Büyülü Bahçe

Elimdeki kitap yaşadığımız dünyaya öylesine elzem ki, neresinden başlasam diye duraladım aniden. Ayfer Gürdal Ünal tarafından yazılan kitap, Saadet Ceylan tarafından resimleniyor. Tudem Yayınları’nın basımı üstlendiği kitap belki de şimdi söyleyeceklerimi niyetlenmemiştir bile ama olsun, biraz da bir okur olarak bende bıraktıkları üzerinden yazıyoruz değil mi? Zaten ortaya konulan ürünün nasıl alımlanacağını belirleyemiyor yazar. Öncelikle Ayfer hocam sizinle yüzyüze tanışmamız farz oldu sanki. Ellerinize sağlık, saygı duyuyorum tüm inceliklerinize sırf bu kitapla okuduğum kadarıyla.

Büyülü Bahçe sıradan bir masalsı anlatıma sahip ama sanırım dokunduğu yerler çok iz bıraktı bende. Küçük bir kız çocuğu zeytin ağaçlarının olduğu bir yerde yaşıyor ailesiyle birlikte. Anne ve babası çalıştığı için ninesinin yanında kalan Elif’in şansı çok büyük. Ninesi ona masallar anlatıyor çünkü. İşte biz de o masallardan bir tanesinin içinde buluyoruz kendimizi. Masalda, büyülü bir bahçe var ve yılda sadece bir defa görülen bir altın yapraklı mor gül oluşuyor bu bahçede. Onu almak da her yönüyle “iyi” denilebilecek bir çocuğa nasip oluyor.

Elif ve Yusuf adından iki çocuk da bu gülü elde etme niyetiyle yola düşüyorlar. Elif’i ninesi uğurlarken; “Kalbinin sesini dinle yavrum. O sana doğru yolu gösterir” diyor. Hemen söylüyorum 1-0 önde başlıyor bu söylemle Elif yarışa. Yusuf ise eril iktidarın bam telinden seslenen babası aracılığıyla 0 olan tarafta maalesef. Çünkü babası; “Hiçbir şeyden korkma. Cesur ol. Kopart gülü, gel. Göster şu kıza kim olduğunu. Haydi göreyim seni!” diyor. Ah ah nasıl da zarar veriyor Yusuf’a babası bir görse, bir bilse, bir anlasa, bir anlatılanı dinlese mesela. Size çok basit gelebilir ama “göster kıza kim olduğunu” cümlesi bile başlı başlına sorunlu ve şiddet içeriyor. Biyolojik farklılığını resimlerde sere serpe gösteren/gösterebilen erkek çocuk figürü karşımızda bu kez Yusuf karakteriyle çıkıyor. Göstermekten, ‘göreyim seni’ cümlesi ile kendisini sürekli ispata çalışan o erkek de mutsuz oluyor haliyle. Yusuf bahçede oldukça hırslı ve duyarsız bir şekilde yol alırken, ne bahçenin güzelliğine, ne de etrafındaki canlıların hislerine kulak veriyor. Kafasında tek bir şey var ve babasının ona tembihlediği gibi “kopart onu” cümlesi gösteriyor aslında o eril dilin nasıl da şiddeti salık verdiğini. Güzelliği görmek, hissetmek veya yaşamak değil bu, sadece yok etmek üzerine buyrukta bulunan bir ses. Maalesef bu sese kulak veriyor Yusuf ve hayatının en büyük eksisini, kendisini yetiştiren babasının sözlerinden alıyor. Doğaya, yaşama ve canlıya duyarsız Yusuf, ağacın dalından kocaman parça koparmaktan da, hayvanların ürkmelerinden de çekinmiyor.

Gelelim Elif’e. Elif son derece duyarlı ve içinde bulunduğu büyülü dünyanın tüm güzelliklerini gören bir çocuk. Çiçeklere basmamaya çalışıyor, hayvanları ürkütmemeye ve elbette büyüyü sürdürmeye, umudu canlı tutmaya ve yaşamdan yana tavrını göstermeye çalışıyor bu küçük kız çocuğu. Kalbi ona iyiyi gösteriyor ve o da kalbini dinlemeyi tercih ediyor. Aklıma ister istemez Hacı Bektaşi Veli’nin “İncinsen de incinme” sözü geldi Elif’in büyülü bahçede gezisini izlerken.

Karşımızda iki çocuk yok sadece; iki farklı görüş, iyi ve kötü davranışlar var. Hayal edin iki çocuğun büyüdüğünü ve davranış şekillerini. Kopartma dürtüsü ile güzelliği yok etmesi salık verilen Yusuf ve çiçekleri incitmekten çekinen Elif. Kadın cinayetleri neden fazla sizce? Neden doğa katliamları bunca rağbet görüyor? Neden hayvanlara tecavüz edenler var ve bunlar haber olup karşımıza çıkıyor? Çünkü şiddet hayatımızın her alanında “normalleştirilmeye” çalışılıyor. Size basit gelen bir sözle başlıyor mesela o şiddet. “Kopart” cümlesindeki acımasızlıkla sızıyor hayatlarımıza. Sonra hayvana vurmakla ve ona eziyet etmekle çıkıyor karşımıza. Çocuklara ve hayvanlara tecavüzle devam ediyor. Siyaset dilinde karşımıza çıkıyor en çok da o şiddet. Filmlerde, haberlerde, tartışma programlarında, parklarda ve hayatın her alanında gösteriyor sonra kendisini. Ah çekiyoruz en çok da. Kim olarak biliyor musunuz? En çok da Elif gibi “incitmemek” için çabalayanlar olarak. En çok da savaşsız ve şiddetsiz bir dünya düşü kuranlar olarak.

En üzücü yanı da çocukların dünyasını kirletiyor olmaları büyüklerin. Yusuf’un babasıyla başlıyor mesela. Hırsla ve her şeye rağmen zaferle dönme isteğiyle devam ediyor. Duyarsızlıkla ve yıkıcılıkla son buluyor. Kitapta olduğu gibi doğaya ve büyülü bahçeye hırçınlaşan ve şiddet uygulayan, aynı zamanda şiddet mağduru da oluyor. Doğayla savaşta kazanan veya kaybeden tek değildir çünkü, biliyoruz k, ona uygun yaşadıkça mutlu ve huzurlu olabiliriz. Çünkü bizler de onun basit birer parçalarıyız aslında. İşte sırf bu yüzden ona kötü davrandıkça zarar görüyoruz.

Elif var bir diğer tarafta, kuşları, kelebekleri gören, duyan ve izleyen. Altın yapraklı mor gülü görse de almaya kıyamayan. Kıyamamak kelimesi… Nasıl da özel ve güzel bir kelime. Koparmaya kıyamayan, mor gülü arkadaşlarından ayırmak istemeyen bir kız çocuğu. Onca şiddetin ortasında, insanların her türlü kötülüğü ve şiddeti karşısında bir küçük kız çocuğu var elimizde. Elif işte o. Kıyamıyor gülü koparmaya. Hayata karşı sorumluluğu ve kalbi büyük bir kız. İncitmekten kaçınıyor sürekli. Dost oluyor büyülü bahçe sakinleriyle. Ona karşı değil, onunla yol almayı istiyor. Hırsları yıkıp geçmek ve her ne olursa olsun zafere koşmak değil Elif’in. Hırsı belki varsa, o da sadece “iyi” olana davet etmek içindir hepimizi. Hepimizi dediğim bu kitabı okuyan, dinleyen ve duyan herkes. Sıcacık ve içten bir kitap elimdeki. Büyülü Bahçe aynı zamanda resimleriyle de o masalsı hali taşıyor hayallerimize. Zeytin ağaçlarının olduğu bir köy işte karşımızda. Kafamda tipik bir Ege köyü var. Hani şu tek gecede bir sürü zeytin ağacının söküldüğü/sökülebildiği köy. Hani o ağaçlara da hırslarıyla koşanlar vardı. Ah ki ne ah! Ama yine kitaba dönüyorum; Elif ve ninesinin o güzel yüzüne bakıyorum. Umut diyorum umut, iyi de, kötü de yine insandan gelecek. Vakit çok geç olmadan, çok yara bere almadan, ruhlarımız daha fazla zarar görmeden Elif’in yoluna düşsek/düşebilsek…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Saadet Sevinç Doğan - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Barış gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Barış gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Barış gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Barış gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

03

Saadet Sevinç Doğan - Teşekkür ederim, daha fazla umut ve azimle kaybolan değerleri edinmek için...

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 15 Ekim 08:40
02

anlatılanlar ve gerçekler - Adaletin olmadığı yerde koparanlar daima yücelirken...Haklının değil güçlünün adaleti hakim iken...Söylemler masalsı oluyor.Adalet ,adalet, adalet...Size çalışmalarınızda başarılar.İyi ki bu köşe var.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 15 Ekim 08:40
01

Saadet Sevinç Doğan - Teşekkür ederim, daha fazla umut ve azimle kaybolan değerleri edinmek için...

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 15 Ekim 08:40


Anket Körfez Belediye Başkanı kim olsun?
Tüm anketler