma” Paneli Washington’daki ‘Afet Diplomasisi: Dirençli bir
dünya için uluslararası dayanışmayı yeniden kurgulamak’ paneli,
Tokyo’daki ‘Kriz Enformasyonu Yönetimi ve Doğal Afetlerde Halkla
İlişkiler’ gibi çalıştayı gibi çalışmalarla biz sürece katkı
sunmaya gayret ettik. Bunların yanı sıra afet ve kriz yönetimi
konusunda geçtiğimiz bir yıl içerisinde Türkiye’nin bu konudaki
müktesebatına katkı sunmaya çalıştık. 3 Dilde hazırladığımız ‘Asrın
Felaketi’ ve ‘Asrın Dayanışması’ kitapları, ‘Türkiye Ulusal Risk
Kalkanı Modeli Görüşler ve Öneriler’ kitabı, ‘Afet İletişim Forumu
Hazırlık, Müdahale, İyileştirme’ kitabı, gibi çeşitli yayınlarla
katkı sunmaya çalıştık. Bu yayınlarımızdan sonuncusunu da ‘Asrın
Felaketi’nin Birinci Yılı: İhya ve İnşa Çalışmaları’ adıyla
kamuoyunun istifadesine sunmuş bulunuyoruz. Bu kitapla deprem
sonrası devlet, millet olarak ortaya koyduğumuz dayanışmanın tüm
boyutlarını, ve en önemlisi depremden sonra devletimizin ulaşım ve
haberleşmeden kültür ve sanata, eğitimden sağlığa, tarımdan dinî ve
sosyal hizmetlere kadar bölgede hayatın hemen her alanındaki ihya
ve inşa çalışmalarını ele almaya kamuoyuna tanıtmaya gayret
gösterdik. Ayrıca Başkanlığımız bünyesinde çıkan İletişim ve
Diplomasi ile Ayın Tarihi dergileri için de ‘Afet İletişimi’ özel
sayıları hazırlıyoruz. Akademyamızı, yazar çizerlerimizi bu
çalışmalarımıza katkı sunmaya davet ediyoruz. Yine Ekim ayında
düzenleyeceğimiz İletişim Şurası’nda da afet iletişimine özel bir
yer ayıracağız ve bu konudaki akademik çalışmaları destekleyecek
olabildiğince bu çalışmalara öncülük etmeye çalışacağız” diye
konuştu.
“Bizde kendi alanımızda Türkiye olarak Asrın Felaketi’ni afet
iletişimi bağlamında da bir milat olarak kabul ediyoruz”
Yaşanan acı tecrübenin ardından hiçbir zaman ‘sadece yaralarımızı
saralım ve hayatlarımıza kaldığı yerden devam edelim’ demediklerini
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son derece bu konuda hassas olduğunun
altını çizen Altun, “Elbette kaybettiğimiz canlarımızı geri
getiremeyiz. Ancak büyük devletler, bu tür felaketlerden, bu tür
olumsuzluklardan önemli dersler çıkarabilmesiyle de tefrik edilir.
Bizde kendi alanımızda Türkiye olarak Asrın Felaketi’ni afet
iletişimi bağlamında da bir milat olarak kabul ediyoruz. Bu
itibarla kendimize amaç belirledik Türkiye’nin afet iletişimi
noktasında bulunduğu seviyeyi ve daha ileriye taşımak ve bunun için
çok yoğun bir şekilde gayret sarf etmek bu alanla da akademik ve
entelektüel boyutlarıyla artırmak. Afet iletişimi, Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde inşa ettiğimiz Türkiye
İletişim Modeli’nin önemli sacayaklarından birisidir” ifadelerini
kullandı.
Altun, Bugün afet iletişimi hiçbir ülke için bir tercih değildir,
zorunluluk olduğunu Türkiye olarak bu riskleri bütün boyutlarıyla
yönetmelerinin gerektiğini söyledi.
