KESK’liler: İşimizi geri alacağız
Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şubesi Kadın Sekreteri Hatice Oral yaptığı basın açıklamasında, “İşimizi geri alacağız, biz kazanacağız!” dedi
KESK’in “5 Gün, 7 Kent, Tek Ses” şiarıyla 13 Ekim’de Diyarbakır’dan başlayıp Urfa, Antep, Adıyaman, Adana, Mersin ve bugün Ankara’da sonlanan yürüyüşle ilgili olarak Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şubesi’ne üye öğretmenler basın açıklaması yaptı. Gebze Kent Meydanı’nda yapılan basın açıklamasını Eğitim-Sen Kocaeli 2Nolu Şubesi Kadın Sekreteri Hatice Oral yaparak, “Ülkemizde resmi ve gayri resmi çok sayıda askeri, sivil darbe ya da darbe girişimi oldu. Bu darbeler ve darbe girişimlerinin siyasi, ekonomik ve toplumsal etkilerini halen yaşıyoruz. Darbecilerin ortak eğilimlerinin başında yönetimi ele geçirir geçirmez sadece siyasal yaşamı değil aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve kültürel yaşamı da kendi pencerelerinden ve sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden kurma çabası gelmektedir. 1960 darbesinde yaklaşık 3 bin kamu görevlisi Milli Birlik Komitesi tarafından görevlerinden uzaklaştırılmıştır.
“Darbe girişimini fırsata çevirmiş”
1971 askeri muhtırası sırasında aralarında üniversite öğretim
görevlilerinin de olduğu 1200 kamu görevlisi ihraç edilmiştir. 1980
askeri darbesinde Milli Güvenlik Konseyi tarafından 25 bin ile 30
bin arasında kamu görevlisinin görevlerine son verilmiştir.
Bunların en çok bilinenleri 1402’likler olarak bilinen üniversite
öğretim görevlileridir ki 1402’liklerin çoğu daha sonra mahkeme
kararlarıyla görevlerine dönmüştür. 15 Temmuz darbe girişiminin
ardından yaşananlar ise hem kamunun yeniden dizaynı hem de
kadrolaşma bakımından geçmişteki darbeleri kat be kat aşan
nicelikte ve niteliktedir. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna
başvuranların sayısından en az 125.612 kişinin kamu görevinden
ihraç edildiğini anlıyoruz. AKP 15 Temmuz darbe girişimini bahane
ederek diğer tüm darbe ve darbe girişimlerinden daha fazla kamu
emekçisinin görevlerine son vermekle kalmamış, yeni bir rejimin
inşası için darbe girişimini fırsata çevirmiş ve bu anlamda
başarılı olmuştur.
“4 bin 259 arkadaşımız ihraç edildi”
İhraçların bir başka boyutu da kamu hizmetlerinin niteliğine
toplamdaki etkisidir. İhraç edilen arkadaşlarımızın kadrolarına
yerleştirilenlerin liyakatsizliği de dikkate alınması gereken bir
husustur. Açlığa ve sefalete mahkûm edilen bu kamu emekçilerinin
ise pasaport ve seyahat özgürlükleri ellerinden alınmış, özel
sektörde dahi çalışmaları engellenmiş, sosyal ölüme terk edilmek
istenmiştir. Nitekim ihraç edilen yüzlerce ihraç kamu görevlisi
maruz bırakıldıkları yoğun stres ve sosyal güvenlik haklarının
ellerinden alınması nedeniyle ağır hastalıklara yakalanmış,
kimileri bu hastalıklar nedeniyle yaşamını kaybetmiştir. İntiharlar
yaşanmış, aile bütünlükleri bozulmuş, işçi cinayetlerinde onlarcası
yaşamını yitirmiştir. ‘İrtibatlı ve iltisaklı olduğunuza kanaat
getirdik, öyle değerlendiriyoruz, mahkeme kararına ve delile gerek
yok’ denilerek 4259 KESK’li arkadaşımız ihraç edildi. Aradan 9
yıldan fazla zaman geçmesine rağmen hala 1700 dolayında arkadaşımız
mahkemelerin vereceği kararı beklemektedir.
“Mücadelenin öncülüğünü yapmaktayız”
Bu arkadaşlarımızın büyük bir kısmı hakkında daha önce herhangi bir
soruşturma açılmamış, herhangi bir nedenle ceza almamıştır. Ancak
iktidar kendisini yargı yerine koyarak önce suçlu ilan etmiş, ihraç
ederek ceza vermiş sonra da göstermelik yargı süreci başlatmıştır.
Oysa olması gereken önce bağımsız ve tarafsız yargı sürecinin
başlatılması ve bunun sonucunda çıkacak kararın esas alınması
olmalıydı. Daha da vahimi Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen ‘Bu
Suça Ortak Olmayacağız’ bildirisine imza atan Barış Akademisyenleri
de ihraç edilmişlerdir. Barışa dair en çok sözün kurulduğu
bugünlerde dahi Barış Akademisyenlerinin büyük çoğunluğunun hala
görevlerine iade edilmemiş olması iktidarın sürece dair
samimiyetsizliğinin bir başka göstergesidir. 9 yılı aşkındır
arkadaşlarımızın görevlerine iadesi için kesintisiz bir mücadele
yürütüyoruz. İhraçlar konusu aileleriyle birlikte milyonların
sorunudur. İhraç edilen kamu emekçileri içinde üyesi en az olan
konfederasyon olmamıza rağmen baştan itibaren bu mücadelenin de
öncülüğünü yapmaktayız.
“Mücadelenin bir parçasıdır”
Yandaş konfederasyonların sessizliği iktidar politikasına bu konuda
da kayıtsız şartsız tabi olmalarından kaynaklanmaktadır. Oysa
sendika olmanın asgari koşulu üyesi haksızlığa uğradığı zaman
yanında olması ve mağduriyeti sona erinceye kadar mücadele
etmesidir. Tarih sadece hukuksuz ihraçlara imza atan iktidarı değil
bu uygulamaya sessiz kalan sendika görünümlü yapıları da not
etmektedir. ‘5 Gün, 7 Kent, Tek Ses’ şiarıyla 13 Ekim’de
Diyarbakır’dan başlayıp Urfa, Antep, Adıyaman, Adana, Mersin ve
bugün Ankara’da sonlanan yürüyüşümüz de bu mücadelenin bir
parçasıdır. Yürüyüşümüz adaletsizliğe, düşman hukukuna, sorgusuz,
sualsiz işimize son verilmesine, anayasal hakkımız olan çalışma
hakkımızın gasp edilmesine karşıdır. Bedeller ödenerek elde edilen
sendikal hak ve özgürlüklerimizi savunmak içindir. Emek, barış ve
demokrasi içindir. İhraçlar konusu rejimin karakterinin değişip
değişmeyeceğinin göstergelerinden biridir.
“Görevlerine iade edilmelidir”
Bir taraftan siyasallaşan yargı eliyle ihraçların işe iadesini
engellerken diğer taraftan demokrasi vaat ederek toplumu
kandıramazsınız. Bir taraftan Kürt sorununun barışçıl yollarla
çözüleceğini söyleyip bir taraftan barış ve demokrasi mücadelesi
verdiği için ihraç ettiğiniz KESK’lilerin görevlerine iadesini
engelleyemezsiniz. Dolayısıyla iktidarı tutarlı ve samimi olmaya
davet ediyoruz. Toplumsal barışı sağlamanın ve demokratik
standartları yükseltmenin asgari gereklerinden biri olarak
görevlerine iade edilmeyen, hukuksuzca ihraç edilen tüm kamu
emekçilerinin geriye dönük haklarıyla birlikte görevlerine derhal
iade edilmesidir. Bir gün dahi gecikmeksizin gereği yapılarak
arkadaşlarımız görevlerine iade edilmelidir. KESK olarak tüm
arkadaşlarımız görevlerine dönünceye kadar mücadele etmeye ve
savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı, tekçiliğe karşı
çoğulculuğu, karanlığa karşı aydınlığı savunmaya devam edeceğiz.
İşimizi Geri Alacağız, Biz Kazanacağız! Yaşasın Örgütlü
Mücadelemiz, Yaşasın KESK!” dedi.