Tasarruf

Son zamanlarda tasarruf konusunda o kadar çok söz konuşuluyor ki, artık neyin tasarruf olduğunu karıştırmaya başladık. Tabii ki bu kadar kelamdan sonra biraz araştırma yapınca Ülkemizde yıllar önce tasarrufun nasıl başladığı ve de bu konuda da Ulu Önder Atatürk ‘ün her zaman olduğu gibi fikirleriyle, sözleriyle ve de eylemleriyle bir kez daha bizlere yol gösterdiğini görme imkânım oldu. Bunu sizlerle paylaşmak istedim.

Tarih 18 Aralık 1929 ve Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu.

Cemiyetin başkanlığına Meclis Başkanı Kâzım Paşa getirildi.

"En yüksek ölçüde tutumluluk ulusal amacımız olmalıdır," diyen Atatürk, 18 Aralık 1929'da Ankara'da kendi himayesinde, TBMM Başkanı Kazım (Özalp) Paşa'nın başkanlığında ve Ekonomi Bakanı Rahmi (Köken) Bey'in genel müdürlüğünde bir "Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti" kurdurmuştur. Cemiyetin kurucuları şunlardır: TBMM Başkanı Kazım (Özalp), TBMM Başkan Vekili Hasan (Saka), Yusuf Kemal (Tengirşek), Saffet (Arıkan), Mahmut (Soydan), Celal (Bayar), Fuat (Umay), Rahmi (Köken), Reşit Saffet (Atabinen), Besim Atalay, Ziraat Bankası Genel Müdürü, Şükrü (Ataman), Emlak Bankası Genel Müdürü Hakkı Saffet (Tan). Cemiyetin kurucular kurulu, Mayıs 1930'da yapığı bir toplantıda bir "Neşriyat Encümeni" ile bir "İktisat Encümeni" kurulmasına karar vermiştir.

Atatürk başta olmak üzere devletin önde gelen tüm siyasetçileri ve aydınları bu cemiyete üye olup tasarruf etme ve yerli malı kullanımı konusunda halka örnek olmuştur. Atatürk, 3 Ocak 1930'da ilk üye olarak cemiyete kaydını yaptırmıştır.

Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, genç Cumhuriyet'in çok önem verdiği kurumlardan biridir. Bu nedenle liselerde okutulan "Tarih IV" adlı kitapta bu cemiyetten özel bir başlık altında söz edilmiştir.

Cemiyetin hedefleri:

a) Halkı israfla mücadeleye, hesaplı, tutumlu yaşamaya ve tasarrufa alıştırmak,

b) Yerli mallarımızı tanıtmak, sevdirmek, kullandırmak,

c) Yerli mallarımızın miktarını artırmak, sağlamlık ve zariflik itibariyle yabancı benzer mallar derecesine getirmeye ve fiyatlarını ucuzlatmaya çalışmak,

d) Yerli mallarımızın sürümünü artırmak,

gibi milli refaha yarayacak önemli hususlardır.

Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti,

1. Milli sanayi müesseselerini ve eserlerini memleket tüccarlarına tanıtmak ve kataloglar çıkarmak,

2. Yerli mal sergileri kurmak,

3. Yerli malların sürümü ve tasarruf faydalarının propagandası için yerli mal ve tasarruf haftaları düzenlemek,

4. Yabancı memleketlerin sergilerine yerli malların katılmasını sağlamaya, yerli malların vasıtalarını iyileştirmeye çalışmak,

5. Milli sanayi kongreleri, ziraat kongreleri toplamak,

6. Geniş ölçüde milli iktisat ve tasarruf yayını yapmak gibi birçok alanda faaliyette bulunur.

Atatürk'ün himayesi altındaki bu cemiyet, her yıl "Vatandaş yerli malı kullan!", "Vatandaş para biriktir!" sloganları ile bütün okullarda "Tasarruf Haftaları" düzenlemiş ve Ankara'da şimdiki opera binasında "Yerli Malı Sergisi" açmıştır. Atatürk her yıl bu sergiyi gezerek oradaki öğrencilere yerli malı ve tasarruf konusunda sorular sormuş, onlara ulusal ekonominin öneminden söz etmiştir.

O günlerde İstanbul Kunduracılar Cemiyeti'nin açtığı bir sergiyi gezen Atatürk, cemiyetin hatıra defterine, yerli malı kullanımı konusunda şunları yazmıştır:

"Kunduracılar sergisinde her türlü ayakkabılar, sanatkârlarımızın çok ilerlemiş bulunduklarını ispat eden eserlerdir. Vatandaşlara yerli ayakkabılara rağbet göstermelerini tavsiye ederim. Yerli ayakkabılarını hariçten gelmiş göstererek fazla satış yapmak hevesine düşenler bulunduğunu söyleyenler oldu. Eğer bu doğru ise teessüfe şayandır."

Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti ayrıca bir Ziraat Kongresi ile Sanayi Kongresi düzenlemiştir.

Cemiyet, 1932 sonuna kadar il ve ilçelerde 250 şube açmıştır. 1932 sonuna kadar cemiyet, üç yerli malı ve tasarruf haftası, sekiz yerli malı sergisi, bir sanayi (1930), bir ziraat kongresi (1931) ve bir de ziraat teknik sergisi (1931) düzenlemiştir. Cemiyet ayrıca Türkiye'yi temsilen Budapeşte ve Leipzig uluslararası sergilerine katılmıştır.

Cemiyet, amaçları doğrultusunda çok sayıda broşür katalog, dergi ve kitap yayımlamıştır. 1929-1932 yılları arasında toplam 938.000 nüsha yayın yapmıştır.

Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, adını 1936'da "Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu" olarak değiştirmiş, 18 Ocak 1955'te ise kuruluş amaç ve hedeflerini koruyarak, 17 Temmuz 1939'da Ankara'da kurulan "Türk İktisat Cemiyeti" ile birleşerek "Türkiye Ekonomi Kurumu" adını almıştır.

Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı maaşı, ödeneği ve emekli aylığından başka geliri yoktur.

O dönemdeki yasalara göre emekli olan (30 Haziran 1927) Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya bağlanan ilk emekli aylığı kırk küsur liradır. Sonradan Ordu Komutanlığı ve Bakanlık yapanlar için 150 Lira olur. Bu parayı sarf etmez. "Bakalım seneler sonra ne miktara çıkacak" diye İş Bankası'nda açılan ayrı bir hesapta biriktirir. Öldüğü gün bu hesapta toplanan miktar, 19.566 Lira 80 kuruştur.

Cumhurbaşkanlığı aylığı ve ödeneği, 1927'ye kadar ayda 5.000 lira maaş, 7.000 lira ödenektir. 1927'de bunlara, genel bir yasa ile ve "pahalılık zammı" adı ile 2.480 lira eklenir.

1927 ve 1928'de bu gelirinden toplam 453 lira, 1929 ve 1930'da 724 lira, 1931'de de 1293 lira vergi kesilir. 1931'de kendisine net ödenen, 13.186 liradır.

1932'de çıkan bir yasa ile yüksek maaş ve ücretlere ağır vergi konulur. Buna göre Atatürk'ün maaş ve ödeneğinden kesilen vergi miktarı 5.401 liraya çıkar ve ayda net 9.078 lira almaya başlar.

Atatürk, bu 9 bin liranın 2 bin lirasını İsmet İnönü'ye verdiğinden aslında elinde kalan aylık 7 bin liradır. Ekim 1937'de İnönü'ye verdiği parayı, İnönü'nün Başbakanlıktan ayrılması üzerine, 2 binden 3 bine çıkarır ve ayrıca Sağlık Bakanlığı görevi sona eren Dr. Refik Saydam'a da her ay 500 lira vermeye başlar. Gerek İnönü, gerek Saydam kendilerine tahsis edilen yardımın Kasım 1938 ayına ait olanı da tahsil ederler.

Atatürk'ün çevresine yaptığı para yardımı bu kadarla sınırlı değildir. İş Bankası Tarihi'ni yazmak için yapılan Banka arşivlerinin incelenmesinde, daha birkaç kişiye aylık ödemeler yaptığı anlaşılmaktadır :

Makbule (Atadan) Hanıma 1927-1938 arası her ay 200 lira;

Bülent Nejat Hanıma 1927-1928 yıllarında ayda 100 lira;

Fahima Nejat Hanıma 1930-1932 yıllarında ayda 100 lira;

Yaşar (Okur)'a 1931-1938 yılları arasında ayda 100 lira;

Yüzbaşı Hüsnü Erkin'e 1931-1938 arası ayda 100 lira (15).

Atatürk'ün bu maddi yardımlarının dışında kalan aylık gelirini harcaması da dikkat çekicidir.

Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün tüm masrafları Atatürk tarafından ödenir. Köşkün içinde ve dışında çalışan tüm köşk görevlilerinin öğle yemekleri ile köşk içinde çalışanların sabah ve akşam yemekleri tabldot olarak Atatürk tarafından karşılanır. Köşkün günlük yemek mevcudu, konuklarla birlikte 90-100 kişiyi bulur.