AFAD’ın çalışmalarına ilişkin bilgiler veren Altun şu ifadeleri
kaydetti:
“Yine AFAD da hak sahipliği belirleme çalışmalarına devam ediyor. 6
Şubatta yaşadığımız felaket tarihte görülmemiş bir felakettir. 11
şehirde 14 milyonu etkileyen felaketten bahsediyoruz. Bu yıkıma
karşın bölgede arama- kurtarma çalışmalarına devletimiz hızlı bir
imar seferberliği başlattı. Bölgede 11 şehirde 930 şantiyede 110
bin personel gece gündüz demeden çalışmalarını hızla devam
ettiriyor. Bu kapsamda rezerv alanlarda 207 bin şehir merkezlerine
50 bin, hafif çelikten 50 bin olmak üzere 307 bin bağımsız bölümün
ihalesi gerçekleştirildi. “
İletişim Başkanlığı olarak medya mensuplarının bölgede yer almasını
kolaylaştırmaya onların faaliyetlerini bölgede desteklemeye gayret
sarf etiklerini ifade eden Altun, “Bu sürecin en önemli yanı
kamuoyunun şeffaf, açık bir şekilde bilgilendirilmesidir. Depremin
ilk anından itibaren bu konuya çok büyük özen gösterdik. Kamuoyunun
gerçekleri hakikati en doğru en şeffaf, hızlı şekilde elde
edebilmesi için sarf ettik. Türkiye medyası gerçekten çok büyük
fedakârlık gösterdi. Çok büyük azimle milletimize hakikati
ulaştırmak için sahada çalıştı ve gerçekten dezenformasyon
çalışmalarına kötücül kampanyalara rağmen yoğun bir gayret
gösterdiler” dedi.
Bugüne kadar AFAD tarafından 390 bin konut, 40 bin iş yeri ve 11
bin 500 ahır olmak üzere; toplamda 441 bin 500 bağımsız bölüm için
hak sahipliği tespiti yapıldığını aktaran Altun, “Bu çalışmalar
hızla çalışmalar devam ediyor. Mart ayının ortasına kadar da 30 bin
konutun kuraları daha gerçekleştirilecek. Önümüzdeki 2 ay
içerisinde ise toplamda 75 bin konutun kuraları tamamlanmış olacak.
Hatırlanacağı üzere, depremin ardından henüz bir buçuk ay bile
geçmeden depremzede vatandaşlarımızdan bir kısmına ilk köy evleri
tamamlanarak teslim edilmişti. Türkiye, depremden zarar gören
kardeşlerimiz için bütün kurum ve kuruluşları ile ilk günden
itibaren bir eşgüdüm içinde, elinden gelen her türlü imkânı
seferber etmiştir. Bundan sonra da bölgeye yönelik ihya ve inşa
çalışmaları hız kesmeden devam edecektir. Bu verileri sizlerle
paylaşmaktaki amaç, tüm bunların nasıl gerçekleştirildiğine ilişkin
önemli bir hususu vurgulamak içindir” açıklamalarında bulundu.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin afet ve krizler karşısında üst düzey bir
dayanıklılığa ve büyük bir teşkilatlanma kabiliyetine sahip
olmasıdır.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin afet ve krizler karşısında üst düzey bir
dayanıklılığa ve büyük bir teşkilatlanma kabiliyetine sahip
olmasını belirten Altun, “Afet iletişimi elbette devletimizin bu
teşkilatlanma kabiliyeti açısından merkezî bir konumdadır. Afet
iletişimi stratejilerimiz, afete hazırlık, acil müdahale,
rehabilitasyon ve iyileştirme çalışmaları sürecinde elimizdeki en
stratejik araçlardan biri olmuştur. Zira arama-kurtarma
çalışmalarından acil müdahale lojistiğinin doğru yönetimine, insani
yardımların dağıtımından sağlık hizmetlerine kadar her konuda
iletişim sürecinin doğru yönetilmesi büyük bir öneme sahiptir. Yine
depremden etkilenmiş vatandaşlarımızın doğru bilgiye erişiminin
hızlı ve etkili bir şekilde sağlanması da bir diğer önemli
husustur. Elbette bunu temin etmek için öncelikle gelişmiş ve
sağlıklı işleyen bir haberleşme altyapısına sahip olmak mühimdir.
