10 Kasım’a günler kala hutbede Atatürk’e “VEFA”lı vefasızlık!

Kocaeli Valiliğinin ve Kocaeli İl Müftülüğünün aldığı, 10 Kasım’da camilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk için mevlit okutulması kararı sonrası Atatürk düşmanlarına en net cevabın Atatürk’e sempatisiyle tanınan yeni Diyanet İşleri Başkanı tarafından bugün cuma hutbesinde verilmesi bekleniyordu. Hutbede vefa yer aldı ama Atatürk yer almadı

Türkiye, Kocaeli Valiliğinin ve Kocaeli İl Müftülüğünün aldığı, 10 Kasım’da camilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk için mevlit okutulması kararı ve sonrasında Atatürk düşmanlarından gelen tepkileri konuşurken gözler de bir yandan bugün camilerde okutulacak cuma hutbesine çevrilmişti. Uzun yıllardır ne milli bayramlarda ne de Atatürk’ün sonsuzluğa intikal ettiği 10 Kasım’da Atatürk’ün adını hutbelerinde anmayan Diyanet’in, Başkanlığa Atatürk’e olan sempatisiyle bilinen Safi Arpaguş’un gelmesi de göz önüne alındığında, Kocaeli Valiliğinin kararına gelen tepkilere karşı Diyanet’in bugün cuma hutbelerinde Atatürk’ü yer verebileceği düşünülüyordu. Diyanet İşleri Başkanlığının da kurucusu olan Atatürk’e vefa örneği sergileneceği bir umut beklenirken Diyanet, hutbelerde “Vefa İmandandır” başlığı ile hutbe okuttu ancak Atatürk’ten söz etmedi!

Vefa, Kocaeli dışına çıkamadı

Vefanın öneminden söz edilen hutbede, kimlere vefa duyulması gerektiği aktarıldı, aziz şehitlerimiz ve gazilerimiz anıldı ancak Kurtuluş Mücadelesine canını hiçe sayarak önderlik eden ve işgalcileri denize döken Mustafa Kemal Atatürk’e vefa gösterilmesi gerektiği aktarılmadı. Kocaeli Valisi İlhami Aktaş ve Kocaeli İl Müftüsü Mehmet Sönmezoğlu’nun Atatürk’e gösterdiği vefa, Diyanet eliyle Kocaeli dışına çıkarılmadı. Diyanet İşleri Başkanlığının “Vefa İmandandır” derken Atatürk’ün vefatının yıldönümünde O’nu hutbelerde, camilerde anmaktan neden çekindiği, neden vefasızlık yaptığı merak ediliyor.

İşte 7 Kasım 2025 tarihli Cuma hutbesi:

VEFA İMANDADIR

Muhterem Müslümanlar!

İnsanı Allah’ın rızasına ulaştıran, dünyada mutluluğa kavuşturan hasletlerden biri de vefadır. Vefa; sevginin, saygının, sadakatin ve fedakârlığın göstergesidir. Kişinin sözünde durması, iyiliğe iyilikle karşılık vermesidir. Düştüğünde elinden tutup kaldıranları, sevindiğinde mutlu olanları, üzüldüğünde gözyaşını silenleri unutmamasıdır. Vefa; menfaatin değil muhabbetin, nefretin değil affın, zulmün değil adaletin yanında olmak, kardeşlik ahlakını ve hukukunu kuşanmaktır.

Değerli Müminler!

Vefanın en yücesi; elest bezminde Yüce Rabbimize verdiğimiz sözümüze sadık kalmak, bir ömür boyu O’na kul olmaktır. “…Kim Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir”[1] müjdesine nail olmak için Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine itaat etmek, nimeti şükürle, imtihanı sabırla karşılamaktır. İmanla gönlümüzü, ilimle aklımızı, zikirle kalbimizi, tövbe ile ruhumuzu, Kur’an’la hayatımızı huzura erdirmektir.

Kıymetli Müslümanlar!

Cenâb-ı Hakk’a gösterilen vefadan sonra en kıymetli vefa, Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.s)’e gösterilendir. “Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir. O, size çok düşkündür. Müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur”[2] ayetinde buyrulduğu üzere, biz ümmetine çok düşkün olan Allah Resûlü (s.a.s)’e iman etmek, onu ve ehl-i beytini çok sevmek vefamızın gereğidir. Onun sünnetine tabi olmak, hak ve hakikat mücadelesine sahip çıkmak, mübarek ismi anıldığında salavât-ı şerife getirmek Peygamberimiz (s.a.s)’e olan vefa borcumuzdur.

Aziz Müslümanlar!

Vefa; aynı zamanda ailemize sadakat, büyüklerimize hürmet, çocuklarımıza şefkat göstermektir. Vefa bazen; kan vererek, organ bağışlayarak bir kardeşimizin derdine derman, yakınlarına umut olmaktır. Bazen de bir fidanı toprakla buluşturmaktır.

Bunun yanında, İslam’dan neşet eden medeniyetimize ve kültürümüze sımsıkı sarılmak, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak bir vefadır. Cennet yurdumuzu bize vatan kılan aziz şehitlerimizi, ahirete göç eden kahraman gazilerimizi ve bütün geçmişlerimizi hayırla yâd etmek ecdadımıza bir vefa borcudur.

Kıymetli Müminler!

Vefa duygusunun azaldığı, kadirbilmezliğin yaygınlaştığı yalan dünyada vefaya sahip çıkmak; “Ahde güzel bir şekilde vefa göstermek imandandır”[3] hadis-i şerifinde işaret edildiği üzere imanımızın bir gereğidir. Bugün bir vefa muhasebesi yapalım. Yüce Rabbimizin bize verdiği sayısız nimetlere karşı vefa borcumuzu eda edebildik mi? Anne ve babamızın, eş ve çocuklarımızın, akraba ve komşularımızın gönüllerine dokunan iyi bir insan olabildik mi? İçinde yaşadığımız topluma bir vefa borcu olarak yetim ve öksüzlerin başını okşayabildik mi? Bir hastanın, bir çaresizin derdine merhem olabildik mi, bir muhtacın yardımına koşabildik mi? Bir yaşlının yalnızlığına çare olabildik mi, engelli bir kardeşimizin hayatını kolaylaştırabildik mi?

Evet, kıymetli kardeşlerim! Bir insan olarak sorduğumuz bu sorulara müspet cevaplar verebilmek temennisiyle hutbemizi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in şu mealdeki hadis-i şerifiyle bitirmek istiyorum: “Emanete riayet edenin imanı olgunlaşmıştır, ahde vefa gösterenin ise dini kemâle ermiştir.”[4]

[1] Fetih, 48/10.

[2] Tevbe, 9/128.

[3] Hâkim, Müstedrek, I, 20. (1/16).

[4] İbn Hanbel, III, 134.

SON DAKİKA HABERLERİ
Sonraki Haber