Yıldız’ın karşısına aday çıktı “Oyunuzu korkmadan kullanın”

Çalıştığı fabrikadan işten atılan ve ardından delege olan Nagihan Özcan, Türk Metal Sendikası Kocaeli Şube Başkanlığına aday oldu. Yakup Yıldız’ın karşısına çıkan Özcan, delegelerin korkmadan özgürce, kendi iradelerinle oylarını kullanmalarını söyledi. Özcan, “Biz kazanacağız ve güzel günler göreceğiz. Ama korkarlarsa geleceklerini kaybederler” dedi

Federal Mogul Fabrikası’nda çalışırken işten çıkartılan ve akabinde delege seçimlerinde sandıktan 321 oy alarak birinci çıkıp delege olmayı başaran Nagihan Özcan, Türk Metal Sendikası Kocaeli Şube’nin önümüzdeki günlerde gerçekleşecek kongresi öncesi mevcut başkan Yakup Yıldız’ın karşısına aday çıktı. 200 delegenin oy kullanma hakkı bulunan kongre öncesi sıkı bir çalışma yapan Özcan, “Delege arkadaşlarıma ve işçi arkadaşlarıma korkmamalarını söylemek istiyorum. Biz kazanacağız ve güzel günler göreceğiz. Ama korkarlarsa geleceklerini kaybederler. Bir daha böyle bir şansı yakalayamazlar gibime geliyor. Korkmadan, özgürce, kendi iradelerinle oy kullansınlar diyorum” ifadelerini kullandı.

“TAZMİNATSIZ ATILDILAR”

Özcan, “27 yıl çalıştığım Federal Mogul fabrikasından sendikayı ve mevcut yönetim anlayışını eleştirmem nedeniyle atılmış; ardından tüm engellemelere rağmen delege adayı olmuş ve seçimlerde en çok ayı alarak delege seçilmiştim. Geldiğimiz noktada ise Türk Metal Sendikası Kocaeli Şube Başkanlığına aday olduğumu bir kez de buradan ifade etmek istiyorum. Neden aday olduğumu anlatmadan önce Federal Mogul fabrikalarında yaşanan bir hukuksuzluktan ve sendikanın buradaki tutumundan söz etmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Federal Mogul’un Arslanbey ve Kuruçeşme fabrikalarında yıllardır bu fabrikaya emek veren arkadaşlarım tazminatsız bir şekilde işten atıldı. Bu ekonomik kriz koşullarında hakları ödenmeden ve somut hiçbir gerekçe gösterilmeden işten atılan işçiler, üyesi oldukları sendikayı aradıklarında ulaşamıyor, sordukları sorulara muhatap bulamıyorlar” dedi.

EN FAZLA 270 SAAT FAZLA MESAİ

Konuyla ilgili bir örnek de paylaşan Özcan, “Atılan işçilerle yaptığım görüşmede bir işçi arkadaşımız 3 ayda 300 saat mesai yaptığını aktardı. Burada şunu ifade etmek istiyorum, yasa bu konuda çok açık, bir işçi 1 yıl içerisinde en fazla 270 saat fazla mesai yapabilir. Bu arkadaşımız 3 ayda 300 saat fazla mesai yapmış. Bu yasadışı bir çalıştırma biçimi. Dolayısıyla sendikanın burada devreye girmesi gerekir ve bu hukuksuzluğu ortadan kaldırması gerekir. Elbette bu yapılmadığı gibi 3 ayda 300 saat mesai yapan işçi arkadaşımızı performans düşüklüğü gerekçesi ile işten çıkarıyorlar. Sendikada buna göz yumuyor. Hadi diyelim ki fabrika küçülmeye gittiğini söyledi, çeşitli gerekçeler öne sürdü bu nedenle sendika da bu işçilerin işten atılmasına engel olamadı. Peki, neden hiçbir işçiye sahip çıkmıyorsunuz?

“İŞÇİNİN SIRTINA YIKIYORLAR”

Benim başkanlığım döneminde böyle bir şey olacak olursa şunları vadediyorum; Hepimiz biliyoruz ki bu fabrikalar işkolunda devasa karlar yapan fabrikalar. Peki, işçiler bu devasa karlardan payına düşeni alabiliyor mu elbette hayır. İşkolunda ortalama bir işçinin ücretinin 10 bin lira seviyesinde olduğunu düşünürseniz metal işçisinin yoksulluk sınırının yarısı kadar bile bir ücret almadığını göreceksiniz. Dolayısıyla büyük karlar elde ederken bunu işçisi ile paylaşmakta cimrilik eden patronlar, pazarda küçük de olsa bir daralma olduğunda bunu hemen işçinin sırtına yıkmakta bir beis görmüyorlar. Bu kabul edilebilir değildir. O açıdan diyoruz ki patronlar kriz gerekçesi ile işten çıkarmaları gündeme getirdiklerinde biz tüm demokratik haklarımızı kullanmaktan çekinmeyeceğiz. Aynı zamanda işten çıkarıldıktan sonraki süreçte sendikanın avukatları işçinin emrinde olacaktır.

“HAKSIZLIĞA UĞRAYAN İŞÇİLERİN MÜCADELESİ”

Federal Mogul’da bu zorlu yaşam koşullarında alınan her hak giydirilmiş ücretten verilir, yani işçinin cebine giren her kuruştan kesinti yapılır. Sendikaya ise brüt bir yevmiye kesiliyor. Bu sendika işçiden kesilen her bir kuruşun hakkını vermek zorundadır. Son bir haftadır daha önce bu fabrikada çalışmış olan, sendika- işveren iş birliğiyle tazminatsız şekilde işten atıldığını ya da işten atıldıktan sonra sendikanın arkasında durmadığını söyleyen çok sayıda işçi sosyal medya hesaplarımdan bana ulaştı. Yani bugün sürdürmekte olduğum mücadele sadece benim değil bütün haksızlığa uğramış işçi kardeşlerimin mücadelesi oldu o yüzden de benim için daha da anlamlı oldu.