Zira şunu biliyoruz ki haberleşmenin kesintiye uğradığı her vakit
afetin neden olduğu maddi, manevi tahribat ve daha önemlisi insanî
kayıplar hızla artacaktır. Tüm bunları gerçekleştirmek içinse her
şeyiyle planlanmış, mevcut ve muhtemel durumları iyi analiz etmek
sağlayacak iletişim stratejilerine besleyen önemli bir unsudur.
Dolayısıyla dört başı mamur bir afet iletişim planı her şeyden önce
yurttaşlarımızın güvenliği için büyük bir zorunluluktur. Elbette bu
planlama sürecine kapsamlı bir koordinasyon çabası de eşlik
etmelidir” şeklinde konuştu.
“Deprem sonrasındaki süreçte de CİMER Deprem Acil uygulamamızı ve
çağrı merkezi çalışmalarımızı devam ettirdik”
CİMER Deprem Acil uygulamasına 300 bin başvuru aldıklarını
açıklayan Altun, “Çünkü acil müdahale ve kurtarma faaliyetleri
kurumların ve kamuoyunun acil durum psikolojileri doğru
yönetilmediğinde inkıtaya uğrayabilir. Bu sebeple bizler, gerek
konvansiyonel araçlar üzerinden gerek yeni medya platformları
aracılığıyla sağlıklı bir iletişim ekosistemi meydana getirmeye
gayret ettik. Bu kapsamda depremin hemen ardından CİMER-Deprem Acil
uygulamasını devreye soktuk ve gerek merkez teşkilatımızda gerekse
sahada 7/24 esasına uygun bir çalışma düzenine geçtik. Deprem Acil
uygulamamızla arama-kurtarma faaliyetleri başta olmak üzere deprem
sonrası hasarlı binaların tespiti, depremzedelere yönelik
yardımların en doğru ve verimli şekilde dağıtımı, barınma
ihtiyaçlarının giderilmesi, güvenlik ve asayiş, eğitim ve sağlık
hizmetleri gibi alanlarda, depremzede vatandaşlarımızla
devletimizin ilgili kurumlarının sağlıklı bir iletişim içinde
olmasını temin etmeye gayret ettik. Deprem sonrasındaki süreçte de
CİMER Deprem Acil uygulamamızı ve çağrı merkezi çalışmalarımızı
devam ettirdik. Bu süre zarfında toplamda yaklaşık 300 bin başvuru
aldık ve bunları cevapladık. Tüm bunları yaparken gerek ulusal
gerekse uluslararası kamuoyunun bilgi alma ve ifade hürriyeti
haklarına da azami ölçüde önem verdik. Bu hakların savunuculuğunu
üstlendik” ifadelerine yer verdi.
Altun, sahada görev yapan basın mensuplarının çalışmalarını
kolaylaştırmak adına deprem bölgelerinde hem ulusal hem
uluslararası basın mensuplarına yönelik geçici basın merkezlerimizi
devreye aldıklarını belirtti.
“Büyük afetlerin sebep olduğu ‘acil durum psikolojisini’ manipüle
etmek ve böylelikle yaşanan felaketi daha da derinleştirmek için
çabalayan kötücül aktörler, mutlak surette mücadele edilmesi
gereken aktörlerdir” sözlerini kullanan Altun, “ Keşke olmasalar
ama varlar, faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bu kötücül aktörlerin
kamuoyu psikolojisini bozmak ve arama-kurtarma, rehabilitasyon ve
iyileştirme çalışmalarını kesintiye uğratmak için başvurdukları
başlıca silah dezenformasyon silahı olmuştur. Yalanı bileyerek ve
isteyerek olumsuz etkiler oluşturmak için kullanma yaklaşımı
olmuştur” dedi.