Seyahatlerinde, Devlet'ten sadece tren veya vapur gibi vasıta ister, diğer masraflarını tamamen kendisi karşılar. Harcırah almaz ve maiyetine de aldırmaz. Maiyetindekilerin masraflarını da kendisi karşılar.

Aylık geliri, açıkladığımız harcamaları ancak karşılar durumdadır. Daha önce belirttiğimiz gibi işletmelerin gelirini ve banka hesabındaki nakit ve hisse senetlerinin gelirlerini hiçbir şekilde harcamaz. Dolayısıyla büyük ölçüde tasarruf yapamaz. Ancak hastalığının devam ettiği uzun aylar süresinde masrafı azalır ve İş Bankası'nın 4 numaralı hesabına yatırılan özel tasarrufu 53.463 lira 18 kuruş olur.

Atatürk öldüğünde, özel hesabında; 19.566 lira 80 kuruşu emekli hesabında, 53.453 lira 18 kuruşu 4 numaralı şahsi hesabında olmak üzere; toplam 73.019 lira 98 kuruş birikimi olduğu belirlenir. Bunu da vasiyeti ile C.H.P.'ye bırakır.

İşte Atatürk'ün para durumu budur. Aylık ortalama gelirinin 10 bin lira olduğu kabul edildiğinde, yaklaşık 7 aylık geliri kadar bir birikim yaptığı görülür.

“ÖNDER OLARAK BENİM DE YERLİ MALI KULLANMAM GEREK”

Yalova’da uzun süre kaldık. Akşamları Atatürk’ün sofrası yine konuklarla dolup taşıyor, birçok yurt sorunları bu sofrada görüşülüyordu. Bir akşam yerli malı kullanılması üstüne bir konuşma oldu. Herkes düşüncesini söylüyor, yurtta yerli endüstrinin gelişmesi için büyük bir kampanya açılması, herkesin yerli malı yemesi, yerli malı giyinmesi isteniyordu. Yerli Malı Haftası’nın açıklanışı da bu günlere rastlar. Atatürk, herkesin öne sürdüğü düşünceleri, her zamanki dikkatiyle dinledikten sonra:

“Bundan sonra önder olarak benim de yerli malı kullanmam gerek. Gardıroptaki elbiselerimi getirin. Köşkün önünde yakın” buyruğunu verdi. Herkeste bir sessizlik…

O şen, gürültülü sofra sanki bir anda mezar sessizliğine bürünmüştü. Herkes birbirinin yüzüne bakıyordu. Sessizliği ilk önce, konuklar arasında bulunan Ulus Gazetesi Başyazarı Fatih Rıfkı Atay bozmaya cesaret edebildi: “Paşacığım, elbiseleri yakmayın, birer tanesini bizlere verin. Biz de hatıra olarak saklayalım” deyince, Atatürk hafifçe gülümsedi: “Peki” dedi. Orada hazır bulunan herkese birer kat elbise verildi.

Bir gün sonra Beyoğlu’nun tanınmış terzilerinden Arman, Yalova’ya getirildi. Atatürk, Köşk’tekilerin gözleri önünde yerli kumaştan elbiselerini kestirdi ve diktirdi. O olaydan sonra Atatürk, elbiselerini hep yerli kumaştan seçip Arman’a diktirmiştir. Bir daha İsviçre’den kumaş gelmedi.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesinde bir kez daha Ulu önderimiz Atatürk’ü saygıyla anıyoruz.

Kardeşçe sevgi ve saygılarımla.

Dr. Erhan UYSAL

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Erhan Uysal - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Barış gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Barış gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Barış gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Barış gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

03

Bekir Faruk ERDEN - Sayın Erhan UYSAL,
Mükemmel bir derleme yapmışsınız.
Emeğinize sağlık.
İyi ki varsınız.
Keşke, başka "eli kalem tutan Abiler" de sizin gibi, elinden geleni yapabilse, yaza bilse..

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 26 Ekim 15:03
02

ekrem akgün - teşekkürler hocam çok güzel yazmışsınız yazılarınızı ilgi ile takip ediyoruz.saygılar

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 26 Ekim 15:03
01

ufuk - tasarruf yalanı. tayyip erdoğan kendi bütçesini 2 buçuk kat (yüzde 250) arttırdı.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 26 Ekim 15:03


Anket Körfez Belediye Başkanı kim olsun?
Tüm anketler