“İNSANA SEVGİ, EMEĞE SAYGI DİYOR AMA…”

İşçilerin aidatlarıyla o koltuklarda oturan, en lüks araçlara binip, en lüks otellerde tatil yapan sendika yöneticilerinin 10 Aralık’ta gerçekleşecek olan şube kongresi için hazırladıkları çalışma raporunda insana sevgi diyor ama bu sendikacılar işçisini dövüyor. Emeğe saygı diyor ama sendikacılar 27 yıllık bir işçi duymak istemediği soruları sordu, kendisiyle ters düştü diye işten attırıyor. Bu 230 sayfalık çalışma raporunda şube ziyaretleri, parti ziyaretleri, işveren ziyaretleri, kendilerine yakın olan çalışanlarla gittikleri eğitimlerden bahsediyor. Bunlar olsun tabi ama bütüne baktığımızda işçilerin yararına kazanılmış bir hak göremiyorum. Sadece ben değil, metal sektöründe çalışan ve bu sendikaya üye olan pek çok arkadaşımda bunu ifade edecektir.

“SÖZ, YETKİ, KARAR İŞÇİDE OLMALI”

Tüm bu olumsuzlukları görüyor ve değişmesi gerektiğini düşünüyorum, bu nedenle de Türk Metal Sendikası Kocaeli Şube Başkanlığına adayım. Delege seçimlerinde bile karşıma türlü zorluklar çıkartan bu sendikal anlayışın değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Tüm metal işçisi arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Bu korku düzeni değişmeli, işçilerin temsilcilere ve şube başkanlarına soru sormaktan korkmadıkları bir sendika mümkün. İşçilerin birlikte yönettiği demokratik bir sendika mümkün. Söz, yetki, karar işçilerde olmalı, bütün karar alma süreçlerinde işçilerin fikrinin alınmalı. Sendikalar işçiler için, işçiler sayesinde var ve işçilerin yasal haklarını öğrendikleri bir sendika mümkün.

“İŞÇİSİNE SHİP ÇIKAN SENDİKA OLACAĞIZ”

Bizlerin aidatlarıyla yapılan sendikaya ait otellerden, misafirhanelerden ayrımsız bütün işçilerin yararlanabilmesi mümkün. Toplu sözleşme taslağında yer alacak taleplerin işçilerle beraber hazırlanması ve bu taleplerin elde edilmesi için izlenecek yolun birlikte belirlenmesi mümkün. Mali bilançoların işçilerle şeffaf bir şekilde paylaşıldığı bir sendika mümkün. İşyeri temsilcilerinin, delegelerin, şube başkan ve yönetim kurulu üyelerinin seçimle belirlendiği bir sendikal düzen mümkün. İşçisini hedef gösteren değil, işçisine sahip çıkan; işçinin de sendikasına sahip çıktığı bir sendikal anlayış ancak ve ancak bizlerle, bizlerin mücadelesiyle mümkün” diye konuştu.

“KORKU DÜZENİNİ KALDIRACAĞIM”

Özcan sözlerini şöyle sürdürdü: “Adaylığımı koydum çünkü sendikanın bir faydasını göremiyorduk ve insanlar korkuyorlardı sendikadan. Yani böyle bir şey mümkün olmaması lazım. Benim paramla orada oturuyorsa benim ona bir şeyleri sorabilmem lazım rahat rahat, özgürce. Ya da beraber karşılıklı konuşup bir şeylere çözüm bulmamız lazım. Ama işçiye faydalı olan bir şey yok. Daha çok işçiden götürüyor. Yani sanki işçi sendikası değil, işveren sendikası gibi çalışıyor Bize sormadan 1 Mayıs'ı bayram sonuna eklemişler. 1 Mayıs'ta bizi çalıştırdılar, bize sormadılar. Çünkü o kadar alışmışlar ki, hani işçinin kafasına vur, al lokmayı. O yüzden ben bu korku düzenini ortadan kaldırmak istiyorum. Bunun için adayım. İnsanların sendikaya severek gelmeleri, özgürce fikirlerini ifade etmelerini sağlamak için adayım. İşçinin derdine çare olmak için adayım ve kazanacağıma inanıyorum.

“BAŞKAN ŞEHİR DIŞINDA DEDİRTİYORLAR”

İşçinin isteği doğrultusunda çalışacağım, benim için öncelik işçi olacak. Geçen hafta Federal Mogul’dan işçiler atıldı. Arıyorsun, sendikacılar yok, temsilciler yok. Şubeyi arıyorsun başkan dışarıda diyorlar. Yalan. Ben o gün şubeye gittim. Başkan şehir dışında dedirttiriyorlar. O koltukta niye oturuyorsun? Atılan işçine engel olamıyorsun bari sahip çık. Arkadaşım ben sana yardımcı olacağım de yada avukatımız, sendikamız emrinizde de. Ben bunu yapacağım. Eğer ki işten atılmasına engel olamazsam en azından diyeceğim ki gel kardeşim sendikanın avukatı emrinde. Yani işçinin emrinde olacak sendika. Öyle bir sendika hayal ediyorum. Onu yaşatmaya çalışacağım. Delege arkadaşlarıma ve işçi arkadaşlarıma korkmamalarını söylemek istiyorum. Biz kazanacağız ve güzel günler göreceğiz. Ama korkarlarsa geleceklerini kaybederler. Bir daha böyle bir şansı yakalayamazlar gibime geliyor. Korkmadan, özgürce, kendi iradelerinle oy kullansınlar diyorum.”

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber