Gebze Sendikalar Birliği asgari ücret için alana indi
Gebze Sendikalar Birliği tarafından yeni asgari ücretin belirlenmesiyle ilgili olarak yapılan açıklamada, “Bu ülkenin en kırılgan kesimlerinin hayatta kalabilmesi için belirleyici bir eşik haline gelen asgari ücret, açlık sınırının altında kalamaz, pazarlık konusu yapılacak bir sefalet ücreti olamaz” denildi
Yeni asgari ücretin belirlenmesi öncesi Gebze Sendikalar Birliği’ne üye sendikalar tarafından bugün bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi. Gebze Eski Çarşı tarihi çeşme önünde toplanan Gebze Sendikalar Birliği’ne üye sendikaların temsilcileri ile siyasi parti temsilciler ile STK’lar sloganlar eşliğinde Gebze Kent Meydanı’na kadar yürüyüş gerçekleştirdiler. Yürüyüşün ardından Gebze Sendikalar Birliği adına basın açıklamasını Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 2Nolu Şube Başkanı Necmettin Aydın yaparak, “Türkiye’de milyonlarca işçinin kaderi bir kez daha kapalı kapılar ardında, sermaye temsilcileri ve hükümetin dar masalarında belirlenmek isteniyor. Emek düşmanı politikalar sonucunda, asgari ücret milyonlarca çalışanın ortalama maaşı hâline gelmiştir. Bu ülkenin en kırılgan kesimlerinin işçilerin, gençlerin, kadınların ve güvencesiz çalışanların hayatta kalabilmesi için belirleyici bir eşik haline gelen asgari ücret, açlık sınırının altında kalamaz, pazarlık konusu yapılacak bir sefalet ücreti olamaz.
“Yılda en az iki kez güncellenmeli”
Asgari ücret tartışması, ülkenin dört bir yanından gelen acı
haberlerden; iş cinayetlerinden, çöken binalardan, hayatını
kaybeden emekçilerden bağımsız değildir. Asgari ücret tespiti ve
çalışma hayatına dair taleplerimiz: Asgari ücret tek bir işçinin
değil, tüm hane halkının ihtiyaçları gözetilerek hesaplanmalı;
yoksulluk sınırına doğru yükseltilmeli ve enflasyonun yüksek seyri
nedeniyle yılda en az iki kez güncellenmelidir. Asgari Ücret Tespit
Komisyonu demokratikleştirilmeli, işçi temsilcilerinin masada
ağırlığı artırılmalıdır. Kadın ve genç işçilerin temsili güvence
altına alınmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği kâğıt üzerinde
kalmamalı; sendikaların etkin katılımıyla gerçek denetim
mekanizmaları kurulmalıdır. İş cinayetleri ‘kaza’ değil sistematik
suçtur. Sorumlular cezalandırılmalıdır. Gurup sözleşmeleri ve tüm
toplu sözleşmelerde insanca yaşamaya yetecek ücret ve değeri esas
alan bir ücret skalası uygulanmalıdır. Taşeronluk, güvencesizlik,
kuralsız fazla mesai ve sendikasızlaştırma politikalarına karşı
meşru ve fiili mücadelemizi büyüteceğiz.
“Ucuz emek düzeninin bilinçli tercihi”
Vergide adalet sağlanmalı, gelir vergisi yıl boyunca yüzde 15’te
sabitlenmelidir. Kadınlara yönelik taciz, şiddet ve cinayetlerin
önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi uygulanmalıdır. Orta Vadeli
Programa konulan Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi geri çekilmelidir.
Kamu çalışanlarına grevli-toplu sözleşmeli sendikal hak
tanınmalıdır. Öğretmen açığı giderilmeli, parasız eğitim ve parasız
sağlık sağlanmalıdır. Dilovası’nda 2’si çocuk 7 işçinin yanarak
hayatını kaybetmesi, çalışma yaşamının gerçek yüzünü bir kez daha
ortaya sermiştir. Yetersiz denetim, maliyet düşürme bahanesiyle
görmezden gelinen iş sağlığı ve güvenliği önlemleri,
taşeronlaştırma, uzun çalışma saatleri ve sendikasızlaştırma
politikaları birleşince sonuç ‘kaza’ değildir; adına iş cinayeti
dediğimiz sistematik bir saldırıdır. Asgari ücretin düşük
tutulması, ucuz emek düzeninin bilinçli tercihidir. Bu düzen,
işçilerin alın teriyle değil, hayatlarıyla beslenmektedir. Gebze’de
çöken binada yaşamını yitirenler de bir inşaat skandalının değil,
denetimsizliğin, rant politikalarının ve insan hayatını hiçe sayan
anlayışın kurbanıdır.
“Metal işçilerinin yanındayız”
Bilimsel kuralların yok sayıldığı, her karış toprağın rant uğruna
betonla doldurulduğu bir düzende yıkılan her bina, aslında çok
önceden verilmiş bir ölüm kararının ilanıdır. Metal İşçilerinin
Talepleri, haklı taleplerdir. 160 bin işçiyi doğrudan ilgilendiren
Metal İşkolu Grup Sözleşmesi, asgari ücretten sonra en geniş kesimi
etkileyen sözleşmedir. Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: Metal
işçilerinin yanındayız. Ücretler enflasyon bahanesiyle eritilemez;
krizin faturası işçilere kesilemez. İşçi sağlığı ve güvenliği
maliyet kalemi değil, vazgeçilmez bir haktır. Taşeron, esnek ve
güvencesiz çalışma biçimleri ile çocuk işçiliğini meşrulaştıran
MESEM uygulaması kaldırılmalıdır. Biz diyoruz ki: Ücretler, bir
ailenin insanca geçinebileceği düzeyde olmalıdır. Toplu
sözleşmeler, ücret kırıntılarına sıkıştırılmamalı; gerçek ücret
adaletini sağlamalıdır. İSİG, sendikal özgürlükler, iş güvencesi ve
çalışma sürelerinin kısaltılması sözleşmenin merkezine alınmalıdır.
Ekonomik kriz gerekçesiyle işçi çıkışları yasaklanmalıdır.
Sendikalaşmanın önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Bu kirli
düzeni değiştirecek olan; işçilerin birliğidir
“Bu ölümlerin hiçbiri kader değildir”
Dilovası’nda yanarak ölen 7 işçiyi, Gebze’de çöken binada yaşamını
yitiren emekçileri, MESEM kapsamında ağır işlerde çalıştırılıp
hayatını kaybeden çocuk işçileri unutmayacağız, unutturmayacağız.
Bu ölümlerin hiçbiri kader değildir. Bu, ucuz emek rejiminin ve
denetimsizliğin sonucudur. Görev nedeniyle bulundukları
Azerbaycan’dan dönerken düşen askeri uçakta hayatını kaybeden
yoksul halk çocuklarını anıyor; kazanın şeffaf bir soruşturmayla
aydınlatılmasını talep ediyoruz. Buradan, yaklaşık bir yıldır
grevde olan TEMEL CONTA işçilerini, TPI Kompozit işçilerini, 37
gündür grevde olan SMART SOLAR işçilerini, 40 gündür sendikal
hakları için direnen HÖDLMAYR işçilerini, Tokat’ta büyük bir
mücadele yürüten ŞIK MAKAS işçilerini ve bugün ekmekleri ve
gelecekleri için direnen tüm sınıf dostlarımızı selamlıyoruz. Tüm
işçi kardeşlerimizi, içinden geçtiğimiz bu karanlık tabloyu
değiştirmek için örgütlenmeye, sesini yükseltmeye, yan yana durmaya
çağırıyoruz” dedi.