“Sadece 6 Şubat-20 Şubat tarihleri arasında neticeleri çok ciddi
hatalara yol açabilecek toplam 200’den fazla dezenformasyon
içerikli sözüm ona haberi tespit ederek bunları ifşa ettik.”
Saldırılara karşılık Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz
aracılığıyla çeşitli Dezenformasyon Bülteni yayınladıklarını ifade
eden Altun, “Sadece 6 Şubat-20 Şubat tarihleri arasında neticeleri
çok ciddi hatalara yol açabilecek toplam 200’den fazla
dezenformasyon içerikli sözüm ona haberi tespit ederek bunları ifşa
ettik. Sadece o yalan içeriği değil onun arkasındaki aktörleri de
ifşaa ettik ve sürecin kamu adına soruşturulmasını ve kamu adına
yargılanmasını en yakın şekilde yine kamu çıkarına da takip ettik.
Yine deprem sonrasında Hakikat Mücadelesi adlı gazete çıkarttık ve
gazeteleri sahada dağıtarak vatandaşlarımızın afet bölgesindeki
gelişmelerle ilgili doğru şekilde bilgilendirilmesini sağladık. Bu
tecrübelerimizden hareketle, afet sürecinde yapılan dezenformasyon
saldırılarının hedeflerini burada ifade etmeyi yerinde ve gerekli
görüyorum. Yetkili otoritelere yönelik kamuoyuna güvensizlik
duygusu vermek, yanlış bilgiyi dolaşıma sokarak, arama-kurtarma ve
yardım faaliyetlerini aksatmaya çalışmak, bu sayede afetten
doğrudan ve dolaylı şekilde etkilenen bireyleri yanlış
yönlendirmek, kaos ve endişe imal ederek toplumsal dayanıklılık ve
direnci zayıflatmak, bireylerin, doğru bilgiye erişmesini
engellemek, karar alma süreçlerine darbe vurmak. Hamdolsun,
depremlerin ardından devlet ve millet olarak gösterdiğimiz
gayretlerle biz büyük ölçüde bu tür kirli kampanyalarının
hedeflerin amacına ulaşmasını engelledik. Fakat bu demek değildir
ki bu tür saldırıların arkası kesilecek. Biliyoruz ki bu tip
kötücül denemeler muhtemel kriz ve afet durumlarında mutlak surette
kendisini gösterecektir. Bu nedenle biz mutlaka afet iletişimi
bağlamında dezenformasyonla mücadele konusunu en öncelikli
meselemiz olarak kayıtlamak durumundayız” ifadelerini kullandı.
Haber alırken, enforme olurken asla tek bir kaynağa bağlı kalmamak
ve kaynakları çeşitlendirmek önemli olduğunu söyleyen Altun, “Afet
sonrasında özellikle yeni medya mecralarından yapılan paylaşımların
popülerliğine ve sıklığına değil niteliğine ve doğru olup
olmadığına dikkat kesilmek son derece mühimdir. Felaket
haberciliğine itimat etmemeliyiz. İlk haber veren değil doğru haber
veren olmaya gayret etmeliyiz. Herhangi bir paylaşım yaparken
istemeden de olsa yanlış yönlendirmeye neden olunabileceği
gerçeğini göz önünde tutmalıyız.
Felaketin boyutlarını daha da arttıracak, felakete doğru şekilde
müdahale edilmesini engelleyebilecek, toplumsal kaos çıkarabilecek
bilgileri paylaşmamalıyız. Ve en önemlisi de insanların can ve mal
güvenliğini merkeze alan sorumlu bir yaklaşımla meseleyi ele
almalıyız” dedi.
