CHP’li başkan ne Leyla Atakan’ı andı ne Hürriyet’i
CHP’li kadınların yeni başkanı Merve Tüysüz’ün Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanmasının yıldönümünde ne İzmit’in ilk kadın belediye başkanı Leyla Atakan’ı ne de İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’i anmaması dikkat çekti
Geçtiğimiz hafta göreve gelen CHP Kocaeli İl Kadın Kolları Başkanı Merve Tüysüz ilk basın açıklamasını yaptı. Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesiyle ilgili açıklama yapan Tüysüz’ün ne İzmit’in ilk kadın belediye başkanı Leyla Atakan’ı ne de İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’i anmaması dikkat çekti.
"MİNNETLE ANIYORUZ"
Tüysüz’ün açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ebedi liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük devrimi; egemenlik hakkını saraydan alarak halka vermesidir. Bu büyük devrim, kadınların eşit yurttaşlık statüsü kazanımlarıyla taçlandı. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanmasının ilk adımı 3 Nisan 1930 tarihinde, Belediye Kanunu’nun kabulüyle başladı. Ardından 1933 yılında köy, muhtar ve ihtiyar heyetlerinde, 1934 yılında da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde seçme ve seçilme hakkı ile Cumhuriyet bir kadın devrimi olarak tarihe geçti. Bir kez daha Büyük Atatürk’ü saygıyla ve minnetle anıyoruz.
"MECLİS ÜYESİ ORANI YÜZDE 3 OLABİLDİ"
Türkiye'nin ilk kadın belediye başkanı; 3 Nisan 1930’da,
Artvin'in Yusufeli ilçesine bağlı Kılıçkaya beldesinden seçilen
Sadiye Hanım’dır. Aradan geçen 93 yılda 19 yerel seçim yapıldı. Bu
seçimlerin sonucunda sadece 156 kadın belediye başkanı seçilirken
erkeklerde bu sayı 32 bindir. Bu tablo kadınların başarısızlığı,
yetersizliği ya da isteksizliğinden kaynaklanmıyor. Kadın erkek
eşitliğine inanmayan zihniyetten kaynaklanıyor. Bugüne kadar kadın
belediye başkanı oranı en fazla yüzde 3’e çıkabildi. Kadın belediye
meclis üyesi oranı en fazla yüzde 11, kadın il genel meclis üyesi
oranı en fazla yüzde 3 olabildi. Biz kadınlar yeni haklar kazanmak
bir yana mevcut haklarımızın gasp edilmemesi için mücadele eder
hale geldik. Ancak Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına girerken
demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini yeniden inşa etmekte
kararlıyız.
Kadınların haklarını tek tek budamaya çalışan tek adam rejimi,
seçimi kaybetme korkusuyla üç-beş oyun peşine düştü. Terör örgütü
Hizbullah’ın siyasi uzantısı olan Hüda Par’ı ve kadın düşmanı
zihniyetiyle övünen Yeniden Refah Partisi’ni Cumhur İttifakı’na
dâhil etti. AKP’nin yıllardır “mış” gibi yaparak gizlemeye
çalıştığı gerçek zihniyeti böylece apaçık ortaya çıktı.
"SES ÇIKARMAYANLAR KADINLARDI"
Fakat sanmasınlar ki; korktuk, sindik. Karşılarına aldıkları sadece ülkenin yarısını oluşturan kadınlar değil. Bu ülkede haktan, hukuktan, adaletten ve eşitlikten yana olan erkekler de bizim tarafımızda. Gelecekleri çalınmasın diye sandığa gidecek olan gençler de bizimle. Biz milletiz, Millet İttifakı’yız, çok güçlüyüz. Bizler karar mekanizmalarında eşit temsil edilmek istiyoruz. Ancak kimliğinde kadın yazmasının temsil için yeterli olmadığını çok net biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararına susanların, 6284 saldırı altında iken koltuk sevdasına ses çıkarmayanların bazıları da kadındı. İstismara uğrayan çocuklar için “bir kereden bir şey olmaz” diyen de bir kadındı. H.K.G davasından bahsederken çocuğa yönelik istismarın siyasetin konusu olmadığını ve bunların her toplumda yaşanabilecek şeyler olduğunu söyleyen de bir kadındı. Üstelik bu zat kadından da sorumlu olan bir bakan.
"54 GÜNDÜR NEREDEYDİNİZ?"
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık bunlarla da kalmayıp, deprem sonrasındaki kayıp çocukların büyük bir kısmının hastanelerde tedavi altında olduğunu varsaydıklarını söyledi. Varsaymak ne demek? Bu ne utanmazlık! Ardından kayıp bir bebeğin depremden 54 gün sonra ailesine teslim edilmesini bir başarı hikayesi gibi göstermeye çalıştı. 54 gündür neredeydiniz? Bu nasıl bir aymazlık… Hala çocuklarını arayan aileler varken hangi başarıdan söz ediyorsunuz? Sorumluluğunuzu yerine getiririn ve kayıp çocuklarımızın akıbetini tek tek açıklayın. Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimine sayılı günler kaldı. Bu seçim biz kadınlar için hayati öneme sahip. Bir yanda kadınların yasal haklarını gasp edenler; diğer yanda ise “Yasalara Dokunma, Uygula” diyenler var. Bir yanda İstanbul Sözleşmesi’ni fesih eden Erdoğan; diğer yanda İstanbul Sözleşmesi’ni 24 saat içerisinde yeniden yürürlüğe koyacak olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu var. Bir yanda kadın düşmanları; diğer yanda eşitliği savunanlar var.
"YA ÖZGÜRLÜĞE YA ESARETE OY VERECEĞİZ"
Bir yanda tek adam rejimi; diğer yanda güçlendirilmiş
parlamenter sistemle halkın iktidarı var. Bir yanda Cumhuriyet
devrimlerinin düşmanları; diğer yanda Cumhuriyet’i demokrasi ile
taçlandırmak isteyenler var. Biz bu seçimlerde ya özgürlüğe ya da
esarete oy vereceğiz. Biz kadınlar, Cumhuriyetimizin kurucu
değerlerinden asla vazgeçmeyeceğiz. Kadın erkek, bir arada,
dayanışma içinde eşit, özgür bir Türkiye’yi yeniden kuracağız.
Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanı adayı Sayın Kemal
Kılıçdaroğlu önderliğinde;
BİZ KAZANACAĞIZ!
DEMOKRASİ KAZANACAK!”