“Büyük afetlerde karşılaştığımız bir diğer önemli mesele, nitelikli
ve doğru bilginin nasıl tefrik ve temin edileceği hususdur”
Büyük afetlerde karşılaştığımız bir diğer önemli mesele, nitelikli
ve doğru bilginin nasıl tefrik ve temin edileceği husus olduğunu
aktaran Altun sözlerini şu şekilde sürdürdü:“ Tam da bu noktada,
kamu yararına yayıncılık hususunun son derece önem kazandığını
sizlerin dikkatine getirmek istiyorum. Kamu yararına yayınlarda
haberin kaynağı, sunulma biçim ve üslubu, haberin kamuoyu nezdinde
ne tür etkileri olacağı gibi meseleler, kurumsallaşmış bir medya
etiği süzgecinden geçer. Kritik dönemdeler de buna ihtiyacımız var.
Bu etik kodlar bize afet ve kriz durumlarında yayıncılığın, her
şeyden önce insanların can ve mal güvenliğini öncelemesi ilkesini
hatırlatır. Fakat yeni medya düzenine baktığımızda bu tür bir medya
etiğinin, müesses hale gelmek şöyle dursun, henüz emekleme
aşamasına bile geçemediğini üzülerek görüyoruz. Bu eksikliğe
binaen, Başkanlığımız bünyesinde habercilik ve medya etiği
bağlamında birçok çalışma yaptık ve bu tür çalışmalara aralıksız
bir şekilde devam ediyoruz. 2023’te çıkardığımız ‘Doğru Habercilik
ve Medya Etiği’ kitabımız ve bu minvalde düzenlediğimiz ‘Medya
Etiği Bağlamında Olağanüstü Dönemlerde Doğru Habercilik Paneli’
bunlardan sadece birkaçıdır. Tüm bu çalışmaların yeni medya
düzeninde daha sağlıklı ve dezenformasyondan arındırılmış bir medya
kültürü tesis edeceğini inanıyoruz. Ayrıca bu tür çalışmalar,
‘yurttaş gazeteciliği’ gibi medya alanında yeni ortaya çıkan
yaklaşım ve fırsatlardan daha iyi istifade etmemizi
sağlayacaktır.”
“YEREL MEDYA ORGANLARININ SON DERECE ÖNEMLİ BİR FONKSİYONU VE SORUMLULUĞU BULUNUYOR”
Afet iletişiminde yerel medyanın ölümüne dikkat çeken Altun, “Afet iletişiminin bir diğer boyutu iletişim süreçlerimizi çeşitlendirmek ve bu konuda her türlü riski göz önünde tutarak farklı alternatifler belirlemektir. Bu bağlamda özellikle yerel medya organlarının son derece önemli bir fonksiyonu ve sorumluluğu bulunuyor. Zira belirli bir bölgenin sosyokültürel dinamiklerini iyi anlamak, yerel medya organlarının ve buralarda çalışan basın mensuplarının uzmanlıklarından faydalanmayı gerektirmektedir. Dolayısıyla verilecek mesajların, yapılacak duyuru ve bilgilendirme faaliyetlerinin biçim, içerik ve üslup açısından iletilmesinde yerel medya önemli bir aktördür. İletişim Başkanlığı olarak biz gerek bölge müdürlüklerimiz aracılığıyla gerekse diğer imkânlarımız vasıtasıyla yerel medyanın güçlendirilmesi ve bu tür süreçlerde aktif bir rol oynaması için sürekli iletişim halinde bulunuyoruz. Bu amaçla Başkanlık olarak belli aralıklarla çeşitli bölgelerimizde yerel medya buluşmaları ve çalıştaylar gerçekleştiriyoruz. Önümüzdeki dönemde de bu iletişim ortamını daha verimli ve etkili kılarak yolumuza devam edeceğiz. Bu anlamda iki gün boyunca sürecek Afet İletişimi sempozyumumuzun bu sürece kıymetli katkılar sunacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.